Merhabalar. Yine gidip geldi. Benim geçen yayında da böyle oldu galiba. Muhtemelen browserdan ya da internetten kaynaklanıyor. Bir baktırayım ben bu işe. Çok özür diliyorum. Herkese merhabalar. Bugün ikili görüşte İran'ı konuşacağız İlkan hocamla birlikte.
Eee, istiyorum ki bugün eee biraz etkileşimli bir yayın yapalım. Eee, chat'teki dostlarımız da hepiniz hoş geldiniz. Eee, bize sorular ve yorumlar yazın. Yorumlarınızı da yazın; onları da beraberce değerlendirelim. Böyle, biraz akışına bıraktık. Eee, bir yerlerden başlayıp eee konu üzerinde konuşacağız. Eee, bugün 4. günü. Eee, 5. güne gidiyoruz herhalde bu gece. Eee, İran dağıtacak mı, bakalım? Bekliyoruz her gece son günlerde.
Eee, şimdi şöyle bir şey yapalım İlkan, 7 Ekim 2023'ten bu yana neler oldu? Tabloyu şöyle bir gözümüzün önünden geçirelim. Ben bir giriş yapayım. Ondan sonra konuşuruz. Konu akar zaten. Eee, 7 Ekim 2023'ten önce Suriye'de Esad rejimi duruyordu. Eee, Rusya'nın birliklerinin bir kısmı Suriye'de yine duruyordu; bir kısmını çekmişti. Eee, Ukrayna savaşı nedeniyle Hizbullah hala Suriye sahasında etkindi. Lübnan'da da oldukça etkindi. Eee, İran'a roket atma tehdidini gündemde tutabiliyordu Hizbullah.
Eee, Husiler, eee, güneyde Yemen'de, eee, limanları ve havalimanları vardı. Kontrol ediyorlardı o bölgeyi ve bir tehdit oluşturuyorlardı. Hamas'ın elinde roketler vardı ki eee, 7 Ekim'den önce yine 2020'deydi, yanlış hatırlamıyorsam, eee, ciddi bir miktar roketi eee, İsrail'e atabilmişlerdi. İsrail de onlara saldırmıştı ama o büyük bir savaşa dönüşmemişti; 7 Ekim 2023'ten sonra olduğu gibi.
Peki, sonra ne oldu? Hamas'ın eee operasyonu geldi. Bugün hala nasıl olduğunu, hangi motivasyonla yapıldığını tam tabii bilemediğimiz eee bilgiler bize yansır mı, gelecekte bilmiyorum ama bir tür eee intihar saldırısı girişimi gibi bir şey oldu Hamas'ın o saldırısı. Ama aslında sanıyorum Yahya Simar akıllarında biraz eee Arapların da bu İbrahim anlaşmaları kapsamında Israil'le yakınlaşmaları nedeniyle eee, Filistin davasının tamamen unutulacağı dolayısıyla bir eyleme girişip bunu tekrar hatırlatmak istemeleri gibi motivasyonları da belki vardı.
Belki bugünden bakınca Mossad'ın bir manipülasyonu, bir eee nasıl diyelim? Göz yumması, izin vermesiyle Hamas'ın o saldırısı mümkün olabildi. Onu da bilmiyoruz. Bugünden bakınca her şey insana olabilirmiş gibi geliyor. Yani filmlerde gördüğümüz operasyonlar oluyor çünkü.
Eee, ondan sonrasında İsrail aslında ilk başlarda eee, biraz da uluslararası hukuktan motivasyon alarak çünkü Hamas'ın yaptığı eee bir yönüyle de bir terör eylemiydi. Çünkü sivilleri öldürdü orada eee, bazı insanları rehin aldı. Eee, günden güne Netanyahu hükümeti eee, biraz da ben Netanyahu'nun iç politikadan kaynaklı... çünkü biliyorsunuz...
Burada, özellikle o çağrı cihazları ve telsiz saldırısı aklımızda kaldı. O, inanılmaz bir Mossad operasyonuydu. O operasyonla hem psikolojik hem de fiziksel olarak Hizbullah'a ciddi zarar verdi. Sonra Lübnan'ın güneyinde tekrar Litani Nehri'ne kadar olan bölgede operasyonlar yaptı. Orada Hizbullah'a çok ciddi zararlar verdi. Nasrallah’ı öldürdü. Yine banker bombayla, yani yer delici bombayla kaç katı altında yedim. Ve Suriye’nin içinde İranlı komutanları da vurdu. İran içinde tekrar birkaç eylem yaptı.
Bugün İlkan'la konuştuk. Muhtemelen bu Reis'in öldürülmesi helikopter kazasıyla, o da belki bir Mossad operasyonuydu. Bugünden bakınca o da anlamlı geliyor. Geçtiğimiz yıl İran, İsrail’e karşılık verdi. İsrail'in İran içinde yaptığı saldırılara yönelik olarak belli bir miktar drone ve füzeyle İsrail’e saldırdı. İran, İsrail’e saldırmanın yollarını biraz biliyor. Belli bir miktarda yüzey attığınız zaman birkaç tanesi, İsrail'in hava savunma sistemlerini aşarak, İsrail topraklarına düşebiliyor. 100 tane falan attığında yaklaşık 10 tanesi düşebiliyor deniyor.
Ve geldik geldik bugünlere. İsrail, İran'ın içine o kadar nüfuz etmiş ki, Mossad aracılığıyla o kadar adam devşirmiş ki, İran'da bir drone üssü kurup oradan İran’daki hedeflerini vuracak kadar derinleşmiş bir operasyon gerçekleştirebildi. İsrail'in operasyonunun ilk gününde İran için çok kötü olacağını ve bunun İsrail'in İran’a çok ciddi zarar vereceğini konuşuyorduk. Ancak İran'ın balistik füzelerle İsrail'i vurmasının da İsrail üzerinde oldukça olumsuz bir etki yarattığını görüyoruz.
Peki, buradan lafı sana vereyim. Nasıl lafı sana vereyim? Geldiğimiz noktada şeyi düşündüm sana. Onu sorayım İlkan. Aslında bir hafta önce falan Amerika ile İran arasında nükleer görüşmeler sürerken, ondan öncesinde Netanyahu ile Trump’ın arası açılmıştı. Çünkü Ortadoğu gezisinde İsrail’e uğramamıştı ve çok öyle söylentiler çıkmıştı. İran'ı vurma isteğine katılmadığını da Trump söylüyordu. Ne oldu da bir anda bu görüşmeler olumsuzlaşınca bu noktaya hızlıca geldik? İlkan, orayı nasıl görüyorsun? Belki sen Amerika'nın içinde bazen çok ilginç bilgiler de edinebiliyorsun.
Trump'ı ikna mı ettiler? Belki İsrail lobisinin orada bir payı oldu da, bugün bu noktaya geldik. Şöyle söyleyeyim, Bağdır. Aslında ben bunu biraz anlattım. Daktilo yayınında anlatamadım galiba, ama Orhan Şener'in kanalında yaptığım yayında anlatmıştım açıkçası. Hatta biraz komplo teorisi demiştim. Trump'la inanılmaz bir kavga ettiği zaman İsrail...
Biraz ben komplo teorilerine yakınım burada. Yani Trump'ın bu kadar İsrail'e açık çek vereceğini düşünmüyorduk. Hatta İran'a operasyon konusunda, ben Trump seçildiği zaman ümitsizdim ve İran operasyonunu mukadder görüyordum. Fakat geçen birkaç ay, Trump'ın aslında daha dengeli bir noktada bir ara yol bulabileceğini, belki Orta Doğu'da savaşı engelleyebileceğini düşündürmüştü bize. Bana düşündürtmüştü doğrusu. Ve fakat son bir ayda, adım adım tekrar Trump bence bu noktaya geldi. Trump burada tabii ki bir barış güvercini değil; yani onu da söyleyeyim. Ben, Trump'ın böyle bir barış taraftarı olduğunu zannetmiyorum ama Trump bunu engelleyebilecek bir noktadaydı açıkçası. Engellememeyi de tercih etti, öyle söyleyeyim.
Trump'ın karşısındaki aktörler, Trump'ı etkileyebiliyorlar. Yani Trump'ın tam yanında olmasalar da, Trump'ı etkileyebiliyorlar. Trump şu an, İsrail'i bir ölçüde kendince sınırladığını iddia ediyor. Kendini Netanyahu'dan ayırıyor belli ölçülerde ama bir yerden sonra da, "Evet, İsrail sonuçta Amerika'nın yanında." Bugün şunu biliyoruz ki işin askeri boyutundan bahsedersek, mesela Almanya'sından İngiltere'sine, kesinlikle Amerika'sına, tüm Batı ittifakının ana aktörleri İsrail'e aktif bir destek veriyorlar sahada. Bu, istihbarat desteği, mühimmat desteği, belki tanker uçak desteği olarak sahada kendini gösteriyor. Hava sahalarını açıyorlar. İran'a dair kendi istihbaratlarını aktarıyorlar. Bütün bunlar kesinlikle devam ediyor.
