Murat Yetkin · 15 Mayıs 2025

Erdoğan: dışarıya güvercin görünmek isteyen şahin. Kürt sorunu ve demokrasi

  • 0:00 Merhaba hepinize. Saygılar sunar, güzel günler dilerim. Önemli şeyler olmaya devam ediyor. Bu Rusya-Ukrayna görüşmeleri hala başlamadı. Rusya heyetini gönderdi; Putin gelmiyor. Putin gelmeyince Trump da gelmiyor, ama Rusya'dan çok üst düzey bir heyet geldi. Ukrayna heyetini bekliyoruz diyorlar.

    Ukrayna Cumhurbaşkanı Ankara'daydı. İşte bir şey olursa İstanbul'a geçeceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la görüşmesi var. Bunlar önemli gelişmeler. İzliyoruz, izledikçe de size aktarıyoruz. Ama bir de Türkiye'de olan biten var. Yani şöyle bir soru var karşımızda: Dışarıya verilen mesajlar. Şimdi ayrıntılarına gireceğim. Dışarıya verilen mesajlar, efendim, biz çok iyi demokrasiye geçecektik de işte bu Kürt meselesi engeldi. Hatta ben Kürt meselesiyle PKK meselesini ayırıyorum her zaman; ikisini özdeşleştirmiyorum. Efendim, bunlar olduğu için biz demokraside ilerleyemedik. Yoksa çok güzel ilerliyorduk.

    Yani içerideyse baskıya devam, içerideyse muhalefetin nefesini kesme çabalarına devam. Bu çelişki üzerinde duracağız. Bir de şunun üzerinde duracağız, Allah aşkına: Yani birkaç gündür de söylüyorum ben bunu, arkadaş. Terörsüz Türkiye hedefine aklı başında olan kim karşı çıkabilir? Kim karşı çıkabilir? Yani tabii ki kan dökülmesin. Tabii ki Türkiye’ye son yarım asırdır bu kadar büyük can kaybına, zarara mal olan süreç dursun, demokrasi gelişsin. Ama şu soru var: Türkiye’de demokrasinin önündeki tek engel Kürt sorunu mudur? Tek engel PKK ile mücadele midir?

    Bunlara geleceğiz. Yani Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin tutuklanmasından Ekrem İmamoğlu’nun, Osman Kavala’nın, Can Atalay’ın durumuna kadar bunların hepsi geleceğiz. Bunların hepsinin acaba Kürt sorunu muydu nedeni yoksa demokrasinin gelişmesinin önünde başka engeller mi var? Biraz ona değineceğiz.

    Girmeden önce bu konuya, sizinle şunu paylaşmak istiyorum. Sık sık söylüyoruz. Kusura bakmayın söylediğiniz için, ama bu yayınların, bağımsız yayıncılık yayınlarının; başka yerde duyamayacağınız haberlerin, ana akım medyada duyamayacağınız, okuyamayacağınız haberlerin size ulaştırılması kolay olmuyor. Bakın, kolay olmuyor. O yüzden hakikaten desteğiniz çok önemli. Yani beğeniyorsanız beğendiğinizi, yayını beğendiğinizi gösterin. Dostlarınıza tavsiye edin. Abone olmadıysanız, abone olun; ücretsizdir. Dostlarınıza abonelik hediye edin ama desteğe devam edin, arkadaşlar.

    Sizin desteğiniz, hakikaten sadece ben değil, benim gibi diğer bağımsız yayıncılık yapan, arkadaşlar; işte bu YouTube üzerinden ya da Yetkin Report diye bir site var. Sitelerimiz üzerinden sizlere, bunu bunları ulaştırmak isteyen gazeteciler için gerçekten önemli. Yani siz de biliyorsunuz bunun önemini, ama işte bazen unutuyorsunuz. Olabilir. Neler var aklımızda, değil mi? Her gün nelerle uğraşıyoruz? İşte uğraştığımız şeylerden biri. Biraz girdik yani. Terörsüz Türkiye harika.

    Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi lideri, bugün dedi ki: "Ekrem İ..."

  • 2:14 Ayıncılık yayınlarının, başka yerde duyamayacağınız haberlerin, ana akım medyada duyamayacağınız, okuyamayacağınız haberlerin size ulaştırılması kolay olmuyor. Bakın, kolay olmuyor. O yüzden hakikaten desteğiniz çok önemli. Yani beğeniyorsanız, beğendiğinizi, yayını beğendiğinizi gösterin. Dostlarınıza tavsiye edin. Abone olmadıysanız, abone olun; ücretsizdir. Dostlarınıza abonelik hediye edin ama desteğe devam edin, arkadaşlar.

