Solfasol · 23 Nisan 2025

Erken Seçim Geliyor mu? | Mart 2026'da Erken Seçim İddiası...

  • 0:02 Herkese merhaba. Çarşamba pazarındayız. Haftalık analizleri Profesör Doktor Ümete Kaan Kaynar ile yapacağız. Hocam, hoş geldin.

    Merhaba Deniz. Hoş bulduk. Sen de hoş geldin. İzleyicilerimize de hoş geldiniz diyorum.

    Teşekkür ederiz hocam. Hocam, hızlı bir hafta oldu. Eee, hangi hafta hızlı değildi? [Kahkaha] Bu hafta Türkiye'de bütün haftalar hızlı. Evet hocam.

    Hocam, bu haftanın öne çıkan gelişmesi erken seçim meselesiydi. Bahçeli'nin çözüm süreci konusunda bir ısrarı olduğu ifade ediliyor. AKP'nin ayak dirediği, eğer AKP hükümeti bu konuda gerekliliklerini yerine getirmezse, Bahçeli'nin erken seçim yapma çağrısında bulunma durumu olacağı medyada tartışılmıştı. Bunu da MHP'ye yakın isimlerden Mümtazar Türkone yapmıştı. İzleyicilerimiz de hatırlar. Cezaevinden çıkma sebeplerinden biri de Bahçeli'nin çağrısıydı. Onu bırakın demesiydi. Eee, tabii o yazınca herkes üzerine atladı. Bir hafta boyunca da MHP, bu tartışmaya aslında izin verdi Ankara'da.

    Ankara'da herkes bir anda erken seçim havasına girerken Bahçeli çıktı ve dedi ki, "Bunların hepsi mesnetsiz tartışmalardır." Eee, bir anda önünü retorik olarak kapattı. Bana göre niyet olarak kapattı mı bilmiyorum. Niyetini de tabii tartışamıyoruz. Ancak senin erken seçimle ilgili güzel değerlendirmelerin var. 2026 Martı'na bir erken seçim olabilir diye Ankara'da bir iddia dolaşıyor. Sen ne diyorsun?

    Olabilir yani. Eee, şimdi bak, eee, eee, bir erken seçim olacak. Orası Allah'ın emri. Biz şu anda erken seçimin erkene alınmış bir seçim mi, gerçek anlamda bir erken seçim mi olacağını konuşuyoruz. Neden erken seçim? Allah'ın emri. Başka seçenek yok. Çünkü erken seçim olmazsa Erdoğan'ın, TBMM bir seçim kararı almazsa, Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali yok. Anayasa değişikliğiyle de yok ama yani artık her kuralın çılkı çıktığı gibi bir anayasa değişikliği yapıp oradan bir şey çıkartırlar, onu bilemiyorum ama yok. Normalde yok. Yani tek bir yolu var, seçimlerin erkene alınması.

    Artık yeni tabiriyle, çünkü yasalarımıza erken seçim lafı bile yok, seçimlerin erkene alınması diyorlar. Şimdi 2026'da 26'da olabilir mi? 2027'de olabilir mi? Vallahi yani bozuk saat iki kere doğruyu gösterir hesabı. Her gün için erken seçim olacak, olacak, olacak, olacak, olacak diyeceksin. En son erken seçim olacak. 2026'da da olabilir mi? Vallahi olur. Yani yarın erken seçim kararı alınabilir mi? Aynı derecede, yani 2026 ile aynı ölçekte olabilir.

    Ama hocam, erken seçimin kriterlerini belirlemek lazım. Evet, buyurun.

    Tamam. Şöyle bir durum var. Ekonomik kriz çok ciddi. Eğer AKP ile MHP arasında bir politik ayrılık, çatlaklar varsa, bunun etkisi CHP'yi ciddi bir şekilde bastırıyor. Artık Kürt sorunu masada duruyor. Bir şey yapması gerekiyor. Uluslararası alanda çıkmazlar var. İşte mesela Trump gel...

  • 2:26 Kı çıktığı gibi bir anayasa değişikliği yapıp oradan bir şey çıkartırlar, onu bilemiyorum ama yok. Normalde yok. Yani tek bir yolu var, seçimlerin erkene alınması artık yeni tabiriyle. Çünkü artık yasalarımıza "erken seçim" lafı bile yok. Seçimlerin erkene alınması diyorlar. Şimdi 2006'da, 26'sında olabilir mi? 2027'de olabilir mi? Vallahi yani bozuk saat iki kere doğruyu gösterir hesabı. Her gün için "erken seçim olacak, olacak, olacak, olacak" diyeceksin. En son, erken seçim 2026'da da olabilir mi? Vallahi olur. Yani yarın erken seçim kararı alınabilir mi? Aynı derecede, yani 2026 ile aynı ölçekte olabilir ama hocam, erken seçiminin kriterlerini belirlemek lazım.

    Evet, buyurun. Tamam. Şöyle bir durum var: Hani, ekonomik kriz çok ciddi. Eğer AKP ile MHP arasında bir politik ayrılık, çatlaklar varsa, bunun etkisi CHP'yi ciddi bir şekilde bastırıyor. Artık Kürt sorunu masada duruyor. Bir şey yapması gerekiyor. Uluslararası alanda çıkmazlar var. İşte mesela Trump gelecek, bunun üzerinden bir tartışma yapacaklardı. Trump gelmeme kararı aldı falan. Hani bütün bu koşullara baktığımızda, geri döndürülemez bir ekonomik durum da var. Senin Rubikon dediğin mesele; hani eşik aşıldı, geriye de dönmüyor. Tüm bunların erken seçimi zorlayıp zorlamayacağını da insanlar merak ediyor artık. Hani bu durumlar, AKP'yi yapmaya zorlar mı? Erken seçim kararı almaya zorlar mı?

