İkinci duyurum ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş'un danışmanı Ahmet Özgür ile ilgili. Onun bir açıklamasını vereceğim. Hatırlayacaksınız, yine geçtiğimiz yayında Numan Kurtulmuş'un, yapay zekayı şeytani bir oyun olarak nitelediğinden söz etmiştim. Bunu eleştirmiştim. Ayrıca, Fatih Kacır, Sanayi ve Teknoloji Bakanı'nın da ondan önce yaptığı konuşmada, yapay zekanın ne kadar önemli olduğunu ve hükümetin bu konuya önem verdiğini söylediğini belirtmiştim. Ancak, Sayın Kurtulmuş'un bununla tezat bir açıklama yaptığını ifade etmiştim. Ahmet Özgür diyor ki, "Bu tam o bağlamda konuşulmadı." Tam öyle değil. O yüzden ben size o kısmını okuyacağım.
Şimdi diyor ki Sayın Meclis Başkanı, önceki sözlerini tekrar edeyim: "Yapay zeka, gözyaşının değerini biliyor mu? Yapay zeka, bir özür dilemenin ne anlama geldiğini anlayabiliyor mu?" Ki bunu da aslında siz sorabilirsiniz; mesela "Yapay zekaya özür dilemek ne anlama geliyor?" diye bir cevap alabilirsiniz. "Yapay zeka, bir sevincin kederden nasıl ayrılabileceğini bize anlatabiliyor mu?" Dolayısıyla, şimdi kısmına geliyoruz. "Dolayısıyla insanın yerine geçmesi planlanan yapay zekanın asla insanın yerine geçemeyeceği de fevkalade önemli bir hakikattir. Bunun için çok tehlikeli olarak, özellikle yeryüzünde devam eden şeytani bir oyunun parçası olan, insansızlaştırma sürecinin bir aracı olarak yapay zekanın kullanılmasına müsaade etmemeliyiz. Yapay zekanın gelişmesi, insana hizmet ediyorsa, insanın varlığına katkı sunuyorsa, insanın huzur ve adaletine katkı sunuyorsa, hiç şüphesiz insani bir durumdur. Buna, katılmayacak bir şey yok. Ama Sayın Meclis Başkanı diyor ki, bir şey var; bir şeytani oyun var. Dünyayı insansızlaştırma oyunu var diyor. Yani nasıl dünya insansızlaştırılacak, bilmiyoruz. Yapay zeka, bu yönüyle izin verilmemelidir."
Bu tabii, çok farklı bir konu, ama buradan hani bir gazeteci mantığıyla yapay zekanın "şeytani bir oyun" olarak adlandırıldığını ya da tanımlandığını çıkarmamak...
Yapay zekanın gelişmesi, insana hizmet ediyorsa, insanın varlığına katkı sunuyorsa, insanın huzur ve adaletine katkı sunuyorsa, hiç şüphesiz insani. Buna katılmayacak bir şey yok. Ama Sayın Meclis Başkanı diyor ki, bir şey var; bir şeytani oyun var. Dünyayı insansızlaştırma oyunu var diyor. Yani nasıl dünya insansızlaştırılacak, bilmiyoruz. Onun bir parçasıdır; yapay zeka bu yönüyle izin verilmemelidir.
Bu tabii çok farklı ama buradan hani bir gazeteci mantığıyla şeytani bir oyun olarak yapay zekanın adlandırıldığını ya da tanımlandığını çıkarmamak çok zor. Onu da söyleyelim. Ama biz açıklamayı da yine, bağımsız yayıncılığımızın bir gereği olarak sizlerle paylaşıyoruz.