    Sizin desteğiniz, hakikaten sadece benim değil, benim gibi diğer bağımsız yayıncılık yapan arkadaşlar için, işte bu YouTube üzerinden veya Yetkin Report diye bir site var, sitelerimiz üzerinden sizlere bunu ulaştırmak isteyen gazeteciler için gerçekten önemli. Yani, siz de biliyorsunuz bunun önemini ama bazen unutuyorsunuz. Olabilir. Neler var aklımızda, değil mi? Her gün nelerle uğraşıyoruz? İşte uğraştığımız şeylerden biri.

    Biraz girdik yani. Terörsüz Türkiye harika. Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi lideri, bugün dedi ki, Ekrem İmamoğlu'nu Silivri cezaevine ziyaret ettikten sonra, “Biz terörsüz Türkiye'ye evet diyoruz.” Siz, tutuksuz Türkiye'ye evet diyor musunuz? Bu önemli bir sorudur. Yani, tutuklu yargılanma olmadan demek istedi. Buna var mısınız diyor. E bu kilit bir sorudur.

    Bakın, dün yani 14 Mayıs'ta, Adalet Kalkınma Partisi grubuna hitap ederken Cumhurbaşkanı ve AK Parti'nin genel başkanı Tayyip Erdoğan şöyle bir şey söyledi: “Bu terörsüz Türkiye hedefine ulaştıkça, demokrasiye ket vuran engellerden de kurtulacağız.” Çok güzel, kurtulalım. Evet, hakikaten Türkiye'de demokrasinin daha da gelişmesine engel olan sebeplerden biri terördür, PKK'dır. Daha geniş anlamıyla aynı anlamda kullanmıyorum; Kürt sorunudur. Tek sorun bu mudur? Geliyoruz başkasına.

    Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, aynı sıralarda yani Erdoğan bunun üzerine konuştuğu sıralarda, Londra'da, İngiltere'de yabancı yatırımcılara işte bu meseleyi anlatıyor. Terörsüz Türkiye, PKK'nın silahsızlandırılması yoluyla Kürt sorununa siyasi çözüm. Bunu ve böyle mahcup bir şekilde, örtülü ve mahcup bir şekilde şöyle bir cümle kullanıyor: “Türkiye'nin demokratik yolculuğuna ve ülkemizin algısını iyileştirmeye yardımcı olacakmış bu süreç.”

    Şimdi inanalım mı? Sizce inanalım mı bu sözlere? Yani Erdoğan birdenbire demokrasi gelecek. İşte terörsüz Türkiye olunca demokrasi olacak. Ondan sonra Mehmet Şimşek diyor ki, yabancı yatırımcılara, “Terörsüz Türkiye hedefine ulaştıkça biz demokratik yolculuğumuza devam edeceğiz.” Yani aslında her ikisi ne diyor, biliyorsunuz değil mi? Yani başka alanlarda iddia edildiği gibi böyle mükemmel bir demokrasimiz, şahane. Eskiden taş devrindeydik, şimdi ileri demokrasiye geçtik falan değil. Hem Cumhurbaşkanı hem Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki, “Demokrasimizin önünde çok engel var.” Ama bunun sebebi işte bu Kürt sorunuydu. Şimdi onu sorunca, hiç başka sorunumuz kalmayacak. İnanalım mı diye sorduğum bu ya da ne olup bittiğine biraz daha yakından mı bakalım? Bence biraz daha yakından bakalım.

  • 4:35 Türkiye'nin demokratik yolculuğuna ve ülkemizin algısını iyileştirmeye yardımcı olacakmış bu süreç. Şimdi inanalım mı? Sizce inanalım mı bu sözlere? Yani Erdoğan birdenbire demokrasi gelecek. İşte, terörsüz Türkiye olunca demokrasi olacak. Ondan sonra Mehmet Şimşek, yabancı yatırımcılara "Terörsüz Türkiye hedefine ulaştıkça biz demokratik yolculuğumuza devam edeceğiz" diyor. Yani aslında her ikisi ne diyor? Biliyorsunuz değil mi? Yani başka alanlarda iddia edildiği gibi böyle mükemmel bir demokrasimiz yok. Eskiden taş devrindeydik, şimdi ileri demokrasiye geçtik falan değil.

