Deniz Zeyrek · 9 Mayıs 2025

Deniz Zeyrek: ¨Özgür Özel’in montaj, vekilin polis isyanı¨ #denizzeyrek

  • 0:00 Deniz Bey, merhaba.

    Merhaba, Ufuk. Nasılsınız?

    İyiyim, vallahi. İstanbul'a geldim. Sabahçalar saat yayını vardı. Akşam da orta sayfa var. Gün yoğun geçiyor.

    Sabahki programımızı da izledim. Evet, güldük ağlanacak halimize İlker Karagöz'le birlikte. Evet. Arabalarla ilgili detayları da görmüş oldum, hocam. Arabalara karşı sanırım fazla ilginiz yok. Arabaların fiyatlarından da... Ya nereden bilebilirim ben o arabanın kaç lira olduğunu? Ufuk, sen de hemen mesaj gönderiyorsun. Yok, 25 değil, 40 milyon. Yani 5 milyon olsa ne olacak? Alabiliyor muyuz yani?

    Ya, alamıyoruz öyle yani.

    İlk soruma geçiyorum. Özgür Özel, dün Sözcü televizyonunda canlı yayında dört kadın gazetecinin sorularını cevapladı. Çok kızıyorlar, bay değil, kadın demeliyim. Dört kadın gazetecinin sorularını cevapladı ve çokça paylaşım aldı. Bu sorulardan bazı bölümleri... Özellikle otobüs mevzusuna çok iyi değindi Özgür Özel. Bu konunun detaylarını biraz daha açabilir miyiz?

    Aynen. Ya bu işte baştan sona bir algı operasyonuna dönüştüğü için böyle görüntüleri alıyorlar, kesiyorlar, kırpıyorlar, kadrajlıyorlar, montajlıyorlar, bilmem ne yapıyorlar. Ondan sonra yani o otobüs görüntüsünde farkı, yani ben zaten şaşırmıştım ya. "E polis nereye kayboldu?" diye. Hani öyle sinema hileleri olur ya, öyle bir görüntü sunmuştu yandaş medya. Şimdi Özgür Özel o ham halini sununca gördük ki, hiç öyle bir şey yok yani. Kenara çekilmiş, otobüs geçmiş vesaire falan.

    E, öbür şeyde şimdi Adnan Bekah aradı beni; iki tane polis kontrolünden geçmişiz. O beyefendinin önümüze çıktığı yerde hiçbir kontrol yok. Yani kendi kendine "kraldan çok kralcı," kendini önümüze attı diyor. Yani ne bir polis kontrol noktası var ne başka bir şey var. Ben zaten diyor 150 metre arkada polis kontrolünden milletvekili olduğumu söyleyerek geçmişim. Yani artık bir şeye yok. 800 metre ileride bir yere gidiyoruz diyor. Zaten bir süre sonra arabayı bırakıp yürüyeceğiz. Oraya arabayla gitme şansımız da yok.

    E, yani birdenbire böyle kendini bir kahraman yapmaya mı çalıştın? Nedir derdi, anlayamadık biz de diyor. "Söylüyorum ben milletvekiliyim," diyor. "Diyorum," diyor. Yani kendimi tanıtıyorum. Ne diye? Bakkal diye mi tanıtacağım? Ben milletvekiliyim yani. Milletvekiliyim diye tanıtıyorum. Adam umrunda değil diyor. Böyle bir artistlik yapma durumu falan.

    Yani orada zaten kontrol noktası yok. Daha önceki kontrol noktalarını milletvekili olduğumuzu söyleyerek geçmişiz diyor. İki ayrı kontrolden geçmişiz ve 150 metre önce bir polis kontrolünden zaten geçmişiz milletvekili olduğumuz için. Sen orada kontrol yok, bilmem ne yok, bir tarafta yol boş. Niye kendini önümüze atıyorsun diyor?

    E, yani o da diyor, "aklı sıra şov yapıp kahraman olup terfi almak istiyor herhalde ya da daha iyi bir yere tayin olmak istiyor." Yani böyle bir yorumu var. Gerçekten şaşkınlık verici bir şey. Yani iktidar zor durumda herhalde, Ufuk. Ya bunlara tevessül ettiğine göre bu tür şeylere, yani bu görüntüleri böyle makaslayıp kırpıp montajlaması...

  • 2:14 "Sen kendini bir kahraman yapmaya mı çalıştın?" diyor. "Nedir derdi, anlamadık biz de," diyor. Ben de söylüyorum, "Ben milletvekiliyim," diyor. "Diyorum," diyor. Yani kendimi tanıtıyorum. "Ne diye? Bakkal diye mi tanıtacağım? Ben milletvekiliyim yani," diyor. Milletvekiliyim diye tanıtıyorum ama adamın umrunda değil diyor. "Böyle bir artistlik falan."

    Yani orada zaten kontrol noktası yok. Daha önceki kontrol noktalarından milletvekili olduğumuzu söyleyerek geçmişiz diyor. İki ayrı kontrolden geçmişiz ve 150 metre önce bir polis kontrolünden zaten geçmişiz milletvekili olduğumuz için. "Sen orada kontrol yok, bilmem ne yok, bir tarafta yol boş. Niye kendini önümüze atıyorsun?" diyor. O da diyor, "Aklı sıra şov yapıp, kahraman olup terfi almak istiyor herhalde ya da daha iyi bir yere tayin olmak istiyor."

    Yani böyle bir yorumu var. Gerçekten şaşkınlık verici bir şey. Yani iktidar zor durumda herhalde. Ufuk, bunlara tevessül ettiğine göre, bu tür şeylere, yani bu görüntüleri böyle makaslayıp, kırpıp montaj yapıp işte ekranlarda gösterip CHP aleyhine algı oluşturmaya çalıştığına göre elinde hiçbir şey yok. Komik duruma düşüyorlar. Dün de anlattım. Bugünkü yazımın adını da "Komedi Dükkanı" koydum. Vallahi Türkiye'deki komedyenlerin işi zor. Cem Yılmaz, Ata Demirer, Yılmaz Erdoğan, Tolga Çevik, yani aklına kim gelirse. Zor bu. Devlet onların işini elinden alacak çünkü daha espiritüel olmaya başladılar. Daha komik şeyler yapmaya başladılar. Bu komedilerle yarışmak mümkün değil.