Burada bir şey daha var. Ben bunun örneğini verirken, eee işte Einstein atomu böldü ama atom bombası yapılacağı; o, her şey kötüye kullanılır. E teknolojide demiştim. Hemen dikkatli izleyicilerimiz beni uyardılar. Atomu parçalayan Einstein değil, Nils Bohr, Rutherford filan gibi fizikçiler dedi. Google'dan bakabilirsiniz. Einstein bu işin teorisini yapan kişi. Dolayısıyla dikkatli izleyicilerimize de teşekkür ediyoruz. Bu bir kasıt değil, bu tamamen bir genelleme diyebiliriz. Çünkü gerçekten Einstein'ın bu konuda yaptığı katkı çok büyük. Eee atomun parçalanması teorisine eee yoksa Bohr, Rutherford ve diğer fizikçileri biliyoruz ama uyarılara teşekkür ediyoruz.
Şimdi gelelim günün haberine. Günün haberi eee başlıkta da eee okudunuz gerçi. Günün haberi, eee CHP lideri Özgür Özel. CHP lideri Özgür Özel'le bir konuşma yaptım. Telefonda konuştum. Kendisi Manisa'dan İstanbul'a dönüyordu. Hafta sonu, programlarını, hem Manisa hem İzmir'deki programlarını iptal etmişti. Programların ne olduğuna da geleceğim de, iptal etme nedeni, hafta sonu cumartesi sabahı yapılan tutuklamalar.
Biliyorsunuz, gözaltılar İstanbul'da, 53 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltı kararı alındığında onlardan 47-48'i zannediyorum gözaltında, diğerleri aranıyor. Eee neden? İmamoğlu davasıyla işbirliği ya da ilişkisi eee nedeniyle. Fakat tabii enteresan olan bir gün önce, yani 26 Nisan sabahı bu e gözaltılar yapılıyor. 25 Nisan sabahında ne oldu? 25 Nisan sabahında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Su Kanalizasyon İdaresi dedi ki, "Ya bu TOKİ'nin Kanal İstanbul'un bir parçası olarak İstanbul’da eee Sazlıdere Baraj Havzasında başlattığı inşaat eee yasadışıdır. Kaçak inşaattır. Bir ay kendilerine müsaade veriyoruz, 25 Mayıs'a kadar. Ondan sonra bu inşaatı zabıta eee marifetiyle durduracağız." demişti.
Fakat enteresan olan, bu gözaltıların bir gün önce yani 26 Nisan sabahında gerçekleşmesidir. 25 Nisan sabahında ne oldu? İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Su Kanalizasyon İdaresi, TOKİ'nin Kanal İstanbul'un bir parçası olarak İstanbul'da Sazlıdere Baraj Havzası’nda başlattığı inşaatın yasa dışı olduğunu, bir kaçak inşaat olduğunu belirtti. Kendilerine bir ay müsaade veriyoruz, 25 Mayıs'a kadar bu inşaatı kaldırmaları gerektiğini söylediler. Aksi takdirde, zabıta marifetiyle bu inşaatı durduracaklardı. Bu açıklamayı yapan herkes, bu konuyla bağlantılı olan herkes ertesi sabah gözaltına alındı.
Bunu hem Ekrem İmamoğlu Silivri'den yaptığı açıklamada, hem de Özgür Özel Mersin mitinginde doğrudan bağlantılandırdılar. İmamoğlu davasıyla Kanal İstanbul davası arasında bir bağ var. Zaten Özgür Özel bir süredir bunu söylerken, ben ona sordum. "Şimdi siz bana diyebilirsiniz ki, neden video ile bir mülakat yapmadın?" Çünkü dedim, kendisi yoldaydı ve ancak telefonla ulaşabildim. Şimdi de size aktaracağım. Yani sözlerime güvenin. Güveniyorsunuz zaten, biliyorum.
Peki, hangi programları iptal etmiş? Öncelikle Manisa'da Mesir şenliği vardı. Dedi ki, "Çocukluktan beri kaçırdığım bir festivaldi. İlk defa Cumhuriyet Halk Partili belediye döneminde yapılacaktı. Çok da önem veriyordum ama bu durumda, İstanbul'da yeni gözaltılar varken benim festivalde olmam doğru olmazdı." Aynı şekilde İzmit'te de yarın İzmir'de, özür dilerim, İzmir'de Büyükşehir Belediyesi’nin körfez temizliği için 4. faz arıtma tesisinin açılış törenine katılamadığına da değindi.