    Hem Cumhurbaşkanı hem Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki, "Demokrasimizin önünde çok engel var." Ama bunun sebebi işte bu Kürt sorunuydu. Şimdi onu sorunca, hiç başka sorunumuz kalmayacak. İnanalım mı diye sorduğum bu ya da ne olup bittiğine biraz daha yakından mı bakalım? Bence biraz daha yakından bakalım.

    Şimdi birincisi, dedik yani hani başka şeylerde iddia edildiği gibi Türkiye'deki demokrasinin durumu hiç de mükemmel değil. Ama Şimşek, Mehmet Şimşek bir açık daha veriyor sözlerinde. Bakın, algının iyileştirmesinden söz ederek bir açık veriyor. Yani önemli olan algı. Yani içeride muhalif seslere şahin olan iktidar, dışarıda şahin değil de güvercin gibi görülsün. Yani piyasalar açısından önemli olan o. Öyle mi? Yani önemli olan piyasaların ne düşündüğü, yoksa başka türlü ne olduğu değil.

    Efendim, biz demokrasiden daha fazla demokrasi istedikçe işte onlar da desinler ki: "Ya Suudi Arabistan bak, tam bir diktatörlük ama Schengen'e açık. Bak, bu demokrasi mi?" Efendime söyleyeyim, işte Almanya'da hükümet, bir önceki hükümet, giderayak ülkenin en büyük partisini yasa dışı ilan etti. Alın size demokrasi. Ya biz kendimizi kötü örneklerle mi karşılaştırmak zorundayız her zaman, arkadaşlar? Kötü örneklerle mi karşılaştırmak zorundayız?

    Sonra devam edelim. Bakın, Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Nurettin Yıldız diye birisini davet etmiş. Ben şimdi kendisine sapık desem hemen savcılar harekete geçer. Onu korumak için bana dava açarlar. Tamam mı? Böyle bir durumdayız. Bu ilahiyatçı kişiyi Boğaziçi Üniversitesi'ne İslam Araştırmaları Grubu davet etmiş. Bu kişi, yani kişi derken de utanıyorum aslında ama ne diyeyim, başka kelime bulamam.

    Bu defa yine bu dava açar ve bağımsız Türk yargısında benim mahkum edilme ihtimalim de vardır. Ondan sonra, birkaç yıl önce bu kişi, işte 6 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesinde dinen bir mahsur yoktur dedi. Kız çocukları dedi, "risk faktörüdür" dedi. Ondan sonra, 3 yaşındaki çocukların amcalarının yanında pilotla olması sakıncalıdır dedi. Kafa bu. Yani akılları nereye takılmış, biliyorsunuz değil mi? Akılları oraya takılmış. Yani başka şey yok.

    Sadece oraya da değil, "Demokrasi şeytan işidir" dedi. Bunu demesi üzerine...

  • 6:51 Nurettin Yılmaz diye birisi var. Ben şimdi kendisine sapık desem, burada pedofil desem, eee hemen savcılar harekete geçer. Onu korumak için bana dava açarlar. Tamam mı? Ya, böyle bir durumdayız.

    Bu ilahiyatçı kişiyi, Nurettin Yılmaz’ı, Boğaziçi Üniversitesi’ne İslam Araştırmaları Grubu davet etmiş. Bu kişi, eee yani kişi derken de utanıyorum aslında ama ne diyeyim; başka küfretmem lazım. Bu defa yine bu dava açar ve bağımsız Türk yargısında benim mahkum edilme ihtimalim de vardır.

    Bunu birkaç yıl önce, bu kişi, 6 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesinde dinen bir mahsur yoktur dedi. Kız çocukları risk faktörüdür dedi. Ondan sonra, eee 3 yaşındaki çocukların amcalarının yanında eee pilotla olması sakıncalıdır dedi. Kafa bu. Yani akılları nereye takılmış, biliyorsunuz değil mi? Akılları oraya takılmış. Yani başka şey yok.