    Yani hocam, siz bunu söylüyorsunuz ama bazı takipçilerimiz de şunu hatırlatmış: "Daha önceki seçimlerde montaj videolarla seçim yapıldı." Kusura bakmasınlar izleyicilerimiz, daha önceki montaj videolara da Kılıçdaroğlu hak ettiği cevabı veremiyordu. Yani hak ettiği gündemi yaratıyordu. "Bak, şimdi çatır çatır muhalefet gündem yaratıyor ya." Beyazıt Meydanı'nı gördün mü? Evet, hocam hep beraber gördük. 200.000 kişi toplandı oraya. Artık vatandaş, vatandaşın da canına tak demiş. Bu yalan dolana, montaja, algıya, şuna buna kanmıyor artık.

    Vatandaş gerçeğin peşine düşüyor ve gerçek de ortaya çıkıyor. Yani sundukları her olayda farklı bir gerçek olduğu ortaya çıkıyor. Onların sunuş şeklinin algı, düzmece, montaj olduğu hemen anlaşılıyor. Bir sürü örnek var ortada.

    Hocam, dün yine Özgür Özel'in ara seçim formülü ile ilgili bir şey vardı. Bunu detaylandırabilir misiniz? Şöyle, Özgür Özel, ara seçimin nasıl yapılacağını anlattı. Yani milletvekillerinin %5'i olmadığında, yani eksildiğinde, Meclis tam sayısı, yani 600 milletvekilinin %5'i eksildiğinde 30 milletvekili ara seçim yapılır. O milletvekillerinin olmadığı şehirlerde seçim yapılır.

    Şimdi böyle bir şey yapıldığında şöyle bir risk var: Diyelim ki 30 milletvekili istifa etti. Ara seçim yapılacak. İstifa dilekçesi verdi. İstifa dilekçelerinin kabul edilmesi Meclis Genel Kurulu'nda oluyor. Ve Meclis Genel Kurulu şöyle bir şey yaptı: Üçer üçer görüştü. Bir hafta üçünü görüştü. Bir hafta...

  • 4:36 Yani, bu yalan dolana, montaja, algıya, şuna buna kanmıyor artık. Vatandaş gerçeğin peşine düşüyor ve gerçek de ortaya çıkıyor. Sundukları her olayda farklı bir gerçek olduğu ortaya çıkıyor. Onların sunuş şeklinin algı, düzmece, montaj olduğu hemen anlaşılıyor. Bir sürü örnek var ortada.

    Hocam, dün yine Özgür Özel'in ara seçim formülü ile ilgili bunu detaylandırabilir misiniz? Özgür Özel, ara seçimin nasıl yapılacağını anlattı. Yani, milletvekillerinin %5'i olmadığında, yani eksildiğinde Meclis tam sayısı 600 milletvekilinin %5'ine eşit olarak 30 milletvekili ara seçim yapılır. O milletvekillerinin olmadığı şehirlerde seçim yapılır.

    Şimdi, böyle bir şey yapıldığında şöyle bir risk var. Diyelim ki 30 milletvekili istifa etti; ara seçim yapılacak. İstifa dilekçesi verdi. İstifa dilekçelerinin kabul edilmesi Meclis Genel Kurulu'nda oluyor. Ve Meclis Genel Kurulu şöyle bir şey yaptı: Üçer üçer görüştü. Bir hafta üçünü görüştü, bir hafta üçünü görüştü, bir hafta üçünü görüştü, yani 10 haftaya yaydı mesela. Bu durumda 30 rakamına ancak ve ancak 3 ay sonra ulaşabildin. Bir de 3 ayda seçim, vesaire gibi işler var. Yani, böyle bir durumda Meclis'te istediğin gibi top koşturulabilir.

    Sonra, mesela erken ara seçimi yaptın ve farz edelim ki bu illerde tüm milletvekillerini kazandın. Sonucu değiştirebilecek misin? Yani, Meclis'te 300 milletvekilinin üstüne çıkabilecek misin? Şimdi 130 milletvekilin var. 30 ilde gittiğinde, diyelim ki bu sayıyı 230'a çıkardın, 100 tane artırdın. Ne işine yarayacak? Komisyonlarda birkaç milletvekili daha koyarsın ama yasa çıkarabilir misin? Ya da çıkarılmak istenen yasayı engelleyebilir misin? Hayır. Dolayısıyla, bu ara seçim meselesinin zor bir mesele olduğunu anlatmaya çalışıyor.

    Özgür Özel, Türkiye'nin genel bir erken seçime ihtiyacı olduğunu da vurguluyor. Sine-i milletle ara seçimle, meselelerin çözülemeyeceğini, birtakım riskler olduğunu anlatmaya çalışıyor. Durum bundan ibaret. O kadar kolay olmuyor bu ara seçim mekanizması, sine-i millet mekanizması. Yani, Türkiye bir erken genel seçim yapmalı. Ben Özgür Özel'in açıklamalarından anladığım şey bu. Yani, söylediklerinin anlamı bu gibi geliyor bana.

    Hocam, sabah çalar saati de üzerinden geçtiniz ama Ekrem İmamoğlu'nun diploması meselesi hâlâ gündemde. Ekrem İmamoğlu'nun yüksek lisans diploması var ve bu hâlâ yürürlükte. Doğru. Şöyle düşün; şimdi cumhurbaşkanlığı seçimine başvuracaksın, götürdün, yüksek lisans diplomanı verdin. Yüksek Seçim Kurulu, yüksek lisans diplomanı sorgulamaz ki senin. Yüksek lisans diploması, cumhurbaşkanı olmak için yeterli midir? Yeterlidir. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu ona bakar. Eğer Ekrem İmamoğlu'nun yüksek lisans diploması geçerliliğini koruyorsa, kimse lisans diplomasına, ilkokul diplomasına, ortaokul diplomasına bakmaz; son diplomadır esas olan.

