Esfender Korkmaz, Türkiye'nin siyasi İslam'ın etkisi altında potansiyel kalkınma fırsatlarını kullanamadığını ve geri kaldığını ifade ediyor. Son altmış yılda Türkiye'nin dünya GSYH'sından aldığı payın düştüğünü belirten Korkmaz, başkanlık sisteminin devam etmesi durumunda demokraside kan kaybı yaşanacağını ve ekonomik istikrarın sağlanamayacağını öne sürüyor. Korkmaz, bu durumun Türkiye'nin dünya ekonomisindeki payını daha da azaltacağını vurguluyor.
21 Temmuz 2024

Esfender Korkmaz, Türkiye'nin cari açık sorununu çözmesi için üretimde ithal ara malı ve hammadde kullanımını azaltması gerektiğini belirtiyor. Özel sektör yatırım yapmadığı için devletin pamuk ve iplik gibi ürünlerin üretimine teşvik vermesi gerektiğini savunuyor. Ayrıca, Türkiye için uygun kur rejiminin yönetimli dalgalanma veya yarı sabit kur rejimi olabileceğini ve bu değişiklikler için Merkez Bankası'nda reform yapılması gerektiğini öne sürüyor.
14 Şubat 2024

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Türkiye'ye yabancı sermaye girişinin 2025 yılında artmasının beklendiğini belirtti. Raporda, Türkiye'nin ortodoks politikaları sürdürmesi durumunda yurt dışından net sermaye girişinin artacağı ifade edildi. Ayrıca, Türkiye'nin reel GSYH büyümesinin sanayileşmiş ülkelerin ortalama büyümesini geçeceği ve bu olumlu büyüme farkının yabancı sermaye çekmede etkili olacağı vurgulandı. S&P ve Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesinin ardından, yabancı yatırımların 2025'e kadar ılımlı bir şekilde artacağı tahmin ediliyor.
30 Mayıs 2024

Barış Zeyrek, Türkiye'nin Körfez ülkeleri ile olan ekonomik ilişkilerinin kısa vadeli faydalar sağlayabileceğini ancak uzun vadeli ekonomik krizden çıkış için yeterli olmadığını belirtiyor. Yazısında, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerini düzelterek yabancı yatırımları artırma ihtiyacına dikkat çekiyor. Zeyrek, Avrupa ve Amerika ile düşmanca söylemlerin sonlandırılması ve stratejik işbirliklerinin yeniden canlandırılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ayrıca, Körfez ülkeleri ile sıkı ilişkiler kurmanın stratejik bir akıl yoksunluğu olduğunu eleştiriyor.
8 Mayıs 2024

Doğuş Otomotiv İcra ve Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu, Türkiye otomotiv pazarında yüzde 30'luk bir daralma beklediklerini belirtti. Önceki ekonomi yönetimi döneminde yüksek enflasyon ortamında faizlerin düşürülmesi ve alternatif yatırım araçlarına yönelim, özellikle ikinci el otomobil fiyatlarının artmasına neden olmuştu. Yeni ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara geçişi ve otomobil satışlarına getirilen kısıtlamalar talebin azalmasına yol açtı. Bilaloğlu, 2023'ün rekor seviyede kapandığını, ancak 2024'te pazarın yüzde 30 daralmasını beklediklerini ifade etti.
12 Şubat 2024

Remzi Özdemir, Türkiye'nin dünyada en yüksek faiz oranlarına sahip dördüncü ülke olduğunu belirterek, bu durumun yabancı tefecilerin ilgisini çekeceğini ifade etti. Zimbabwe, Arjantin ve Venezuela'nın ardından Türkiye'nin yüksek faiz oranları sunması, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye tahvil alımı için geleceğini öngörüyor. Özdemir, Türkiye'nin borçlarına sadık bir ülke olduğunu ve bu nedenle yabancıların Türkiye'ye yatırım yapma konusunda güven duyabileceğini vurguladı.
23 Mart 2024

Esfender Korkmaz, Türkiye'nin yaşadığı 14'üncü krizin ekonomik, siyasi ve sosyal alanlarda farklı olduğunu ve bu nedenle IMF ile yapılabilecek bir anlaşmanın krizi çözemeyeceğini belirtiyor. Türkiye'nin siyasi ve sosyal sorunları çözmeden IMF ile anlaşma yapmasının mümkün olmadığını ve mevcut iktidarın demokrasi ve hukuk alanında geri dönüş yapması gerektiğini ifade ediyor. Korkmaz, en akılcı çözümün siyasi iktidarın değişmesi olduğunu vurguluyor.
6 Mart 2024