    Sadece oraya değil. "Demokrasi şeytan işidir" dedi. Bunu demesi üzerine, Barış Terkoğlu bugün Cumhuriyet'te çok güzel yazmış, hatırlatmış bize. Yani hatırlatmış ki, Devlet Bahçeli, Milliyetçi Hareket Partisi lideri, o zaman buna eee meczup demiş. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aciz demiş. Danıştay Başkanı o zaman eee Zerrin Güngör, eee "Bu yobazdır, gericidir, cahildir" demiş.

    Bütün bunlar soruşturma açılmış. Halkı kin ve düşmanlığa teşvik filan diye bu kişiyi sırf Boğaziçi Üniversitesi’ne zaten yıllardır bir baskının altında olan Boğaziçi Üniversitesi konuşmacı olarak çağırmak provokasyon değil. Öyle mi? Ha, biz buna diyeceğiz ki o zaman çünkü her tarafta çok geniş ifade özgürlüğü var. İfade özgürlüğü, o da onu konuşsun.

    Hani şimdi var ya, Lozan tartışılıyor. Herkes, herkes demeyeyim; bazıları içlerindeki bütün cumhuriyet ve Lozan kinini kusmaya başladı. O ifade özgürlüğü sayılı. O ifade özgürlüğü yani cumhuriyet, cumhuriyetin kuruluşundaki temel belge olan Lozan’a filan buralara küfretmek, Atatürk dönemine filan küfretmek bu ifade özgürlüğü. Ama başka türlü değil, başka türlü eee sen misin söyleyen durumuna geliyoruz.

    Şimdi mesela bu Boğaziçi Üniversitesi’nin protestoları, öğrenciler tutuklandı, gözaltına alındılar, filan polis copu yediler. Tamam mı? Bunun mesela Kürt sorunuyla, PKK sorunuyla ya da ayrıca ne ilgisi var? Bir ilgisi var mı bunun? Ama demokrasinin gerilemesinin bir göstergesi.

    Sonra arkadaşlar, şimdi Gezi 2013 Gezi protestolarını hatırlıyorsunuz. O zaman rahmetli Sırrı Süreyya Önder bunlara önderlik etti. Ü gün orada bulundu. Sonra dediler ki, birileri: "Ya, şimdi siz burada bunu yapıyorsunuz ama bir yandan da diyalog sürüyor." Abdullah Öcalan'la hop, dem yoktu o zaman.

    HDP hemen geri çekildi. O protesto olarak katılmadı. Şimdi o protestolar nedeniyle Osman Kavala müebbete mahkum edildi mi darbecilikten, darbe teşebbüsünden? Can Atalay milletvekili seçildi. Türkiye İşçi Partisi milletvekili seçildi.

    Ondan sonra, eee Anayasa Mahkemesi karar verdi. Hayır efendim, Anayasa Mahkemesi sen karar veremezsin. Senin y...

  • 9:16 Özgürlüğü ama başka türlü değil. Başka türlü, eee, sen misin söyleyen durumuna geliyoruz. Şimdi mesela bu Boğaziçi Üniversitesi'nin protestoları... Öğrenciler tutuklandı, gözaltına alındılar, filan, polis copu yediler. Tamam mı? Bunun mesela Kürt sorunuyla, PKK sorunuyla ya da ayrıca ne ilgisi var? Bir ilgisi var mı bunun? Ama demokrasinin gerilemesinin bir göstergesi.

    Sonra arkadaşlar, şimdi Gezi 2013 Gezi protestolarını hatırlıyorsunuz. O zaman rahmetli Sırrı Süreyya Önder bunlara önderlik etti. Üç gün orada bulundu. Sonra dediler ki birileri, "Ya, şimdi siz burada bunu yapıyorsunuz ama bir yandan da diyalog sürüyor." Abdullah Öcalan'la hop dem yoktu o zaman. HDP hemen geri çekildi, o protesto olarak katılmadı.

    Şimdi o protestolar nedeniyle Osman Kavala müebbete mahkum edildi mi darbecilikten, darbe teşebbüsünden? Can Atalay milletvekili seçildi. Türkiye İşçi Partisi milletvekili seçildi. Ondan sonra, eee, Anayasa Mahkemesi karar verdi. Hayır efendim, Anayasa Mahkemesi, sen karar veremezsin. Senin yetkin yok.

