Onlar TV · 1 Mayıs 2025

“Bak beyim sana iki çift lafım var” - Onlar TV Canlı Yayın

  • 0:00 İyi akşamlar. Bugün 1 Mayıs'ta, masamızı yine tam kadro kurduk. Hepimizin bayramı kutlu olsun. Böylece açmış olalım. Nasılsınız diyelim. Yayını da duyurmanızı rica edelim. Başladık diye. Attık mı tweetleri? Attık. Nasılsın Terkoğlu? Teşekkür ederim. Bayramın mübarek olsun. Sağ olun, mübarek olsun. Şaka. Onu da şaka anlayın.

    Biz eski kuşak böyle eğleniyoruz. Eee, Murat, Zumba gibiyim. Eee, çalışıyoruz, koşturuyoruz. İnsanların eee, haber alabilmesi için elimizden gelen tüm mücadeleyi veriyoruz. Şu anda 10.000 kişi izliyor. Eee, beğeni sayısı daha 2900. Değerli dostlar, eee, yayını beğenip duyurmanızı ve bu yayını birlikte yapmamızı sizlerden rica ediyoruz. Sesimizi duyurabilmek için de yardımınıza ihtiyacımız var. Bu konuda desteğinizi esirgemezseniz de müteşekkir oluruz.

    Yayınımıza dinleyeceğiniz ve öğreneceğiniz şeyler ilk defa eee sizlere özel olacak ve hani “ekmek çarpsın, Kur’an çarpsın” deyip sonrasında bayrağa sarılan ve umrelere gidenler var ya, işte onlar. Haber verin onlara izlesinler. Kimi kastettin? İşte kim gittiyse Polat’la, Polat Dilan Polat ve ailesi izlesin. Para saçıyorlardı değil mi? Aynen öyle mi? Timur, nasılsın?

    Çok iyiyim. 1 Mayıs dünyanın gerçekten en güzel bayramı benim için. 1 Mayıs'ta çok keyifli oluyorum. Hayatımda 17 yaşından beri hiç 1 Mayıs'ı kaçırmadım. Bu ülkede çok kıymetli bir 1 Mayıs. Neden? Çünkü burada vahşi kapitalizmin en sert yaşandığı ülkelerden birindeyiz. Hakkını arayan işçi, yabancı sermayedarlar için polislere dövdürüldü bu ülkede. Hakkını arayan işçiler, hatta sendika temsilcileri, "2-3 lira için bütün bunları yapıyorsun" diye aşağılandı. Yetmedi. Valilik, onların eylemlerini yasakladı. Yetmedi, o sendikacı, o sendika başkanı hapsedildi bu ülkede. Sırf AKP'li milletvekilinin fabrikasında işçiler daha ucuza çalıştırılsın diye.

    Bu ülkede 301 madenciyi kaybettiğimizde, madenci yakınları yerlerde tekmelendi. Canalay'ın hep dediği gibi, bu sermayenin en ucuz kalemi işçi canı oldu her zaman. Ama işçiler bu dünyayı ayakta tutuyor. Emekçiler bu dünyayı var ediyorlar ve onların örgütlü gücü karşısında hiçbir adaletsizlik duramaz. Hiçbir sömürü düzeni duramaz. Ben adım kadar eminim, kim ne derse desin. Bu sömürü düzeni o emekçilerin nasırlı elleriyle son bulacak ve o zaman çok daha güzel bir dünya olacak. Çok daha güzel bir ülke olacak.

    Onun için 1 Mayıs'ı herkesin kutlu olsun. Herkesin 1 Mayıs'ın en güzel bayramını kutluyorum. Pehlivan, nasılsın? İyiyim. Eee, bu vesileyle, eee, 1 Mayıs vesilesiyle işçilerin ve emekçilerin haklarını korudukları için haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde olan insanlar için de dostlar için de özgürlük dileyelim.

    Evet. Bir de şöyle buna bir şey ekleyebilir miyim? Vakit varsa. Bugün bu güzel bayramın İstanbul'a bir eziyete dönüşmesine neden olan bir siyasal iktidar içinde yaşıyoruz. Sen buyur. Evet, yok, söyle, söyle. Yani buraya gelirken bile çok zorlanarak geldik. Her yerde bir eee trafik, bütün yollar kapatılmıştı.

  • 2:18 Emekçiler bu dünyayı var ediyorlar ve onların örgütlü gücü karşısında hiçbir adaletsizlik duramaz. Hiçbir sömürü düzeni duramaz. Ben adım kadar eminim, kim ne derse desin. Bu sömürü düzeni, o emekçilerin nasırlı elleriyle son bulacak bir düzen ve o zaman çok daha güzel bir dünya olacak. Çok daha güzel bir ülke olacak. Bu yüzden 1 Mayıs’ı herkesin kutlu olsun. Herkesin 1 Mayıs'ın en güzel bayramını kutluyorum.

    Pehlivan, nasılsın? İyiyim. Bu vesileyle, 1 Mayıs vesilesiyle, işçilerin ve emekçilerin haklarını korudukları için haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde olan insanlar için de, dostlar için de özgürlük dileyelim.

    Evet, bir de şöyle buna bir şey ekleyebilir miyim? Vakit varsa. Bugün, bu güzel bayramın İstanbul'a bir eziyete dönüşmesine neden olan bir siyasal iktidar içinde yaşıyoruz.

    Evet, buraya gelirken bile çok zorlandık. Her yerde bir trafik vardı; bütün yollar kapatılmıştı. Hatta şuraya tam sayılarını da almıştım. Valilik, Can Bursalı aktarmıştı onu; 65.000 kişi 1 Mayıs'ı kutladı diye resmi bir açıklama yapmış. İstanbul'da görev yapan polis sayısı ise 52.656. Yani neredeyse bir kişiye bir polis düşüyor. Bu neyin korkusu ya?

    Bir de şeyi gördün değil mi? İnsanların alana gelmemesi için bütün yollar kapatıldı ve bu yetmedi. Akşam saatlerine kadar bu durum devam ettirildi. Toplu ulaşım için de geçerli. Toplu ulaşım kesildi, metrolar kapatıldı, vapurlar çalışmadı. Sadece niye? İktidar halktan korkuyor diye. Bu nasıl bir zihniyet? Yani bir iktidar, bir siyasal iktidar halktan korkuyor ve halkı bir kafese alıyor. Nereye baksanız kafes, nereye baksanız barikatlar; hangi kavşağa gitseniz polis araçları yolu kesmiş.

    Gerçekten, bu yapılabilmesi halkın halka yönelik bir hakaret, bir aşağılama. Devlet, iktidar, 'ben istediğim zaman yolunu keserim, sen trafikte saatlerce sürünürsün, bayramını da kutlatmam, sana zehir ederim' diyor. Dünyanın hiçbir yerinde bunu yapan bir vali veya bunu yapan bir siyasi iktidar o koltukta bir gün bile oturamaz. Ama Türkiye buna alışmış. Yol kapalı, bekleyelim saatlerce. Bütün İstanbul'da hayatı kitledikleri, bayramı zehir ettikleri bir süreç yaşandı.

    Yine bunun sorumluları yarın öbür gün çıkıp, 'Vay halkçıyız, yok demokratız, şöyleyiz' diye gezecekler. Tabii böyle yaparak açmayalım. Güzeldi bugün. Omuz omuzaydılar herkes. O yüzden, bu şekilde konuşunca ve elbette sevgilim, elbette ulaşacaktır. En şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzel memlekette hürriyet diyelim.

    Bu güzel memlekette de, bu kadar baskıya rağmen, yol kapatmalara rağmen, bir gelene bir polis koymalarına rağmen herkes omuz omuzaydı. İsyanını dile getirdi. O yüzden yaşasın 1 Mayıs diyelim. Bugün de etki ajanlarını gördük. Savcılar demişlerdi ki, "Etki ajanları var." Bu etki ajanları öyle güçlü ki Türkiye'de milyonlarca insanı bir anda harekete geçirdi.

  • 4:33 Diyen bir zihniyet. Dünyanın hiçbir yerinde bunu yapan vali, bunu yapan siyasi iktidar bir koltukta bir gün oturamaz. Ama Türkiye buna alışmış. Yol kapalı, bekleyelim saatlerce. Ya gerçekten, bütün İstanbul'da hayatı kitledikleri, bayramı zehir ettikleri bir süreç yaşandı. Yine bunun sorumluları yarın öbür gün çıkacaklar. “Vay halkçıyız, yok demokratız, şöyleyiz,” diye gezecekler. Yani yine de tabii açmayalım. Güzeldi bugün. Omuz omuzaydı herkes. O yüzden sen böyle şeyle konuşunca, elbette ki sevgilim, elbette ulaşacaktır.