    Aslında bak, erken seçim tek bir tane faktörle belirlenecek bir şey değil. Şimdi AKP açısından da, CHP ve MHP açısından da birçok faktörden bahsetmek istiyor. Bir mesela, erken seçim neden şimdi olmaz? Bak, 2026'dayız. Düşünün, şurasında seçimden 1,5 milyon ya geçti ya geçmedi. Erken bir seçim, Erdoğan'a ne kadar kazandırır? Toplasan 1 yıl, 1,5 yıl kazandırır. Halbuki önünde zaten bir 3 yıla yakın süre var. 2,5 yıla yakın süre var. Dolayısıyla, erken seçim şu anda yapmak istemez. Hani bir denklem oluşturuyoruz ya, o denklemde "erken seçim istemezin" içine yazmak gerekiyor.

    Ama bunun yanında, ekonomik krizin toparlanamayacağını düşündüğü anda, bak, toparlanamayacağını ya da Devlet Bahçeli ile şu anda böyle üstü örtük durumda olan bir çatlamanın daha büyük bir yarılmaya doğru döneceğini, ileride dönebileceğini ve bunun engellenemeyeceğini düşündüğü anda, şu anda hazır MHP'de yanındayken, erken seçim yaparak bir süre kazanmak isteyebilir mi? Ha bunu da bir faktör olarak o deminki formülümüzün yanına yaz. Ekonomi. Ekonomiyi nasıl algılıyor bu adamlar?

    Şimdi, kapalı kapılar arkasında AKP kurmayları oturduğunda ne söylediklerini boş ver. Ya biz bu krizi toparlayamayız. Eh, o zaman al bunu. Bu yargıyı, bu yargıyı "erken seçim olabilir"e koy. Neden? Yani, iyice ekonomi sarpa sarmadan, iyice her şey affedersin kontrol dışına çıkmadan, o zaman bir erken seçim yapalım da birkaç sene daha kazanalım diyebilir. Ama bunun tersine, AKP kurmayları oturup da bir şekilde kendi kafalarında yaparlar, yapamazlar. Ekonominin biraz daha düzelebileceğine dair kendilerince bir açıklama falan değil. Bize açıklamalarını...

  • 4:43 Toparlanamayacağını düşündüğü anda, bak, toparlanamayacağını ya da Devlet Bahçeli ile şu anda böyle üstü örtük durumda olan bir çatlamanın, daha büyük bir yarılmaya doğru döneceğini ve bunun engellenemeyeceğini düşündüğü anda, MHP'de yanındayken erken seçim yaparak bir süre kazanmak isteyebilir mi? Bunu da bir faktör olarak o deminki formülümüzün yanına yaz.

    Ekonomi. Ekonomiyi nasıl algılıyor bu adamlar? Şimdi, kapalı kapılar arkasında AKP kurmayları oturduğunda ne söylediklerini boş ver. "Ya biz bu krizi toparlayamayız," derlerse, işte o zaman bunu düşünmek lazım. Bu bu yargıyı, erken seçim olabilire ekleyebiliriz. Neden? Yani, iyice ekonomi sarpa sarmadan, iyice her şeyin çığırından çıkmadan, bir erken seçim yapalım da birkaç sene daha kazanalım diyebilirler.

    Ama bunun tersine AKP kurmayları oturup da kendi kafalarında bir şeyler yaparlar ya da yapamazlar. Ekonominin biraz daha düzelebileceğine dair bir şeyler düşünseler de, onların açıklamalarını boş ver. Eğer bir tünelin diğer ucunda bir ışık, bir gölge, bir şeyler görebiliyorlarsa, o zaman da formülün öteki tarafına yazalım: Erken seçim yapmayacaklardır.

    Yani, birçok faktörü bir arada değerlendirip konuşmamız lazım. Böyle, papatya falı açar gibi "erken seçim olacak, olmayacak" diyerek devam edemeyiz. Öyle bir seçim yorumu olamaz. Şimdi, bir erken seçim olacak mı? Teknik mi gerçek mi, onu bilmiyoruz ama gerçek anlamda bir erken seçimin olabilmesi için birbirleriyle çelişkili bir tomar faktör var. Devlet Bahçeli'nin satır aralarından bir şey devşirmenin anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Ama oralardan da bir şeyler çıkartılabilir. Oradan çıkartılacak şey ne? Erken seçim olup olmayacağı değil.

    Biz şöyle bir düz mantık düşünüyoruz; bu da olabilir ama Devlet Bahçeli ile Erdoğan arasında bir çatlak var mı? Eğer varsa, bu muhtemelen erkene seçime yol açabilir mi, bilmiyoruz ama olabilir. Olması muhtemel yani. Tabii, güçlü bir ihtimal olarak da duruyor.

    Erken seçim meselesini biraz daha Kürt sorunu çözümü üzerinden yürüyen süreç ile ilişkilendirirken, hükümetin "terörsüz Türkiye" hedefi ve Kürt kanadının "barış ve demokratik toplum" dediği süreçlerdeki gidişata bakmak gerekiyor. Çünkü şöyle bir durum var: Bahçeli, 2000'lerde Eceviyi düşürürken seçim yaptı. 2016'da ise fiili başkanlık sistemini "Hadi gelin legale geçirelim," diyerek destekledi. İnsanların kafasında, hep kritik noktada Bahçeli devreye girer ve Türkiye’de her şey değişebilir imajı oluştu. Evet, bir yargı önyargısı oluştu. Şarkı diyor ya, "Söz anlamaz ormancı, yıkarmasayı" diye. Devlet Bahçeli bu tavırlarını herkes biliyor. Peki, gerçekten böyle bir siyasi gücü var mı? Ve Kürt sorununa dair bir çözüm geliştirilmezse, hükümet ayakları üzerinde duramazsa bir erken seçim çağrısı yapabilir mi? Senin böyle bir sezin var mı?

    Sezi soruyorum, sormuyorum sana. Yok ama şimdi bak yani...

  • 7:11 Bir ihtimal olarak da duruyor. Şimdi, erken seçim meselesini biraz daha bu Kürt sorunu çözümü üzerinden yürüyen süreçle ilişkilendiriyor. Yani hükümetin terörsüz Türkiye önceliği, Kürt kanadının ise barış ve demokratik toplum dediği süreçle ilgili. Çünkü şöyle de bir durum var; hani Bahçeli, 2000'lerde Ecevit'i düşürürken seçim hamlesini yaptı. 2016'da bu fiili başkanlık sistemini "hadi gelin legale geçirelim" diyerek uygulamaya soktu.