    İki defa üst üste uygulanmadı. Peki diğer Gezi mahkumları, onların içeride tutulması Osman Kavala'nın, Can Atalay'ın, Selahattin Demirtaş'ın bir şekilde bağlandıkları Kürt meselesiyle ne ilgisi var? Aslında Selahattin Demirtaş'ın içeride tutulmasının asli nedeni Erdoğan'a zamanında "seni başkan yaptırmayacağız" demesidir. Bunu hani eğri oturalım, doğru konuşalım. Gerçek neden budur ama hani orayı bağladılar diyelim ya.

    Peki Anayasa Mahkemesi kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bunlar nedir? Yani bunlar mesela Osman Kavala'nın durumunun, Can Atalay'ın durumunun Kürt meselesiyle, PKK terörüyle bir alakası var mı? Hayır, yok. Demek ki tek engel Kürt meselesi değil; demokrasinin geriletilmesinin açıklanması karşısında.

    Yani eee, geliyoruz şeye tabii Ekrem İmamoğlu meselesine. Ekrem İmamoğlu meselesinin Kürt sorunu ile ne alakası var? Yani şeyden de yargılamak istediler, terör nedeniyle tutuklanması şeyi, o reddedildi, yolsuzluktan. Ama asıl neden halkın konuştuğu neden. Öyle diyelim; halkın konuştuğu neden. Tamam mı?

    Evet. Büyük bir propaganda makinesi işliyor. TRT'sinden ATV'ye kadar işte eee, iddianameye bile daha yer almamış şeyler, suçlamalar oluyor. İşte gerçeğin ta kendisiymiş gibi bir şeytanlaştırma süreci eee uygulanıyor. E peki, Ekrem İmamoğlu'nun tutuksuz yargılanması neye yol açar? Halkın, çünkü halkın gözünde sizin de eminim çoğunuz ona inanıyorsunuzdur.

    Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildikten kısa bir süre sonra, yolsuzluk suçlamalarına maruz kaldı. Diploması elinden alındı, koltuğu elinden alındı, şirketine el kondu, özgürlüğü elinden alındı. Siyasi denklemden düştü mü Ekrem İmamoğlu? Hayır, düşmedi. Hatta gücü daha da pekişti.

    Şimdi burada nedir mesele? İşte Özgür Özel diyor ya, "Tamam, biz terörsüz Türkiye'ye baştan itibaren varız." Siz de tutuksuz Türkiye'ye olun diye. Hayır, ama demokrasi müjdesi verdi ya Sayın...

  • 11:39 Yolsuzluktan. Ama asıl neden halkın konuştuğu neden. Öyle diyelim, halkın konuştuğu neden. Tamam mı? Evet; büyük bir propaganda makinesi işliyor. TRT'sinden ATV'ye kadar, iddianameye bile daha yer almamış şeyler, suçlamalar, gerçeğin ta kendisiymiş gibi bir şeytanlaştırma süreci uygulanıyor.

    Peki, Ekrem İmamoğlu'nun tutuksuz yargılanması neye yol açar? Halkın gözünde, nerede ise çoğunuz ona inanıyorsunuzdur. Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildikten kısa bir süre sonra yolsuzluk suçlamalarına maruz kaldı. Diploması elinden alındı, koltuğu elinden alındı, şirketine el konuldu, özgürlüğü elinden alındı. Peki, siyasi denklemden düştü mü Ekrem İmamoğlu? Hayır, düşmedi. Hatta gücü daha da pekişti.

    Şimdi burada nedir mesele? İşte Özgür Özel diyor ya, "Tamam biz terörsüz Türkiye'ye baştan itibaren varız." Siz de tutuksuz Türkiye'ye olun diye. Hayır, ama demokrasi müjdesi verdi ya Sayın Cumhurbaşkanı, AK Parti grubunda. İşte bu meseleyi halledince, terörsüz Türkiye'ye ulaşınca, demokrasinin, demokrasiye vurulan ketlerden de kurtulacağız diye aynı konuşmasında ne dedi biliyor musunuz? İstanbul'daki soruşturmayı, İmamoğlu soruşturmasını kastederek, "Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş suç organizasyonu" dedi. Bakın, iddianame dahi yok ortada. Bunu böyle damgalıyor ve diyor ki milli güvenliği tehdit ediyor.