  • 7:10 İni, çözülemeyeceğini, bir takım riskler olduğunu anlatmaya çalışıyor. Durum bundan ibaret. Öyle o kadar kolay olmuyor bu ara seçim mekanizması, sineği millet mekanizması. Yani Türkiye yapacaksa erken bir genel seçim yapmalı. Ben Özgür Özel'in açıklamalarından anladığım şey bu. Yani söylediğinin anlamı bu gibi geliyor bana.

    Hocam, sabah çalar saati de üzerinden geçtiniz ama Ekrem İmamoğlu'nun diploması meselesi hala gündemde. Ekrem İmamoğlu, biliyorsunuz, yüksek lisans diplomasına sahip ve bu hala yürürlükte. Doğru. Şöyle düşün: Cumhurbaşkanlığı seçimine başvuracaksın. Yüksek lisans diplomanı verdin. Yüksek Seçim Kurumu, yüksek lisans diplomanı sorgulamaz ki senin. Yüksek lisans diploması, cumhurbaşkanı olmak için yeterli midir? Yeterlidir. Dolayısıyla, Yüksek Seçim Kurumu ona bakar. Eğer Ekrem İmamoğlu'nun yüksek lisans diploması geçerliliğini koruyorsa, kimse lisans diplomasına, ilkokul diplomasına ya da ortaokul diplomasına bakmaz. Son diplomadır esas olan. Yani sen bir yere iş başvurusu yaptığında, üniversite diplomanı verdiğinde, senden lise diplomanı istiyorlar mı? Yüksek lisans diploması da öyle bir diploma. Başvurduğunda o diplomayı verirken altındakilere bakmazlar. YSK da sorgulamaz.

    Dolayısıyla, Ekrem İmamoğlu'nun yüksek lisans diplomasının iptal edilip edilmeyeceğine bakmak lazım. Önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyecekler, ona bakmak lazım. Ama idare mahkemesi, eğer siyasi baskı altında karar vermezse, gayet tabii ki İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu'nun iptal kararını iptal edecektir. Serra Akar kararı orada kapı gibi duruyor. Emsal karar, Danıştay kararı ne diyor? 60 gün geçmişse diyor, hak kayıpları olur. Bu nedenle iptal edemezsin diyor. Ekrem İmamoğlu'nun diploması da öyle.

    O konuştuğumuz hanımefendi, Galatasaray Üniversitesi İşletme Bölümü Dekanı. Yani Sorbon Üniversitesi'ndeki yüksek lisans diplomasını nasıl iptal edeceksin? Hadi Ekrem İmamoğlu'nu bırakalım. O hanımefendi cumhurbaşkanlığına adayı olsun. Sorbon Üniversitesi'nden, YÖK'ün tanıdığı bir diploma getirdin. Yüksek lisans diploması. Hatta profesör olmuşsun. Yani profesörlük belgeni koymuşsun. Nasıl iptal edecekler? Saçma sapan komik bir duruma düştüler. Bence mahkeme düzeltecek bunu. Mahkemenin düzeltmekten başka yolu yok zaten. Kararın kendisi usulsüz. Yani işletme fakültesinin verdiği diplomayı İstanbul Üniversitesi'nin yönetim kurulu iptal edemez. Zaten böyle bir saçmalık var.

    Hocam, bir gelişmede Ekrem İmamoğlu davasında gerçekleşti. Dün Gülaylar sahibi Mehmet İlhan Gülay, üçüncü kez ifadesini değiştirdi. Bu, bu soruşturmanın bir skandala dönüştüğünün en büyük göstergesi. Yani bu beyefendinin ifadesinin ilk haliyle son halini yan yana koyduğunda, bu soruşturmanın neden skandal bir soruşturma olduğunu görürsün. AK Partili bir arsa mevzusu var, bir imar mevzusu var. Bütün her şeyi AK Partililerle yapmış, Tevfik Göksu ile yapmış, ötekilerle yapmış. Onların isimlerini vermiş. Yok efendim…

  • 9:44 Mhurbaşkanlığına adayı olsun. Sorbon Üniversitesi'nden, Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) tanıdığı bir diploma getirdin. Yüksek lisans diploması. Hatta profesör olmuşsun. Yani, profesörlük belgeni koymuşsun. Nasıl şey yapacak ya? Saçma sapan komik bir duruma düştüler. Bence mahkeme düzeltecek bunu. Mahkemenin düzeltmekten başka yolu yok zaten. E, kararın kendisi usulsüz. Yani, işletme fakültesinin verdiği diplomayı İstanbul Üniversitesi'nin yönetim kurulu iptal edemez. Zaten böyle bir saçmalık var.

    Hocam, bir gelişme de Ekrem İmamoğlu davasında gerçekleşti. Dün, Gülaylar sahibi Mehmet İlhan Gülay üçüncü kez ifadesini değiştirdi. İşte bu, soruşturmanın bir skandala dönüştüğünün en büyük göstergesi. Yani, bu beyefendinin ifadesi, ilk ifadesiyle son ifadesini yan yana koyarsan, bu soruşturmanın neden skandal bir soruşturma olduğunu görürsün.