    En şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla bu güzel memlekette hürriyet diyelim. Bu kadar baskıya rağmen, yol kapatmalara, bir gelene polis koymalarına rağmen herkes omuz omuzaydı ve isyanını dile getirdi. O yüzden yaşasın 1 Mayıs diyelim. Bugün de etki ajanlarını görmüştük. Savcılar demişlerdi ki, “Ya etki ajanları var.” Bu etki ajanları öyle güçlü ki, Türkiye’de milyonlarca insanı bir anda harekete geçirdiler. Hepsi aynı anda sokağa çıktı, tweet attılar.

    Hatta öyle bir yere geldi ki, dolma yapıp sarma Getirirken Gezi Parkı'na getiren teyzelerden bir darbeci hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs eden birilerini çıkarmaya çalıştılar. Bu etki ajanlarının tamamı onu yapmış. Aynı savcılar şimdi diyorlar ki, “Ayşe Barım” diye biri var. Bu masadaki kimse Ayşe Barım'ı tanımıyor. Bu haberlerden sonra tanımıştı. Bir menajer, bu Ayşe Barım. Öyle ki, diyor Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmiş. 30 yıl hakkında hapis cezası isteniyor. Bir iddianame hazırlanmış.

    Gerçekten dillere destan olacak. Şimdi yıldız yağmuru var içerisinde ama Timur anlatacak. Bu kadar abuk sabuk iddialarla, yani bir iddianame hazırlandığında bazen bazı ayarlara dikkat edilir ya, bunda artık ne ayar kalmış, ne sınır kalmış. O sınırların tamamen aşıldığını biliyoruz. Her an kapımız çalınabilir, gelinebilir. Ama sade bir vatandaşın, hiç politikayla ilgilenmeyen, politik olmayan bir ismin de kapısının her an çalınabileceğini gösteren bir iddianame bir taraftan bu. Öyle mi? Aynen.

    O kadar komik ki, aynen dediğin gibi, iddianamede yıldız yağmuru var. Yani neredeyse Türkiye'de olmayan oyuncu yok, iddianamede. Hepsi iddianameye, sanık olmamalarına rağmen, suçluymuş gibi koyulmuşlar. Bir de şu çok dikkatimi çekti. 171 sayfa iddianame. Arkadaşlar, sırf 30 yıl isteyeceğiz ya. Bak, en ufak bir şüphem yok, niyet okuma yapıyorum gerçekten. Yeni niyeti okumayı yapıyorum çünkü başka açıklaması yok. Demişler ki, “30 yıl isteyeceğiz. İnce iddianame olmasın. Bunu ne bulsak içine yığalım.” Doldurdukça abuk sabuk ne varsa elimize dolduralım demişler.

    Ve iddianamenin ilk paragrafında Ayşe Barım'ın adı geçiyor. Sonra neredeyse 48 sayfa Ayşe Barım'ın adı bile geçmiyor. Osman Kavala, Çiğdem, Bater, Can Atalay. Bir senin anlattığın teoriler, yani bir etki ajanları varmış, nüfus şahsıları varmış. Düğmeye basmışlar, 80 ilde milyonlarca insan...

  • 6:41 Bir ismin de kapısının her an çalınabileceğini gösteren bir iddianame, bir taraftan bu. Öyle mi? Aynen. Şöyle, öyle. Bir de yani o kadar komik ki, aynen dediğin gibi, iddianamede yıldız yağmuru var. Yani neredeyse Türkiye’de olmayan oyuncu yok. İddianamede hepsi sanık olmamalarına rağmen suçluymuş gibi koyulmuşlar.

    Bir de şu çok dikkatimi çekti: 171 sayfa iddianame. Arkadaşlar, sırf 30 yıl isteyeceğiz ya. Bak, en ufak bir şüphem yok. Gerçekten niyet okuma yapıyorum. Yeni niyeti okumayı yapıyorum çünkü başka açıklaması yok. Demişler ki, "30 yıl isteyeceğiz. İnce iddianame olmasın. Bunu ne bulsak içine yığalım." Doldurdukça, abuk sabuk ne varsa elimize dolduralım demişler.

    Ve iddianamenin ilk paragrafında Ayşe Barım’ın adı geçiyor. Sonra neredeyse 48 sayfa Ayşe Barım’ın adı bile geçmiyor. Osman Kavala, Çiğdem, Bater, Can Atalay... Bir senin anlattığın teoriler, yani bir etki aşanları varmış, nüfus şahsıları varmış. Düğmeye basmışlar. 80 ilde milyonlarca insan sokağa çıkmış. Buna inanmamızı istemişler.

    Bu isim, Ayşe Barım netmiş. Ya savcı ne diyor? Ne istiyor? Sadece şu savcının dediği şu ve bunu tamamen delsiz, uydurma bir şekilde söylüyor. Diyor ki, "Bu menajer çok önemli bir menajer. Halit Ergenç, Bergüzar Korel işte ünlü oyuncular onun şeyinde, menajerliğini yapıyor. Oyuncuların menajerlerini yapıyor. Onları zorla talimatla alıp Gezi Parkı’na getirmiş ve Gezi Parkı ile ilgili paylaşımlar yaptırmış sosyal medya hesaplarından ve gezinin toplumda yayılmasını sağlamış." Ayşe Barım bunu yapmış. Ya iddiası bu.

    Şimdi dersin ki, "Bu neyle peki somutlaştırılıyor?" Hiçbir şeyle. Mesele şu zaten, hiçbir somut veriye dayanmıyor. Bakın Gezi davası şeydi. "Ben sizi delilsiz, hukuksuz hapsederim," de bunda da artık şu demek: "Ben Gezi davasını çuval yaptım. Uyanı da koydum." Uyanı da içine koydum. Bütün anlamıyla budur.

    Bakın, bu Ayşe Barım hikayesi budur. Çok güzel sordun ya. "Nasıl yani? Hangi delille bunu yapmış?" Onu geç ya. Bu adamlar, bu oyuncular robot mu arkadaş? Bunların iradesi yok mu? Bunların özgür iradeleriyle eyleme gidemez mi? Savcı diyor ki, "Gidemezler. Ayşe Barım yapıyor bunu."

    Peki, şimdi böyle bir suçlama var, değil mi? Sorduğun en doğru sorudan gidelim. Hı hı. "Nasıl kanıtlarsın bunu?" Dersin ki, "30 tane oyuncuyu Çağlayan adresine çağırdınız, değil mi? Ayşe Barım sizi zorla Gezi Parkı’na mı göndü? Ayşe bunun talimatıyla mı gittiniz?" Bu oyuncuların hepsinin ne alakası var, kardeşim? Benim özgür iradem, o zaman toplumda polis orantısız şiddeti vardı. Doğa, kent katliamları vardı. Kültür ve sanata baskılar vardı. Ben kendi hür irademle Gezi Parkı’na gittim dediler.

    Ve iddianameleri yok, biliyor musun? Şöyle bak: 171 sayfa ya. Bu ifadeyi veren adliye, çarpıp ifade veren 30 oyuncunun tek kelime ifadesi yok. Neden yok? Çünkü diyorlar ki "Özgür iradimizle gittik." Çünkü savcı suç uydurmak zorunda. Yani bazıları hakkında sonra yalan. Evet, yalancıdan suç duyurusunda bulundular.

    Ya şöyle bir şey olabilir mi? Şöyle bir şey...

  • 8:48 Robot mu arkadaş? Bunların iradesi yok mu? Bunların özgür iradeleriyle eyleme gidemez mi? Savcı diyor ki, "Gidemezler. Ayşe Barım yapıyor bunu," diyor. Peki, şimdi böyle bir suçlama var, değil mi? Sorduğun en doğru sorudan gidelim.

    Hı hı. Nasıl kanıtlarsın bunu? Dersin ki, "30 tane oyuncuyu Çağlayan adresine çağırdınız, değil mi? Ayşe Barım sizi zorla Gezi Parkı'na mı gönderdiler? Ayşe bunun talimatıyla mı gittiniz?" Bu oyuncuların hepsi ne alakası var, kardeşim? Benim özgür iradem, o zaman toplumda polis orantısız şiddeti vardı. Doğa katliamları vardı. Kültür ve sanata baskılar vardı. Ben kendi hür irademle Gezi Parkı'na gittim dediler. Ve iddianameleri yok, biliyor musun? Şöyle bak, 171 sayfa ya. Bu ifadeyi veren adliye, çarpıp ifade veren 30 oyuncunun tek kelime ifadesi yok. Neden yok? Çünkü diyorlar ki, "Özgür irademizle gittik." Çünkü savcı suç uydurmak zorunda. Yani bazıları hakkında sonra yalan, evet, yalancıdan suç duyurusunda bulundular.