Aslında, daha önce Ekrem Başkan'la bir görüşmemiz vardı. Depremi konuşacaktık. Üç konu vardı diyor: Depremi, Kanal İstanbul'u konuşacaktık ve kanıtlanamayan delil iddialarına karşı ne yapılması gerektiğini tartışacaktık. Bu iftiralar ve itiraflar üzerine konuşmayı planlamıştık. Fakat bu gözaltılar nedeniyle yüz yüze bir görüşme istemişti.
Tabii ki başka sorular da sordum. Esas konuyu biraz sona saklayacağım çünkü şu sözler önemli. Özgür Özel, "Benim Erdoğan'dan ne erken seçim, ne de İmamoğlu'nun özgürlüğünü dileyecek halim var. Dilenmiyoruz," dedi. "Biz meydan meydan, şehir şehir dolaşıyorum. Halka anlatıyorum," şeklinde ekledi.
Orada başka sorular da sordum. Esas turbun büyüğünü biraz şeyin sonuna saklayacağım. Çünkü şu söz önemli. Yani o sözü hangi bağlamda söylediği, diyor ki; “Özgür Özel, benim Erdoğan'dan ne erken seçim ne de Ekrem İmamoğlu'nun özgürlüğünü dileyecek halim var. Dilenmiyoruz.” Biz meydan meydan, şehir şehir dolaşıyorum, halka anlatıyorum diyor. Demokrasinin, özgürlüğün pazarlığı mı olur diyor? “Pazarlık falan yapmıyoruz” diyor.
Bunu neyin üzerine söylüyor? Medyada birtakım haberler çıktı. İşte, tutuksuz yargılanma pazarlığı, diyor ki “Ya biz baştan beri tutuksuz yargılansın diyoruz.” Hatta “Yargılama da canlı yayınlansın.” Yani hem savcılığın iddiaları hem de İmamoğlu'nun savunması canlı verilsin. Halk da kararını versin, kim doğru diye. “Bunu bir pazarlık filan yapmıyoruz” diyor. “Hiçbir şekilde de geri adım atmayacağız” diyor.
Onun ayrıntılarına geleceğim. Şimdi bir konuşulan şey de var. Bu hafta çok yoğun bir programım var dedi. İşte, salı günü bütün milletvekilleriyle grup toplantısı yapmayacak. Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi meclis grup toplantısına katılacak. Onun yerine Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, biliyorsunuz, Silivri cezaevinde. Onun duruşması var. Onun duruşmasında yanında olacağız dedi. Sonra bir gün sonra, çarşamba günü Cem Aydın, Cumhuriyet Halk Partisi'nin gençlik kolları başkanı. Onun duruşması var. Orada da olacağız dedi.
Sonra çarşamba günü Kanal İstanbul bölgesinde bir miting yapacağız dedi. Muhtemelen Bahçeşehir'de bir miting yapacağız dedi. Hatırlayacaksınız, her hafta sonu bir şehirde, her hafta ortası da İstanbul'un bir ilçesinde, aslında bu hafta sonu bir başka ilçeyi planlamışlar ama Kanal İstanbul'daki çalışmalar yeniden başlayınca oraya almışlar. İşte saydı; “Mersin ile beş mitingimiz oldu” dedi: Malatya, Samsun, Yozgat, Ankara ve Mersin. Bir dahaki hafta sonu Konya'da yapmayı planlıyorlar. Konya, tıpkı Yozgat gibi, milliyetçi, muhafazakar oyların çok yoğun olduğu bir yer. Yani bakalım orada da Yozgat’taki gibi bir gövde gösterisi yapacak mı Cumhuriyet Halk Partisi?
