16 Temmuz 2024 Hukuk · Siyaset · İnsan Hakları

Ali Duran Topuz, 15 Temmuz sonrası Türkiye'de anti-hukuk anlayışının görünürleştiğini belirtti

Ali Duran Topuz, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türkiye'de belirginleşen anti-hukuk anlayışının kökenlerini ve etkilerini ele alıyor. Topuz, bu anlayışın Türkiye tarihinde Kürtlere yönelik hukuki tutumlarla bağlantılı olduğunu ve olağanüstü halin artık olağan yönetim tekniğine dönüştüğünü vurguluyor. İtalyan düşünür Agamben'in olağanüstü hal ve hukukun askıya alınması konusundaki görüşlerine de değinen Topuz, anti-hukukun sadece Kürtleri değil, herkesin maruz kalabileceği bir tersine hukuk olduğunu belirtiyor.

Benzer haberler

Hayko Bağdat, Türkiye'nin mevcut siyasi ve hukuki durumunu eleştirerek, ülkenin normalleşmesi için hukukun üstünlüğünün şart koşulması gerektiğini vurguladı. Özgür Özel'in muhalefetteki rolüne değinen Bağdat, Türkiye'nin hukuk alanında ciddi sorunlar yaşadığını ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve KHK mağdurları gibi örneklerle, siyasi kumpasların ve haksızlıkların kabul edilemez olduğunu ifade etti.
8 Mayıs 2024

Ali Topuz, bir milletvekilinin 'Dünya Anadili Günü'nde Kürtçeye yönelik olumsuz bir mesaj yayınlamasını eleştirdi. Turgut Özal dönemindeki 'tarlada şarkı söyleme' özgürlüğünün bile şu anda lüks kabul edildiğini belirtti. Topuz, Kürtçenin toplumsal alanda giderek daha fazla kısıtlandığını ve son sığınağının ev olduğunu ifade etti. Ayrıca, iktidarın Kürtçe ve Kürt düşmanlığını belagat oyunlarıyla gizleyemediğini ve MHP gibi açık olmaları gerektiğini vurguladı.
24 Şubat 2024

Ali Bayramoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni iktidar dönemindeki esas hedefinin, hukuk devletinin kalan parçalarını ve sistem içindeki direnç noktalarını zayıflatmak olduğunu belirtiyor. Erdoğan'ın siyasi iktidarın gücünün sınırsız olması gerektiğine inandığı ve bu nedenle hukuk devleti kurallarını, özellikle Anayasa Mahkemesini, ilk hedef olarak gördüğü ifade ediliyor. Yazıda, Anayasa Mahkemesini itibarsızlaştırma, siyasal iddialarla işlevsizleştirme ve diğer kurumların meydan okumasını sağlama gibi yöntemlerin uygulanmaya başlandığı belirtiliyor.
2 Mart 2024

Mehmet Tezkan, iktidarın hukuku ve Anayasa'yı askıya aldığını ve bu durumun Türkiye'de ciddi sorunlara yol açtığını iddia ediyor. Anayasa Mahkemesi ve TBMM'nin kararlarının tanınmadığını, milletvekillerinin ve milli iradenin de askıya alındığını belirtiyor. Tezkan, bu durumun Osman Kavala davası ve Gezi davası gibi örneklerle desteklendiğini ifade ediyor.
8 Temmuz 2024

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını yerine getirmeyen bir ülke gibi algılandığını ifade etti. Ayrıca, Yargıtay'ın Gezi davası kararını yorumlayan Tunç, Gezi'nin bir suç olduğunu ve seçilmiş hükümete yönelik bir kalkışma hareketi olduğunu belirtti. Tunç, AİHM'in Kavala ve Yalçınkaya kararlarına ilişkin olarak ise Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamayan bir ülke gibi gösterilmek istendiğini, ancak bunun gerçeği yansıtmadığını savundu.
6 Ekim 2023
Daha fazla

Haber, Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında belirginleşen anti-hukuk anlayışının kökenlerini ve etkilerini ele alıyor. Bu anlayışın olağanüstü halin olağan yönetim tekniğine dönüşmesi ve hukukun askıya alınması gibi olumsuz yönlerini vurguluyor. Bu durum, hukukun üstünlüğünün zayıflaması ve herkesin maruz kalabileceği bir tersine hukuk anlayışının yaygınlaşması gibi ciddi sorunlara işaret ediyor.

İşaretlediklerim