    İnsanların kafasında hep kritik noktalarda Bahçeli devreye girer ve Türkiye’de her şey değişebilir. O güç onun elinde diye bir algı oluştu. Evet, yargı önyargısı gelişti. Şarkı diyor ya, "söz anlamaz ormancı yıkarmasaydı" diye. Devlet Bahçeli'nin bu tavırlarını herkes biliyor.

    Peki, gerçekten böyle bir siyasi gücü var mı? Kürt sorunun çözüme merkezinde eğer bir gelişme olmazsa, hocam, hükümet erken seçim çağrısı yapabilir mi? Sen böyle bir sezgiye sahip misin? Ya sezgi soruyorum, sormuyorum sana. Yok ama şimdi bak, yani öbür türlü veriyi sormuyorsun da, veri olacak ki kafayla düşünelim. Öbür türlü sesi için kafayı değil, başka bir yerden atmak gerekiyor. Yani, genelde de öyle yapıyorlar.

    Şimdi biz öyle yapmayalım en azından. Tamam mı? Yani, eee olur mu? Olabilir. Şimdi, İmamoğlu’nun içeri alınması ve aslında öğrenci olaylarının barış sürecini, ya da adına ne denirse densin, gölgede bıraktığı bir vaka. Bunu bir cebimize koyalım. Veri diyorsun ya, al sana veri. Bunun eee Devlet Bahçeli'ye rahatsız, tedirgin, huzursuz, artık adına ne denirse ya da hoşuna gitmediği, aşikar mı? O da aşikar.

    Al, bir veri daha koy cebine. Buradan bir eee erken seçime gidilebilir mi? Yani, gidilebilir ama Devlet Bahçeli için ne dersek diyelim, kurt bir siyasetçi olduğunu ve 34 adım ötesini görebilecek bir kalibrede, şu kadar yıldır siyasetin içerisinde bir insan olduğunu söylemek mümkün. Peki, bu tedirginlikler var. O orası cepte. E erken seçime gidildiğinde Bahçeli’nin elde edeceği nedir? Oho, orası muamma işte.

    Yani, erken seçime gidip iktidar olmayı bekleyecek bir parti değil MHP. Yani, AKP ile olmuyorsa erken seçime gideriz, 2026 seçiminde ben iktidara gelirim. Barış süreci? Hayır, böyle bir durum yok. Ben durup dururken sırf bu yüzden erken seçime gideceğini düşünmüyorum açıkçası. Ama başka faktörler de devreye girebilir mi? E girebilir. Neden giremez?

    Peki hocam, bununla birlikte eee İmralı’ya bir gidiş daha oldu. Tabii Sırrı Süreyya Önder rahatsızlığı nedeniyle hastanede, onun yerine avukat Özgür Faik eee Erol ile eee HDP Dem Parti milletvekili Pervin Buldan, ikisi beraber eee adaya gitti. Ahmet Türk de rahatsız. O da eee çalışmalarında yer alamıyor, duyduğumuz kadarıyla. Geçmiş olsun ona da.

    Evet, eee dönüşte de eee bir dizi açıklama yapıldı. Eee Sırrı Süreyya Önder’e bir mesaj geldi İmralı Adası’ndan. Hani onu geçiyorum. Eee onun dışında gelişmelerin olması gerektiğine dair bir açıklamaydı. İmralı'dan gelen, Dem Parti de aynı şekilde açıklama yaptı. Eee AKP sözcüsü eee Ömer Çelik…

  • 9:37 Amma işte. Yani erken seçime gidip iktidar olmayı bekleyecek bir parti değil MHP. Yani, AKP ile olmuyorsa, erken seçime gideriz, 2026 seçiminde ben iktidara gelirim. Barış süreci... Hayır, böyle bir durum yok. Ben durup dururken sırf bu yüzden erken seçime gideceğini düşünmüyorum, açıkçası. Ama başka faktörler devreye girebilir mi? E, girebilir. Neden giremez?

    Peki hocam, bununla birlikte İmralı'ya bir gidiş daha oldu. Tabii, Sırrı Sürey Önder rahatsızlığı nedeniyle hastanede, onun yerine avukat Özgür Faik Erol ile HDP Dem Parti milletvekili Pervin Buldan, ikisi beraber adaya gitti. Ahmet Türk de rahatsız. O da çalışmalarında yer alamıyor, duyduğumuz kadarıyla. Geçmiş olsun ona da.

    Evet, dönüşte de bir dizi açıklama yapıldı. E, Sırrı Sürey Önder'e bir mesaj geldi İmralı Adası'ndan. Hani onu geçiyorum. Eee, onun dışında gelişmelerin olması gerektiğine dair bir açıklamaydı İmralı'dan gelen. Dem Parti de aynı şekilde açıklama yaptı. E, AKP sözcüsü Ömer Çelik de, önümüzdeki aylarda kimi olumlu gelişmeler olabilir dedi. E, çok fazla ayrıntı vermedi. Tabloyu nasıl görüyorsun?

    E, ya tabloyu her zamanki gibi görüyorum. Her zaman seninle onlarca kere üstüne konuştuğumuz şekilde görüyorum. Şöyle ki, yani bir takım gelişmelerin olmasını beklemiyoruz deseler bile inandırıcı değil. Yani hiçbir şey değişmeden, şu yapının içerisinde bir barış sürecinin ilerlemesi mümkün değil. Şimdi bazı yorumlar görüyorum. Yani çözüm sürecinin olması için illa bir demokratikleşme olması gerek. Yani, iyi de, o zaman olan şey demokratikleşme olmuyor. Yani, şeker atmadan da helva yapmak mümkün. E, olur, doğru. E ama yaptığın şeyin adı helva olmaz. Hani, olmaz yani. Hiçbir demokratikleşme yok. Hiçbir hukuki düzenleme yok. Hiçbir şey yok. Ve bir barış süreci yürüyecek. E, yürümeyecek; yürümeyecek. Olmaz böyle şey.

