Tahir Elçi davasında sanık polislere beraat kararı verildi

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 2015 yılında Diyarbakır'da öldürülmüştü ve olayla ilgili üç polis memuru yargılanmaktadır. Savcı, bu polislerin beraatini talep etti, çünkü olay yerinde yapılan incelemeler sonucunda Elçi'yi vuran kurşunun kaynağı tespit edilememiştir. Diyarbakır Barosu, savcının bu talebine tepki göstererek, adaletin sağlanması için 12 Haziran'da yapılacak karar duruşmasına katılım çağrısı yaptı.

Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, Tahir Elçi davasında yargılanan üç polis memuru hakkında beraat kararlarının gerekçesini açıkladı. Mahkeme, Elçi’nin ölüm anına ilişkin herhangi bir görüntü bulunamadığını ve cinayet silahının hangi istikametten kim tarafından ateşlendiğinin tespit edilemediğini belirtti. Forensic Architecture tarafından hazırlanan raporda, Elçi’nin üç polis memurundan birinin ateşiyle öldürülmüş olabileceği belirtilmişti, ancak somut delil bulunmadığı için sanıkların beraatine karar verildi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, ölümünün dokuzuncu yılında Diyarbakır ve İstanbul'da anıldı. Elçi, 2015 yılında Diyarbakır'da bir basın açıklaması sırasında vurularak hayatını kaybetmişti. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, Elçi'nin hangi silahtan çıkan kurşunla vurulduğu tespit edilememiş ve yargılanan üç polis memuru beraat etmişti. Anma törenine Elçi'nin ailesi, baro başkanları, siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları katıldı.

Diyarbakır 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Tahir Elçi cinayeti davasının dokuzuncu duruşmasında, Elçi ailesinin avukatlarının talepleri reddedildi ve dava 6 Mart tarihine ertelendi. Avukatlar, sanıkların ve tanıkların olay yerine getirilerek keşif yapılmasını ve olayın daha kapsamlı bir şekilde incelenmesini talep etmişlerdi. Duruşmada, olay yerini gören bir işyeri kamerasının raporu okundu. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, mahkemenin kararlarını eleştirerek, davada maddi gerçeğin açığa çıkarılmasının sağlanmadığını iddia etti.

Gökçer Tahincioğlu, Tahir Elçi'nin öldürülmesiyle ilgili çeşitli iddiaları ele alıyor ve asıl önemli olanın bu cinayeti çözme iradesinin olup olmaması olduğunu vurguluyor. Elçi'nin itinayla hedef gösterildiğini ve garip bir biçimde öldürüldüğünü belirten Tahincioğlu, devletin cinayeti çözmek yerine dosyayı kapatma iradesiyle hareket ettiğini ifade ediyor. Bu tür cinayetlerin çözülmedikçe yenilerinin eklenebileceğini ve birilerinin insanları hedef gösterme ve öldürme cüretini gösterebileceğini belirtiyor.