32 aydın 'Kaygılıyız' başlıklı bir bildiri yayınladı

Balıkesir Sivil Toplum Platformu, içinde İlim Yayma Cemiyeti, İHH ve MÜSİAD gibi kuruluşların da bulunduğu 25 kuruluşla birlikte yaz festivallerinin yasaklanmasını talep eden bir bildiri yayınladı. Bu bildiriye, 90 çevre örgütü ve aktivistten oluşan bir grup tepki göstererek, bildirinin laik yaşam tarzını hedef aldığını ve gerici bir iklim yarattığını ifade etti. Tepki gösteren grup, iktidarın baskıcı ve anti demokratik bir sistem inşa etmeye çalıştığını, temel hak ve özgürlüklere müdahale edildiğini ve çeşitli baskılarla karşılaştıklarını belirtti. Ayrıca, bu baskılara boyun eğmeyeceklerini ve çeşitliliğin zenginleştirici olduğuna inandıklarını vurguladılar.

Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda 'sansür yasası' olarak bilinen ve 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçuna hapis cezası öngören yasanın 29'uncu maddesinin iptalini görüşmek üzere toplandı. Basın örgütleri, bu yasayı ve gazetecilere yönelik tutuklamaları protesto etmek için AYM önünde 'basın nöbeti' başlattı. 29'uncu maddeden dolayı tutuklanan gazeteci Tolga Şardan da nöbete katıldı ve AYM'nin vereceği kararın meslek ve toplum açısından önemine vurgu yaptı.

Gazeteci Sinan Aygül, Tatvan Belediyesi ile ilgili usulsüzlük iddialarını gündeme getirdikten sonra Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani'nin koruması ve bir belediye çalışanı tarafından saldırıya uğradı. Her iki saldırgan tutuklandı. Bu olayın ardından 25 basın meslek örgütü ve insan hakları kuruluşu saldırıyı kınayan bir açıklama yayınladı ve yetkililerden kapsamlı bir soruşturma yürütülmesini talep etti.

Hayko Bağdat, Türkiye'nin mevcut siyasi ve hukuki durumunu eleştirerek, ülkenin normalleşmesi için hukukun üstünlüğünün şart koşulması gerektiğini vurguladı. Özgür Özel'in muhalefetteki rolüne değinen Bağdat, Türkiye'nin hukuk alanında ciddi sorunlar yaşadığını ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve KHK mağdurları gibi örneklerle, siyasi kumpasların ve haksızlıkların kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Gözde Bedeloğlu, mevcut iktidarın 20 yıldır yürürlükte olan bir yasaya uymamasının sorumluluğunu üstlenmediğini ve bu durumun toplumsal gerilime yol açtığını belirtiyor. Evrensel yaşam hakkı meselesinin günlük siyasetin aracı haline getirildiğini ve iktidar medyasının bu konuda manipülatif yorumlar yaptığını ifade ediyor. Yasaya karşı çıkanların 'elit' olarak etiketlendiğini ve seküler yaşam tarzını savunanların 'batıcı' ve 'emperyalizm hayranı' olarak nitelendirildiğini vurguluyor. Bedeloğlu, bu durumun Türkiye'de yeni bir direnişe ve sokakların terörize edilme riskine yol açabileceğini öne sürüyor.