Açıkçası, Trump bu noktada İsrail'i belli ölçülerle sınırlamak isteyecektir diye tahmin ediyorum. Trump, Orta Doğu'ya dair henüz tam istediklerini yapamadı. Ben, Trump ile Suudi Arabistan'ın pozisyonunun belki İsrail'i sınırlayacak pozisyonlar olabileceğini düşünüyorum zaman içerisinde. Ama o noktaya gelene kadar da, İsrail'in saldırmaya devam edeceği kanaatindeyim. Adım adım İran hava sahasında, İsrail üstünlüğü şu an ne yazık ki ortada.
Ya bu arada şunu söyleyeyim: Yani savaş konuşuyoruz, insanlar ölüyor. Ben bu savaşı desteklemiyorum. Evet, İran'ın nükleer silah sahibi olmasına karşıyım ama...
Zaten aslında konuya da geleceğiz. Şimdi bu bağlamda 7 Ekim'den beri gelen süreçte, İsrail'in bu kadar hızlı ilerlemesinin arkasında, zaten, İran rejiminin kendi iç çürüklükleri yatıyor. Yani ortada, rejimin iç çürüklüğü olmasa, Gazze arkasından Hizbullah arkasından, Esad tak tak böyle bu kadar bir denge değişmezdi. İran rejimi içeriden çürüdüğü için aslında bütün bunlar oluyor. Bunu daha geriye gidelim. Trump'ın ilk döneminde Kazım Süleymani'nin vurulmasında bile istihbarat zafı vardı. Arkasından Haniye'nin vurulmasında yine istihbarat zafı vardı. Arkasından Nasrallah'ın vurulmasında yine istihbarat zafı vardı. Bugünlerdeki son dört gündür, İsrail'in tüm cinayetlerinde istihbarat zafı var. Çünkü içeriden insanlar, yerleri, yurtları, her şey İsrail'e aktarılıyor. Neden? Çünkü bir rejim ideolojik heyecanını kaybetti zaten. İdeolojik. Yani, kimse inanmıyor rejimin ideallerine. Rejimin içerindekiler, rejimin ideallerine inanmıyorlar. Artı, rejimin idealleri çökmüş olabilir. Bazı rejimlerin idealleri çöker. Hatta bazı rejimler öyle ideallere de dayanmazlar.
Yani şu an düşünün, Singapur Devleti ideallere mi dayanıyor? Hayır. Ama en azından teknik olarak doğru çalışıyor Singapur Devleti. Anlatabiliyor muyum? Şimdi İran'da, Nevşin Hanım’a çıkan bir İranlı konuk vardı. Çok doğru söylüyor. Yani, yarın bize çıkacak. O konuk, bizim yazarımız İlkan Reza Talebi. Yarın onunla özel yayın yapacağız. Çok iyi biliyor İran'ın içini. Evet, bey dinliyorsunuz. Beyefendi, İran halkının fakir olduğunu anlatıyor. Yani şöyle bir şey var: İran halkının fakirliği insani bir meseledir, ama İran’daki albayların fakirliği, İran için bir güvenlik meselesidir. Yani İranlı albaylar fakir. İranlı, mesela, hava kuvvetleri subayları fakir. İranlı yüzbaşılar fakir. İranlı teymenler fakir.
Şimdi, İranlı albaylar, İranlı devrim muhafızlarına göre fakir olursa, İranlı mollalar, İranlı, affedersiniz, yüzbaşılara göre zengin olursa, bu, İran için bir güvenlik tehlikesidir. Biz paraları sonra iki ordudan bahsediyoruz, biliyorsun. Aslında devrimin ordusu, devrim muhafızları var. Bir de önce şah döneminden gelen ordusu var ki ona çok güvenmedikleri için devrim muhafızlarını kurmuşlardı. O ordunun durumu baya kötü. Şimdi İran tarihine girersek, çok enteresandır. İran tarihine girmeyelim. Günceli değerlendir. Şimdi, tabii tabii gün...
Bir parantez açabilir miyim? Efendim, bir parantez açayım. Şöyle değerlendirebiliriz gibi geliyor. İran İslam rejimini anlamak için, bizde İslamcıları görüyoruz arkadaşlar, sosyal medyada. İnanılmaz komplocu bir zihin yapısı, kendi başarılarını korkunç şekilde abartan bir kafa yapısı. Birçok açıdan hastalıklı bir düşünce tarzı var; uluslararası ilişkilere, sosyolojiye dair. Bunun Sünni olanı Türkiye'deki İslamcılarda, aynısının Şii olanı ise İran'da. Mesela İran'da da komploculuk çok yaygın. Rejime tehdit, tehlike gördükleri kişileri hain ilan etme, belki düşünürken bu İslamcı zihniyetin Şii olanını ama kafa yapısı itibariyle aynı olduğunu anlayabiliriz diye düşünüyorum. Çok böyle davranış kalıpları açısından benzerlik görüyorum.
Ama bu arada tabii Türkiye'de Sünni İslamcıların İran düşmanlığı da bitmez arkadaşlar. Yani İran, şimdi bak, İran İsrail'e nükleer silah atsın. Bizdeki Sünni İslamcılar der ki, "Ölmeyen İsraillileri güçlendirmek için İran bilerek yaptı." Yine İsrail ve Amerika lehine çalıştığını söyleyenler çıkabilir. Bak, bu derece kafalar gitmiş. Orada şunu söylerler ya; İran Osmanlı'nın yeniden yükselmesini engellemek için bilerek nükleer yedi falan da diyebilirler. Yani bu da söylenebilir. Orada, artık onun hakikaten bir anlamı yok.
Şimdi öyle bir durum ki, bizim Sünni İslamcılar şu noktadalar. Yani İran savaşıyor. Bizimkiler, yani böyle bir danaya girip bir tane kurban falan Gazze'ye yolladıkları zaman, savaş kazanmış gibi davranıyorlar İsrail'e karşı. Şimdi, bir tarafta danaya giren Sünniler var. Bir tarafta da hüzün Iran var. Artık, hakikaten bizim böyle İran'a karşı bir sempatimiz yok ama olan biteni de böyle absürtçe yorumlamak fantastik bir şey zaten. Ne yapsak, artık anlamı da yok ki.
Orada, onu da yazdım; Yusuf Kaplan bu konuda en saçma sapan şeyleri söyleyen insanlardan biri. Bir de işin komik kısmı şu; Yusuf Bey de Necmettin Erbakan hayranıdır. Yani Erbakan'a da toz kondurmaz aslında. O tarz, eski İslamcıların da bir dehşet irancılıkları vardır. Hatta şöyle söyleyeyim, Hamada İhvan, Esad'a karşı isyan ederken, 1980'de 1982'de, bizde Erbakan o zaman destek vermemişti İhvana ve o zaman Suriye'ye karşı Behlül Özkan bunu çok güzel yazdı. O zaman Suriye'ye karşı yapılacak isyanın İsrail'in çıkarına olacağını iddia etmişti Necmettin Erbakan ve o ihvanın isyanına destek vermemişti. Tam aksine Kenan Evren destek vermişti. Hatta bu da Suriye rejiminin Apo'yu desteklemesinin arkasındaki faktörlerden biri olmuştu. Bizde pek bilinmez. Suriye Apo'nun arkasındaki güç, PKK'nın arkasındaki güç diye sürekli kızılderililere sövülür. Haklı da tarafı vardır.
Hatta şöyle söyleyeyim: Hamada İhvan, Esad'a karşı isyan ederken, 80'de, 82'de bizde Erbakan o zaman destek vermemişti İhvana. O zaman Suriye'ye karşı, Behlül Özkan bunu çok güzel yazdı; Suriye'ye karşı yapılacak isyanın İsrail'in çıkarına olacağını iddia etmişti Necmettin Erbakan ve o ihvanın isyanına destek vermemişti. Tam aksine Kenan Evren destek vermişti. Hatta bu, Suriye rejiminin Apo'yu desteklemesinin arkasındaki faktörlerden biriydi ama bizde pek bilinmez. Suriye'nin Apo'nun arkasındaki güç, PKK'nın arkasındaki güç diye sürekli kötülenir. Haklı tarafı da vardır aslında bunun kendince.