Orhan Bursalı, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik çöküntüyü aşmak için sadece siyasi ve sosyal platformda normalleşme ve yumuşamanın yeterli olmadığını savunuyor. Bursalı, ekonomik koşulların düzelmesi için daha güçlü adımlar atılması gerektiğini, halkın insanca yaşam koşullarının sağlanması ve dış yatırım için demokratik bir ortamın oluşturulması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, dış yatırımcıların ülkeye gelmesi için tarafsız yargı, ifade ve medya özgürlüğü gibi unsurların önemine dikkat çekiyor.
16 Haziran 2024

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD), 'Büyüme için Temelleri Güçlendirmek' temasıyla hazırladığı Ekonomik Görünüm Ara Dönem Raporu'nda Türkiye ekonomisi için bu yılki büyüme öngörüsünü değiştirmedi. Türkiye'nin 2023 yılında yüzde 2,9 büyümesi beklenirken, 2025 için büyüme tahmini yüzde 0,1 düşürülerek yüzde 3,1 olarak revize edildi. Raporda ayrıca, küresel ekonomik büyümenin geçen yıl yüzde 3,1 olduğu, ABD ve Avro Bölgesi'nin büyüme tahminlerinde düşüşler yaşandığı, Çin ekonomisinin ise düşük talep ve yüksek borç nedeniyle yavaşlayacağı belirtildi.
5 Şubat 2024

Şeref Oğuz, son seçim sürecinde ekonominin soğutulmaya çalışılmasının ve büyümeden taviz verilmemesinin zorluklarını ele alıyor. Heterodoks politikaların denendiğini ve bu politikaların ekonomik enkaz bıraktığını belirtiyor. Ortodoks politikaların benimsenmesiyle ekonomik büyümenin yavaşlayacağını ve işsizliğin artacağını öngörüyor. Oğuz, işsizliğin artması durumunda uygulanacak geçici çözümlerin yetersiz kalacağını ve yapısal reformların gerekli olduğunu vurguluyor.
16 Nisan 2024

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), 2023'ün son çeyreğinde daralan Almanya ekonomisinin 2024'ün ilk çeyreğinde de daralarak teknik resesyona girebileceğini açıkladı. Raporda, dış talepte önemli düşüşler ve tüketicilerin harcamalarında temkinli davranışlar gözlemlendiği, ayrıca dönüşüm ve iklim politikalarıyla ilgili belirsizliklerin arttığı belirtildi. Çeşitli sektörlerdeki grevlerin de ekonomik üretimi olumsuz etkileyeceği ifade edildi.
19 Şubat 2024

Murat Muratoğlu, Türkiye'de ekonomik istikrarsızlığın ve hukuk sisteminin yetersizliğinin yabancı yatırımcıları nasıl etkilediğini tartışıyor. Honda, Volkswagen, LG, Ford, Chery, Saıc Motor, Skywell ve Great Wall gibi büyük şirketlerin Türkiye'deki yatırım planlarını iptal ettiği veya askıya aldığı belirtiliyor. Türk Lirası'nın değerli tutulması nedeniyle Türkiye'nin artık ucuz bir ülke olmadığı, ancak Türk halkının gelirlerinin Avrupa seviyesine ulaşmadığı vurgulanıyor. Ayrıca, meslek liselerinin durumu ve mavi yakalı iş gücü eksikliği gibi sorunlar da ele alınıyor.
12 Nisan 2024

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından üç yıl önce konulan gri listeden çıkma sürecinde son aşamaya gelindiğini belirtti. Gri listede olmanın Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri olduğunu vurgulayan Şimşek, FATF'nin Türkiye'nin kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda belirlediği kriterleri büyük ölçüde karşıladığını açıkladı. Haziran ayında yapılacak Genel Kurul toplantısında Türkiye'nin gri listeden çıkışının bekleniyor olması, sürecin olumlu yönde ilerlediğini gösteriyor.
23 Şubat 2024

