Enver Aysever · 9 Haziran 2025

Nur Sürer'den İbrahim Tatlıses yorumu: Reddettim

  • 0:00 Belki yeni bir parantezle birlikte kadın sorununu yeniden mi tartışacağız? Kadın sorununu yeniden tartışacağız. Özellikle, mesela ben 8 Mart'larda bir yerde gidip konuşmayı hiç sevmem yıllardır. Bir de, ne hikmetse hemen oyuncuları, sanatçıları ararlar. "Efendim, 8 Mart'ta bize gelir misin?" derler. Gitmeye kalksan Türkiye'nin her tarafına gitmek zorundasın. İlk defa, çok uzun yıllar sonra bu sene gittim.

    Sabahın 9'u; ne dedim? Kadın mı tartışılır ya? Hani kurumlar hep şey diyor ya, "Ya 8 Mart geliyor, bir de böyle bir şey yapmamız lazım bizim" diye. Yani illa konuşulacak. Çünkü siyasiler kadınların şeyini kutluyorlar, bayanların dediği gibi. "Bayanların 8 Mart'ını kutluyoruz" diyorlar. Bir de böyle cümleler kurup falan. Yani kadın meselesi çok önemli. Eee, onu en büyük bekleyen sorunlardan bir tanesi bu.

    Acaba burada şöyle bir sorun da yok mu? Kadın eşittir aile denklemi üzerinde. Saç, kadını zaten kutsuyor; bütün problem, kadını aile içinde resmettiğiniz için oluyor. Yani kadın bakanlığı diye bir şey yok mesela, aile ve sosyal politikalar var. Yani illa kadını bir şeyin içine, ailenin içine algılıyorsunuz meseleyi. Ben öyle değilim, ben özgür bir kadınım. Yani benim öyle bir derdim yok ki, ama benim gibi olsun diye.

    Kaldı ki, ben de kadın sorununa nasıl bakıyorsunuz siz? Daha sınıfsal mı yoksa yeni tarz mı? Bir de feminist sınıfsal bakanlar da var; bakmıyor, daha sınıfsal bakıyorum. Yani kadının bir defa çalışmasından yanayım. Kadını, çünkü eve hapsetme gibi bir şeyleri var. Bu belki de biz, bütün iktidarlarda özellikle AK Parti iktidarıyla daha fazla; hani eve kadına ev içi iş veriliyor, işte birtakım örgü gibi.

    Evet. Yani kadını eve hapsetmek gibi. Ya da işte "Üç çocuk, ne yapacağız üç çocuğu?" Yani bir tane çocukla insan baş edemiyor. Yani ben bir tane çocuğu zor büyüttüm. Yani ben de oyuncuyum ve inanılmazdı o okul paraları. Zaman zaman icralık falan oldum, bir de onlarla boğuştum düz.

    E tabi yani, üç çocuğu nasıl gönderecekler okula? Hangi okula? Üniversitelerin hepsi paralı. Devlet üniversiteleri bile paralı; 800 liraya yakın para alıyorlar devlet üniversitelerinden. Sizin belirlediğiniz bu konunun altını çok net çizmiştiniz. Yani kadının çalışması gerekiyor hayatı. Kadının çalışmasını, ev için yani kocaları istemiyor.

    Yani bütün problemler, cinayetlerin bir sürüsü de bunun etkisinden çıkıyor. Eee, belki aşkı bitiyor, ayrılmak istiyor. Gördüğü şiddetten ötürü terk edip, e aslında sonuçta gene babasının evine sığınıyor. Gidecek bir yeri de yok oraya. Baba da işte "Evine git" diyor ama isteyen aileler de var.

    İşte zaten dikkat ederseniz, öldürülen yerler hep babasının evinde. Dışarıya konuşmak için çağırıyor ve bu öldürülenlerin çoğu da maalesef devlet koruması almış kadınlar. Orada da başka bir dram var tabi. Eee, yani devletin koruyamaması hali ya da karı koca arasına girilmez. E tabi yani o cinayetlerdeki haksız indirimler falan, yani işte erkekliğimle...