    Yani, bu şeyin, yani Tücar Bakır Han'ın söylediği, eşyanın tabiatı gereği olan bir şey zaten. Yani, bir takım bir şeylerin olması lazım ama bu bir takım şeylerin de olması pek mümkün görünmüyor. Neden mümkün görünmüyor? Yani, hukuksal düzenlemeler, işte, bir demokratikleşme şu an için Erdoğan'ın en son isteyebileceği, hatta gündeminin çok dışındaki şeylerden bahsediyoruz biz. Erdoğan'ın gündeminde bir demokratikleşme yok. Yok.

    Peki, bir barış süreci olabilir mi? Ya yapılan şey, ısrarla "barış süreci" dediniz diye, adı bunun barış süreci, "bilmem ne, teröristle Türkiye falan filan" olmuyor. E, zaten terör yok Türkiye'de; zaten yok, yok istenmiyor yani. Kürt siyasi hareketi de şu anda bir şiddet sarmalı içerisinde falan değil. Hani, buradan bir şey devşirmeye çalışıyorlar ama ben çok bu konuda umutsuzum. Onu daha önce de onlarca kere söylemiştim. Yani, inşallah yanılırım diye de her seferinde söylüyorum.

    Hı hı. Tamam hocam. Bu konuda hani ayrıntı olmadığı için de çok derinlikli konuşamıyoruz. Şeyle ilgili, dikkat edersen son iki seferdir zaten çok üstünkörü açıklamalar yapılıyor. Yani, işte, görüşmeler çok iyi geçti. Bir takım olumlu adımların atılmasını bekliyoruz falan gibi...

  • 11:59 Kün görünmüyor. Neden mümkün görünmüyor? Yani hukuksal düzenlemeler, işte bir demokratikleşme, şu an için Erdoğan'ın en son isteyebileceği, hatta gündeminin çok dışındaki şeylerden bahsediyoruz biz. Erdoğan'ın gündeminde bir demokratikleşme yok, yok.

    Peki, bir barış süreci olabilir mi? Ya yapılan şey ısrarla barış süreci dediniz diye, adı bunun barış süreci, bilmem ne, teröristüz Türkiye falan filan olmuyor. E zaten terör yok Türkiye'de, zaten yok, zaten istenmiyor yani. Kürt siyasi hareketi de şu anda bir şiddet sarmalı içerisinde falan değil. Hani buradan bir şey devşirmeye çalışıyorlar ama ben çok bu konuda umutsuzum. Onu daha önce de onlarca kere söylemiştim. Yani inşallah yanılırım diye de her seferinde söylüyorum.

    Tamam hocam. Bu konuda hani ayrıntı olmadığı için de çok derinlikli konuşamıyoruz. Şeyle ilgili dikkat edersen, son iki seferdir zaten çok üstün körü açıklamalar yapılıyor. Yani işte görüşmeler çok iyi geçti. Bir takım olumlu adımların atılmasını bekliyoruz falan gibi. Hani geçen sefer de söylediğim şeyler, yani nasılsın? İyiyim falan gibi, böyle çok bayat demeyelim ama yani çok beğendik, bildik cevaplar veriliyor. Bu da bize en azından şimdi kötü bir şey olmadığını, durumun stabil olduğunu, ama iyi bir şey de olmadığını gösteriyor.

    Anlaşıldı hocam. Hocam, bu hafta aslında eee bizi, yani geçen haftadan kalan gündem, eee CHP'nin Yozgat mitingi, eee çok farklı tartışıldı. Hani sanki bir eşi aşıldı. AKP'nin kalesi Yozgat'ta işte böyle kilometrelerce traktörler, çiftçiler, turpınan, şalgamınan ifadeleriyle böyle güzel eee bir atmosfer de oldu muhalefet açısından sanki. Eee sen nasıl değerlendirdin CHP'nin bu miting tarzını?

    Güzel, iyi bir miting oldu yani. Eee biz hep CHP sokağa çıkmalı, ama sokak sadece Güven Park değildir, Saraçane değildir falan filan diyorduk. Eee öncelikle Erdoğan'a sonralık da öğrencilere çok teşekkür etmek gerekiyor. Neden? Çünkü Erdoğan, sokağı iteledi. Öğrenciler de yönlendirdi. CHP, maşallah sokağa yürümeyi öğrendi. Öğreniyor. Hı hı. Miting yapmayı öğreniyor. Yani gerçekten bu eee kendi içerisinde bir şov bizinizi olan bir miting oldu. Bunlar önemli. Yani bu şov biziniz önemli. İşte o altıgen şapkasıyla, e alt kenarlı şapkasıyla geliyor, traktör sürüyor, kitleleri coşturuyor. Yozgat gibi işte muhafazakarlığın kalesi olan bir mitingi ki ben buna cesaret edebilirim diyor. Burada önemli olan zaten bu. Yoksa Yozgat'ta kaç kişi toplayabilirsin ki? Yani onun yerine İstanbul'da yap, Ankara'da yap; burnunun dibi. Hayır, burada önemli olan 10 milyon, 5 milyon, 3 milyon kişi toplamak falan değil. 3.000 kişi olsun. Akgat'ta bile postamı koyarım diyebiliyor ve koyuyor.

    Yani gerçekten de sokağa çıkıyor. Evet, sokağa çıkmayı öğreniyor CHP. E tabii bu da güzel de bir şey. Eee ama şaka, onu bir daha söyleyeyim. Yani Erdoğan iteledi sokağa CHP'yi. CHP kendisi sokağa çıkmadı. Eee ama sokağa Erdoğan itelediğinde de CHP sudan çıkmış balık gibiydi. Eee öğrencileri de dua etmesi gerekiyor. Çünkü bu hareketin bir motoru öğrencilerdir. Öğrenciler de eee...

  • 14:25 Yapmayı öğreniyor. Yani gerçekten bu, kendi içerisinde bir şovtun bir miting oldu. Bunlar önemli; yani bu şovtun olması önemli. İşte o altıgen şapkasıyla, e kenarlı şapkasıyla geliyor, traktör sürüyor, kitleleri coşturuyor. Yozgat gibi muhafazakarlığın kalesi olan bir mitingde, "Ben buna cesaret edebilirim," diyor. Burada önemli olan zaten bu. Yoksa Yozgat'ta kaç kişi toplayabilirsin ki? Yani onun yerine İstanbul'da yap, Ankara'da yap, burnunun dibi. Hayır, burada önemli olan 10 milyon, 5 milyon, 3 milyon kişi toplamak falan değil. 3.000 kişi olsun, Akgat'ta bile postamı koyarım diyebiliyor ve koyuyor.