Şeref Oğuz, Gaye Erkan'ın Merkez Bankası Başkanlığından ayrılışının faiz politikalarıyla ilgili olmadığını, daha çok itibar suikastı ve ekonomi magazini üslubu nedeniyle olduğunu belirtiyor. Naci Ağbal'ın aksine, Erkan'ın görevden alınma sebebinin ekonomik kararlar yerine, kamuoyu algısıyla ilgili olduğu vurgulanıyor. Bu durumun yurtdışı algısını olumsuz etkilediği ve Türkiye'nin ekonomik istikrarına dair endişeleri artırdığı ifade ediliyor.
5 Şubat 2024

Akif Beki, Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin Türkiye için ne anlama gelebileceğini tartışıyor. Eski Almanya Şansölyesi Merkel'in Türkiye'nin istikrarının Avrupa için önemli olduğunu belirten sözlerine atıfta bulunarak, aşırı sağcı liderlerin de benzer bir yaklaşım sergileyebileceğini öne sürüyor. Ancak, bu durumun Türkiye üzerindeki baskıyı artırabileceği ve iç siyasette radikal sağa kayışı hızlandırabileceği belirtiliyor. Avrupa'nın siyasi istikrarsızlığının Türkiye'ye olumsuz etkileri olabileceği vurgulanıyor.
11 Haziran 2024

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) Başkanı Davut Menteş, Türkiye'de dört araçtan üçünün kaskosuz olduğunu belirtti. Menteş, sigorta sektöründeki sorunları ele alarak, sigortalılık bilincinin artırılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, piyasa şartlarının dışında kalan uygulamalara müdahale edeceklerini ve piyasanın sürdürülebilirliğini sağlamak için çalışacaklarını ifade etti. Kasko fiyatlarının bir yıl içinde üç katına çıktığı da belirtiliyor.
3 Ekim 2024

Uğur Emek, Türkiye'de sağ siyasetçilerin ve iş insanlarının piyasa ekonomisini, devlet üzerinden zenginleşmek şeklinde anladığını ifade etmiştir. 19. yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye'de devlet gücünün ekonomik kalkınmayı hızlandırmak ve 20. yüzyılın başlarından itibaren Türk müteşebbis sınıfının gelişimini teşvik etmek amacıyla kullanıldığını belirtmiştir. Devletin, düşük gelir grupları için istihdam olanakları ve iş insanları için teşvikler sağladığı, son olarak mega projelere döviz üzerinden gelir garantileri verdiği anlatılmaktadır.
18 Şubat 2024

Esfender Korkmaz'ın yazısında, Türkiye'nin siyasi haklar, sivil özgürlükler ve yolsuzluk algısı açısından dünya genelinde olumsuz bir imaja sahip olduğu belirtiliyor. Ülkenin yatırım yapılabilirlik statüsünün düşük olduğu, yabancı ve yerli sermayenin çekildiği, dış borç risklerinin yüksek olduğu ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin arttığı vurgulanıyor. Bu durumun Türkiye'nin ekonomik büyümesini ve uluslararası itibarını olumsuz etkilediği ifade ediliyor.
27 Şubat 2024

Kaan Sezyum'un yazısında, Türkiye'de ekonomik zorlukların ve siyasi baskının arttığı, sürdürülebilir fakirliğin yeni bir yaşam biçimi haline geldiği vurgulanıyor. İktidarın seçim dönemlerinde hizmet tehditleri ve demokratik seçim sonuçlarını sorgulaması, şeriat isteyenlerin ve Osmanlı'ya geri dönmek isteyenlerin varlığına dikkat çekiliyor. Ayrıca, geçen yıl 85 lira olan bir kumpirin fiyatının şimdi 180 lira olduğu örneğiyle ekonomik durumun kötüleştiği işaret ediliyor.
6 Mart 2024

Türkiye'nin dış politikasında bir dönüşüm yaşandığı, daha temkinli ve tarafsız bir yaklaşım benimsendiği belirtiliyor. İktidarın daha önceki yayılmacı ve atak politikalarından uzaklaşarak, ekonomik ve politik gerçeklikler doğrultusunda daha mesafeli bir tutum sergilediği ifade ediliyor. Bu durum, İran-İsrail meselesindeki tutumda da gözlemleniyor. Muhalefetin dış politika konusundaki tutumu ise daha belirsiz ve içerisinde çelişkiler barındırıyor. Yıldıray Oğur, Türkiye'nin bu pasif dış politika vizyonuyla dünyadaki tekinsizlik ortamında çıkarlarını koruyup koruyamayacağını sorguluyor.
15 Nisan 2024
İşaretlediklerim