Ama bizim devletin de Suriye'ye karşı Suriye İhvanını desteklediği ve Suriye İhvanı'nın da gayet silahlı bir örgüt olduğu bilinmez Türkiye'de. Burada Türkiye-Suriye İhvanı ilişkisi, Türkiye'de Erdoğan öncesi bile olan ve sessizce Türkiye'de konuşulmuş, çok derinleştirilmemiş bir ilişkidir. Adana Anlaşması'na hatırlarsan, iki tarafın da birbirlerine karşı tavır almamalarına dair bir sözleşme vardı. Türkiye, Suriye PKK'yı desteklemeyecek. Yani, iki tarafın da aslında bir terör örgütüne karşı destek vermeyeceğine dair karşılıklı bir sözleşme vardı.
Şöyle söyleyeyim; Türkiye'nin Suriye'ye yakınlaşması gündeme geldiğinde ve Esad'ın bir galibiyet ihtimali ortaya çıktığında, Suriye'de Rusya, Türkiye ile Esad'ı anlaştıracağında Adana anlaşmasını ön plana çıkarttı. Çünkü Adana anlaşması, fiilen Türkiye'nin Özgür Suriye Ordusu gibi yapılara desteğini engelleyecek bir anlaşmaydı. Adana anlaşması, raftan indirilmişti, Rusya mesela. Bu, Rusların diplomatik kabiliyetidir yani o zamanlarda.
Neyse, tabii onlar üzerinden çok şeyler geçti. Erdoğan tarafı, Sünniler falan kazandı. Türkiye kazandı. Yani şimdi bakarsak tarihimize, enteresan şeyler var orada.
Şimdi İran konusunda şöyle; İran gerçekten şu anda en büyük zaafı, ne yazık ki içeride yaşıyor. Ne kadar dayanır, nasıl dayanır bilmiyorum. Şöyle söyleyeyim, birçok uluslararası ilişkiler yorumcusunun şu an ne yazık ki bilgilerini güncellemeleri gerektiği dönemlerden geçiyoruz. Dünya dengeleri hızlı değişiyor.
Yani uluslararası ilişkiler, hocasın sonuçta bir coğrafyaya bakar ve coğrafya az çok sabittir. O yüzden de belli dengeler vardır az çok dünyada. İşte kıtalar vardır, denizler vardır, ülkeler vardır. Ama dünyada aslında o tektonik değişimlerin hızlı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Ya, bahsettin yayının başında zaten bir hoca olarak anlattın orada.
Şimdi İran konusunda şöyle bir durum var; İran gerçekten şu anda en büyük zafı, bence ne yazık ki, içeride yaşıyor. Ne kadar dayanır, nasıl dayanır bilmiyorum. Ben şöyle söyleyeyim; birçok uluslararası ilişkiler yorumcusunun şu an ne yazık ki bilgilerini güncellemeleri gerekiyor. Dünya dengeleri hızlı değişiyor. Yani uluslararası ilişkiler, sonuçta bir coğrafyaya bakar ve coğrafya az çok sabittir. O yüzden de belli dengeler vardır dünyada. İşte kıtalar vardır, denizler vardır, ülkeler vardır ve bir denge ihtiyaçları çıkar. Ama dünyada aslında o tektonik değişimlerin hızlı olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Ya bahsettin yayının başında zaten; bir hoca olarak anlattın orada, sırayla domino taşları gibi 7 Ekim'den sonra tak tak devam ediyor. Olabildiğince hızlı, olabildiğince bir tarih yaşıyoruz şu anda. Uyum sağlamak kolay değil. Korkarım, İran'da da bir risk olduğunu düşünüyorum.
İzleyicilerin birkaç sorusu var, onları söyleyeyim. Evet, oraya geçeceğim. Ben yönelteyim istersen sana, çünkü not aldım. Şimdi, Muharrem Bey şey demiş: "Suriye'nin zayıf olması, İsrail'in istediği gibi oynamasına yol açıyor. Suriye hava sahasını kendi hava sahası gibi kullanıyor." Airdrop adlı izleyicimiz de demiş ki, "Evet, o da hiçbir şey yapamıyordu. Allah aşkına Suriye ne yapacak?" Şöyle, Airdrop'a.
Şimdi, saldırı oldu İsrail'den İran'a. Ben sabah kalkınca telefona baktım, biraz da geç kalktım. Bir baktım, borsa %5 aşağıda. Allah dedim, bir şey olmuş. Hemen haberlere baktım; "İsrail'in İran'a saldırısı" diyor. İlk aklıma şu geldi; savaş uçakları F-35'ler, İsrail'den çıkıp İran'ı vurmaya gelemiyor, çünkü yakıtı yetmiyor. Bu yakıt ikmalini nasıl yaptı? Benim aklıma gelen ilk soru oydu ve ilk gün cevap da bulamadım. Çeşitli teoriler vardı, Irak hava sahasını kullanmış olabileceği ya da Suriye hava sahasını kullanmış olabileceği haberleri geldi.
Şimdi Airdrop adlı izleyicimize cevaben; Esad belki İsrail'e bir şey yapmıyordu ama İsrail'e bu arada, Hizbullah'a silah gitmesini sağlayarak Suriye destek veriyordu. Ama hava sahasını kontrol ettiğiniz zaman, eğer İsrail uçakları Suriye'yi istediği gibi kullanamıyorsa, o zaman İran'a da operasyon yapamıyordu. İşte bugün niye bunlar mümkün oluyor? Örneğin, Hizbullah güç kaybettiğinde, şu an İsrail'in İran'a saldırırken Hizbullah bana roket atar korkusu pek kalmamış. Ama bu iki sene önce son derece gerçek bir korkuydu.
Eğer Hizbullah da 100 tane roket aynı anda fırlattığında, İsrail'in kuzeyindeki yerleşim birimlerine vurabiliyordu. Şimdi o durumdan...
Şimdi, airdrop'la izleyicimize cevaben, Esad belki İsrail'e bir şey yapmıyordu ama ya İsrail'e, bu arada, Hizbullah'a silah gitmesini sağlayarak Suriye destek veriyordu. Ama hava sahasını kontrol ettiğiniz zaman, İsrail uçakları Suriye'yi istediği gibi kullanamadığı zaman İran'a da operasyon yapamıyordu.
Bugün bu durum neden mümkün oluyor? Örneğin, Hizbullah güç kaybettiğinde, şu an İsrail'in İran'a saldırırken Hizbullah'ın bana roket atar korkusu pek kalmamış durumda. Ama bu iki sene önce son derece gerçek bir korkuydu. Hizbullah 100 tane roket aynı anda fırlattığında, İsrail'in kuzeyindeki yerleşim birimlerine vurabiliyordu. Şimdi, o durumdan da kafası rahatlamış durumda İsrail'in. Ve Suriye'nin hava sahasını da bu şekilde kullanabiliyor. Yakıt ikmali yapabiliyor orada, dolayısıyla o uzak mesafeyi gidip gelebiliyor uçaklar. F-35'lerin menzili aslında hayli uzun; menzil 2200 km ama yine de yetmiyor, değil mi İlkan? Yani arada 1500 km mesafe var. Dolayısıyla bu operasyonu Amerikan desteği olmadan yapamıyordu. Amerika'nın hava sahasını kullanma izni aldığı ülkelerde ancak uçakların yakıt ikmalini sağlamasıyla mümkün olabiliyordu.
Bu arada, şu anki saldırıda da ben yine Amerika'nın İsrail'e desteği olduğuna eminim. Tabii Amerika, "Biz çok destek vermiyoruz" gibi şeyler söylüyor ama hiçbir şey yoksa, istihbarat desteği zaten var. Dolayısıyla Suriye meselesi, Suriye hava sahasını kullanabilmesi meselesi bu açıdan çok önemli.
Ruken Hanım, "Direniş ekseninde şu an için Husilerin etkinliğinden mi söz edilebilir?" demiş. Husilerin de son olarak havalimanı vuruldu. Bir tane uçağı vardı Husilerin, o vuruldu. Liman vuruldu. Yani Husilere de çok zarar verildi. Ellerinde ne kadar roket var bilmiyorum. Belki onlar da İran'la koordineli bir şekilde atarsa daha fazla sayıda roketi İsrail'e düşürmek gibi bir tehditte bulunabilirler. Ama Husilerin de son dönemde bayağı kolu bacağı kırıldı, benim okumalarımdan anladığım kadarıyla.
Sen ne dersin, İlkan? Bu Suriye'nin zayıf zayıflaması, orada rejimin değişmesi. Çünkü İsrail, nokta atışıyla direkt Esad rejiminden kalma Suriye'nin bütün mühimmatını, uçaklarını, askeri tesislerini, mesela bir drone tesisini vurdu. Suriye'nin böyle zayıflaması bu operasyonu kolaylaştırdı mı sence de? Tabii ki kolaylaştırdı.
Şöyle söyleyeyim, burada esas Hizbullah'tır. Hizbullah'ın ekibinin o pager saldırısıyla, çağrı saldırısıyla ve Nasrallah'la beraber yönetici ekibinin arkasından perşin saldırısıyla birlikte ara ekibinin fiilen elimine olması ve afişe olması, Iran'ın elini çok...