    Ya şöyle bir şey olabilir mi? Şöyle bir şey olabilir mi? Diyor ki iddianame, "Ey Halit Ergenç, ey Rıza Kocaoğlu, ey Zerin Tekindor, seni, ey Hümeyra seni, Ayşe Barım zorla Gezi Parkı'na götürdü, eylemlere katıldır. Katıldın sen. Gel bana ifade ver diyorsun. Ben suçlayacağım bunu. 30 yıl hapiste isteyeceğim diyorsun. Sen de adliyeye gidip, 'Ne alakası var, böyle bir şey olmadı,' diyorsun. Temel suçlama, bak. Temel en kilit yer yani. Biri çıkıp dese ki, "Evet, zorla götürdü," bitti Ayşe Barım. Zaten bitmiş olur yani.

    Peki, bu durumda şüpheli olarak mı görünüyor bu? Hayır, sanık da değiller. Ama burada şöyle bir şey var. Bir savcının görevi, şüpheli insanla ilgili sadece alehte delilleri değil, lehte delilleri de toplamak. Yani bu bir tez öne sürer. Sonuçta sentezi de hakim yapar. Ama sen, alel acele delil toplamak için çağırdığın insanlar senin savına karşı çıkınca, yapmaman gerekeni, hatta hukuksuz olanı, delil karartıyorsun. Aynen öyle. Delil karartıyorsun. İddianameye koymuyorsun. En temel unsuru koymuyorsun, abi. Dediğin gibi, lehe olanları da koymak zorundasın. Senin görüntülerin vardı, istersen.

    Var, onlara geçeceğim. O, bir tane daha şey söyleyeyim. Bir dene yok, biliyor musunuz arkadaşlar? Bugün IBB operasyonlarında çok sık gördüğümüz şey. Şimdi geçenlerde araba galerisi yayınladı, Ali Be araba MHP'li vekile çıktı ya onun gibi. Ya arkadaşlar, Ayşe Barım gözaltındayken bakın. Gözaltına alındı. Hatırlıyorsunuz, Ocak ayında menajerlik sektöründe dizi sektöründe tekelleşmekten alındı. Gözaltındayken Gezi'ye döndü hikaye. Yani o yargılama süreci, yani gözaltı sürecinde Gezi'yle suçlandı. O sırada haber yaptılar, abi. Belçika'nın bir kentinde, sanırım adını hatırlamıyorum. Orada Ayşe Barım toplantı yaptı 2017'de referandumdan önce ve Türkiye'de ben darbe yaparım dedi. Dedi ki, "Bu oyuncuların hepsinin kasetleri elimde. Ben bütün bu oyuncuları Gezi'de kullandım, yine kullanırım," dedi. Yandaş medyada trollerde günlerce propaganda yapıldı. İddianamede bu da yok, arkadaşlar. Çünkü...

  • 11:03 Abi, dediğin gibi lehe olanları da koymak zorundasın. Senin görüntülerin vardı, istersen var onlara geçeceğim. Bir şey daha söyleyeyim, arkadaşlar. Bugün IBB operasyonlarında çok sık gördüğümüz bir durum var. Geçenlerde bir araba galerisi yayınladı. Ali Be, MHP'li vekile çıktı ya, onun gibi.

    Arkadaşlar, Ayşe Barım gözaltındayken, hatırlıyorsunuz, Ocak ayında menajerlik sektöründe dizi sektöründe tekelleşmekten gözaltına alındı. Gözaltındayken, geziye döndü hikaye. Yani, o yargılama sürecinde, gözaltı sürecinde geziyle suçlandı. O sırada haber yaptılar. Belçika'nın bir kentinde, adını hatırlayamıyorum, Ayşe Barım toplantı yaptı 2017'de referandumdan önce ve Türkiye'de ben darbe yaparım dedi. Dedi ki, "Bu oyuncuların hepsinin kasetleri elimde. Ben bütün bu oyuncuları gezide kullandım, yine kullanırım." diye yandaş medyada trollerde günlerce propaganda yapıldı. İddianamede bu da yok arkadaşlar. Çünkü Ayşe Belçika'ya gitmemiş. Kendisi diyor ki, uçuş kaydı yok. Hiçbir şey yok. Var mı? Yıllarca irtibatı yaratan iki tane oyuncunun yalandan sevgili olduğu ve bunun karşısında 5 milyon, o da yok. O da yok, çünkü zaten tekelleşme de yok. Yani işin garip yanı, tekelleşme de yok. İddianamede niyet etti arıma, geziden 30 yıl ne akıl bırakıyor ne mantık bırakıyor? İlk görselle başlayabilir.

    Şimdi bunlar olurken de şunu da demek lazım ama, bakın, binlerce genç sokakta. Bugün de gördük, en büyük kortejlerden biri, diğer ikinci kortejlerden biri de gençlerdi. Yani, üniversiteliler, liseliler oradaydı. Bu sanatçılar, o kadar enteresan ki bunca dizi oyuncusu Ayşe Barım'ın, böyle abuk sabuk ya da apolitik bir insan. Çok açık yani. Zaten kendi ifadelerinde de gördüğünüzde, böyle bir sebeple tutuklanmış. 30 yıl gibi bir hapis cezası isteniyor.

    Sanatçılardan, oyunculardan, bu ünlü kişilerden, birlikte ilişki kurmuş, mesai yapmış insanlardan, siyah kalp, gül, doğum mu yaptı kardeşim bu kadın? Hakikaten anlamakta zorlanıyorum. Doğum yaptı. Ona ilişkin bir şey gül koyuyorsunuz. Anlamakta gerçekten zorlanıyoruz. Bırakıldı. Şöyle çıksın biri, "Canım Ayşe, bak çıksın biri desin ki, benim ifademi aldınız." 30 kişiden biri desin ki, "Ben size böyle bir olay olmadığını söyledim. Niye iddianamede yok?" diye sorsun. Bu onun hakkı.

    Bakın, arkadaşına, dostuna veya menajerine, iş arkadaşına, o değil. Kendi hakkı bu. Ben bir ifade verdim. Sen nasıl iddianameye koymuyorsun? Beni çağır. Sen çağırdın, getirttin. Tanık olarak gelmemi istedin. Ben ifade veriyorum, sen gizliyorsun ve onu tam tersi bir iddianame yazıyorsunuz. Bakın, davanın delillerini anlatıyorum. Arkadaşlar, büyük deliller. Bir numaralı delil: Oyuncular geziye katıldı. İddianamenin onlarca sayfası bu. Ve oturmuş savcı, Google'dan iddianame yazmış. Oturmuş, bakmış, bütün sosyal medya hesaplarına girmiş. Instagram, Twitter bakmış ve demiş ki, "Bunların geziye..."

  • 13:06 "Ben bu kadın ya? Hani hakikaten anlamakta zorlanıyorum. Doğum yaptı. Ona ilişkin bir şey, gül koyuyorsunuz. Anlamakta hakikaten zorlanıyoruz. Ya bırakıldı. Şöyle çıksın biri, canım Ayşe, bak çıksın biri desin ki, 'Ya benim ifademi aldınız. 30 kişiden biri desin ki, 'Ya benim ifademi aldınız, ben size böyle bir olay olmadığını söyledim. Niye iddianamede yok?' diye sorsun. Bu onun hakkı.

    Evet, bakın arkadaşına, dostuna veya menajerine, iş arkadaşına. O değil, kendi hakkı bu. 'Ben bir ifade verdim. Sen nasıl iddianameye koymuyorsun? Beni çağır. Sen çağırdın, getirttin. Tanık olarak gelmemi istedin. Ben ifade veriyorum, sen gizliyorsun ve onu tam tersi bir iddialam yazıyorsunuz.'

    Bakın, davanın delillerini anlatıyorum. Bakın, deliller arkadaşlar. Büyük deliller. Bir numaralı delil: 'Oyuncular geziye katıldı.' İddianamenin onlarca sayfası bu. Ve oturmuş savcı, Google’dan iddianame yazmış. Oturmuş, bütün sosyal medya hesaplarına girmiş; Instagram, Twitter’a bakmış. Demiş ki, 'Bunların geziye katıldığına dair şey toplayayım, veri toplayayım, sayfalar olsun.'

    Bak Ayşe Barım hala gelmedi. Ayşe Barım ne zaman geleceğiz, biliyor musunuz? Suçla ilgili kısma 100. sayfada bakın; 171 sayfa, 100 sayfa Ayşe Barım yok neredeyse. Savcı diyor ki, 'Ben araştırıyorum. Bütün şeye katılanlar kimler?' Bakıyorum diyor ki, 'Bu şeyin şirketinin Ayşe Barım'ın şirketinin 58 tane ünlü oyuncusu var.'