    AK Partili bir arsa mevzusu var, bir imar mevzusu var. Bütün her şeyi AK Partililerle yapmış; Tevfik Göksu ile, ötekilerle yapmış. Onların isimlerini vermiş. "Yok efendim, sen onlara, biz senden..." Ekrem İmamoğlu ile ilgili karar Ekrem İmamoğlu da zorluk çıkarmış. Yani, Ekrem İmamoğlu, bu beyefendiye biraz geçit vermemiş. Şimdi Ekrem İmamoğlu "Beni mağdur etti" diye ifade veriyor. O zaman, iyi bir şey yapmış. Yani, Tevfik Göksu, öteki AK Partililer sana kıyak yapmışlar, sana rant sağlamışlar, yolsuzluk yapmışlar. Ekrem İmamoğlu da bunu engellemeye çalışmış. Üçüncü ifadenin anlamı da bu. Tam bir skandal. Bak, bu Gülay mevzusu; o beyefendinin soyadı Gülay galiba. Bey Gülay, bence bu soruşturmanın çöktüğünün bir kanıtıdır.

    Onun ilk ifadesi, ikinci ifadesiyle son ifadesini yan yana koyarsan, ne demek istediğimi anlarsın. Hocam, bugün Nefes Gazetesi'nde de manşette vardı: "Dört şirkete davetli 28 milyarlık ihale." Evet, Ulaştırma Bakanlığı'nın yol ihalelerinden bahsediyor. 21B usulünde yapılıyor, kapalı kapılar ardında yapılıyor. Pazarlıkla yapılıyor. Şirketler kendi aralarında karar veriyorlar: "Sen şunu al, ben bunu alayım, o bunu alsın" vesaire diye. Ulaştırma Bakanlığı da altına imza atıyor.

    Şimdi anladın mı? Ulaştırma Bakanlığı'nın altındaki bünyesindeki Devlet Hava Meydanları’ndan, eski bir daire başkanının evinden nasıl 26 kilo altın çıkıyor? 1.3 milyon euro çıkıyor? İşte bu davet usulü ihaleler sayesinde çıkıyor. Orada ne paralar dönüyor biliyor musun? 28 milyar lira, ne kadar büyük bir para biliyor musun? Ve kapalı kapılar ardında dağıtılıyor. Ekrem İmamoğlu'nun soruşturulduğu, cezaevinde tutulduğu vesaire bu soruşturmada geçen para miktarı, konuşulan para miktarı bunun binde biri değil. 3 milyondan, 5 milyondan falan bahsediyorlar. Sen 28 milyarlık ihaleyi 4 tane şirkete dağıtıyorsun; bütün şirketlerin de AK Partili falan bağlantısı var. Hele o bir tane Trabzonlu var, resmen AK Parti'de yöneticilik yapmış.

    Yani, kendi partiline sen nasıl ihale veriyorsun? Orada ne dolaplar dönüyor? Bu iktidardan sonra hepsi ortaya çıkacak. Şimdi örtbas ediyorlar, soruşturtmuyorlar, denetlettirmiyorlar. Ama ben iddia ediyorum bak: İktidar...

  • 12:17 Ulaştırma Bakanlığı'nın altındaki Devlet Hava Meydanları'na ait bir daire başkanının, eski bir daire başkanının evinden nasıl 26 kilo altın çıkıyor? 1.3 milyon euro çıkıyor. İşte bu, davet usulü ihaleler sayesinde oluyor. Orada ne paralar dönüyor, biliyor musun? 28 milyar lira ne kadar büyük bir para, biliyor musun? Ve bu paralar kapalı kapılar ardında dağıtılıyor. Ekrem İmamoğlu'nun soruşturulduğu, cezaevinde tutulduğu vesaire olan bu soruşturmada geçen para miktarı, konuşulan para miktarı bunun binde biri değil. 3 milyondan, 5 milyondan falan bahsediyorlar. Sen 28 milyarlık ihaleyi 4 tane şirkete dağıtıyorsun ve bu şirketlerin tamamında AK Parti ile bağlantılar var. Hele o bir tane Trabzonlu var; resmen AK Parti'de yöneticilik yapmış. Yani kendi partiline sen nasıl ihale veriyorsun? Orada ne dolaplar dönüyor? Bu iktidardan sonra hepsi ortaya çıkacak. Şimdi örtbas ediyorlar, soruşturma açmıyorlar, denetim yapmıyorlar.

    Ama ben iddia ediyorum, bak; iktidar değişsin. Bağımsız, adil bir soruşturma ve denetleme yapılsın. Bütün Ulaştırma Bakanları ve bütün Çevre ve Şehircilik Bakanları bu soruşturmanın içinde olacaklar ve çok ciddi şeyler çıkacak oradan. İddia ediyorum, buraya yazıyorum. Bugün 2025 tarihindeyiz. 2028'de iktidar değişsin. 2029'da göreceğiz hepsini.

    Hocam, bir diğer konu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PKK bugün yarın silahları bırakacak. Bütün engelleri açtık." dedi ve bunu milletvekillerine çok iyi anlatmaları gerektiğini söylemiş. Ya bunu daha önce ben de yazdım, biliyorsun. Terörsüz Türkiye sürecinde son durum ne diye bir yazı yazdım. Orada anlattım. PKK toplanmış, karar almış. AK Parti'den gelen bu bilgi. Hani kongresini toplayacak deniliyordu ya, onu gizlice toplamışlar. Devletimiz de göz yummuş, görmezden gelmiş. Onlar toplanmışlar, karar almışlar ve bir açıklama hazırlamışlar. Önümüzdeki bir hafta içinde falan örgütü fes ettiklerini açıklayacaklar.

    Ama silahları nereye bırakacaklar, kendileri nereye gidecekler konusunda bilgi yok şu anda. Ama zaten şu anda hepsi YPG'nin içinde. YPG bünyesinde Suriye'deler. Bir kısmı Kuzey Irak'talar. Zaten Türkiye'de pek fazla terörist yok. Onlar da büyük ihtimalle Suriye'ye falan çekilecekler. Ama Suriye'de PKK, YPG adı altında varlığını sürdürecek. Yani biz ancak YPG kendini fes ederse, PKK'nın fes olduğundan bahsedebiliriz. O konuda bir gelişme var mı? Yok.