Bu Suriye'nin zayıflaması, orada rejimin değişmesi, çünkü İsrail nokta atışıyla direkt Esad rejiminden kalma Suriye'nin bütün mühimmatını, uçaklarını, askeri tesislerini, mesela bir drone tesisi vardı, yanlış hatırlamıyorsam, hepsini vurdu. Suriye'nin böyle zayıflaması bu operasyonu kolaylaştırdı mı sence de?
Tabii ki kolaylaştırdı. Şöyle söyleyeyim; burada esas Hizbullah'tır. Hizbullah'ın ekibinin o pager saldırısıyla, çağrı saldırısıyla ve Nasrallah'la beraber yönetici ekibinin arkasından per salonuyla beraber ara ekibinin fiilen elimine olması ve afişe olması, İran'ın elini çok kısalttı. Hani bu, "long arm of Iran" derler bu tarz şeylerde. Yani İran'ın uzun kolu diyebileceğimiz Hizbullah, çünkü İsrail'in sınırında yer alıyor ve orada İsrail'i aslında modern zamanda tek yenen örgüt olarak gözüküyor.
Sonuçta 2000'lerin başında, İsrail'i Güney Lübnan'da atmayı başarmıştı Hizbullah. Merkava tankları falan orada sıkıntı yaşamıştı; İran askeri, İsrail askeri bir yenilgiye uğramıştı. Hatta yani İsrail hücum botunu falan batırmışlardı. Lübnan karasularındayken Hizbullahçılar, Nasrallah'ın ben canlı yayında İsrail hücum botunu hedef aldığını falan, "Şimdi camdan bakın denize doğru" dediğini ve o zaman hücum botunun vurulduğunu hatırlıyorum.
Şimdi öyle bir nokta ki, İsrail adım adım... Yani yıllardır İran'daki nükleer yapılanmadan bahseder. Ancak biz şunu biliriz ki, İran'ın nükleer yapılanmasına karşı yapılacak herhangi bir saldırı, Suriye'nin ve dolayısıyla Hizbullah'ın bir mukabelesine karşılık gelir. Suriye, şöyle söylemek lazım; İran'ın bir müttefikiydi. Hizbullah ise İran'ın neredeyse bir parçasıydı. Hizbullah, İran'ın dini liderliğine de tabi yapıydı neredeyse.
Şimdi Hizbullah daha üst düzey bir şekilde İran'a çok daha bağlıydı. Bu yüzden, hani Suriye o kadar ana faktör değil orada, ama Hizbullah'ın tedariği açısından ve Hizbullah'ın ayakta kalması açısından Suriye'nin de yok edilmesi gerekiyor İsrail açısından. Çünkü Hizbullah orada biraz bir nüvesi bile durdukça, Suriye İran'ın yanında oldukça, Hizbullah tekrar büyüyebilir.
Şu an Suriye'de nispeten Sünni bir iktidarın olması, Hizbullah'ın potansiyel büyümesi ihtimalini ortadan kaldırıyor. İsrail açısından öyle bir güven sağlıyor. Hizbullah'ın tekrar silahlanması, tekrar güçlenmesi ihtimalini kaldırıyor ortada. İsrail açısından şöyle; bugün Middle East'te çıkan haberi paylaştım ben. Şu an paylaşabildim mi bilmiyorum, yani açıkçası.
Şimdi, Hizbullah daha üst düzey bir şekilde İran'a çok daha bağlıydı. Bu yüzden, hani Suriye, tabii o kadar ana faktör orada değil, ama Hizbullah'ın tedariki açısından, Hizbullah'ın ayakta kalması açısından Suriye'nin de yok edilmesi gerekiyor Israel açısından. Çünkü Hizbullah orada biraz bir nüvesi bile durdukça, Suriye İran'ın yanında oldukça Hizbullah tekrar büyüyebilir.
Şu an Suriye'de nispeten sunni bir iktidarın olması, Hizbullah'ın potansiyel büyümesi ihtimalini ortadan kaldırıyor. Israel açısından öyle bir güven sağlıyor. Hizbullah'ın tekrar silahlanması, tekrar güçlenmesi ihtimalini kaldırıyor ortada. Israel açısından şöyle, Israel'in, ya bugün Middle East ay'da çıkan haberi paylaştım ben. Şu an paylaşabildim mi bilmiyorum, yani açıkçası.
Orada şundan bahsediyor: Erdoğan'a bir haberler gelmiş. Ardından Erdoğan, oradaki Elşara'ya haber verdiği hafta sonunda, Suriye liderine katılmamasını bu meselelere İran'la Israel arasındaki tavsiye ettiği ve daha ziyade terör saldırısına karşı alarm halinde olmasını gerektiğini falan tavsiye etmiş. Yani aslında "Aman ha, bir İsrail bıçağını vurmayın" demiş. Yani ben buradan onu anlıyorum zaten. Çünkü yanlışlıkla bile olsa bir İsrail uçağına orada Suriye vursa, Israel bir anda çatışmanın ortasında kalacak. Suriye, teknik olarak böyle bir mesele var.
Benim aklıma da o geldi o haberi okuyunca. Yani Suriye'den herhangi bir şekilde, evet, Israel'e tehdit. Şimdi Israel, zaten biliyorsun Katar merkezli bir yapı. Yani çok da öyle muhalif bir yapı da değil. Erdoğan'a karşı zannetmiyorum öyle bir şey yapacaklarını. Pro- Erdoğan diyebileceğimiz Erdoğan taraftarı bir yapı. Yayında paylaştığım yorum da oradan Middle East Ay'dan yani... Bir defa bu tarafı var bu işin.
Sonuçta Erdoğan ve Erdoğan'a yakın çevreler, işte ne olur bu çatışmanın dışında kalmayı tercih etmişler. Evet, İran'a yapılan saldırıda da Israel, öncesinde kendi etrafını temizliyor. Ürdün'de zaten kendisine yakın bir iktidar var. Ürdün iktidarı Israel’e dayanıyor. Ürdün, Amerika ile serbest ticaret anlaşması olan batı sistematiği içerisinde kendisini konumlamış. Kraliyet yapısı İngiltere'ye yakın. Kraliyetin ordusunda ise önemli sayıda Çerkezlerin olduğu, ordunun iyi eğitimli olduğu, istihbaratının kuvvetli olduğu söyleniyor.
Ürdün istihbaratının çok kuvvetli olduğu, istihbaratın da Çerkezlerle olduğu bu arada bizim istihbarat gibi. Ürdün istihbaratının böyle bir ülke Ürdün. Ürdün'de zaten arkasından İran'ın yolladığı droneların önemli kısmını Ürdün düşürdü. Yine de Israel, İran'a karşı hava sahası olarak Irak ve Suriye'yi kullanıyor.
İsrail, İran'a karşı hava sahası olarak Irak ve Suriye'yi kullanırken, çevredeki ülkeler, gerek Suudi Arabistan'da gerek Türkiye'de, Amerika'nın kendi hava sahalarını kullanmasına dolaylı yoldan yardımcı oldular. Amerikan üslerinden kalkan uçaklar elde ettikleri istihbaratla İsrail'e destek verdiler. Tüm Ortadoğu'daki Amerikan üslerinden kalkan uçaklar gözlem uçakları olarak görev yaptı; mesele istihbarat ve tahminime göre mühimmat desteği sağlama konusunda Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerle işbirliği yaptı.
İsrail'in kendi altyapısı olsa da 200 uçaktan bahsediyoruz. O kadar uçağın yeniden yakıt sağlanması bile havada İsrail’in kapasitesini aşabilir. Yakıt sağlayan tanker uçaklarının sayısı sınırlı ve herhangi bir harekatta yeterli olmayabilir. İsrail’in elinde 8-10 tanker uçak bulunduğuna dair spekülasyonlar var. Özellikle Alman tanker uçaklarının görülmesi tesadüf değildir. O tanker uçağını açık hale getiren subayın, muhtemelen bir sivil itaatsizlik eylemi gerçekleştirdiğine inanıyorum. Yaptığı hareket, Tahran’ı vuruyor.
Tahran, iç kısımda bulunan bir şehir. Geçmişte Meşhed’i vurmakla birlikte, Meşhed de İran'ın ikinci büyük şehri olup Afganistan sınırına yakın. Türkmenistan ve Afganistan civarında yer alıyor. Daha ilerisinde Taşkent gibi şehirler var; yani artık Orta Asya’ya doğru geçiyoruz. F-35’ler de oldukça etkili uçaklar, bu saldırıda bunu da görmüş oluyoruz, değil mi? Hemen burada bir soru var; girecek misin? F-35’lere de girmiyorum.