  • 2:05 Derecekler okula? Hangi okula? Üniversitelerin hepsi paralı. Devlet üniversiteleri bile paralı; 800 liraya yakın para alıyorlar devlet üniversitelerinden. Sizin belirttiğiniz gibi, özellikle bunun altını çok net çizmiştiniz. Yani, kadının çalışması gerekiyor. Kadının çalışmasını ev için, yani kocaları istemiyor.

    Bütün problemler, cinayetlerin bir sürüsü de bunun şeyinden çıkıyor. Belki aşkı bitiyor, ayrılmak istiyor. Gördüğü şiddetten ötürü terk edip gidiyor; yani gene sonuçta aslında gene babasının evine sığınıyor. Gidecek bir yeri de yok orada. Baba da işte, "Gitti, evine git" diyor falan, ama isteyen aileler de var.

    Dikkat ederseniz, öldürülen yerler hep babasının evinde, dışarıya konuşmak için çağırıyorlar ve bu öldürülenlerin çoğu da zaten maalesef devlet koruması almış kadınlar. Orada da başka bir dram var tabii; yani devletin koruyamaması hali ya da "karı koca arasına girilmez" durumu. O cinayetlerdeki haksız indirimler de var; mesela "erkekliğimle alay etti" diyor. Şimdi cinayet işlerken, ikisi arasındaki konuşmayı hakim bilemez ki. Ama orada adama o indirimi sağlıyor.

    Ama sanırım son bir şey çıktı Yargıtay'dan: asla kadın cinayetlerine bir indirim yapılmayacak. "En ağır cezadan vereceğiz" filan diye, belki bilmiyorum, caydırıcı olabilir.

    Peki, sanat dünyasında erkek egemen bir dil var mı? Mesela siz bir kadın olarak ne yaşıyorsunuz orada? Olmaz mı? Mesela ben sinemaya, şimdi yok aslında. Ben sinemaya yeni girdiğimde bir kadın düşmanlığı vardı. Kaldı ki düşün; ne tür bir kadın düşmanı mesela. Kadın asistan yoktu. Bir iki tane vardı ve erkek oyuncular... Mesela benim çalıştığım derde filmde, galiba bir kadın asistanı alınmış ki, kadın asistan alınma atfıyla başlamıştır. Çünkü Affi kadınları çok seven bir adamdı. Dolayısıyla bu kadınlar, oyunculardan yani, bu geliyor.

    Bu kadın asistanlar türemeye başladı; erkek asistan arkadaşlarımıza iş kapıları kapanıyor falan filan diye. Ama şimdi dizilerin de bir yararı oldu; yani dizilerin hayatımıza girmesi. Çünkü sanat yönetmenliği diye bir şey yoktu o zaman. Ne bileyim, set ekibi yapardı o işleri.

    Peki, şu anda biz doğru dürüst filmler çekebiliyor muyuz? Gerçekten seyirci bulamayan çok güzel filmler çıkıyor. Seyirci bulamayan mıdır makbul? "Bu iş yok, işte sanat filmi, aman ne işim var burada" diye herhalde. Şu anda düşünün, Nuri Bilge Ceylan'ın filmi nihayet 100 bin geçmedi.

    Ya sıkıcı bulunamaz mı o film? Mecbur muyuz o filmleri beğenmeye? Ama sıkıcı değil; güzel filmler. Hayır; yani insanlar bakıyor ve beğenmiyor. Olamaz mı? Yani illa başarılı olduğunu ödülle ispatlıyor. Seyirci, ya her zaman seyirci mi yanılır?

    Tabii, o bir seçim mi? Seçip bizim anlayamadığımız ne var mesela filmlerde? Ama yani hikaye güzel anlatılıyor. O kurdukları oyuncular iyi oynuyor. Daha fazla özen gösteriyorlar yani.

  • 4:04 Ama şimdi dizilerin de bir yararı oldu, yani dizilerin hayatımıza girmesiyle birlikte. Çünkü sanat yönetmenliği diye bir şey yoktu o zaman. Ne bileyim, set ekibi yapardı o işleri. İşte oraya bir saksı koyarlardı.