    Yine de Türkiye topraklarında terör olmaması, terörist olmaması, terörist örgütün yıllar sonra kendini fes etmesi önemli bir gelişim olur. Yani bu inşallah böyle bir haberi alırız. İnşallah Türkiye topraklarında bir daha ebediyen bu PKK terörü ile karşılaşmayız. Bu mühim bir gelişme ama PKK biter mi dersen, yani bitmez. Suriye'de devam eder, Irak'ta devam eder, İran'da devam eder. Ama bir tehdit olarak orada durur.

    Hocam, buradan ekonomiye...

  • 14:50 Lahları nereye bırakacaklar, kendileri nereye gidecekler konusunda şu anda bilgi yok. Ama zaten hepsi YPG'nin içinde. YP bünyesinde Suriye'deler, bir kısmı Kuzey Irak'talar. Zaten Türkiye'de pek fazla terörist yok. Türkiye'de çok az sayıda var; onlar da büyük ihtimalle Suriye'ye çekilecekler. Ancak Suriye'de PKK YPG adı altında varlığını sürdürecek. Yani biz ancak ve ancak YPG kendini fes ederse PKK'nın fes olduğundan bahsedebiliriz.

    O konuda bir gelişme var mı? Yok. Yine de Türkiye topraklarında terör olmaması, terörist olmaması ve terörist örgütün yıllar sonra kendini fes etmesi önemli bir gelişim olur. İnşallah böyle bir haberi alırız; inşallah Türkiye topraklarında bir daha ebediyen bu PKK terörü ile karşılaşmayız. Bu mühim bir gelişme ama PKK biter mi derseniz, yani bitmez. Suriye'de devam eder, Irak'ta devam eder, İran'da devam eder. Ama orada bir tehdit olarak durur.

    Hocam, buradan ekonomiye geçiyorum. Ekonomide faizde tüm zamanların zirvesi yaşandı ve Türk iş başkanının da bir çağrısı oldu. "Bir asgari ücret ile bir hafta geçirilmez" dedi. Bu çağrı değil de bir tespit olsa gerek. Zaten en çok kurduğumuz cümlelerden biri. Ben defalarca söyledim: "Mehmet Şimşek delikanlıysa gelsin, en düşük emekli maaşını bir bırak, bir asgari ücretle onu da bırak. En düşük memur maaşıyla geçinsin." Mehmet Şimşek, bak; en düşük memur maaşıyla geçinsin. Ona bonkörlük yaptım ben. Delikanlıysa gelsin, bu ülkede en düşük memur maaşıyla bir ay geçinsin. Bırak asgari ücreti, bırak en düşük emekli maaşını. Evet, bu doğru bir tespit.

    Zaten geçen Ozan Bingöl hesapladığı rakamları verdi bize. En düşük emekli maaşı 13.000 TL'ye düşmüş, asgari ücret ise 19.000 TL'ye düşmüş, zaten enflasyon oranı nedeniyle. Yani enflasyon, alım gücünü düşürdüğü için paranın değeri düşmüş. Şu anda alım gücü bakımından asgari ücret 19.000 TL, en düşük emekli maaşı 13.000 TL. Geçinilmez yani. Faizlerde maalesef faize çalışıyoruz. Ülke olarak ödediğimiz bütün vergiler, faizci tefecilerin cebine gidiyor. Yani devlet, yüksek faizlerle borçlanıyor. Biz de onlara ödemek zorundayız.

    Devlet, maalesef bunu söylemek zorundayım; tefecilerin eline düşmüş vaziyette. Para bulamıyorlar çünkü olağanüstü yüksek faizlerden borçlanıyorlar. Biz de millet olarak 3 kuruş kazanıyoruz, götürüyoruz, vergi ödüyoruz. O vergiler de faize gidiyor. Yani sadece dışarıdaki faizi değil, içerideki zenginlerin mevduatlarına verilen faizleri de biz ödüyoruz.

    Hocam, bu arada AK Parti Uçak Milletvekili İsmail Güneş bir öneride bulunup, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'a bir öneride bulunmuş. "Halkın döviz alması yasaklansın; yalnızca ithalat ve ihracat yapanlar döviz alabilsin," demiş. Ya işte bu ne zamandı biliyor musun? Yani 12 Eylül 1980'den önce, 24 Ocak kararlarından önce serbest piyasaya geçilmemişken öyleydi.

  • 17:32 Maalesef, faize çalışıyoruz. Ülke olarak ödediğimiz bütün vergiler, faizci tefecilerin cebine gidiyor. Yani devlet, yüksek faizlerle borçlanıyor, para buluyor. Biz de onlara destek veriyoruz. Ya devlet, bunu söylemek zorundayım; tefecilerin eline düşmüş vaziyette. Para bulamıyorlar çünkü olağanüstü yüksek faizlerden borçlanıyorlar. Biz de millet olarak üç kuruş kazanıyoruz, götürüyoruz, vergi ödüyoruz. O vergiler de faize gidiyor. Yani sadece dışarıdaki faizi değil, içerideki zenginlerin mevduatlarına verilen faizleri de biz ödüyoruz. Öyle yani.

    Hocam, bu arada AK Parti Uçak Milletvekili İsmail Güneş, bir öneride bulunup Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'a bir öneride bulunmuş. Halkın döviz alması yasaklansın, yalnızca ithalat ve ihracat yapanlar döviz alabilsin demiş. Bu ne zamandı biliyor musun? Yani 12 Eylül 1980'den önce, 24 Ocak kararlarından önce, serbest piyasaya geçilmemişken öyleydi. Yani döviz devletin kontrolündeydi. Herkes cebinde döviz taşıyamazdı, yasaktı. Sonra serbest piyasaya geçildi ve bu tür şeylere dönelim diyor. Ama kendisi bir tıp doktoru. Yani ekonomist olmadığını da özellikle vurguluyor. Bir zahmet Merkez Bankası Başkanı ya da Mehmet Şimşek kendisini çağırsın, biraz bir ekonomi bilgisi versin; neden olmayacağına dair, bu olursa nasıl sonuçlar doğurur, bir görsün.