    Şimdi bu şey olmuyor değil mi? Yargıyı etkilemeye çalışma olmuyor değil mi? Yani şu günlerde en çok açılan dava nedenlerinden biri yargıyı etkilemeye çalışma. Cumhurbaşkanı çıkıyor. Daha iddianameye bile yer almamış şeyleri gerçeğin ta kendisi olarak Cumhuriyet tarihinin eşi benzeri görünmemiş suç organizasyonu olarak damgalayıp milli güvenliğe aykırı buluyor. Bu şey olmuyor değil mi? Yani yargıyı etkilemeye çalışmak olmuyor.

    Şimdi, demokrasinin kalitesi hangi dönemde Türkiye'de yükseldi biliyor musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarının ilk iki yılında, 2003 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi'nin de mecliste desteğiyle bu Avrupa Birliği uyum reformları vardı. O zaman ne yaptık? Aman ne güzel oluyor dedik. Bunu şeyle karıştırmayın. Sonra işte bu "yetmez ama evet"ler, bilmem neler… Şimdi de, kendilerine sol liberal falan diyen kesimler, bu duruma karşı, "aman efendim buraya dokunmayalım, bak demokrasi sonra gelir, bundan güzel demokrasi mi olur" falan gibi havalara başladılar.

    Ve hani ya, silahlar nerede, bırakılacak mı, nasıl bırakılacak, Suriye'deki YPG meselesi ne olacak falan. Bunları sorduğunuz anda, ister CHP’li olun ister herhangi bir partiden olun, bunları sorduğunuz anda, “ha demek ki sen terörden yanasın” diye parmak sallanıyor. “Ha, demek ki sen anaların ağlamasından yana mısın” diye. Ya düne kadar, Den Partisi'ne PKK muamelesi yapan kimdi? Kimdi yani? Erdoğan’la Bahçeli değil mi?

  • 13:57 AK Parti’nin iktidarının ilk 2 yılında, 23 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin de mecliste desteğiyle bu Avrupa Birliği uyum reformları vardı ya, o zaman şey oldu. O zaman biz ne yaptık? O zaman, "Aman ne güzel oluyor" dedik. Bunu şeyle karıştırmayın. Sonra işte bu "yetmez ama evet"ler, bilmem işte... Şimdi de aynı bu, hani kendilerine sol liberal falan diyen kesimler, şimdi de buna "Aman efendim, buraya dokunmayalım; bak, demokrasi sonra gelir; bundan güzel demokrasi mi olur?" filan bu havalara başladılar.

    Ve hani, "Ya silahlar nerede bırakılacak; nasıl bırakılacak?" gibi soruları sorduğunuz anda, ister CHP'li olun, ister İyi Partili olun, bunları sorduğunuz anda, "Ha, demek ki sen terörden yanasın," diye parmak sallanıyor. "Ha demek ki, sen anaların ağlamasına ağlamasından yana mısın?" diye.

    Ya, düne kadar Den Partisi’ne PKK muamelesi yapan kimdi? Kimdi yani? Erdoğan'la Bahçeli değil miydi? Şimdi ne güzel, Den Partisi artık teröristlikle suçlanmaktan kurtuldu. Ama ortadaki duruma bakın ve bunun vicdanların kabul etmesi isteniyor. Demokrasinin niteliği işte o yıllarda bir arttı.

    Sonra şimdi herkes 15 Temmuz diyor. Hayır, 15 Temmuz'dan önce bu Ergenekon, Balyoz vesaire, yargıyı olduğu gibi kime kaptırdı? AK Parti iktidarı, Fethullahçılara, o zaman değil mi? E şimdi Fethullahçılar temizlendiği yerlerine kim geldi? Yarın acaba bunlar için de "Ya bizi kandırmışlar mı?" denecek? O zaman onlar içindendi. Bütün bizim gibi, hep her daim kötü olanların uyarılarına rağmen. Yani kötü olan derken, yani biz kötüyüz diye söylemiyorum; onların gözünde kötü diye söylüyorum.

    Şimdi demokrasinin kalitesinin artmasından söz ediyoruz. Yani tek engel Kürt meselesi değildir. Tek engel terör meselesi de değildir. Demokrasinin önünde Türkiye'de bakın mesela, işte Ekrem İmamoğlu’nun durumuna. Yani aday olmuş, muhalefetin adayı olmuş, bunu ilan etmiş. Ama bir bakıyorsunuz, birkaç gün sonra yolsuzluktan tutuklanıyor, görevinden alınıyor.