Şimdi Tahran nerede, abi? Yani Tahran bayağı bir içeride. Tahran'ı geç, Meşhed'i vuruyor yani. Tahran'ı geç, vuruldum. Meşhed, Afganistan sınırı yani. Artık Meşhed, İran'ın ikinci büyük şehri ama Afganistan sınırına yakın. Türkmenistan, Afganistan civarında; artık Horasan, yani orası bildiğim. Birazcık daha ileride Taşkent falan var, yani o tarafa doğru gidiyor. Hani biraz daha ilerisi Kaşgar falan. Daha sonrası artık Ulan Bator'a doğru gidiyor; yani artık yavaş yavaş Ortadoğu olmaktan da çıkacak, Orta Asya'ya doğru geçiyorsunuz.
Ya, F-35'ler de felaket uçaklar yalnız. Onu da görmüş oluyoruz, değil mi saldırıda?
Hemen, İlkan’cığım bir soru var. Girecek misin? F-35’e girmeyelim. Şu soruya geçelim. Ondan sonra çünkü İran'ın içini biraz konuşacağız. İsveçli Rumuzlu arkadaşımız demiş ki, "Anadolu irfanı'nın yıllardır söylediği Irak, Suriye, İran sonrası Türkiye'ye gelecek görüşünün haklılık payı var mı sizce? 1 milyon dolarlık soru." Şu an YouTube ekosistemi bu soruyla başlayan yayınlarla dolu çünkü çok ilgi çekiyor.
Eee, bu sorunun cevabı? Arada Libya da var tabii; Libya da düştü. Orada da askeri hareket oldu. Eee, şimdi ben bu soruyu şöyle düşünüyorum.
Eee, İlkan, İsrail Türkiye'yi niye vursun? Yani buna somut bir cevabın var mı senin, "şu yüzden vurabilir" diye? Ben bir cevap bulamıyorum buna. Sen bulabiliyor musun? Buluruz. Buluruz. Cevap da buluruz. Her şeyi buluruz. Ben o kadar eee, ya ben bundan sonra hiçbir şey olmaz demiyorum Bahadır. Yani her şey olabilir. O da olur, o da olur.
Ha, ne olur? E bu şu demek; somut delillere bakarak gidelim diyorum. Yani tabii 50 yıl sonrasını öngöremeyiz.
Şimdi tamam. Şimdi ben de o zaman tersinden gideyim sana. Somut değerlere bakayım. Şimdi mesela Türkiye'de F-35 yok. Türkiye'de F-35 olmamasında acaba İsrail'in ne kadar etkisi var? Evet, evet. Türkiye'de, hani onu bilemem. Hava... yani şu an hava kuvvetleri mesela, ben devamına getirip birazcık daha eee şansımı zorlayayım sana karşı. Şeytanlık bende.
Şimdi mesela Türkiye F-35'ten çıktıktan sonra F-35'e hangi ülke girdi? Yunanistan girdi. Eee, giren bir ülke daha var F-35 programına. Almanya. Almanya'nın ne kadar fazla İsra olduğunu biliyoruz. Almanya, hatırlıyorum. Hayır, Almanya. Almanya; esas Almanya girdi.
Burada şöyle söylemek lazım: Eee, İsrail'de eee çok fanatik bir yapı var bir defa. Yani bence İsrail'in İran'ı vurmasına da gerek yoktu. Yani İran'ın da ben İsrail'e saldıracağına inanmıyorum.
Yani, evet, Hamas'ı destekliyor İran. Ancak eee, Hamas İsrail'e karşı bir tehdit. Hizbullah da İsrail'e karşı bir tehdit. Ama İran da tehdit. Ya, ben İran'ın o kadar bir tehdit olacağını düşünmüyorum; eğer İran, İsrail saldırmasa eee tutup da İsrail'e böyle roket falan...
Şimdi, mesela Türkiye F-35'ten çıktıktan sonra F-35'e hangi ülke girdi? Yunanistan girdi. Eee, giren bir ülke daha var F-35 programına, Almanya. Almanya'nın ne kadar fazla İsrail olduğunu biliyoruz. Almanya'yı hatırlıyorum. Hayır, Almanya. Almanya... Esas Almanya girdi.
Şimdi burada şöyle söylemek lazım: Eee, İsrail'de çok fanatik bir yapı var. Bir defa, bence İsrail'in İran'ı vurmasına da gerek yoktu. Yani İran'ın da ben İsrail'e saldıracağına inanmıyorum. Evet, Hamas'ı destekliyor İran. Ancak eee, Hamas İsrail'e karşı bir tehdit, Hizbullah da İsrail'e karşı bir tehdit. Ama İran da tehdit.
Yani, ben İran'ın o kadar büyük bir tehdit olduğunu düşünmüyorum. İran, İsrail'e saldırmasa eee tutup da İsrail'e roket falan atacağına inanmıyorum açıkçası. Yani İsrail saldırdıktan sonra, ancak o zaman bir tehdit oluşturabilir. Yoksa, orayı hiç bilemiyoruz. Sen ne düşünüyorsun?
Onu da sorayım. İran eee, bu uranyum zenginleştirme programını %60'lara kadar çıkarttıysa ki %60'tan sonrası kolay oluyor. %90'lara geçmek gerekiyor nükleer bomba yapmak için. Ve İran'ın bir nükleer silahı olursa, İsrail'in bir atımlık işi var. Doğru mu? Yok. Bunu tehdit olarak algılaması bana doğal geliyor İsrail'in. Çünkü İsrail, Arap coğrafyası ve Müslüman coğrafyası içerisinde yaşayan küçük bir ada.
Şimdi, bugün İsrail eee, İran'a 100 tane balistik füze gönderse, bu İran için çok aşırı büyük bir şey olmaz. Ama İsrail küçük bir toprak. 100 tane atıp 10'u düştüğü zaman, zaten halkı tamamen kuşatılmışlık psikolojisi içinde yaşıyor. Yani bu az bir tehdit değil.
Ha, şu da öte taraftan bana mantıklı geliyor. Eğer İran'ın elinde bu abartıldığı kadar bir nükleer program yoksa, nükleer zenginleştirmeyi yapamamışsa ve bunlar söylentiyse, onu da... Ama güvenilir kaynaklardan gelen %60'a kadar başardıkları yönünde bilgiler var. Bunu ne kadar bahane ediyor, onu da bilemeyiz. Ama Türkiye ile aynı durum geçerli mi? Şimdi, İsrail'in Türkiye'nin çok güçlü olmasını istemeyeceğini elbette tahmin edebiliriz. Ama bir NATO ülkesini kendine doğrudan risk taşımayan ve kendisinden daha güçlü bir ülkeyi İsrail, bu durumda niye gelip vurur ve onunla savaşır? Sorunun cevabı bende yok.
Yani şu an eee, Türkiye, bir batı müttefikidir. Yani birçok açıdan bunu NATO'dan başlarız. Bugün hala Avrupa Güvenlik Mimarisini dahil olmaya çalışmasına kadar götürebiliriz. Ama uzun vadeyi tabii ki eee bilemem. Yalnız bu yine de bana komplo gibi geliyor.
Şimdi, bu işte 2000'lerin başında Irak savaşında, o zamanlar söylenen şeylerdi. Çünkü ikiz kulelere saldırı olduktan sonra Amerika, işte şu beş ülkeyi yıkacağız demişti. Hatta Condoleezza Rice vardı, hatırlar mısın? Amerika'nın ilk eee Siyahi Dışişleri Bakanı.
Yalnız bu yine de bana komplo gibi geliyor. Şimdi, 2000'lerin başında Irak Savaşı olduğunda, o zamanlar söylenen şeyler vardı. Çünkü ikiz kulelere saldırı olduktan sonra, Amerika "şu beş ülkeyi yıkacağız" dedi. Hatta Condoleezza Rice vardı, hatırlar mısın? Amerika'nın ilk siyahi Dışişleri Bakanı. Onun bir açıklaması vardı. Ramsfeld'e atfedilen konuşmalar var; "Irak'a vuruyoruz ama niye vurduğumuzu bilmiyoruz" gibi. Yani aradan 20 küsur sene geçti. Bugün daha İran'a sıra geliyor. Yani dolayısıyla, bu bir planın parçası olarak mı gidiyor? Ya da mesela, bu Irak, Suriye, İran kendi içinde çok zayıf rejimler olmasa, bunlar olabilecek mi? Yani sadece İsrail'in dışarıdan müdahalesiyle mi ya da Amerika'nın? Bunlar oluyor diye düşünmek lazım.