    Yani gerçekten de sokağa çıkmayı öğreniyor CHP. Evet, sokağa çıkmayı öğreniyorlar; bu da güzel bir şey. Ama şunu bir daha söylüyorum: Yani Erdoğan, CHP'yi sokağa itilmek zorunda bıraktı. CHP, kendisi sokağa çıkmadı. Ama Erdoğan, sokağa itelediğinde CHP, sudan çıkmış balık gibiydi. Öğrencileri de dua etmesi gerekiyor, çünkü bu hareketin motoru öğrencilerdir. Öğrenciler de yönlendiriyor. Örgüt, yani CHP örgütü de bayağı bir toparladı. Ben bunu eğlenceli buldum.

    Zaten mitingin bir katılımcı kitlesi vardır ama günümüz dünyasında sadece miting katılanlar için yapılmıyor; bir de izleyenler için yapılıyor. Yani yaşadığımız çağ, mitingin 1800'ler, 1900'lerin başları gibi sadece oraya bizzat katılanlar için yapılan bir şey olmaktan çoktan çıkmıştır. Çoktan o aşamayı geçti. Mit dediğimiz şeyler, bizim gibi bunu televizyondan seyredenlerin de görsel olarak ilgisini çekecek ve bizler de Yozgat'ta mitinge gitmedim falan filan ama hepimizin haberi var, üzerine de konuşuyoruz. Bizlerin bile ilgisini çekebilecek bir miting oldu. Kupkuru, işte meydanlarda bir grup insanın toplandığı ve basit üç beylik sloganın atıldığı mitinglerden öte, tam da günümüzün medya şeyine uygun, içerisinde bazı sosyal mesajların verildiği, traktörüydü, şapkasıydı, bilmem neydi, kendi yerinde o şeyi çiftçiyi çıkartıp konuşturmasıydı falan. Bunlar tabii ki olumlu gelişmeler.

    Bir tabii ki iktidar yanları da "Vay efendim, bu çiftçi CHP'li değildi. Bu bilmem ne, bilmem ne değildi." diyorlar. Çevreden eleman topladılar, yani AKP'nin en büyük başarısı, kendi yediği haltı başkası yaptığı zaman yüzünde hiçbir kızarma, utanma, arlanma, haya, edep olmadan suçlayabilme yeteneği. Bu ayrı bir yetenek. Sen devlet dairelerini kapatıyorsun, belediye mitinge kılıyor. Ama şimdi mesela CHP, getirmiş midir? Getirmiştir. Yani getirmedi desek, hani sanki oturup saymadım, ama büyük ihtimalle rahatlıkla söyleyebiliriz ki çevre illerden, yani tutup da Kars teşkilatı değil, Edirne teşkilatı değil. Ben Ankara'dan bile gittiğini zannetmiyorum ama işte Kırşehir, Çorum, ne bileyim Çankırı oralardan mutlaka birilerini götürülmüştür. Ama bu ayıp bir şey mi? Ha ha, yakaladık denilecek bir şey mi? Pek de zannetmiyorum.

  • 16:52 sıydı falan. Bunlar tabii ki olumlu gelişmeler. Bir tabii ki, eee, iktidar yanları da "vay efendim bu çiftçi CHP'li değildi, bu bilmem ne bilmem ne değildi." Çevreden eleman topladılar lan. Yani, eee, yani AKP'nin en büyük başarısı, kendi yediği haltı başkası yaptığı zaman yüzünde hiçbir kızarma, utanma, arlanma, haya, edep olmadan suçlayabilme yeteneğidir. Yani bu ayrı bir yetenek. Ayrı bir yetenek.

    Ya, sen devlet dairelerini kapatıyorsun. Devlet dairelerini kapatıyorsun; belediye mitinge kılıyor yani. Ama şimdi, mesela, getirmiş midir CHP? Getirmiştir. Getirmiştir. Yani getirmedi desek, hani sanki oturup saymadım ya. Ama büyük ihtimalle, rahatlıkla söyleyebiliriz ki çevre illerden, yani tabii ki tutup da Kars teşkilatı değil, Edirne teşkilatı değil. Yani ben Ankara'dan bile gittiğini zannetmiyorum ama işte Kırşehir, Çorum, ne bileyim, Çankırı oralardan mutlaka ki birilerini götürülmüştür yani. Ama bu ayıp bir şey mi yani? Ha ha, yakaladık denilecek bir şey mi? Pek de zannetmiyorum.

    Açıkça ben yani şimdi mevzu CHP olunca şunu da söylemek lazım. Bunu başka yorumcular da söyledi. Yani CHP'nin çevre illerden böyle bir organizasyonu adamı zamanında falan taşıyabilmesi de mükemmel bir şey yani. Çünkü gerçek, yani tabii, CHP'nin bir sokak sorunu olduğunu her zaman, her zaman vardı. Yani 70'li yıllar Ecevit'in, eee, İnönü'nün karşısında genel başkanlığa oynadığı dönemler Ecevit, eee, Anadolu'yu karış karış geziyor. Eee, seçimleri kazanıp da genel başkanlığı da aldıktan sonra değil, hani nasıl oldu bu falan filan. Sizler Anadolu kulüpte eee otururken ben Anadolu'yu karış karış geziyordum diyor. Bu, efsane sözlerden birisidir.

    Yani o dönemde de CHP'nin örgütü ile bir sorun var açıkçası. Eee, bugün artık yok demeyelim ama o sorun gittikçe azaldı gibi. CHP, sokağa çıkmayı öğrendi gibi. Ben hafta sonu Eskişehir'deydim. Bak, eee, sokak demişken onu da söyleyeyim. Sokaktan tam olarak ne kastettiğimi de söyleyeyim. Yani maşallah mı diyeyim artık bilmiyorum. Her bir köşeyi CHP örgütü kaplamış durumda. Sokakta biraz dolandığım zaman gördüm; hangi köşeyi dönsem "İmza atmak ister misiniz?" diye soruyorlar. Yani yarım saat, 45 dakikalık o kongrenin arasında bir dolandığımda, rahat 56 kişi bana imza atmak ister misiniz, işte İmamoğlu'na destek için imza atmak ister misiniz falan diye sordu.