    Bence çözüm şu: Enflasyonu düşüreceksin, Türk lirası değer kazanacak. O zaman zaten kimse dolara da bakmaz, euroya da bakmaz, faize de bakmaz. Yani parasının değeri cebindeyken erimezse, normal bir insan gibi yaşar. Bu, bu kadar basit. Ama sen enflasyonu düşüremediğin için faizleri de düşüremiyorsun. Döviz kurunu da düşüremiyorsun. Ekonomiyi yönetemiyorsun; ekonomide kötüsün. Bence bu bir itiraftır. Yani biz bu işi beceremedik. 12 Eylül 1980 öncesine dönelim çağrısıdır.

    Hocam, iki boykot konumuz var. Birincisi, sosyal medya üzerinden firma için boykot çağrısı yapanlar tazminat davası açmaya başlamış. Sizce bu daha fazla boykot edilmelerine neden olur mu? Hangi akıl, hangi akla evvel verdiyse o aklı vazgeçsinler. Boykot etmeyen varsa da eder artık. Bunun kadar yanlış bir strateji olamaz. Yani pazarlama stratejilerini gözden geçirsinler.

    Ya kardeşim, hadi bana dava açsın. Ben espresolabı boykot ediyorum, bana dava açsın gidelim mahkemeye. Ben anlatırım gerekçelerimi. Sana ne derim? Sana ne? Keyfimin kahyası mısın? Canım nereden isterse oradan kahve içerim. Sana ne? Ne cezası vereceksin bana? Senden kahve içmek zorunda mıyım? Ne diyeceksin, ne cevap vereceksin? Manyak mı bunlar ya? Gerçekten, iktidarın sırtını dayadığı için kendini kral zannediyor bu ülkede.

    Sen git, senin şubene geldikleri için insanların boykot ettiğini; sırf onları orada gördükleri için boykot ettiğini, o gerçeği gör. Onunla yüzleş. İktidarın sırtından üniversiteleri kullanmanın, bu şekilde devam edemeyeceğini bilmelisin.

  • 20:11 Sosyal medya üzerinden firma için boykot çağrısı yapanlar, tazminat davası açmaya başlamış. Sizce bu, daha fazla boykot edilmesine yol açar mı? Hangi akıl, bu tür bir adım attı bilmiyorum ama vazgeçmeliler. Boykot etmeyenler de etmeyecek artık. Yani, bu kadar yanlış bir strateji olamaz. Pazarlamacılarını gözden geçirsinler. Gerçekten, ya kardeşim, hadi bana dava açsın. Ben espresolabı boykot ediyorum, bana dava açsın, gidelim mahkemede. Ben anlatırım gerekçelerimi. Sana ne derim? Keyfimin kahyası mısın? Canım nereden istiyorsa oradan kahve içerim. Sana ne? Ne cezası vereceksin bana? Senden kahve içmek zorunda mıyım? Hadi, ne diyeceksin? Ne cevap vereceksin? Manyak mı bunlar? Gerçekten, iktidara sırtını dayayıp kendini kral zannediyor. Sen git, senin şubene geldikleri için boykot edildiğini, insanların sırf orada seni gördükleri için boykot ettiğini gör. O gerçeği gör ve onunla yüzleş.

    İktidarın sırtından üniversiteleri kapatmışsın. Bütün üniversitelerde şube açmışsın. E, bunun da bir bedeli var. İşte, iktidar sana bu desteği verir ama vatandaş öyle bakmayabilir. Gitmiyorum, kardeşim. Hele hele bunları yaptıktan sonra kapının önünden geçmem. Dava açıyormuş da, aç bakalım. Hadi bana da aç. Hadi, Hodri Meydan, bana da dava aç! Gidelim mahkemede birlikte. Sen de gel, patron da gelsin. Birlikte orada hesaplaşalım.

    Niye sustun, Ufuk?

    Hocam, çok sinirlendiniz. Onun için bir şey diyemedim. Sinirlenmedim yani, düşüncelerimi ifade ediyorum. Evet, sizi çok böyle görmeye alışık olmadığım için bazen ne diyeceğimi bilemiyorum. İlk defa "lan" dedim değil mi?

    Evet, ben de ilk defa "lan" dedim ama geçenlerde neden biliyor musun? Geçen bir şey okudum. Bizim Tolga Candaş Işığın Radikal'in gecesi vardı. Behzat Miser, rahmetli oldu. Behzat Miser ile ilgili eski bir yazısını buldum. Beh, öldükten sonra yazmış. Diyor ki, "Bana 'lan' diye hitap etti, ama bu 'lan' şeyinin bir samimiyet ifadesi olduğunu ilk orada fark ettim." Öyle bakalım, gayet samimi bir şekilde söyledim yani.

    Hocam, bir diğer boykot da Hindistan tarafından yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Pakistan başkanı Şerif arasında gerçekleşen görüşmeden sonra Hindistan tarafında rahatsızlık meydana gelmiş ve boykot çağrısında bulunmuşlar. Ev, öncelikle şunu söyleyeyim: Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan'ın yaptığı destek unutulmaz bir destek ve Pakistan, Türkiye için kıymetli bir ülke.

    Hatırlar mısın, bilmiyorum, senin çocukluğuna denk gelmiş olabilir. Pakistan için "Cve Pakistan" diye şarkılar söylenirdi Türkiye'de. TRT'de falan böyle "Cevabım Pakistan" diye, Pakistan'a olan sevgimizi ifade eden şarkılar çalardı. Pakistan, Türkiye için kıymetli. Kurtuluş Savaşı'na, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'na çok büyük destek vermiş. Dolayısıyla, Türkiye'nin böyle bir çatışma durumunda Pakistan'ın yanında olmasını ben anlayışla karşılıyorum. Ama tabii diplomasi bu. Ulusal çıkar...