    Peki, şu anda biz doğru dürüst filmler çekebiliyor muyuz? Gerçekten seyirci bulamayan çok güzel filmler çıkıyor. Seyirci bulamayan mıdır, makbul bu iş? Yok işte sanat filmi, aman ne işim var burada falan diye. Düşünün, Nuri Bilge Ceylan'ın filmi nihayet 100 bini geçti. Ya bu film sıkıcı bulunamaz mı? Mecbur muyuz o filmleri beğenmeye? Ama sıkıcı değil; güzel filmler. Hayır, yani insanlar bakıyor ve beğenmiyor. Olamaz mı? Yani illa başarılı olduğunu ödülle ispatlıyor mu? Seyirci, ya her zaman seyirci mi yanılır?

    O bir seçim mi? Seçip bizim anlayamadığımız ne var mesela filmlerde? Ama yani hikaye güzel anlatılıyor. O kurdukları oyuncular iyi oynuyor, daha fazla özen gösteriyorlar. Ama ben şeye de karşı değilim, yani öbür taraf 4 milyon yapıyor. Oraya da gitmesi, kimse filan böyle bir şeyi söyleyemem zaten. Yani bizim şöyle bir arayı bulamaz mıyız? Mesela tabii asla Sayın Nuri Bilge Ceylan'a yönelik böyle bir tahlil yapmıyorum. Şeytanlığını yapıyorum. Yani bir tarafta Nuri Bilge Ceylan, bir tarafta da Recep İvedik. Yani biri sanat, biri çok popüler ama çok haksız bir şey oluyor. İşte orada 5 milyona yakın insan var. Arada ikisinin de dışında bir seçenek yok mu?

    Fransa'da bunu yapıyorlar mesela. Nasıl yapıyorlar? Yani Fransa'da kendi filmleri, aşağı yukarı bütün filmleri çok iş yapıyor. Ya ben şunu merak ediyorum, daha doğrusu. Mesela kamera adamla birlikte dağa çıkıyor. Bir buçuk saatte fenalık yok. Ben dağa çıkmak istesem yürürüm; niye kameraya çıkartıyor mesela? Bu estetik ölçü bu mudur? Yani yok, herkesin bir dili var sonuçta. Ben anlamadığım için soruyorum bu işte.

    Ya ben de seviyorum o filmleri. Yok yani seyirci mi? Seyirci, herhalde sanat filmi aman şimdi uzun yürüyorlardır diyor. Senin dediğin gibi, 4 saat işte bir yere bakıyordur falan filan diye düşünüyor. Hiç çekemem diyor, herhalde öyle uzun uzun bakışmalar. Ama bu sene çok güzel filmler var festivalde. Son şeyde, üç tane kadın yönetmenin çok iyi iş çıkardıklarını biliyorum. Sizin bilmediğiniz bir yönetmen kuşağı var ama daha önce Arabası'yı öğreyip daha sonra film yapanlar kuşağı, hepsi çok başarılı deniyor.

    Hangisi? Sevgili arkadaşımız Mahsum Kırmızı Gül, çok önemli bir yönetmen oldu. Sonra da Emrah oldu mesela. Evet, ben Emrah'a şaşırdım çünkü hatta onunla ilgili tweet de yazdım. "Emrah Erdoğan, bu kim?" dedim. Küçük Emrah'mış yani. Üstelik halk çocuk soyadı da öyle değildi. Nereden çıktı o? Emrah İpek de onun soyadı. Şimdi Erdoğan mı? Erdoğan dedim, şey mi evlatlık mı aldılar yoksa Erdoğan ailesi? Hayır, bunu ciddi söylüyorum.

    Karşı mısınız kategorilere? Yok, yok.

  • 6:10 Ben de seviyorum yani o filmleri. Yok, yani seyirci mi? Seyirci yani, herhalde. Eee, yani sanat filmi. Aman, şimdi "upozun" yürüyorlardır diyorlar. Senin dediğin gibi eee, dört saat işte bir yere bakıyordur falan. Hiç çekemem diyor herhalde öyle uzun uzun bakışmalar.