    Yani bakıyorsun, tam saha pres, örneğin Eskişehir'de tam saha pres yapıyorlar. Eee, sahaya hakimler, işte bisikletli gençler bisikletle eylem yapıyorlar. 6070 tane bisikletli toplanmışlar. E örgüt masa açmış, müzik çalıyor. Her önüne gelene belki beş kere bıktıracak derecede soruyorlar. Yani ben imza verdim bu arada; hani vermesem, "lanet olsun, yeter! Getirin bir imza daha vereyim" diyesi noktasına falan geldim böyle.

    Şimdi bak, işte sokak derken tam da bu; yani sadece Saraç'la, sadece Güven Park falan filan değil. Yozgat'ta da meydana çıkabilmek, Eskişehir'de caddeye çıkabilmek. Yani belli ki CHP örgütünü çaycısından il başkanına kadar her yere yaymış durumda.

  • 19:12 HP örgütü kaplamış durumda. Hangi köşeyi dönersem döneyim, sokakta biraz dolandığım zaman imza atmak ister misiniz diye soruyorlar. Yani yarım saat, 45 dakikalık o kongrenin arasında dolaşırken, rahatça 56 kişi bana imza atmak ister misiniz, işte İmamoğlu'na destek için imza atmak ister misiniz falan diye sordu.

    Tam saha pres örneğin Eskişehir'de, tamamen sahaya hâkimler. Bisikletli gençler de bisikletle eylem yapıyorlar; 60-70 tane bisikletli toplanmışlar. E örgüt masa açmış, müzik çalıyor. Her önüne gelene belki beş kere bıktıracak derecede soruyorlar. Yani ben imza verdim bu arada, hani vermesem lanet olsun, yeter, getirin bir imza daha vereyim derecesine geldim.

    Şimdi bak, işte sokak derken tam da bu. Yani sadece Saraç'la, sadece Güven Park’la değil. Yozgat'ta da meydana çıkabilmek, Eskişehir'de caddeye çıkabilmek. Belli ki CHP örgütü çaycısından il başkanına, MYK'sından parti meclisine sokağa çıkartabilmiş. Hah, işte ne diyorduk seninle konuştuğumuzda iki, üç hafta evvel; sokak dediğin kampüstür, efendim, işte caminin önüdür, alışveriş merkezidir, değil mi? CHP oralarda görünmeye başladı.

    Geçen gün eşle, dostla, akrabalarla konuşuyorduk. Soruyorlar tabii, hani ne oluyor, ne bitiyor falan. Ben de böyle uzun uzun, işte şu şöyle olursa böyle olur, böyle olursa şöyle olur, şu programı izleyin falan deyince, insanlar bana böyle bir şey sordu: "Ya uzatma, hani İmamoğlu çıkacak mı, çıkmayacak mı, bize onu söyle. Aday olacak mı, olmayacak mı?"

    Şimdi toplumda biraz böyle bir şey var tabii. Hani biz konuşuyoruz, değerlendiriyoruz, bunlar çok güzel şeyler ama toplum da biraz ne olacak, bunu duymak istiyor. Yani bu iş ne olacak? Bir belirsizlik haline soktular ya bizi. Bir eşik noktası, bir sınırdayız. Bu durum sürekli bir hukuksuzluk yaratıyor.

    Peki hocam, bu belirsizliğin olumlu yönde aşılacağına dair senin bir öngörün var mı? Mesela İmamoğlu'nun gerçekten cezaevinden çıkıp aday olacağını, o imzaların bir karşılık göreceğini düşünüyor musun? Son olarak, böyle bir hani genel aslında cevabı olmadığını bildiğim bir soru sorayım sana; şu an için yok ama şu an için önemli olan şey, İmamoğlu’nun yolsuzluk, bilmem ne falan suçlamalarıyla cezaevinde olması değil, diploma. Çünkü cezaevinden çıkmasa bile, bu sürecin 6 ay, bir yıl, 2 yıl içerisinde bitmesi mümkün değil.

    Hani tabii Türkiye'de hiçbir şeyin mümkün olmadığını demek de pek doğru değil. Yani öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, uzaylılar gelecek İmamoğlu’nu çıkaracak deseler bile belki diyeceğiz; yani saçmalama, olur mu öyle şey deme noktasında değiliz. Ama en azından görünen köyün görünen ucunda böyle bir şey mümkün değil ama önemli de değil.

    Ben Devlet Bahçeli’nin rahatsızlığının da bu yönde olduğunu düşünüyorum. İmamoğlu içeride ve bir halk kahramanına dönüşmek üzere. Evet, bir halk kahramanı...

  • 21:31 Bir öngörün var mı? Mesela İmamoğlu'nun gerçekten cezaevinden çıkıp aday olacağını, o imzaların bir karşılık göreceğini? Son olarak, böyle bir hani genel aslında cevabı olmadığını bildiğim bir soru sorayım sana. Şu an için yok ama şu an için önemli olan şey, İmamoğlu'nun yolsuzluk, bilmem ne, bilmem ne falan suçlamalarıyla cezaevinde olması değil, diploma. Çünkü eğer cezaevinden çıkmasa bile bu sürecin altı ay, bir sene, iki sene içerisinde bitmesi mümkün değil. Hani tabii Türkiye'de hiçbir şey mümkün değil demek mümkün değil. Yani öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, uzaylılar gelecek İmamoğlu'nu çıkartacak deseler bile belki diyeceğiz. Yani saçmalama olur mu öyle şey deme noktasında değiliz.

    Ama en azından görünen köyün görünen ucunda böyle bir şey mümkün değil. Ama önemli de değil. Ben Devlet Bahçeli'nin rahatsızlığının da bu yönde olduğunu düşünüyorum. Ne yönde olduğunu düşünüyorum? İmamoğlu içeride ve bir halk kahramanına dönüşmek üzere. Evet, bir halk kahramanına dönüşmek üzere.