Şimdi şöyle söyleyeyim: Son dediğin çok doğru. Yani kendi içinde sağlam, güçlü, tutarlı, makul ve kapsayıcı bir ülkeye kimse kolay kolay bir şey yapamaz. Yani bunu bir defa söylemek lazım. Her türlü plan, proje falan orada boşalır. Siz kendi içinde dost işleyen bir ülkeye ne yapabilirsiniz? Bugün Esad'ın devrilmesinden bahsediyoruz, değil mi? Esad 12-13 yıl savaştı. Tüm dünya Esad'a karşı bir şekilde birlikte oldu. Hani saldırdı, herkes diyelim ki saldırdı. Ama Esad'ın düşmesinin sebebi, rejimin kendi içerisindeki çelişkilerdi.
Mesela, Esad'ın Albayı'nın bir evine baktığınızda, bir belgeselde izlediğim gibi, fakir insanlar. Yani Suriye, fakirlikten dolayı rejim devrildi bence bir noktada. Evet, dış güçler önemli, ama sonuçta bir ülkeye dış güçlerin boca edebileceği enerji sınırlı. Sonuçta dış güçler, dışarıdaki enerjilerini bir ülkenin üzerine boca edemezler. Bunun neticesinde, her ülke kendi içerinde en güçlü olduğu noktada. Yani Türkiye'de Türkiye güçlü, Suriye'de de Suriye güçlü. Aslında Suriye'yi güçsüz hale getiren, Esad'ı Suriye'de güçsüz hale getiren kendi sisteminin zaafı. Yine İran'ın da aynı şekilde, bence İran rejimi 45 yıldır kendi halkına yaptıklarından dolayı şu an bence büyük zaaf içinde.
Aslında Suriye’yi güçsüz hale getiren, yani Esad'ı Suriye'de güçsüz hale getiren, kendi sisteminin zaafıdır. Yine İran'ın da aynı şekilde, bence İran rejimi 45 yıldır kendi halkına yaptıklarından dolayı şu an büyük bir zaaf içerisindedir. Yoksa İsrail'in attığı iki tane füzeyle ne olacak, Allah aşkına? Yani bir ülkede o tarafı, arkadaşlar, yaptırımları unutuyorsunuz, doğru söylüyorsunuz. Tamam, yaptırımlar önemli ama ne olursa olsun bir ülkenin enerjisini nereye harcadığı da önemlidir.
Evet, yaptırımlar varken de İran açıkçası enerjisini Hizbullah'ı donatmaya harcıyordu. Bir de böyle bir nokta var ortada. Yani İran enerjisini, Husi’lerin Yemen'deki silahlarına bakarsanız anlarsınız. Yani dünyanın birçok ordusunda olmayan hava savunma sistemlerine, roket sistemlerine sahip Yemen'deki bir isyancı grup. Bu normal bir şey mi? Hani hayatın doğal akışında olan bir şey mi yoksa İran rejiminin donattığı bir yapı mı? Biraz gerçekçi olmak lazım. Ortada bir durum var.
Yani Irak'ta, İran bugün, bundan 5 yıl önce Akdeniz kıyılarından Yemen'e; Akdeniz'den Kızıldeniz'e; Kızıldeniz'den Basra'ya; Basra'dan Hazar'a hakimiyet kurmuştu neredeyse. Yani bu inanılmaz bir şey. İran'ın dünyada harcadığı para gerçekten acayip. Bu durumu, biz İranlı olmadığımız için belki anlamıyoruz. İranlılar bakıyorlar, "Biz dünyanın en büyük petrol yataklarına sahibiz. Biz dünyanın en büyük doğalgaz yataklarına sahibiz ama yine de fakiriz."
Ya, kışın İran’da doğalgaz bulunmuyor; evler soğuk, insanlar üşüyor. "Ya Türkiye'ye İran doğalgazı sat," diyorum. Türkiye'deki enerji piyasasındaki insanlarla konuşursanız, İran doğalgazının kışın Türkiye'ye akmadığını göreceksiniz. Çünkü İran kendisi doğalgaz sistemini kuramamış durumda. Yani İran'ın kendi insani zaafları ve idari zafları var ortada. Bunun hiçbir şekilde kabul edilebilir bir tarafı yok.
Bu kadar her şeyden bahsettiğimizde, medeniyet falan da olsa, e bir yandan da istedikleri kadar yaptırım olsun. Dünyada birçok ülke yaptırımlarla boğuşuyor. Ne olursa olsun bunun çözümleri de var. Yani işte Çin alternatifi var, Rusya alternatifi var. Ya İran'ın şu an otomotiv sanayi...
Az önce anlattığımız medeniyet meselesine gelirsek, istenirse, birçok yaptırım olabilir. Dünya üzerinde pek çok ülke yaptırımlarla boğuşuyor ve bunun çözümleri de var. Çin alternatifi var, Rusya alternatifi var. İran, şu an otomotiv sanayi Avrupa'da ortaklıklar yapıyor. Açıkçası daha gerçekçi olmak lazım. İran, o kadar da yalnız kalmış bir ülke değil. Türkiye ile sınırları açık. Türkiye her türlü ticareti yapıyor İran’la. Yani sadece Türkiye ile yaptığı ticaret bile İran'ı ayakta tutmaya yetebilirdi. Ancak İranlılar, Türkiye ile ticaretlerini bile aslında sınırladılar. Bu durum, Türkiye'nin İran'ın çok önüne geçmesinden dolayı İran'da rahatsızlık yarattı. Türk sanayisiyle kapışamayacak noktadalardı.
Burada şunu söylemek lazım: İran'ın asıl tehlikesi içeride. İsrail'in saldırılarına bakarsak, evet, İsrail'in bir atımlık barutu var. Hata yapmaya şansı yok. İsrail'in etrafındaki tüm düşmanları sonsuza kadar yanlış yapabilirler; hata yapabilirler, yenilebilirler. Ancak İsrail bir defa hata yaptığı zaman yok olur. Bence İsrail stratejik bir hata yapıyor. Şu an ben tarihimde görmediğim kadar bir İsrail nefreti Batı kamuoyunda oluşmuş durumda.
Bugün Hollandalılara, Amerikalılara ve Batı dünyasındaki gençlere baktığımızda, İsrail'e mesafeli olduklarını görüyoruz. Batıda İsrail'e karşı sempati duyan bir demografi grubu yalnızca boomerlar: Yani Dünya Savaşı sonrasında doğmuş ve bu dönem öğretileriyle büyümüş kişiler. 1945 ile 1960 arası doğmuş olan bu gruptan insanlar şu an Batı dünyasında İsrail'i seviyor ve ona sempati duyuyor. Ancak Batı dünyasında 1980 ve sonrasında doğmuş milenyum kuşağındaki insanlar, İsrail'e karşı pek sempati duymuyorlar.
Ortalamada bir apolitik Batılı ile konuştuğunuzda bile, İsrail'e karşı bir antipati görüyorsunuz. Bu durum daha önce böyle değildi; 90'larda böyle bir dünya yoktu. O dönemde zaten Batı'nın başkentlerinde böyle bir Arap azınlık da yoktu. Şu an mesela New York'ta, Washington'da, Paris'te...
Şu anda, ortalama bir batılıyla -apolitik bir batılıyla bile- konuştuğunuzda, İsrail'e karşı bir antipati görmek mümkün. Bu, eskiden böyle değildi. 90'larda böyle bir durum yoktu; o zamanlar Batı başkentlerinde böyle bir Arap azınlık da yoktu. Şu an mesela New York'ta, Washington'da, Paris'te, Berlin'de Filistin'in yanında yürüyen 1 milyon Arap var. Bambaşka bir dünya oluşuyor. Eskiden bu başkentlerde sadece Yahudiler vardı.
Bugün Araplar, dünyanın her yerinde çok daha fazla varlık gösteriyorlar. Amerikan seçimlerini takip ettiğimizi biliyorsunuz; Michigan seçim sonuçlarında Arap oylarının ne kadar etkili olduğunu konuştuk. Gelecek Amerikan seçimlerinde, Arap Müslüman sayısının artacağı açık. Bir sonraki seçimde, New York’taki Araplar swing state’lere taşınsalar, Amerikan başkan adayları büyük ihtimalle bunun farkına varacak. New York’taki Araplar ve Müslümanlar swing state’lere taşınsın; başkan adayları bunun farkında olurlar. Açıkça konuşmak gerekirse, net bir şekilde bu konuda şüphem yok.
Bu durum, Pennsylvania gibi kritik eyaletlere göç etmeleriyle daha da belirginleşecektir. Arizona’ya ya da Las Vegas’a taşınsalardı, çok ciddi şekilde etkili olurlar. İran diasporasının çok seküler bir yapı oluşturduğunu biliyoruz; çünkü bu, İran devrimi sonrasında oluşmuş bir diaspora. İran diasporasında sol bir yön de mevcut, fakat genel olarak seküler kimlikleri belirginleşmiş durumda. İran diasporası ile İran rejimi arasındaki ilişki pek de iyi değil.