1 Mayıs’a gelelim. 1 Mayıs’ta, biliyorsunuz, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği, Türk Tabipler...
Konya, tıpkı Yozgat gibi milliyetçi ve muhafazakar oyların çok yoğun olduğu bir yer. Yani bakalım orada da Yozgat'taki gibi bir gövde gösterisi yapacak mı Cumhuriyet Halk Partisi?
1 Mayıs'a gelelim. 1 Mayıs'ta biliyorsunuz, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliği ve Türk Tabipler Birliği dediler ki biz Kadıköy'de yapıyoruz, çünkü Taksim'e çıkılacak mı çıkılmayacak mı diye bizim taleplerimiz, emekçilerin talepleri güme gidiyor. O kavga dövüş nedeniyle her taraf kuşatma altında filan. Biz oraya katılacağız, dedi. Ama Türk-İş'te bir miting yapacak. E ona da katılacağız, dedi. Cumhuriyet Halk Partisi temsilcileri orada olacak, dedi.
"Niye Taksim değil?" diye dedim. Çünkü bazı örgütler Taksim'de olsun mutlaka diyorlar. Çünkü sendikalar Taksim deseydi, biz Taksim derdik, dedi. Ama biz siyasi partiyiz. 1 Mayıs'ta Emek ve Dayanışma Günü, işçi bayramı, bir siyasi partinin işçi sendikalarından rol çalması doğru olmazdı. O yüzden bizim güvendiğimiz sendikalar, örgütler Kadıköy'deydi. Biz de Kadıköy'de olacağız ama Türk-İş mitinginde de temsiliyetimiz olacak, dedi.
Gelelim gözaltılara. Bu gözaltılara şimdi, söylediklerini ben size tekrar ediyorum. İki hafta kadar önce yandaş basında önce 100 kişi daha alınacak dediler. Sonra 50'ye düştü. Nitekim cumartesi sabahı 53 gözaltı kararı çıktı. Şimdi bir şey söylüyor. Belki bir 50 daha hazırlıyorlardır, 50 kişi daha gözaltı. Burada hakikaten ekonomiyle de bağlantılı çok önemli bir şey söyledim. Dedi ki, "Bu gözaltına alma operasyonlarını artık herhalde cumartesi sabahları yapacaklar." Çünkü borsa kapalı, piyasalar az etkilensin diye kaygıları var, dedi.
Şeyde hatırlayacaksınız, İmamoğlu gözaltına alındığında yine borsa kapalıydı fakat hala vadeli işlemler borsası devam ediyordu. Oradan çökme oldu zaten. Hani onun öncesinde olsaydı, çok daha ağır bir kayıp olacaktı. Şimdi diyor ki, "Bunu da öğrendiler. Cumartesi sabahları bu işte kapılara gelmelere başlayacaklar." Piyasa daha az etkilensin ümidiyle, diyor.
Devam ediyoruz. Bu diyor gözaltılar dördüncü fazdır. Birinci faz işte bu çınar, ladin, meşe o odunları diyor, takma isimli gizli tanıklarla delil üretmeye çalıştılar, oturtmadı diyor. İkinci fazda AK Parti döneminde İstanbul'da AK Parti döneminde...
Devam ediyoruz. Bu diyor gözaltılar dördüncü fazdır. Birinci faz işte bu çınar, ladin, meşe gibi o odunları, takma isimli gizli tanıklarla delil üretmeye çalıştılar. Olmadı diyor. İkinci fazda ise, AK Parti döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile çalışıp şimdi bakanlıkların ihalesine giden bazı müteahhitlerden yandaş tanık bulmaya çalıştılar. Ama onların ifadelerinde de "oldum" duymuş, "oldum" görmüş filan gibi mışlı geçmiş zaman ifadeleri olunca o da tutmadı diyor.