    Diyor ki, 'Onlardan 18 tanesini seçiyor. Diyor ki, bir tanesi Ali Atay. Savcı diyor ki, 'Ali Atay'ın Twitter hesaplarında, Instagram hesaplarında geziyle ilgili paylaşım yok ama ben araştırdım, internet haberlerinden kendisinin eyleme katıldığını tespit ettim.' Aha da fotoğrafı, 'Yeni Akit'ten, 'Çapulcular'a dizisi kaldırıldı.' Bunu alıp iddianameye koyuyorlar. 'Yeni Akit tanığı.'

    Bir sonrakine geçelim. Tanığı 'Yeni Akit'. Yani bakın, Bergüzer Korel'in gece sırasındaki paylaşımları eşiyle Halit Ergenç'le oluyor. Tek tek koyuyor. Neleri koyuyor, biliyor musunuz? 'Faslı bir kadın kafasından gaz kapsülüyle vuruldu. Taksim'de. İyileşmesini dua ediyoruz.' Şu yapıyoruz, bu yapıyoruz. Onu koyuyor. Bergüzer Korel'in şeyini anlatıyor.

    Ya insanlar dövülüyor, sokaklar kapatılıyor. Ya niye bu şiddet uygulanıyor? Ona tepki olan metni var, onu koyuyor. Bak deli diyor, 'Ya Ayşe Bar, bunlar sanık değil.' Bir sonrakine geçelim. Bunlar sanık değil. Bakın, diyor ki burada da amaç; 'Bülent Bey, Bülent İnal, İnal, Tatar Ramazan dizisinde oynuyorsa, geliyorlar, biz bu oyunu bozarız' diye pankart açıyorlar sette. Ondan sonra da eylem yapıyorlar.

    Bülent İnal hakkında o da Ayşe Barım'ın menajerliğini yaptığı oyunculardan biri. Onun hakkında da şu paylaşımı yaptı, bu yaptı; işte açık kaynaklar, bulduğum haberleri, bu haberi de koyuyor. Bakalım o haberde dikkate çeken bir şey var: Engin Altan Düzyatan, Şafak Sezer de eylem verdi. Ama şimdi Engin Altan Düzyatan'a bir suçlama yok. Şafak Sezer'e de yok. Neden yok acaba? Çünkü Ayşe Barım onların menajerliğini yapmıyor."

  • 15:11 Z kapsülüyle vuruldu. Taksim'de. İyileşmesini dua ediyoruz. Şu yapıyoruz, bu yapıyoruz. Onu koyuyor. Bergüzel Koreli'nin şeyini anlatıyor. Ya insanlar dövülüyor, sokaklar kapatılıyor. Niye bu şiddet uygulanıyor? Ona tepki olan metni var, onu koyuyor. Bak, deli diyor ya. Ayşe Bar, bunlar sanık değil. Bir sonrakine geçelim; bunlar sanık değil.

    Bakın, diyor ki burada da amaç Bülent Bey, Bülent İnal. Şeyde Tatar Ramazan dizisinde oynuyorsa da geliyorlar, biz bu oyunu bozarız diye pankart açıyorlar sette. Ondan sonra da eylem yapıyorlar. Bülent İnal hakkında, o da Ayşe Barım'ın menajerliğini yaptığı oyunculardan biri. Onun hakkında da şu paylaşımı yaptı, bu yaptı, işte açık kaynaklar bulduğum haberleri bu haberi de koyuyor.

    Bakalım o haberde dikkat çeken bir şey var. Engin Altan DüzYatan, Şafak Sezer de eylem verdi. Ama şimdi Engin Altan DüzYatan'a bir suçlama yok. Şafak Sezer'e de yok. Neden yok acaba? Çünkü Ayşe Barım onların menajerliğini yapmıyor.

    Sadece bu kadar mı? Tabii ki canım. İktidarın yakınında olmalarının da Yavuz Bingöl de dahil pek çok nedeni var. Burada alınan şey bu değil mi? Yani Gezi Parkı olaylarına karışan ünlüler diye bir haber sitesi haber yapmış. O iddianame alıyor, 18 kişiyi böyle ama sayfa sayfa diyor ki, bak Bülent İnal katıldı diyor. Arkadaş, bu savcıyla bir Allah'ın kulu şunu sormuyor: Bülent İnal katılınca suçlu oluyor, Ayşe Barım onun menajeri diye. Engin Altan DüzYatan niye katılıyor o zaman?

    Madem bu insanlar kendi iradeleriyle bir yere gidemiyorlar, madem bu insanlar robot; bunlara "otur" diyorsun, oturuyor. "Kalk" diyorsun, kalkıyor. "Git" diyorsun, gidiyor. O kadar kişiliksiz bu insanlar, Türkiye'nin en ünlü sanatçıları o kadar kişiliksiz. O zaman Engin Altan DüzYatan'ın bir menajerinin gitmemiş olması lazım. Bu çelişkiye de değinmiyor.

    Bir sonraki gerisayaya geçelim. Bak, ama böyle sayfalar dolusu, aklına gelebilecek bütün ünlü isimleri hepsini almış, koymuş. Ceyda Düvenc'in arkadaş, almış bir AK takip listesi diye Twitter'daki bir troll hesap. Bir eyleme katıldı diye Ceyda Düvenci hedef göstermiş. Gezi provokatörleri "unutma unutturma" demiş. Savcı bunu almış, koymuş arkadaş. Bak, bunu koymuş. Ceyda'nın ifadesini koymamış. Tanık olarak ifadesini koymamış. Ama o trollerin yaptığı bu saldırıyı koymuş. Herkes savcısı iddianameye şunu koymuş, koymuş. Ve Ceyda bence tanık değil, arkadaşlar. Tanık olarak ifade verdi. Tanıklığı da yazılmamış.

    Geçelim. Devam edelim. Bakın, bunun gibi o kadar çok var. Hümeyra, ya ne diyor? Bak, Hümeyra isimli şarkıcı ve oyuncunun kendisine ait olabileceği değerlendirilen herhangi bir sosyal medya devam ediyor. Gezi Parkı’na gelmiş. Suç hava, ne kadar şey, büyük suç. Devam edelim, Umut. Bunu görmüştük. Tekrar devam edelim.

    Yani bütün şeyleri, hepsini böyle tek sıralıyor. Bununla yetinmiyor. Bak, delil bu diyorum. Bak, delil bu. En önemli delile geldik. Umut'un verdiği en önemli delil. İddianamenin bir numaralı delili, 28 saniyelik Instagram'daki.

  • 17:02 K takip listesi diye Twitter'daki bir troll hesap almış. Bir eyleme katıldı diye Ceyda Düvenci'yi hedef göstermiş. "Gezi provokatörleri unutma, unutturma" demiş. Savcı bunu almış, koymuş. Bak, bunu koymuş. Ceyda Adverçin ifadesini koymamış; tanık olarak ifadesini koymamış. Ama o trollerin yaptığı bu saldırıyı koymuş. Herkes savcısı iddianameye şunu koymuş. Koymuş.

    Ceyda bence tanık değil arkadaşlar. Tanık olarak ifade verdi, tanıklığı da yazılmamış. Geçelim, devam edelim. Bakın bunun gibi o kadar çok var. Hümeyra'ya ne diyor? Hümeyra isimli şarkıcı ve oyuncunun kendisine ait olabileceği değerlendirilen herhangi bir sosyal medyada değerlendirme devam ediyor. Gezi Parkı'na gelmiş. Suç hava ne kadar büyük suç. Devam edelim, Umut. Bunu görmüştük, tekrar devam edelim. Yani bütün şeyleri, hepsini böyle tek sıraya koyuyor.

    Bununla yetinmiyor. "Bak delil bu" diyor. En önemli delile geldik. Umut'un verdiği en önemli delil, iddianamenin bir numaralı delili: 28 saniyelik Instagram'daki bir görüntü. Halit Ergenç orada, Ayşe Barım orada; bir tespit yapmış savcı böyle diyor. Bu görüntü, bak 28 saniye. Ayşe Barım telefonla konuşuyor, Erken de orada yürüyor. Ya o zaman muhteşem Süleyman'ı çekiyorlar. Setten Mehmet Günsür, Halit; hepsi geliyorlar. Bütün ekip olarak geliyorlar. Diyorlar ki, hatta sosyal medyada mesaj atıyorlar: "Biz de geziye gidiyoruz, sete ara veriyoruz" diyorlar. Geziye geliyorlar.