    Ya bu Altan Öymen’in çok güzel 1950'leri anlattığı kitapları vardır, Doğan Kitap’tan. Vallahi yani siyasetle ilgilenen herkesin okumasını isterim. Altan Öymen’in anılarından bir tanesinde şey var. Mesela o zaman uygulanan taktikler, muhalif gazetecileri ya da muhalefet sözcülerini polis alıyor gözaltına; o zamanın polisi cebine mesela bir paket bırakıyor. "Aa, esrar bulunmuş üstünde." Hadi bakalım, uyuşturucudan onlar yargılanıyor, soruşturuluyor.

    Şimdi de hani rakip oldu, bana yolsuzluktan ya soruşturulmasın değil. Özgür Özel de zaten tutuksuz Türkiye derken, yargılanmasın denmiyor. Halbuki hatta canlı yayında “yargılansın” deniyor ama tutuksuz yargılansın. Bunlar siyasi insanlar. Milyonlarca insanın başında görmek istediği insan.

    Dolayısıyla gerçekten çok büyük bir şey var. Şimdi bu demokrasinin kalitesi diyorum ya, nitelikli demokrasi. Bunun için...

  • 16:13 Bakıyorsunuz, birkaç gün sonra yolsuzluktan tutuklanıyor ve görevinden alınıyor. Altan Öymen'in çok güzel 1950'leri anlattığı şeyler vardır. Kitapları Doğan Kitap’tan çıkmıştır. Vallahi, siyasetle ilgilenen herkesin okumasını isterim. Altan Öymen’in anılarını inceleyenlerden bir tanesinde, o zaman uygulanan taktikler hakkında çok ilginç bilgiler var. Mesela, muhalif gazetecileri ya da muhalefet sözcülerini zamanın polisi alıyor, gözaltına alıyor ve cebine bir paket bırakıyor. “Aa, esrar bulunmuş üstünde,” diyor. Hadi bakalım, uyuşturucudan onlar yargılanıyor ve soruşturuluyor. Şimdi de, hani rakip oldu bana, yolsuzluktan ya, soruşturmasın değil. Özgür Özel de zaten tutuksuz yargılanacak derken, yargılanmasın denmiyor. Halbuki, hatta canlı yayında “yargılansın” deniyor ama tutuksuz yargılansın. Bunlar siyasi insanlar. Milyonlarca insanın başında görmek istediği kişiler yani.

    Dolayısıyla, gerçekten çok büyük bir sorun var. Şimdi, bu demokrasi meselesinde kalitesinden bahsediyorum; nitelikli demokrasi. Bunun için pek çok kriter var ama sizinle üç tanesini paylaşacağım. Bir; siyasi rekabet özgürlüğü. İki; yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı. Üç; özgür basın. Bunlardan hangisi geçerli bugün Türkiye'de? Size soruyorum, isterseniz yazın görüşlerinizi ve tepkilerinizi.

    Evet, Kürt sorunu da Türkiye'de demokrasinin daha da gelişmesi önündeki engellerden biridir. Tek engel değildir. Bunu böyle göstermek, gerçekten demagojidir; yanlıştır, doğru değildir. Dolayısıyla, her şeyi tek nedene bağlamak, hani “o olmadı” diyelim, “bu iş olmadı, demokrasi sizden sene gelmeyecek mi memlekete?” demek doğru değil. Bu konuda bir şeyden vazgeçmek lazım. Yani, “işte, alın Kürt sorununu çözdük, siz de fazla sesinizi çıkarmayın” demek de doğru değil. Türkiye, öyle bir ülke değil. Türkiye’nin geçmişi ve siyaset geçmişi de öyle bir geçmiş değil. Dolayısıyla, bu konularda daha fazla ısrar etmemek lazım.

    Dışarıya kendini nasıl göstermek istiyorsan, içeride öyle olacaksın. Dışarıda güvercin gibi kendini gösterip, içeride şahinlik yapmayacaksın. Gerçekten kritik günlerden geçiyoruz. Bu açıdan yeni bir yayında yeniden karşınızda olmak ümidiyle, hoşça kalın.

  • 18:38 Dışarıya kendini nasıl göstermek istiyorsan, içeride öyle olacaksın. Dışarıda güvercin gibi kendini gösterip, içeride şahinlik yapmayacaksın.

    Hakikaten kritik günlerden geçiyoruz. Bu açıdan, yeni bir yayında yeniden karşınızda olmak ümidiyle, hoşça kalın.

İşaretlediklerim