    Eğer diploma iptal edilip hukuki sürecin önü tümden kesilmediği sürece, cumhurbaşkanı adayı olabilecektir. Çünkü yolsuzlukla ilgili davalar sonuçlanmamışsa, şu anda hükümlü değil, tutukludur. Dolayısıyla sen, ben neysek İmamoğlu da odur. Diploması da vardır şu anda. Demek ki cumhurbaşkanı adayı olabilir. Tıpkı Selahattin Demirtaş'ın daha önce olduğu gibi. Çünkü tutukludur, hükümlü değil.

    E, bu tutukluluk süreci de, vallaha, yani, İmamoğlu cezaevine girmeden önce il il gezip miting yapmayı düşünüyordu. Şimdi tabii ki böyle demek, yani espri olsun öyle diyelim. Eee, Silivri'de keyif çatıyor yani. Şaka oldu diyorum ama sanki her gün beş ayrı ilde miting yapıyormuş gibi bir halk kahramanına dönüştü. Cidden her gün beş ayrı ilde ya da ne bileyim, İstanbul'un 25 ayrı yerinde aynı anda miting yapsak bu kadar sesi getiremezdim. Ama burada yıplama niye söylüyorum? Eee, yolsuzlukla ilgili olarak açılan soruşturmalar çok çok daha belirleyici.

    Çünkü iddianame yazılsa, dava süreci başlasa, hatta ilk mahkeme kararını verse bile, ne olursa olsun, dava sonuçlanmadıkça İmamoğlu tutuklu statüsündedir. Bunun da 2028'e kadar bitmesi neredeyse imkansızdır. Yine diyorum, Türkiye'de artık hiçbir şey imkansız dememek lazım. Evet hocam, ben diploma içinde diplomanın da eee, hukuki sürecin bitecek şekilde iptal edilebileceğini açıkçası düşünmüyorum. Düşünmüyorum. Yani bu böyle bir karar, trafik işaretlerinin rengini değiştirmek gibi bir şey; zaten hala da tebliğ edilmedi.

    İmamoğlu'nun avukatları itiraz edemiyor çünkü henüz tebliğ yok. Şu anda korku; yani bu bir iddianameye dönse, avukatlar bunu hallaç pamuğu gibi atacaklar. Çünkü kararı veren kurum bile yanlış. Hani şunu demiyorum, yani bir konservatuar hocası vermiş. Yahu, bu konservatuvar hocası rektör de olabilirdi. O zaman karar değil mi yani? Ya da işte senatonun içerisinde de üye olabilir. El kaldırma hakkı vardır. Olay onun hukukçu olup olmaması değil.

  • 23:55 Yazılsa, dava süreci başlasa, hatta ilk mahkeme kararını verse bile, ne olursa olsun, dava sonuçlanmadıkça İmamoğlu tutuklu statüsündedir. Bunun da 2028'e kadar bitmesi neredeyse imkansızdır. Yine diyorum, Türkiye'de artık hiçbir şey imkansız dememek lazım.

    Evet, hocam. Ben, diplomanın da hukuki sürecin bitecek şekilde iptal edilebileceğini açıkçası düşünmüyorum. Yani bu böyle bir karar, trafik işaretlerinin rengini değiştirmek gibi. Zaten hâlâ da tebliğ edilmedi. İmamoğlu'nun avukatları itiraz edemiyor, çünkü henüz tebliğ yok.

    Şu anda korku; yani bu bir iddianameye dönse, avukatlar bunu hallaç pamuğu gibi atacaklar. Çünkü kararı veren kurum bile yanlış. Hani şunu demiyorum, yani bir konservatuar hocası vermiş. Yahu, bu konservatuvar hocası rektör de olabilirdi. O zaman karar değil mi? Ya da işte senatonun içerisinde de üye olabilir. El kaldırma hakkı vardır. Olay, onun hukukçu olup olmaması değil. Ama senato değil, bir şey değil, hiçbir şey değil. İstanbul Üniversitesi'nin daha önceden diplomanın uygun olduğuna dair kararı var. Yani her şey ortada.

    Şimdi, kazanılmış haklar var. İmamoğlu'nunkini iptal ettin. Peki, Galatasaray Lisesi'ndeki hocanın mahkemeye gittiği zaman ne yapacaksın? Ne yapacak hoca? Profesör hoca, 31 yıl önce almış, 35 yıl önce almış diplomasını. Hadi profesör olmuş. Peki, o öğrencilerin, onun mezun ettiği onlarca yüzlerce öğrencinin durumu ne olacak? Danışmanlık yaptığı tezlerin durumu ne olacak? Ne olacak? Geç mantık olarak, ama şimdi onu sayarsan; mesela, kadının bak, İmamoğlu'nu unut, Galatasaray'daki hocanın üstünden konuşalım, ben de onun öğrencisi olayım. Peki, benim diplomam geçerli mi? Danışmanım o hanımefendi. Evet, o da geçerli değil. Ha, normal yasada geçerli olması lazım tabii ki. Çünkü kazanılmış hakkım. Peki, o zaman hocanın diploması da kazanılmış hak mı? Çok basit kuralları bunlar, değil mi?

    Yani bölümün anayasa hukukçusu, ceza hukukçusu, bilmem ne hukukçu falan yok yani. Burada tek şey var: kazanılmış haklarda idari hukuk meselesi ve kazanılmış haklar. Peki, bu kadın hocamızın diplomasını geri iade ettim, profesörlüğünü kullanabilir hale geldi. Ulan, peki aynı gün, aynı saat, aynı dakika, aynı yere yatay geçiş yapan İmamoğlu'nun diplomasını yüzdesine iptal edeceksin? Hadi bunu da yaptın. Kamuoyuna bunu nasıl anlatacaksın?