    Ayşe Barım da ifadesinde "Ya bana seti bırakıp gittiklerini söylediler, ben de geziye gittim" diyor. İki kere gitmiş geziye kadın. Kadın geziye gitmemiş zaten. İfadeden anlıyorsun, o kadar apolitik ki. Diyor ki, "Ben gaz bile yemedim gezide". İki kere gittim sadece diyor. "Beni yok biliyor musun?" Yine Şulihta'nın bazı sinyalleri yok. Çünkü bas sinyali alsın, gece iki kere gittiği ortaya çıkacak. Onu koymuyor savcı bas. Normalde dersin ki "Ya geziye kaç kere gitmiş?" Bir bas sinyallerine bakalım. Herkese yapıyorlar. İyi, birbiri. Herkese yapıyorlar. Yapmamışlar.

    Kadın geziye iki kere gidiyor. Olaylarla ilgisi yok. İfadesiyle de ayrıca gitmiş olabilir yani. "Ya 100 kere ben gittim, ben her gün oradaydım" yani. Her gün oradaydım ve ben geziye özgürlük diyorum. Ben gezinin sonuna kadar onur ve şeref olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin en, en şanlı direnişi olduğunu düşünüyorum. Ayşe Barım öyle değil. Ayşe Barım'a bakıyorsunuz, bunu görüyor ve ne diyor biliyor musunuz? Bu görüntü itibarıyla 28 saniyelik görüntü itibarıyla Ayşe Barım'ın Halit Ergenci'yi Gezi Parkı'na sürüklediği tespit edilmiştir.

    Okuyorsun, diyorsun ki "Herhalde boynundan tuttu." Ayşe Barım Halit Ergenç'i sürüklüyor Gezi Parkı'nda. Onun üzerine böyle bir yorum yapıldı zannediyorsun. Yok; arkadaş, görüntü bu. Tek delil, bak, tek delil olarak koyduğu şey bu görüntü. Devam edelim. Bu da açıklama sırası; hemen koymuş. Emine, Ayşe Barım, Halit Ergin; Gezi Parkı'nda şiddeti durdurun çağrısında bulunmuş. Buradaki oyuncuların hepsi, bak, Can Bonobo da var, Ozan Güven de var. Tuğba Büyüküstün de var. Hepsi ne yapıyor?

  • 19:07 Olaylarla ilgisi yok. İfadesiyle de ayrıca gitmiş de olabilir yani. Ya, yüz kere ben gittim ya. Ben her gün oradaydım. Her gün oradaydım ve ben Gezi’ye özgürlük diyorum.

    Ben, gezinin sonuna kadar onur ve şeref olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin en şanlı direnişi olduğunu düşünüyorum. Ayşe Barım öyle değil. Ayşe Barım'a bakıyorsunuz, bunu görüyor ve ne diyor biliyor musun? Bu görüntü itibarıyla, 28 saniyelik görüntü itibarıyla Ayşe Barım'ın Halit Ergenç'i Gezi Parkı'na sürüklediği tespit edilmiştir. Ya okuyorsun, diyorsun ki herhalde boynundan tuttu. Ayşe Barım Halit Ergenç’i sürüklüyor Gezi Parkı'nda. Onun üzerine böyle bir yorum yapıldı zannediyorsun. Yok arkadaş, görüntü bu. Tek delil, bak, tek delil olarak koyduğu şey, bu görüntü.

    Devam edelim. Ha, bak bu da açıklama sırası koymuş böyle. Emine Ayşe Barım, Halit Ergenç ya Gezi Parkı'nda şiddeti durdur çağrısında bulunsun. Buradaki oyuncuların hepsi, bak, Can Bonobo da var, Ozan Güven de var, Tuğba Büyüküstün de var. Hepsi ne yapıyorlar biliyor musun? Bir cümle okuyorlar. Diyorlar ki şiddet olmasın, barışçıl gösteriler bunlar. Barışçıl şekilde devam etsin. Kültür, sanat hayatımızı özgür bırakın. Yaşamlarımıza müdahale etmeyin. Bunu da alıyor. En büyük suç delillerinden bir tanesi de bu, şuyla görüntü ya. İkincisi de bu. Bu videoları, tek tek bütün konuşan sanatçı hangi cümleyi söyledi, sayfa sayfa koyuyor iddianameyi doldurmak için.

    Peki, devam edelim. Yani o bir bütün bunlara geldikten sonra, bakın iddianamede diyor ki işte bu bahsettiğim konuşma şeyleri ve diyor bir tane daha delil buldum diyor savcı. Ulan, gerçekten helal olsun. Gerçi afişe de gelebilir miyiz Umut? Bak, bu hep görüntüler böyle sahne sahne bunları alıp koymuş yani. Sahne sahne alıp koymuş. Diyor ki evde dijital materyalleri aradık. Bütün evdeki bilgisayarları, telefonları falan hepsinin imajlarını alıyorlar. Ev, iş yeri falan, bütün telefonlar, şunlar bunlar suç bulmak için inanılmaz şeylerle davranıyorlar.

    Ve o suç aramak için bunlarla davrandıkları için bunları geçelim. Eee, bir tane bilgisayardan afiş çıkıyor arkadaşlar. En önemli delillerden biri olarak da dosyaya bu konuluyor ve Ayşe Barım’a da soruluyor. Diyor ki, bakın bu Gezi direnişiyle ilgili bilgisayarda çıkmış. Afişi evine de asabilirsin. Şey var. Şey, Ayşe Hanım ne diyor biliyor musun? Bak, sadece bu bulmuş. Benim bilgisayarıma gelsin, demek Gezi ile ilgili dünya kadar fotoğraf, görsel, sanat çalışması o günlerin hatırası dünyayı şey bulursunuz, değil mi? Yol göster yani, yaz.

    Ha, yol göster. Gezi, yani sonuçta Gezi son derece meşru. Bunu Ayşe Hanım’a söylüyorlar. Ayşe Hanım da demiyor ha. Ya, ne olacak kardeşim? Ben güzel bir afiş, sanatsal bir afiş kullanıyorum, demiyor. Diyor ki, gerçekten de bak, benziyor da. Ver, güzel ne benziyor diyor. Ver, güzel koraya benziyor. Onun için ben bunu almışım, bilgisayara kaydetmişim. Biri bana göndermiş diyor. Gerçekten de benziyor. Bu da delil. Bak, şimdi 30 yıl arkadaşlar, sana 30 yıl istenmesini sağlayan delillerden biri bu. Bunun çıkmış olması.

  • 21:09 Evet, bir tane bilgisayardan hafif çıkıyor, arkadaşlar. En önemli delillerden biri olarak da dosyaya bu konuluyor ve Ayşe Barım'a da soruluyor. Diyor ki, "Bakın bu gezi direnişiyle ilgili bilgisayarda çıkmış. Afişi evine de asabilirsin."

    Ayşe Hanım ne diyor biliyor musun? "Bak, sadece bu bulmuş. Benim bilgisayarıma gelsin, sen demek ki geziyle ilgili dünya kadar fotoğraf, görsel, sanat çalışması o günlerin hatırası. Dünyayı şey bulursunuz, değil mi?"

    Yani yol göster. Gezi, sonuçta son derece meşru. Bunu Ayşe Hanım'a söylüyorlar. Ayşe Hanım da demiyor, "Ya ne olacak kardeşim? Ben güzel bir afiş, sanatsal bir afiş kullanıyorum," demiyor. Diyor ki, "Gerçekten de bak, benziyor da."

    "Ver güzel," diyor, "ne benziyor? Ver güzel, koraya benziyor." Onun için ben bunu almışım, bilgisayara kaydetmişim. Biri bana göndermiş, diyor. "Gerçekten de benziyor. Bu da delil."

    Bak, şimdi 30 yıl arkadaşlar, sana 30 yıl istenmesini sağlayan delillerden biri bu. Bunun çıkmış olması. Biraz önce girdiğiniz görüntülerde umut geçti ya, hızlı hızlı. O da delil. Ormanlarımız yandı 2021'de. O zamanki tarım bakanı, orman bakanı Bekir Pakdemirli bir tane yangın söndürme uçağı temin etmedi. Erdoğan iktidarı bir tane yangın söndürme uçağı temin etmedi. Ciğerlerimiz yandı. Yangına günlerce müdahale edilemedi. O sırada "Help Turkey" diye paylaşımlar yapıldı.

    Savcı üşenmemiş, "Help Turkey" diye paylaşım yapan Ayşe Barım'ın menajeri olduğu sanatçıların listesini çıkartmış, arkadaşlar. Ezgi Mola mı istersin? Şehri Tekin Doğru mu ister? Aklınızı gücük herkes ya. Herkes o dönem ülke yanıyor. Yani ülkemizin güneyi yanıyor. Ormanlarımız yanıyor. Bu çağrıyı yapıyor. Ancak bunu şunun için tabii yaparak, o isimleri oraya koyuyorlar şu anda. Bir taraftan da bu insanların üzerinde sopayı sallandırmış oluyorlar. Aman sopayı susturmak, yani sana da gelirim.