Bu, açıktır. Haklısınız, ancak ben Arapları kastettim; Araplar, Filistin yanlısı ve İsa'ya karşı olacaklar zaten. Bu konular ilginç. Birincisi, rejimler ve devletler, kendi iç meselelerine iyi bakacak. İkincisi, İsrail bir güvenlik devleti; aslında güvenlik paranoyası içerisinde. İsrail diplomatları, kapalı bir ortamda iki saat konuşarak, bu durumu anlamlandırabiliyor. Siyasetçiler zaten uç bir perspektiften bakıyor.
Ha bu arada doğru. Yani, İran diasporası çok seküler bir diaspora çünkü İran devrimi sonrasında oluşmuş bir yapıdır. İran diasporasının sol bir tarafı da var ama genelde seküler kimliği belirginleşmiş bir diaspora. İran diasporasıyla İran rejimi arasında iyi bir ilişki yok. Zaten bu da açıktır.
Haklı arkadaşım ama ben Arapları kastettim. Araplar, Filistin yanlısı ve İsa’ya karşı olacaklar zaten. Şöyle söyleyeyim, bu konular enteresan. Birincisi, rejimler, devletler kendi iç işlerine iyi bakacaklar. İkincisi, İsrail konusunda, evet, İsrail bir güvenlik devleti. Bence güvenlik paranoyası var.
İsrail diplomatlarla yani kapalı bir ortamda iki saat konuşmuş herhangi birisini bilmiyorum. Siyasetçiler zaten uçuklardır ama İsrail diplomatları bile bana uçuk geliyor. Yani güvenlik konusunda kaygıları, falan, normal değil İsraillerin. Ama şunu söyleyeyim, bu şekilde devam edemeyeceklerini düşünüyorum.
Yani Netanyahu ile beraber günahların bir şekilde yükleneceğine ve İsrail’in bir yerde durdurulacağına inanıyorum. Böyle bir saldırı çok makul gelmiyor bana. Hani Türkiye mi diyorsun, orada hakikaten bir sonun geleceği kanısındayım. Daha önce, batıda görmediğim kadar bir İsrail karşıtlığı görüyorum. Yani biraz yaşım yetiyor. 1980’lerde, 90’larda batı kamuoyları samimi olarak İsrail yanlısıydı. Yani İsrail’i seviyordu bu insanlar.
İsrail’in çölde kurulan medeniyetini, yüksek teknolojisini, demokrasisini, oraya insanların göç etmesini, orada bir devlet kurmasını, sıfırdan yükseliş hikayesini ve o çalışkanlığı övüyorlardı eskiden. Ne olursa olsun bir ölçülü mücadele vardı. Ama bugün, Meşet Havalimanı’nı bombalayan bir yapıyı destekleyebilirsiniz bilmiyorum.
İlkan, ben seni burada durdurayım. Bir haritamızı alalım ekrana. Bu arada Gürhan Bey’in bir yorumu var, onu da değinmeden geçemeyeceğim. Türkiye, F-35 konusunda çok avantajlı bir konumdaydı. F-35 projesinde parça ve teknoloji üreten altı ülkeden biriydik. Şimdi maketini bile alamıyoruz. Yani bu o kadar doğru ki Gürhan Bey, bu S-400’lerin alınması benim Türk dış politikası tarihimin en hatalı kararlarından biri olabilir.
Bu kararın bize ne kadar zararı olduğunu biliyoruz. Bunun başka bir manası da vardır herhalde. S-400’lerin alınmasının tek başına bir saçmalık olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle S-400’lerin alınması, bizim Suriye’de yaptığımız bir askeri operasyonun bir sonucudur. İlkan, arkasında ne olursa olsun burada bir pros-cons, yani avantaj-dezavantaj listesi yapsan, mantıklı bir ülkenin bunu yapmadığını düşünüyorum. Katsayı yaptırımlarından dolayı uğradık.
E bugün, ya Meşet Havalimanı'nı bombalayan bir yapıyı falan düşünün. Yani, ne kadar destekleyebilirsiniz bilmiyorum. İlkan, ben seni burada durdurayım. Bir haritamızı alalım ekrana. Bu arada Gürhan Bey'in bir yorumu var; onu da değinmeden geçemeyeceğim. Türkiye, F-35 konusunda çok avantajlı bir konumdaydı. F-35 projesinde parça ve teknoloji üreten altı ülkeden biriydik. Şimdi maketini bile alamıyoruz. Yani bu o kadar doğru ki Gürhan Bey, S-400'lerin alınması benim Türk dış politikası tarihinde gördüğüm en hatalı karar olabilir. Bu, ne kadar bize zararı olduğunu gösteriyor. Onun başka bir manası var herhalde.
Ben şimdi S-400'ün alınmasını tek başına saçmalık olarak görüyorum. Büyük ihtimalle S-400'den dolayı, bizim Suriye'de yaptığımız bir askeri operasyonun sonucu gibi bir durum var. Hani İlkan, arkasında ne olursa olsun, burada bir pros-cons yani avantaj-dezavantaj listesi yapsan, mantıklı bir ülkenin bunu yapmadığını düşünmek zorundayım. Katsayı yaptırımlarından dolayı uğradığımız zararı hayal edebiliyor musun? Yani kaç milyar dolar oldu? Yaptığımız ATAK helikopterine motor alamadık Kanada'dan, mesela o yaptırımlar yüzünden. Şu an ciddi bir uçak sıkıntısı var Türk Hava Kuvvetleri'nde. F-16 almayı deniyoruz, olmuyor. Eurofighter almayı deniyoruz, olmuyor. S-400'leri bir yere gönderelim falan, hala konuşuluyor, tartışılıyor. Yani bu çok ciddi bir sıkıntı. Neyse, o konuya girmeyelim.
İran haritasını alalım. İlk biraz İran'ın içinden konuşalım. Çünkü İran aslında çok etnikli bir toplum aynı zamanda. Şimdi, İran'ı dışarıdan saldırılarla belki yakamazsınız. Ama S-400'ler, Rusya'ya düştükten sonra, işte biraz o yüzden hani, o ara darbe de oldu. İlham olabilir yani. Başka söylentiler de çıktı, korumak için falan filan. Ama bir de S-400'ü, abi; S-400'ü aldın, bu bir hava savunma sistemi değil mi? Peki, nereye kuracaksın yani, ne işe yarayacak? Hani diğerleriyle de uyumlu çalışmıyor ya. O yüzden, bana şey de mantıklı gelmişti, belli bölgeleri, Ansaray'ı falan korumak için. Neyse, o konuya ayrı bir ara değiniriz.
Şimdi, İran haritasını tekrar alalım. İlkan, araya girme. Tamam. Şimdi seni İran'ın içini konuşturacağım biraz.
İran'da bir iç karışıklık çıkabilir mi? Rejimi bu zorlayabilir mi? Çünkü İran'ın Irak sınırında Kürt nüfusu var. Kürdistan'ı biliyoruz. İşte orada Pejak örgütü de vardı ki son dönemde silah kullanmıyor. Orada bir silah kullanmama anlaşması da var aralarında. Ama bunlar, İsrail'in saldırılarından sonra acaba rejime karşı bir pozisyon alabilirler mi?
E İran'ın yine kuzeybatı tarafında tabii ki Türk bölgesi var. Orada daha kaç milyon kişi yaşıyor, 30 milyona kadar sayılar var. Ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Yine, Pakistan ve Afganistan tarafında bir Beluci nüfus var. Beluciler de Indo-European dil grubundan farklı bir etnisiteye sahip. Onların büyük çoğunluğu ama Pakistan'da yaşıyor. Orada bir etnik ayrımcılık olacağını, yani onların üzerine bir baskı oluşturulacağını düşünüyorum.
Şimdi, İran'da bir iç karışıklık çıkabilir mi? Rejimi bu zorlayabilir mi? Çünkü İran'ın Irak sınırında Kürt nüfusu var. Kürdistan'ı biliyoruz. İşte orada Pejak örgütü de vardı ki son dönemde silah kullanmıyor. Orada bir silah kullanmama anlaşması da var aralarında. Ama bunlar, İsrail'in saldırılarından sonra acaba rejime karşı bir pozisyon alabilirler mi?
Evet, İran'ın kuzeybatı tarafında tabii ki Türk bölgesi var. Orada kaç milyon, 30 milyona kadar sayı çıkıyor, diyorlar. Ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Yine Pakistan, Afganistan tarafında bir Beluci nüfus var. Beluciler de bir, Indo-European dil grubundan farklı bir etnisite. Büyük çoğunluğu ise Pakistan'da yaşıyor, ki Pakistan'da orada bir etnik ayrımcılık olduğu için onların üzerine bayağı sert gidiyor. Büyük bir çoğunluğu orada yaşıyor. Bir kısmı yine İran'da, küçük bir kısmı da Afganistan'da yaşıyor. Orada da ayrı bir etnik grup var. Çoğunlukta oldukları için oldukça karışık bir toplum oluşuyor.