Üçüncü fazda mevcut sanıklara baskı, tehdit, şantaj ve itiraf ve iftiralar almak vardı diyor. Mesela şöyle; bunu son grup toplantısında da, Mersin mitinginde de söyledi. Doktor muayenesine götürüyoruz diye sanığı alıyor diyor. Sanık kendisini birden savcının karşısında buluyor ama avukatı yok. "Avukatım nerede?" dediğinde diyor, Özgür Özel, "Sana, sen zaten avukatının yanında rahat konuşamıyorsun. Sen şimdi bizim istediğimiz gibi bir ifade ver. Yoksa sen dışarı çıkamazsın. Bak işte küçük çocuğum var, 10 yıl, 15 yıl bunu göremezsin. Aileni göremezsin. Ekrem çıkar, sen çıkamazsın" filan diye Özgür Özel'in iddiaları bunlar. Size aktarıyorum. "Sen bizim istediğimiz ifadeyi ver. Buradan çıkıp evine git" diyorlar. Yani Silivri'ye dönmene bile gerek yok filan. Herkesi avukatsız sorguya almaya çalışıyorlar. Bu, bildiğimiz yani ilk çağlardan bile beri geçerli olan hukukun da dışında bir şey. Tamamen hukuksuzluk diyor.
Bir etkin pişmanlık durumu çıktı. Onda da Ekrem Başkan'a bağlanan bir şey yok diyor. Şimdi bu dördüncü faz, 50 kişiyi daha deneyecekler. Bunlardan iftiralar ve itiraflar almaya çalışacaklar. Delil bulamadıkça deliriyorlar diyor Özgür Özel. Delil bulamadıkça deliriyorlar.
Şimdi gelelim "turbun büyüğüne." Hani herkes kullanıyor, biz de kullanalım. Turbun büyüğü heybede, esas haberin can alıcı kısmı burada. Şimdi bu erken seçim tartışmaları var ya, bir de hatırlayacaksınız. Ben, Özgür Özer'le çok böyle birebir mülakat yapan bir gazeteci değilim ama en son yaptığımda, ki onu da önce sizlerle paylaşmıştım, bu şeyi söylemişti meşhur. İşte, "Kasım 2025'e kadar erken seçim derse Erdoğan, biz de onu onaylarız. Kendisi de çıksın karşımıza hatta Mart 2026'ya kadar" demişti. E onu hatırlattım ben.
Şimdi gelelim turbun büyüğüne. Hani herkes kullanıyor, biz de kullanalım. Turbun büyüğü heybede, esas haberin can alıcı kısmı burada. Şimdi bu erken seçim tartışmaları var ya, bir de hatırlayacaksınız, ben çok Özgür Özer’le birebir eee mülakat yapan bir gazeteci değilim ama en son yaptığımda, ki onu da önce eee sizlerle paylaşmıştım, bu şeyi söylemişti meşhur. İşte, "Kasım 2025’e kadar erken seçim derse Erdoğan, biz de onu onaylarız." Kendisi de çıksın karşımıza, hatta "Mart 2026’ya kadar" demişti. E, onu hatırlattım ben. O da dedi ki, "Biz hala bulunduğumuz yerdeyiz." Ama bir de şey var; işte hem Devlet Bahçeli seçim zamanında yapılacak dedi. Sonra eee MHP liderine yakın bir isim, eee dediği bu Mümtazar Türköneği kastediyor. Cansu Çamlı Belet24'te verdiği mülakatı kastediyor. Eee, ciddi iddiaları oldu diyor. O iddialar neydi? İşte eee, "Erdoğan bu şeyi PKK'nın silahsızlandırılması, terörsüz Türkiye sürecini tavsatacak." O zaman da Bahçeli, "erken seçime gitmek istiyor" filan diye söylemişti. Şimdi ona da diyor ki, "AK Parti cephesinin ağır tahriki altında birkaç gün gecikmeli hafif bir yalanlama geldi MHP'den. Gerçek manada bir yalanlama kullandıkları sert ifadeleri, yalanlamada kullandıkları sert ifadeleri, hakaretleri, ağır üslubu biliyoruz," diyor.