  • 23:01 "Bir samimiyet ifadesi olduğunu ilk orada fark ettim," diyor. Öyle bakalım. Gayet samimi bir şekilde söyledim, yani. Hocam, bir diğer boykot da Hindistan tarafından yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Pakistan Başkanı Şerif arasında gerçekleşen görüşmesinden sonra Hindistan tarafında rahatsızlık meydana gelmiş ve boykot çağrısında bulunmuşlar.

    Öncelikle şunu söyleyeyim. Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan'ın yaptığı destek, unutulmaz bir destek. Pakistan, Türkiye için kıymetli bir ülke. Hatırlar mısın? Bilmiyorum, senin çocukluğuna denk gelmiş olabilir. Pakistan’a olan sevgimizi ifade eden "Cve Pakistan" diye şarkılar söylenirdi Türkiye'de. TRT’de falan böyle "CV CV Pakistan" diye şarkılar çalardı. Pakistan, Türkiye için kıymetli. Kurtuluş Savaşı’na, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'na çok büyük destek vermiş. Dolayısıyla Türkiye'nin böyle bir çatışma durumunda Pakistan'ın yanında olmasını ben anlayışla karşılıyorum. Ama tabii diplomasi bu. Ulusal çıkarları da ön planda tutmak lazım. İyi hesap etmek lazım.

    Yani Türk Hava Yolları uçaklarına bindiğin zaman, Hintlilerin ciddi anlamda kullandığını görüyoruz. Öyle bir boykot olursa mesela, Türk Hava Yolları zarar eder. Ama burada "Bu villaları Türklere kiralamayız" falan dersen, kiralama. Ben de gitmem Hindistan'a zaten. Ben sana bir sırrımı açıklayayım mı? Bir daha da gelmem bu ülkeye dediğim ülkelerden biridir Hindistan. Bir daha da gitmedim zaten. Herkesin o Bombay, Bombay şehrinin muhteşem zengin yerleri falan gösteriliyor. O kast sisteminden dolayı öyle bir şey var ki, insanın insan gibi muamele görmediği ülkelerden biridir Hindistan.

    Hocam, buradan son konuma geçiyorum. Çokça paylaşılmaya başladı Sedat Peker'in Türkiye'ye durumu. Sen bu işle çok ilgileniyorsun Ufuk. Hayırdır ya hocam? İlgilenmiyorum. Sosyal medyada çokça paylaşılıyor aslında, biraz algoritmik olarak. MHP'lilerin bu konudaki olumlu şeylerini de görmüşsündür, yaklaşımlarını değil mi? Gazeteci Timur Soykan da bununla ilgili Onlar TV’de bir paylaşım yaptı.

    Peki, sana bir şey soracağım. Neden Türkiye'den ayrıldı Sedat Peker? Gitmek zorunda kaldı. Yoksa burada cezaevine falan girecekti, değil mi? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşadığı sorunlar. Evine baskın yapıldı. Eşinin kıyafetlerinin olduğu çekmeceler bile arandı. Adam çıldırdı. Şimdi buraya iki türlü gelebilir. Bir, gelip bütün bu suçlamalar kaldırılır; elini kolunu sallayarak dolaşır. Herhalde MHP böyle bir beklentiye sahip. İkincisi de gelir cezaevine girer. Cezaevine girmeyi kabul etmiş midir sence? Zannetmiyorum.

    Peki o zaman, AK Parti vazgeçmiştir iddialarından; iktidar, hükümet vazgeçmiştir Sedat Peker'i hapse atmaktan. O zaman bu iki şey arasında bir soru işareti koyayım ben. MHP ile iktidar, demek ki bu konuda...

  • 25:30 Gazeteci Timur Soykan da bununla ilgili Onlar TV'de bir paylaşım yaptı. Peki, sana bir şey soracağım. Neden Türkiye'den ayrıldı Sedat Peker? Gitmek zorunda kaldı. Yoksa burada cezaevine falan girecekti değil mi? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaşamış olduğu sorunlardan dolayı evine baskın yapıldı. Eşinin kıyafetlerinin olduğu çekmeceler bile arandı. Adam çıldırdı. Böyle videolardaki meydan okumasını hatırlıyorsun değil mi? Bir sürü yolsuzluk açıkladı; bir sürü şey oldu.

    Şimdi buraya iki türlü gelebilir. Bir, gelip bütün bu suçlamalar kaldırılır. Elini kolunu sallayarak dolaşır. Herhalde MHP böyle bir beklentiye sahip. İkincisi de gelir, cezaevine girer. Cezaevine girmeyi kabul etmiş midir sence? Zannetmiyorum. Peki, o zaman AK Parti vazgeçmiştir iddialarından; iktidar, hükümet vazgeçmiştir Sedat Peker'i hapse atmaktan. Yani bu iki şey arasında bir soru işareti koyayım ben. MHP ile iktidar, demek ki bu konuda biraz farklı düşünüyor olabilir. MHP, Sedat Peker'in gelip Türkiye'de özgürce yaşamasını istiyor. Önce öyle anlıyorum ben; Twitter mesajlarından, X mesajlarından falan.

    Peki, iktidar Tayyip Erdoğan bu meseleye nasıl bakıyor? Süleyman Soylu nasıl bakıyor? Ondan sonra İçişleri Bakanı olan Ali Yerlikaya nasıl bakıyor bu meseleye? Acaba birileri, Türkiye'de iktidarın değişeceğini, artık başka bir iktidar olacağını düşünerek mi Sedat Peker'e geleceksin yakında? Seni orada tutanlar artık iktidarda kalmayacak o günlerde falan mesajı mı veriyorlar? Ne demek istiyorlar? Bunların hepsini yakında göreceğiz. Ben sadece soru işareti olarak gündeme getiriyorum, bir şey bildiğimden değil yani.