Yani burada, şayet rejim git gide zayıflarsa, rejimin daha fazla şeyleri öldürülürse, işte belki bir cumhurbaşkanı öldürülürse, belki Pezeşkiyan ya da Şaman'a uzanırsa bilmiyorum. Bugün bir Muharrem Bey de onu söylemişti, bir haber vardı. İşte Trump, Hamani'nin öldürülmesini onaylamamış.
Eğer bu iş bu şekilde uzarsa ki Netanyahu'nun açıklamalarına bakınca bu işin daha uzun süreceği, yani İran'da rejim devrilene kadar. Çünkü burada bahane belki İran'ın nükleer silah edilmesi ve nükleer tesisleri gibi bir amaç. Bu arada, nükleer tesisleri vurmak uluslararası hukuka aykırıdır da artık o noktalara çok geçtik, onlardan konuşamıyoruz.
Dolayısıyla, bu uzarsa ve İran içinde bir karışıklık olursa bu, Türkiye için felaket bir haber demektir. Yani hemen göçmen akınını alırız herhalde. Büyük ihtimalle ilk gelenler hemen bize doğru gelirler, Van'dan. Dolayısıyla karışık bir toplum var orada. İran'da etnisite unsuru da alttan alta hep vardır. Konuşulur, şey yapılır ama rejimin baskısından, İran'ın yapısından dolayı çok fazla ortaya çıkamıyordu belki bugüne kadar. Bundan sonra böyle tehlikeler olabilir.
Şu Forda üstünden biraz bahsedelim İlkan; sen İran'ın içine dair notlarını paylaş. Bir de Forda üssünde bu uranyum zenginleştirme yapılıyor. Ancak yerin çok derinliklerinde, korunaklı bir şekilde yapılmış. İsrail'in oraya vurmak için bu banker dediğimiz, Lübnan'ın güneyinde, merkezde Lübnan'ın başkentinde Nasrallah'ın öldürüldüğü operasyonda, apartmanın dibine kadar kazıp vuran bombayı, Amerika'dan almışlardı denmişti. O tür bombalara ve onu taşıyacak B2 bombardıman uçaklarına ihtiyacı olduğu söyleniyor. Sanıyorum o bombalardan İsrail'de yok.
Şu Forda üssünden biraz bahsedelim, İlkan. Sen İran'ın içine dair notlarını paylaş. Forda üssünde uranyum zenginleştirme yapılıyor. Ancak bu, yerin çok derinliklerinde, korunaklı bir şekilde yapılmış. İsrail'in oraya vurmak için bu banker dediğimiz, Lübnan'ın güneyinde veya merkezde, Lübnan'ın başkentinde Nasrallah'ın öldürüldüğü operasyonda, apartmanın dibine kadar kazıp vuran bomba onu Amerika'dan almışlardı demişlerdi. O tür bombalara ve onu taşıyacak B2 bombardıman uçaklarına ihtiyacı olduğu söyleniyor. Sanıyorum o bombadan İsrail'de yok ve onu taşıyacak uçaklar da yok. Buraya Ford üssü vurmak için Netanyahu, Amerika'yı sıkıştırıyor; "Bize yardım edin" diye çünkü uranyum zenginleştirme orada yapılıyormuş. Öyle istihbarat aldılar.
Bu arada üstüne de değinecektim. Notlar arasında vardı. Böyle bir İran portresi çizeyim istedim. Sen ne dersin, İlkan? Özellikle İran'ın içindeki Kürtler acaba bir İsrail'den de destek alarak rejime karşı bir harekete girişebilir mi? Mahsa Amini de yine Kürt bölgesinden çıkmıştı o protestolarda. Mahsa Amini Kürt'tü, değil mi? Yanlış hatırlamıyorum? Evet, evet.
Şimdi, İran'da çok fazla etnik unsur var. Farklı farklı kökenlerden gelen. Biz bunların Türk kökenli olanlarına daha çok dikkat ediyoruz. İşte bunlar başta Azeriler, Türkmenler, Kaçarlar olmak üzere İran'da iddialara göre İran'ın %20'si ila 25'i, bazen %50'si Türk diyenler oluyor. Biraz abartılı rakamlar var, bence dikkat edilmesi gereken konular bunlar. Neredeyse hiç Fars yok falan hesabına gelecek neredeyse. Yani, o kadar bence çok abartılıyor.
İran'daki tüm etnik unsurların motivasyonları birbirlerine paralel değil. Etnik unsurlar arasında bir denge var. İran'ın bir dini yapısı var; bunu görmek lazım. İran hem bir devlet hem de bir ölçüde medeniyet. Yani, civilizational state diyebileceğimiz yapılar vardır dünyada. Hindistan bunlardan biridir, Çin de bunlardan biridir. Rusya ve İran da bunlardan biri olmaya aday ülkelerdir aslında. Yani, bunlar bir ulus devlet statüsüne tam olarak sığmayan devletlerdir.
Öyle söyleyelim, İran'da buna yakın olan ulus devletini aşan, ulusüstü, emperyal bir yapı var. İran, tabii ki bu din devleti olarak görüyoruz şu anda, bir yandan da. Tabii ki ikisi, yani geçişli. İran, Farsça bir medeniyet dili, bir yandan birçok Ortadoğu ülkesinde kullanılıyor.
İran'da İran'ın bir dini yapısı var. Bir defa bunu görmek lazım. İran, hem bir devlet hem de bir ölçüde medeniyet. Yani, civilizational state diyebileceğimiz yapılar vardır dünyada. Hindistan bunlardan biridir. Çin bunlardan biridir. Rusya ve İran da bunlardan biri olmaya aday ülkelerdir aslında. Yani bunlar, aslında bir ulus devlet statüsüne tam olarak sığmayan devletlerdir, öyle söyleyelim. İran'da buna yakın, ulus devletini aşan, ulusüstü emperyal bir yapı, kimi bir tabirle emperyal bir tabirle civilizational state diyebileceğimiz bir yapıdır.
İran, tabii bu din devleti olarak şu anda görülüyor bir yandan da. Tabii ikisi yani geçişli, öyle söyleyeyim. İran, Farsça bir medeniyet dili, bir yandan birçok Ortadoğu ülkesinde kullanılmış. Mesela, Anadolu Selçuklularının resmi dili Farsçadır. Yani bakarsak, bugün bakarsanız, Farsça Osmanlı'da, İstanbul'da da konuşulmuş bir dil. Çoğu ölçüde Anadolu'da konuşulmuş bir dil. Bugün biz mesela Kürtçe diyoruz ama Farsça'nın bir akrabası sonuçta.
Farsça, bugün Afganistan'da konuşulan bir dil. Afganistan'ın aslında, lingua franca'sı olarak kullanılmış bir dil. Tacikistan'da Farsça konuşulur. Orta Asya'nın birçok noktasında Farsça konuşulur. Şöyle söyleyeyim, mesela bizim Göktürklerin resmi dili Sogoça, yani o da Farsça'nın bir kolu aslında.
Bakarsanız, Türk kültürüyle İran kültürü çok iç içe. Orta Asya bile, biz mesela Anadolu Türkleşmiştir deriz ya, aslında Orta Asya bile Türkleşmiştir. Orta Asya çok daha İrani bir yapıyken, Orta Asya'nın bile tarihinin Türkleşmesinde bir etki vardır. İran'da da bu etnik unsurlar arası ayrışmaların arasında, tabii din şu an çok önemli bir unsur.
Sünniler de var ilkan. Evet, işte aynen öyle. İran'da Sünniler de var. İran'da Sünni olan iki tane yapı var: Beluciler ve Kürtler. Zaten İran'da potansiyel olarak, ilk başta sisteme karşı ayrışma ihtimali olan iki yapı bunlar: Beluciler ve Kürtler.
Belucilerin, yaşadığı coğrafya Pakistan, İran ve biraz da Afganistan sınırı dediğimiz coğrafya. Yani Benderabas'ı görüyorsunuz, şurada Benderabas'ın doğusundan Pakistan sınırına kadar olan yapının oralarda yaşıyorlar. İran'ın en fakir bölgesi buralar. Açıkçası çok ciddi kaçakçılıkla genelde yaşıyorlar. Rejimle aralarında tam bir kopukluk var. Nüfusları az. O yüzden çok güçlü bir, ve seyrek nüfusları var. Bu yüzden çok güçlü ve kuvvetli bir ayrılıkçı hareket çıkmıyor oradan.
Pakistan'la İran'ın çıkarları, belki ayrılıkçılığı bitirme konusunda ortak. Ve belucilik ayrılıkçılığına, potansiyel ayrılıkçılığına dışarıdan bir destek gelmesi de, yani belki işte IŞİD, mışit falan filan orada yükselir mi diye o ihtimaller mevcut.