    Diğer adımda ama zaten kaçamazsın. O gelecek, zaten sana. Seni ya köle olarak oturacaksın köşende ya da gelecek sana. Kaçarak kurtulamazsın bundan. Şimdi, koymuş iddian koy. Ya gül ya gül, koyacaksın ya, konuşacaksın yani. Ya da buna, bu saçmalığa susa susa, nereye kadar yaşayacaksın? Böyle yaşamak da yaşamak değil yani.

    Orman yanmış. "Help Turkey" paylaşım yapmış. Ayşe Barım'a bağlı şu ve şu sanatçılar yapmış. Bu işi de organize eden Ayşe Barım'mış. "Help" kampanya. Türkiye'nin de itibarını zedelemek için bunu yapmış. Türkiye'nin itibarı, Türkiye kendi kendine yetmez. İtibarını zehirlemek, yani zedelemek için bunu yapmış. Savcı böyle yazıyor, arkadaşlar. Gerçekten böyle yazıyor. Buna inanması bekleniyor insanlardan.

    Bu senaryoyu yazıyor. Niyet okuyor, komplo teorisi uyduruyor. Ya arkadaş, bir tane uçak temin edemeyen, gezide 8 çocuğu başından kapsül ile vurarak öldürenler, hiçbir neden olamaz. Sadece niyet ajanları olur. Bunda da yangın söndürme uçağı almaz. Bu olur. Bakın, diğer delille geçelim arkadaşlar.

    Diyor ki, "Geçebilir miyiz bir sonraki klasöre?" Diyor ki, "Ben Ayşe Barım'ın telefon konuşmalarıyla ilgili..."

  • 23:14 Bundan. Şimdi koymuş iddianı koy. Ya gül, ya gül koyacaksın, ya konuşacaksın yani. Ya da buna, bu saçmalığa susa susa nereye kadar yaşayacaksın? Böyle yaşamak da yaşamak değil yani.

    Ya orman yanmış. Her Türkiye paylaşım yapmış. Ayşe Barım'a bağlı şu sanatçılar yapmış. Bu işi de organize eden Ayşe Barım'mış. Help ki kampanya. Türkiye'nin de itibarını zedelemek için bunu yapmış. Türkiye'nin itibarı, Türkiye kendi kendine yetmez. İtibarını zehirlemek yani zedelemek için bunu yapmış. Savcı böyle yazıyor arkadaşlar. Gerçekten böyle yazıyor. Buna inanmasını bekliyor insanlar. Bunun inanmasını bekliyorlar. Bu senaryoyu yazıyor. Niyet okuyor, komplo teorisi uyduruyor.

    Ya arkadaş, bir tane uçak temin edemeyen, gezide 8 tane çocuğu başından kapsülle vurup öldürenler hiçbir neden olamaz. Sadece niyet ajanları olur. Bunda da yangın söndürme uçağı almaz. Bu olur. Bakın, diğer delille geçelim arkadaşlar. Diyor ki, geçebilir miyiz bir sonraki klasöre? Diyor ki, ben Ayşe Barım'ın telefon konuşmalarını da inceledim ve diyor ki Ayşe Barım, gezi döneminde sanatçılarıyla yani kendisinin sorumlu olduğu sanatçılarıyla defalarca kez görüşmüş diyor. Çok fazla görüşmüş diyor. Bu da suç delili diyor. Menajeri oyuncular Gezi Parkı’na gidiyorlar. Onlarla temas kuracak, konuşacak tabii.

    E, IBB dosyasında özel kaleme niye telefon? Aynı şey. Aynı şey. Ve sonra arkadaşlar, inanılmaz bir şey oluyor iddianamede. Diyor ki, ben terörle irtibatlı kişilerle Ayşe Barım'ın görüşmelerini tespit edeceğim diyor. Bir kısmı, FETÖ'ye FETÖ'cü bir kısmı yani geldi evine, kombi. FETÖ’den açığa alınmış. Senin haberin yok. Konuştum, bittin abi. Hemen koya, FETÖ PYD’li bu filan diye. Acayip sıralamış da sıralamış. Sürüyle isim, abi. Bir tane isim Candan Yıldız arkadaşımız ortaya çıkarttı. T24’ten ilk olarak o yaptı. Mehmet Avni Özgürel abi. Mehmet abi Özgürel PKK'lı arkadaşlar. Öyle diyor, iddiaya göre arkadaş, Özgün ben radikalde kendisiyle çalıştım. Milliyetçi çizgide, devletçi çizgide, MHP'ye yakın bir bu konuda dev adamı.

    Bir savcı Avni Özgürel'i, PKK KCK terör örgütü kaydıyla buraya koyuyor ve bu iddianameden 30 yıl hapsi isteniyor Ayşe Barım'ın. 30 yıl hapsi isteniyor, yetmiyor. Daha sonrakilere geçelim. Bakın arkadaşlar, Beyaz İnşaat diye bir yerle konuşuyor. Kovuşturmaya yer yok kararı verilmiş. Demiş ki; yani yargı, bu adam FETÖ'cü filan değil. Fethullah'tan soruşturulmuş değil diye karar, yargılanmasına gerek yok diye karar vermiş. Bu fişlemedir arkadaşlar. Fişleme olarak sana bunu koyuyor. Kovuşturmaya yer olmayanları da koymuş dosyanın içine.

    Geçelim Umut, bütün bunları da bak esnaf, yine kovuşturmaya yer yok kararı, onu da koymuş. Burada bu insanların isimleri var bu arada. Ben kapattım, geçelim Umut. Ve bütün bunlardan sonra geliyor zurna, zırt dediği noktaya. Diyor ki, şüpheli Ayşe Barım'ın telefon konuşmalarının kaydını şey yaptım, istedim ve diyor ki Ayşe Barım, Gezi tutukluları Çiğdem Mater, Utku ve Mehmet Osman Kavala ile irtibatlarını tes...

  • 25:21 MHP'ye yakın bir bu konuda dev adamı bir savcı, Avni Özgüreli, PKK KCK terör örgütü kaidiyle buraya koyuyor ve bu iddianameden 30 yıl hapis istiyor. Ayşe Barım'ın 30 yıl hapsi isteniyor. Yetmiyor, daha sonrakilere geçelim.

    Bakın arkadaşlar, Beyaz İnşaat diye bir yerle konuşuyor. Kovuşturmaya yer yok kararı verilmiş. Demiş ki, yani yargı, bu adam FETÖ'cü falan değil, Fethullah'tan soruşturulmuş değil diye karar vermiş, yargılanmasına gerek yok diye. Bu fişlemedir, arkadaşlar. Fişleme olarak sana bunu koyuyor. Kovuşturmaya yer olmayanları da dosyanın içine koymuş. Geçelim Umut, bütün bunları da bak, esnaf yine yine kovuşturmaya yer yok kararı onu da koymuş. Burada bu insanların isimleri var bu arada.

    Ben kapattım. Geçelim Umut. Ve bütün bunlardan sonra geliyor, zurna zırt dediği noktaya. Diyor ki, şüpheli Ayşe Barım'ın telefon konuşmalarının kaydını istedim ve diyor ki, Ayşe Barım'ın Gezi tutukluları Çiğdem Mater, Utku ve Mehmet Osman Kavala ile irtibatlarını tespit ettim. Bir de diyor, Mehmet Ali Alabora yurt dışındaydı, onun irtibatını kestim, arkadaşlar.

    Dosyaya koyduğu en temel delil, bakın en temel delil, Mehmet Ali Alabora ile konuşması. Burada uzun uzun vaktinizi almak için o konuşmayı anlatmayacağım ama şunu söyleyeceğim; Ayşe Barım, kendi sanatçıları zarar görecek diye korkarak, Mehmet Ali Alabora'ya destek için yapılacak bir bildirinin yayınlanmaması için uğraşıyor. O sırada Kaz Dağları'nda, Edremit'te tatilde. Sert arkadaşlar, bu diyor. Bunu değiştirelim, "Çok bu sert," diyor. "Bunu şey, ya o bildiriyi yayınlayanlar da bu sefer çok masum." Mehmet Ali Alabora o sırada ölümle tehdit ediliyor. Neden biliyor musunuz? Mesele sadece ağaç değil, anlasana, gibi bir tweet attığı için, yani hiçbir suç olmayan bir nedenden dolayı Mehmet Ali Alabora linç ediliyor sosyal medyada. Arkadaşlar da onu destek açıklaması yapacak. Bu son derece mantıklı bir açıklama ve Ayşe Barın buna bile cesaret edemiyor.