    Hocam son demiştim ama bu konuda gerçekten artık çok farklı bir noktaya gidiyor. Matiya Ahmet Minguzi'nin davası tekrar ertelendi ve Matiya Ahmet Minguzi'nin katilinin kız arkadaşı olduğu iddia eden bir şahıs TikTok'ta bir paylaşım yapmış. Gördünüz mü, bilmiyorum. “Size daha manitamın elini öptüreceğim” diye bir hashtag'le paylaşım yapmış. Yani korkunç bir noktaya gidiyor. Trabzonspor, çok güzel bir şekilde Mati'yi destekliyor ve sonuna kadar destekleyeceğini belirtiyor.

    Ev yargıyı, yani bu süreci uzatanlara sormak lazım. Neyi arıyorsunuz daha? Yani kamera görüntüleri var, tanıklar var ve çocuk orada katledilmiş. Niye uzatıyorsunuz? Yani buna mantıklı bir açıklama yapar mısınız? Niye sürekli duruşmaları erteliyorsunuz? Ne elde etmeye çalışıyorsunuz? Her şey ortada. Kamera görüntüleri var, sağlık kayıtları var, otopsi raporu var, görgü tanıkları var, ifadeler var. Neyi bekliyorsunuz yani? Kimden korkuyor ya da korkuyor musunuz? Çekiniyor musunuz? Mafya... Evet, yani bu tehdit savuranlardan mı çekiniyorsunuz? Nedir sorun ya? Niye uzatıyorsunuz? Niye karar veremiyorsunuz?

    Gazeteciler olunca, pat, 15 yıl, 1 yıl 3 ay... İşte bak, son zamanlara bak. Barış Pehlivan'a verilen cezaya bak. Özlem'e verilen ceza... 3 ay içinde her şey oluyor. İsmail Say.

  • 27:56 Türeceğim diye bir hashtag'le paylaşım yapmış. Yani korkunç bir noktaya gidiyor. Trabzonspor, çok güzel bir şekilde Mati'yi destekliyor ve sonuna kadar destekleyeceğini belirtiyor.

    Ev, yargıyı yani bu süreci uzatanlara sormak lazım: Neyi arıyorsunuz daha? Kamera görüntüleri var, tanıklar var ve çocuk orada katledilmiş. Niye uzatıyorsunuz? Buna mantıklı bir açıklama yapar mısınız? Niye sürekli duruşmaları erteliyorsunuz? Ne elde etmeye çalışıyorsunuz? Her şey ortada. Kamera görüntüleri var, sağlık kayıtları var, otopsi raporu var, görgü tanıkları var, ifadeler var. Neyi bekliyorsunuz yani? Kimden korkuyor, ya da korkuyor musunuz? Çekiniyor musunuz? Mafya mı? Yani bu tehdit savuranlardan mı çekiniyorsunuz? Nedir sorun? Niye uzatıyorsunuz? Niye karar veremiyorsunuz? Gazeteciler olunca hemen 15 yıl, 1 yıl 3 ay; işte bak son zamanlara. Barış Pehlivan'a verilen cezaya bak, Özlem'e verilen ceza. Üç ay içinde her şey oluyor. İsmail Saymaz'a gelince hemen takıyorsun kelepçeyi bileğine. Burada neyden çekiniyorsunuz? Niye karar veremiyorsunuz? Birisi bize anlatsın.

    Bu arada, Den partili Pervin Buldan, İtalya'da trafik kazası geçirmiş. Bu bir son dakika haberi olarak geçiyor. Detayları henüz yok ama geçmiş olsun, dikkat etmeleri lazım. Sırrı Süreyya Önder'in aracındaki o tekerleği patlatma mekanizması da bir suikast girişimiydi.

    Bugün Aytun Çerkin'in yazısı var. Nefeste Doğu Perinçek'le konuşmuş. Oradaki iddiaya göre Öcalan, Pervin Buldan'a ve Sırrı Süreyya Önder'e dikkat edin, size suikast girişiminde bulunabilirler demiş. Amerika ve İsrail bu barış sürecini istemiyor. Bunu engellemek için her şeyi yapabilirler diye cümleler kurmuş. Hafife almamak lazım. Yani, Sırrı Süreyya Önder'in Arabası, üstelik makam arabası yani kırmızı plakalı araç. Sen onun yanına nasıl yaklaşabilmişsin? O mekanizmayı nerede takmışsın? Bir sürü soru işareti var. Bunu öyle her önüne gelen yapamaz. Bütün bunları dikkate almak lazım.

    Çok geçmiş olsun diyelim Pervin Buldan’a. İnşallah bir sıkıntı yoktur. Hocam, 9 Mayıs Cuma günü gün değerlendirmeniz için teşekkür ederim.

    Ben teşekkür ederim Ufuk. Yarın Bilgece Sohbetlerin 5. bölümü var. Orada buluşmak üzere o zaman.

    Evet, yarın 5. bölümüyle Bilgece Sohbetleri yayınlıyoruz. Takip ettiğiniz, izlediğiniz, yorum yaptığınız için herkese teşekkür ediyoruz. Sağ olun.

    [Müzik]

  • 30:30 Yani, bütün bunları dikkate almak lazım. Çok geçmiş olsun diyelim Pervin Buldan'a. İnşallah bir sıkıntı yoktur.

    Hocam, 9 Mayıs Cuma günü değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim.

    Ben teşekkür ederim, Ufuk. Yarın Bilgece Sohbetlerin 5. bölümü var. Orada buluşmak üzere o zaman. Evet, yarın 5. bölümüyle Bilgece Sohbetleri yayınlıyoruz.

    Takip ettiğiniz, izlediğiniz ve yorum yaptığınız için herkese teşekkür ediyoruz. Sağ olun.

    [Müzik]

İşaretlediklerim