Biz erken seçim konusunda aynı çizgideyiz. Türkiye bir an önce seçime gitmeli. İmamoğlu'nun adaylığı konusunda da aynı çizgideyiz, diyor Özel. Cumhurbaskkanı adayımız içeride de olsa, dışarıda da olsa Ekrem İmamoğludur. Artık kendisinin dahi çekilme hakkı yoktur diyor adaylıktan. Halk onu aday görmek istiyor diyor. Yani, İmamoğlu çekilmek istese de ne biz buna müsaade ederiz ne de kendisi böyle bir şey yapar ama buna da hakkı yoktur artık diyor.
Şimdi gelelim şeye. Eee, hani başta da söyledim ya, böyle bir iddialar var. Hükümetle tutuksuz yargılama pazarlığı mı var diye. Diyor ki, "Biz baştan beri zaten tutuksuz yargılansın diyoruz. Hatta duruşmalar canlı yayınlansın diyoruz. Dün Mersin’de Erdoğan'ı siyasi düelloya da çağırdım. Geleceğini sanmasam da çağırdım," diyor. Öyle pazarlık filan yok. Varıp Erdoğan'dan erken seçim ya da İmamoğlu'nun özgürlüğünü dilenecek halim de yok. Tekrar edeyim mi burasını? Diyor ki, "Öyle pazarlık filan yok. Varıp Erdoğan'dan erken seçim ya da İmamoğlu'nun özgürlüğünü dilenecek halimde yok. Demokrasinin, özgürlüğün pazarlığı mı olur? Ben üstüme düşeni yapıyorum. Benim üstüme düşen, şehir şehir, meydan meydan dolaşıp halka gerçekleri anlatmak. Ona da devam edeceğiz. Geri adım atmak yok," diyor Özgür Özel. Eee, bana kalırsa önemli.
Şimdi gelelim diğer bir konuya. Hani başta da söyledim ya, böyle iddialar var. Hükümetle tutuksuz yargılama pazarlığı mı yapılıyor diye. Diyor ki, "Biz baştan beri zaten tutuksuz yargılansın diyoruz. Hatta duruşmalar canlı yayınlansın diyoruz." Dün Mersin'de Erdoğan'ı siyasi düelloya da çağırdım, geleceğini sanmasam da çağırdım, diyor. Öyle pazarlık filan yok. Varıp Erdoğan'dan erken seçim ya da İmamoğlu'nun özgürlüğünü dilenecek halim de yok.
Tekrar edeyim mi burasını? Diyor ki, "Öyle pazarlık filan yok. Varıp Erdoğan'dan erken seçim ya da İmamoğlu'nun özgürlüğünü dilenecek halimde yok. Demokrasinin, özgürlüğün pazarlığı mı olur? Ben üstüme düşeni yapıyorum. Benim üstüme düşen şehir şehir, meydan meydan dolaşıp halka gerçekleri anlatmak." Buna da devam edeceğiz. Geri adım atmak yok, diyor Özgür Özel.
Bana kalırsa, önemli sözler. Buradaki en önemli kısım başlığa da çıkardık. Tekrar tekrar da verdik. "Ben kimseden bir şey dilenmiyorum. İmamoğlu'nun özgürlüğü için, erken seçim için pazarlık yapmıyoruz ama meydanlarda, şehirlerde bunun için bastırmaya devam edeceğiz," diyor.
Bir de işte bu imza kampanyası var; orada 13 milyonu geçtiklerini söylüyor. Ona devam edeceklerini de dile getiriyor İmamoğlu'nun özgürlüğü için. Dolayısıyla pazarlık kapısını kapatmış durumda. Özgür Özel, "Biz diyoruz, meydanlarda konuşuyoruz, ne konuşacaksak. Ama Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin bizim kadar kararlı olduğunu da artık zannetmiyorum," diyor.
Yine yaptığımız konuşmada, dediğim gibi, "Siz bağımsız basını, medyayı desteklemeye devam edin. Biz size güzel güzel haberleri vermeye devam edelim." Yeni bir yayında yeniden karşınızda olmak ümidiyle, hoşça kalın.