    "Oyuncularınıza zarar gelir," diye yapmayın diye arıyor ve bu tespiti de yapıyor. Yetmiyor, onun konuştuğu kişilerin sonra kimlerle konuştuğunu da yazıyor. Bakın ama dedik, gördük. Mehmet Ali Alabora ile konuşması bu. Üç kere konuşuyor sadece ama savcı diyor ki, ya sen sadece Gezi olayları ile konuşmuşsun, bununla ben bununla şüpheleniyorum diye not düşüyor. İçine böyle bir cümle yazıyor. Bağlantıyı kanıtlıyor, diyor ya, "Arkadaş zaten bildiriyle ilgili, olay Çiğdem Mater ile konuşmuş diyor, 14 kere o dönemde beş kere miine mesajlaşıyor, yazışıyor yine bildiriyle ilgili, çünkü o da sinemacı, belgeselci."

    Zaten bu dünyada, abi işin kötü yanı, Osman Kavala ile konuşması, 39 kere diyor. Tarihe bakın abi, bir yıl sonra Gezi'den. Bir yıl sonra Gezi'den Kavala ile konuşmuş. Bunu suç delili, temel suç delili olarak koyuyor. Ve Ayşe Barım anlatıyor, ya diyor, "Bir film yaptık. Filmin gösterimi oldu. After party için Osman Kavala’nın sahibi olduğu Cezayir diye bir mekâna gidecek. Onunla ilgili konuştum," diyor. Onunla ilgili konuştum diyor. Bunu bile koyuyorlar. Ve yani arkadaşlar, şunu da söyleyeyim.

  • 27:20 Yetmiyor. Onun konuştuğu kişilerin sonra kimlerle konuştuğunu da yazıyor. “Bakın ama dedik, gördük. Mehmet Ali Alabora ile konuşması bu. Üç kere konuşuyor sadece ama savcı diyor ki, 'Sen sadece Gezi olayları hakkında konuşmuşsun, bununla ben bununla şüpheleniyorum' diye not düşüyor. İçine böyle bir cümle yazıyor. Bağlantıyı kanıtlıyor, bu diyor. “Ya arkadaş, zaten bildiriyle ilgili olay çiğden materyalle konuşmuş,” diyor. 14 kere o dönem, beş kere de mesajlaşıyor, yazışıyor yine bildiriyle ilgili. Çünkü o da sinemacı, belgeselci. Zaten bu dünyada.

    Abi işin kötü yanı, Osman Kavala ile konuşması 39 kere diyor. Tarihe bakın, abi; bir yıl sonra Gezi’den. Bir yıl sonra Gezi’den Kavala ile konuşmuş. Bunu suç delili, temel suç delili olarak koyuyor. Ve Ayşe Barım anlatıyor, “Ya diyor, bir film yaptık. Filmin gösterimi oldu. After party için Osman Kavala'nın sahibi olduğu Cezayir diye bir mekâna gidecek. Onunla ilgili konuştum,” diyor. Bunu bile koyuyorlar.

    Ve yani, arkadaşlar, şunu da söyleyeyim; bir de haber vardı. Onu da getirebilir miyiz? İddianamede, bakın, ne kadar kolay olduğunu, 30 yıl hapis cezasının istenmesinin ve bu saçmalığın ne kadar büyük olduğunu gösteren bir şey. Bak, TR Haber diye bir şey. Ayşe Barım gözaltına alındıktan sonra, 25.01.2025, yani 25 Ocak 2025. Bu iddia, bu savcılıktan sızmış bir haber. Belli yani içinde Ayşe Barım'ın Osman Kavala ile, Mehmet Ali Alabora ile konuşmaları falan da alınmış.

    Bak, lafa bakın. Biraz önce izlettiğim görüntü var ya, 28 saniye. Sosyal medyada yayınlanan yeni görüntüler, 'Muhteşem Yüzyıl' adlı dizinin Kanuni Sultan Süleyman’ı Halit Ergenç'in gece parkı eylemlerine Barım tarafından sürüklendiğini ortaya koydu. Önde geçiriyor, arkadaşlar telefonla konuşuyor ve bunu alıyor savcı, kamuoyuna yansıyan haberler de diyerek iddianameye koyuyor. İşin enteresan tarafı, iddia bu olaylardan aylar önce başlıyor, “Mama” falan diye haberler, sizin aklınıza bir dizi haber çıkıyor. Sonra o haberler alınıp iddianame yapılıyor.

    Böyle, aynen öyle. Bunda da troller mi istersin, şey mi istersin? Yani özetle, arkadaşlar, yıldız yağmuru var, adalet yok dedim ya. Bu ülkede adaletin gramı yok. Bu ülkede yargı sistemi bir zıvanadan çıkmış. Yani zıvana başka, tarif edecek bir şey yok. Bu ülkede komplo teorileri, niyet okumalarla insanların hapsedildiği bir hukuksuzluk düzeni inşa edilmiş. Bu ülkede yargı bitmiş. Hiç kimse güvende değil. Hiç kimse güvende değil.

    Herkes bu saçmalıklarla, “Ulan bu kadar saçmalık mı olur?” dediği iddialarla gözünü Silivri’de, yani hücrede açabilir. Bir cümle karış belki sen de ilk kez öğreneceksin. Biraz önce Ali Atay... Dur, Ali Atay. Evet. Ali Atay’ın ismini söyledim. Evet. Evet. Evet. Akit’te, yeni Akit küpüründe geçiyor. Ali Atay’ın menajerinin Ayşe Barım’ın şirketi olmadığını biliyor muydun? Ha bir de o da değil, yazmış ama Ali Atay diye yazmış. Peki, Bülent İnal’ın iddianamesi, iddianame dizan demiyorum aslında değil yani. Bir bir bakılsın benim iddiam bu. Bülent İnal dedim, mesela. Bülent İnal’ın da menajerinin gerçekten...

  • 29:28 A troller mi istersin, şey mi istersin? Yani, özetle, arkadaşlar, yıldız yağmuru var, adalet yok dedim ya; bu ülkede adaletin gramı yok. Bu ülkede yargı sistemi bir zıvanadan çıkmış. Yani, zıvana, başka tarif edecek bir şey yok. Bu ülkede komple teorileri ve niyet okumalarla insanların hapsedildiği bir hukuksuzluk düzeni inşa edilmiş. Bu ülkede yargı bitmiş. Hiç kimse güvende değil. Hiç kimse güvende değil. Herkes, bu saçmalıklarla "ulan bu kadar saçmalık mı olur?" dediği iddialarla gözünü Silivri’de, şeyde, hücrede açabilir.

    Bir cümle karış, belki sen de ilk kez öğreneceksin. Biraz önce Ali Atay'ın... Dur, Ali Atay. Evet, Ali Atay'ın ismini söyledim. Evet, Akit şeyinde, yeni Akit küpüründe geçiyor. Ali Atay'ın menajerinin Ayşe Barım'ın şirketi olmadığını biliyor muydun? Ha, bir de o da değil, yazmış ama Ali Atay diye yazmış. Peki, Bülent İnal’ın iddianamesi... İddianame, iddianame, dizan demiyorum aslında değil yani. Bir bakılsın, benim iddiam bu. Bülent İnal dedim mesela. Bülent İnal'ın da menajerinin gerçekten iddianameye öyle yazmış. Bende şu anda bir liste var.

    Hı hı. 2013 yılında Ayşe Barım'ın birlikte çalıştığı, menajerlik yaptığı oyuncu sayısı 43. Burada 58 olarak yazıyor. Belki güncele bakmıştık işte... Vallahi öyle yapmış olabilir o tarihte 2013 tarihini ama bende 2013'teki liste var. Yani, önemli olan 2013 değil mi? Yıllar 2013'te oldu. 2013'te 43. O dönem 43 kişiden kaç kişi katılmış diye bakıldığında Gezi Parkı'na 9 kişi katılmış, arkadaşlar. Ne diyorsun ya? Adını saydığın isimlerin mesela Can Bonomo'nun o dönemki menajeri değil, veya söyleyeyim mesela Ozan Güven'in o dönemki menajeri değil. Ozan Güven, bu arada, yer almıyor 18 şey içerisinde. Yani, neyse, sonuçta haberlerde yer aldığım için söylüyorum, Bülent İnal'ın adını söyledin, o değil mesela. Aynen, Ali Atay da olmayabilir çünkü güncel liste alıyor. 3'teki listede 43 kişi var şirketin listesinde ve 43 kişiden sadece 9'u katılmış; yani savcı demiyor ki "ya böyle bir gücün varsa, niye 9 kişi, niye 34 kişi katılmamış?" Bu, bu sürecin kendi aramızda da konuştuğumuz için söylüyorum. Bir yanıtını, eee, bugün değil ama bir başka zaman öğreneceğiz. Yani, bu işin arkasında, hani derdin Gezi olmadığını da biliyoruz. Eee, nasıl bir dert var ortaya çıkacak. Ama böyle bir iklimde, eee, konuşmayanlar sanmasın ki kendi kapıları çalınmayacak. Bu iklim herkesi yutar. Ya konuşursunuz ya susup sıranızı beklersiniz. Bu işler böyledir.

