Uluslararası Basın Enstitüsü, Türkiye'de deprem sonrası gazetecilerin durumunun kötüleştiğini ve seçimler öncesi basın baskısının artabileceğini belirtti

6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 10 ili etkileyen depremler sonucunda Adıyaman'da 11 gazeteci hayatını kaybetti. Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Zeki Dişkaya, depremin şehri yerle bir ettiğini ve yerel basının sesinin kesildiğini belirtti. Dişkaya, kalan medya mensuplarının dağıldığını ve herkesin ailesini koruma derdinde olduğunu ifade etti.

Guardian gazetesi, Türkiye'de meydana gelen depremler sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın afet yönetimine ilişkin eleştirilerde bulundu. Gazete, Hatay gibi şehirlerin durumunu, hükümetin kurtarma çalışmalarındaki eksiklikleri, yetersiz yapı standartlarını ve Erdoğan'ın bu konulardaki sorumluluğunu sorguladı. Ayrıca, Erdoğan'ın olağanüstü hal ilan etmesi ve muhalefeti suçlaması, demokratik hesap verebilirlik eksikliği ve yaklaşan seçimlerle ilgili endişeleri dile getirdi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, RTÜK'ün Kahramanmaraş depremleri sonrasında iktidarın deprem yönetimini eleştiren medya kuruluşlarına ceza vermesini kınadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremle ilgili eksiklikleri dile getiren eleştirilere sert bir dille yanıt vermişti. RTÜK, son olarak Flash Haber ve Habertürk'e cezalar uyguladı. TGC, haber erişiminin özgür olması gerektiğini ve RTÜK'ün cezalarla kamusal meselelerin tartışılmasını engellediğini belirtti.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Hatay ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, gazetecilerin deprem bölgesinde zorluklar yaşadığını ve engellendiğini belirtti. Akşener, RTÜK'ün depremle ilgili yayınlara müdahale hazırlığında olduğunu ve iktidarın bu konuda yeni ceza planları yaptığını iddia etti. Ayrıca, özgür medyanın önemine vurgu yaparak, haber yapmanın suç olmadığını ve özgür medyanın toplum için önemli bir kazanım olduğunu ifade etti.

Fransız gazetesi Le Monde'da yayınlanan bir makalede, Türkiye'de meydana gelen yıkıcı depremler sonrasında AKP hükümetinin sorumluluktan kaçtığı ve kötü yönetimi örtbas etmeye çalıştığı iddia edildi. 1999 İstanbul depremi sonrası iktidara gelen AKP'nin, 20 yıllık kötü şehir planlaması, ihmal, yolsuzluk ve imar affı gibi politikalarıyla felakete zemin hazırladığı belirtildi. Deprem vergilerinin ve imar affından elde edilen gelirlerin hesap verilmeden başka alanlara aktarıldığı, devletin arama kurtarma çalışmalarında yetersiz kaldığı ve etnik, dini azınlıklar ile Suriyeli mültecilerin yardımlarda adaletsizlik yaşadığı ifade edildi. Ayrıca, AKP'nin deprem sorumluluğunu müteahhitlere yıkmaya çalıştığı ve olağanüstü hal uygulamasını kalıcı hale getirmeyi planladığı öne sürüldü.