    Ama mesela bu sene çok güzel filmler var festivalde. Son şeyde bir üç tane kadın yönetmenin eee, yani çok iyi iş çıkarmışlar. Sizin bilmediğiniz bir yönetmen kuşağı var ama daha önce Arabisi öğrenip daha sonra film yapanlar kuşağı hepsi çok başarılı deniliyor. Hangisi? Eee, sevgili arkadaşımız Mahsum Kırmızı Gül çok önemli bir yönetmen oldu. Sonra da Emrah oldu mesela.

    Evet, ben Emrah'a şaşırdım çünkü hatta onunla ilgili bir tweet de yazdım. "Emrah Erdoğan, bu kim dedim?" Ya, "Küçük Emrah'mış" yani. E işte halk çocuk soyadı da öyle değildi. Nereden çıktı o? Emrah İpek de onun soyadı. Şimdi Erdoğan mı? Erdoğan dedim; şey mi, evlatlık mı aldılar yoksa? Erdoğan ailesi. Hayır, bunu ciddi söylüyorum.

    Karşı mısınız kategorilere? Yok yok, canım. Herkes her şeyi yapabilir yani. Hiç, ben hiçbir şeye karşı değilim. Yani birileri daha iyi yapar, onu biliyorum. Ha, benim burada tek tartıştığım mesela, önce şarkı söylemek iyi film yapmak için bir kriter midir? Hayır. Hayır. Yani eee, ama ben bilmiyorum yani şimdi görmeden bir şey diyemeyeceğim o Emrah'ın filmine ama eee nasıl bir şey çıktığını da aslında merak da etmiyorum yani.

    Gör. Niye mesela merak ediyorsun? Adı Emrah diye bir yıldız sanat yapma hakkı yok mu? Eee, yok var tabii, yapsın. Yani, Emrah filminde Orhan Alkay oynadı. Eee, Mahsun Kırmızı Gül'ün filminde Yıldız Kentter oynadı. Bunlar da az buz oyuncular değil aslında. Değil tabii yani. Ama burada da bir seçkincilik sorunumuz var.

    Ben oynamam mesela, onu kendimden örnek vereyim. Çünkü kimseyle ilgili bir şey konuşma şeyini bulmuyorum yani. Çünkü güvenmiyorum. Ama bu adamlar daha çekmeden, nasıl yönetme olacak? Önce başkalarını da aç. Ama şimdi Emrah'ı görmedim ama eee başka şeyleri de gördüm yani. Herkes herkes çekti ya. İbrahim Tatlıses de film çekti. İbrahim Tatlıses o dönem eee galiba bana film teklifinde bulunmuşlardı ama ben oynamadım yani. Yani bu kategoride ben komedide de oynamadım. O niye mesela? Oynamadım mesela Kemal Sunal'la da oynamadım ben. Epey bir darılmıştı bana ama yani ben şimdi öyle bir şeyin objesi olmak istemiyorum. Yani orada birileri komiklik yaparken ya da birileri şarkı söylerken bana ne yani?

    Eee, yani her şeyin bir a… Reklama gidiyorum, son soruyla birlikte kritik soruyu soruyorum tabii. Nur Hanım son derece hassas bu arada eee, benim sorduğum sorularda eee.

  • 8:10 İbrahim Tatlıses de film çekti. İbrahim Tatlıses o dönem galiba bana film teklifinde bulunmuştu ama ben oynamadım. Yani, bu kategoride ben komedide de oynamadım. O niye mesela, oynamadım? Mesela, Kemal Sunal'la da oynamadım. Epey bir darılmıştı bana ama ben şimdi öyle bir şeyin objesi olmak istemiyorum. Yani, orada birileri komiklik yaparken ya da birileri şarkı söylerken bana ne?

    Her şeyin bir reklamı gidiyorum, son soruyla birlikte kritik soruyu soruyorum tabii. Nur Hanım son derece hassas bu arada. Benim sorduğum sorularda...

İşaretlediklerim