    Evet, yani ben diploma konusunun çok daha belirleyici olduğunu düşünüyorum ve ele yü bulaşacağını düşünüyorum. Yani bunun altından kalkmalarının Erdoğan için çok zor olduğunu düşünüyorum. Ve bir kere de cin şişeden çıktı. Yani ben yaptım oldu. E vay be, inan onu da harcadılar gibi olmayacak. Bu artık tüm imkanlarını tükettiğini düşünüyorum Erdoğan’ın; yolsuzluk davalarından çok çok daha önce dananın kuyruğu diplomayla kopacaktır diye düşünüyorum. Bu yüzden İmamoğlu'nun dışarı çıkması değil, dışarı en son çıkacak; yani dışarı çıkması değil ama bir şekilde bu devam edecek.

  • 26:34 A hukukçusu, bilmem ne hukukçu falan yok yani. Burada tek bir mesele var; kazanılmış haklarda idari hukuk ve kazanılmış haklar. Peki, bu kadın hocamızın diplomasını geri iade ettim. Profesörlüğünü kullanabilir hale geldi. Ulan, peki aynı gün, aynı saat, aynı dakika, aynı yere yatay geçiş yapan İmamoğlu'nun ikini ne yüzde iptal edeceksin? Hadi bunu da yaptın. Kamuoyuna bunu nasıl anlatacaksın?

    Evet, yani ben diploma konusunun çok daha belirleyici olduğunu düşünüyorum ve ele yü bulaşacağını düşünüyorum. Bunun altından kalkmalarının Erdoğan için çok zor olduğunu düşünüyorum. Bir kere de cin şişeden çıktı. Yani, ben yaptım oldu. E vay be, 'onu da harcadılar' gibi olmayacak. Bu artık tüm imkanlarını tükettiğini düşünüyorum Erdoğan’ın ve yolsuzluk davalarından çok çok daha önce dananın kuyruğu diplomayla kopacaktır diye düşünüyorum.

    Bu yüzden İmamoğlu’nun dışarı çıkması değil, dışarı en son çıkacak. Yani, dışarı çıkması değil ama bir şekilde bu diploma meselesiyle onun içeride kalmasının AKP’nin popülaritesini gittikçe aşındıracağını düşünüyorum. Şu anda bir başkanlık sisteminin içerisindeyiz. Yani, adına başkanlık sistemi denilen bir komedinin içerisindeyiz. Önemli olan nokta şu: %50 + 1’i kim alacak? Ve %10'luk hatta %20'lik bir kararsız kitle var.

    İmamoğlu'nun diploması üzerinde iyice çıkılıp kepinmesi, bu kararsız kitlenin doğrudan doğruya CHP’ye gitmesine sebep olacaktır. Ya da gitmeyecekse, örneğin Zafer Partisi’ne ya da Yeniden Refah Partisi’ne gitmesine sebep olacaktır. Evet, bunlara sebep olacak. Çünkü bu, çok büyük bir kitle. Yani yapılan araştırmaları sen de biliyorsun, Deniz, neredeyse Türkiye’nin iktidar adayı partisi kararsızlar partisi. Kararsızlar partisi Türkiye’nin birinci ya da ikinci partisi. Öyle bir parti yok tabii ama şimdi böylesine muazzam bir oy oranının AKP-MHP’den umudu kesmesi olayı bitirecektir.

    Elbette ki kemik ya da işte angaje AKP seçmeni diploma olayına da inanmıyor. Ne bileyim, neye inanmıyor yani? Onlar için o reis ne diyorsa o. Ama önemli değil. %0'lık 20'lik bir kitlenin yer değiştirmesi iki katı bir etki gösterecek. İki katı etkiden kastımı söyleyeyim. Bak, şimdi bir terazi düşünelim. İkisine de 50 kilo olduğunu düşünelim. Bu teraziden 1 kiloyu alıp diğer kefesine koyarsan, aradaki fark 1 kilo olmaz, Deniz. 2 kilo olur. Çünkü buradan aldın, 49 kilo, buraya koydun, 51 kilo. Aradaki fark, 49’a 51, 2 kilo fark oldu.

    %10'luk bir kesimin, kararsız kesimin CHP’ye gönlü pek yatmasa da, ama bunlar artık 'Zıvanadan çıktı' demeye başlayan ve bu diploma sebebiyle, diplomanın üzerine çıkılıp tepelenmesi sebebiyle, gittikçe Cumhur İttifakı’na buz etmeye başlayan, gönlü soğumaya başlayan kitlenin karşı terazinin karşı kefesine geçmesi, çok büyük bir şekilde dengeyi değiştirecek bir durum yaratacaktır.

    Ben şu anda İmamoğlu'nun dışarıdayken daha fazla cumhurbaşkanlığına yakın olduğunu düşünüyorum.

  • 29:08 Eee, diploma olayına da inanmıyor. Ne bileyim, ne şeye inanmıyor yani; o, onlar için o reis ne diyorsa o. Ama önemli değil.

    %0'lık ve %20'lik bir kitlenin yer değiştirmesi, iki katı bir etki gösterecek. İki katı etkiden kastımı söyleyeyim. Bak şimdi, bir terazi düşünelim. İki kefesinde de 50 kilo olduğunu düşünelim. Bu teraziden 1 kiloyu alıp diğer kefesine koyarsan, aradaki fark 1 kilo olmaz, Deniz. 2 kilo olur. Çünkü buradan aldın 49 kilo, buraya koydun 51 kilo. Aradaki fark sana 49'a 51, 2 kilo fark olarak geri dönecek.

    %10'luk bir kesim, kararsız kesim, CHP'ye gönlü pek yatmasa da, "Ama bunlar da artık eee zıvanadan çıktı" demeye başlayan ve bu diploma sebebiyle, diplomanın üzerine çıkılıp tepilmesi dolayısıyla da gittikçe Cumhur İttifakı'na yönelmeye başlayan, gönlü soğumaya başlayan kitlenin karşı terazinin karşı kefesine geçmesi, çok büyük bir şekilde denge gelirini değiştirecek bir seçim.

    Ben eee şu anda İmamoğlu'nun dışarıdakilerden daha fazla cumhurbaşkanlığına yakın olduğunu düşünüyorum. Çok daha fazla yakın olduğunu düşünüyorum, hocam.

    Teşekkür ederiz bu hafta. O zaman eee izleyicilere de teşekkür ediyoruz. Görüşmek üzere. Herkese iyi günler. Yeah.

İşaretlediklerim