    Şimdi, Terkoğlu, eee, Timur aslında savcıların bir dosyayı, yani o iddianamenin, içi doğsun diye Can Hıraş nasıl mücadele ettiklerini anlattı. Başka dosyalarda da, mesela İBB dosyasında da, biz eee, başka savcıların Can Hıraş mücadelesi ettiğini görüyoruz. Çünkü eee, o dosyayı doldurmaya çalışıyor ve birilerini inandırmak istiyor. Yani, bu toplum açısından söylemiyorum; toplum zaten inanmıyor. Ama diyor ki, "ya bana iktidar inanmıyor." Dedi ve sen geçtiğimiz eee yayında çok önemli bir şey söyledin. Dedin ki, "İBB dosyası devlet içi savaşa dönüştü." İBB'nin dosyası şimdi emniyette, bürokraside, eee, iktidar...

  • 31:32 Bu sürecin kendi aramızda da konuştuğumuz için söylüyorum. Bir yanıtını bugün değil ama bir başka zaman öğreneceğiz. Yani bu işin arkasında derdin gezi olmadığını da biliyoruz. Nasıl bir dert olduğunu göreceğiz. Ancak böyle bir iklimde konuşmayanlar sanmasın ki kendi kapıları çalınmayacak. Bu iklim herkesi yutar. Ya konuşursunuz ya da susup sıranızı beklersiniz. Bu işler böyledir.

    Şimdi Terkoğlu, Timur aslında savcıların bir dosyayı yani o iddianamenin içini nasıl doldurmaya çalıştıklarını anlattı. Başka dosyalarda da, mesela İBB dosyasında, biz başka savcıların Can Hıraş mücadele ettiğini görüyoruz. Çünkü o dosyayı doldurmaya çalışıyor ve birilerini inandırmak istiyor. Yani bu toplum açısından söylemiyorum, toplum zaten inanmıyor. Ama diyor ki, "Bana iktidar inanmıyor." Dedin ve sen geçtiğimiz yayında çok önemli bir şey söyledin. Dedin ki, "İBB dosyası devlet içi savaşa dönüştü ve İBB'nin dosyası şimdi emniyette, bürokraside, iktidar içerisinde başka yerlere ulaşacak."

    Evet. Şimdi yeni bir adım açıklayacaksın bugün.

    Yeni bir örgüt açıklayacağım. Nasıl yani? Örgütün adı, "Ekrem İmamoğlu'nu cumhurbaşkanına hazırlama örgütü." Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanına hazırlama örgütü. Bu yeni bir örgüt. Şaka yapmıyorum bu arada. Bu örgüt kimlerden oluşuyor? Şaka yap.

    Şimdi anlatacağım. Bu arada örgütün enteresan bir tarafı var. Biz hani Hulk'ta program yaparken Akif Peki zamanında işte Tayyip Erdoğan'ı Başbakanlığa hazırlama örgütü diye bir şey uydurmuşlardı, filan diyordu. Şimdi de bunun bir benzeri hikaye var. Ama önce şunu söyleyeyim. Neden bunu konuşuyoruz? Geçen hafta ben burada bunu anlattıktan sonra çok konuşuldu Türkiye'de. Ekrem İmamoğlu soruşturması devlet içi çatışmaya dönüyor dedim. Neye dayanarak söyledim?

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na yakın bir yayın organı var; Sabah grubu tarafından çıkarılıyor. Savcılığın görüşlerini birebir aktaran, hatta tırnak içinde aktaran başsavcının görüşlerini bir yayın organı. Orada bir dizi haber çıkmıştı. Bu dizi haberde şunu söylüyordu: "Biz Ekrem İmamoğlu'nun soruşturmasını yürütüyoruz ama soruşturmayı devlet içinde engellemeye çalışan güçler var; poliste, bürokraside, yargıda, hatta bakanlıklarda." Bunlara isim vererek, örneğin, MASAK raporunu 900 küsür uzmanın imza atmak istemediğini belirtiyordu. Bir tane uzman yardımcısı imza attı, o da adını yazmadı.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bürokraside, yargıda, emniyette, bakanlıklarda bu durumdan şikayetçi olduğunu görmekteyiz. Devlet içindeki İmamoğlu’nun operasyonunu durduran, bloke eden yapı hakkında tahkikat soruşturma anlamına geliyor. Hatta Cumhurbaşkanı’na bu yapıyı şikayet ettiğini bizzat oralardan öğrendik.

    Şimdi arkadaşlar bunu anlattıktan sonra bu konular çok konuşuldu. Öncelikle şunu söyleyeceğim; neler oldu? Emniyetin en çok rahatsız olduğunu söyleyebilirim bu hikayeden. Neden derseniz, olağan şüpheli. Yani tabii ki neden olduğunu soruyorlar, "Bunlar kendilerine yapılacak soru…"

  • 33:48 Orada bir dizi haber çıkmıştı. Bu haberlerde, "Diyoruz ki, biz Ekrem İmamoğlu'nun soruşturmasını yürütüyoruz ama soruşturmayı devlet içinde engellemeye çalışan güçler var. Poliste, bürokraside, yargıda, hatta bakanlıklarda." deniyordu. Bunlara isim vererek, örneğin MASAK raporu üzerinde 900'ün üzerinde uzman var. Hiçbir uzman imza atmak istemedi. Bir tane uzman yardımcısı imza attı, o da adını yazmadı. Bu durumu direkt isim vererek yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmişlerdi. Bürokraside, yargıda, emniyette, bakanlıklarda bunlardan şikayetçi oldular. Devlet içindeki İmamoğlu'na yönelik operasyonu durduran, bloke eden yapı hakkında tahkikat, soruşturma anlamına geliyor. Bunu yaptı. Hatta Cumhurbaşkanı'na bu yapıyı şikayet ettiğini bizzat oralardan öğrendik.

    Arkadaşlar bunu anlattıktan sonra ben çok konuşulduğunu görebiliyorum. Öncelikle şunu söyleyeceğim: Neler oldu? En çok emniyetin rahatsız olduğunu belirtmeliyim. Neden derseniz, olağan şüpheli. Yani bu tabii bir durum. Çünkü deniyor ki, "Ya bunlar kendilerine yapılacak soruşturmayı önceden biliyorlar." Doğal olarak emniyet, "Bunu bize kim verebilir?" diye bakıyor. Emniyet kaynaklarıyla konuştum. Emniyet kaynakları, haksız bir ithama maruz kaldıklarını düşünüyorlar. Diyorlar ki, "Bir, bunu iyi dinleyin. Biz gözaltına alınacak kişileri bize 5 saat, 6 saat, 7 saat önce haber veriyorlar. Yani önümüzdeki hafta bilmem kimin gözaltına alınacağız diye bir haber yok. Bize deniyor ki bir operasyondan bu akşam nöbetçi olacaklar, atıyorum şuraya gidin. Beş saat önce liste geliyor. Biz de hazırlığımızı yapıyoruz. Sonra savcıların verdiği soruları soruyorlar. Biz aslında böyle, hani gözaltına alınacak isimleri önceden bilmiyoruz." İkincisi, "Şüpheli soruşturmayı yapan kurum polis değil, savcılık." bakın diyorlar, "Aylar öncesinden. Ben de örneklerini vermiştim. Soruşturma listesi sızmış dışarıya. Bunun emniyetten sızması mümkün değil." diyorlar. Ama buna rağmen, bir tür olağan şüpheli yapılmasından rahatsızlar.

    E, yani aslında sana konuşan emniyet kaynakları da olağan şüphelinin aslında yargı camiası olması gerektiğini işaret ediyor. Onlar da yargı içinde bir mesele olduğunu düşünüyorlar. Evet, bunu söyleyeyim. Emniyet, olağan şüpheli olarak görülen emniyet bundan rahatsız.

    İkincisi, arkadaşlar bu haberler çok konuşuldu. Bu arada başsavcılık, dikkat ederseniz, "Hayır, böyle bir şey yok." diye hiçbir açıklama yapmadı. Her konuda açıklama yapamazsın, ama birçok konuda gece yarısı bile biliyorsunuz tweet atar, yapmadı. Fakat aynı yayın organında, yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamalarının yanına, eleştirmek için söylemiyorum; biz burada analiz etmeye çalışıyoruz, onu belirtelim. Son TV'de Sabah Gazetesi’nin haber grubunun çıkardığı bu soruşturma, iş adamlarına doğru, ama öyle iş adamları değil. Hani bu soruşturmada çok iş adamı geçti. Yok, pano işi yapan, yok, billboardları hazırlayan, yok, işte bilmem İBB'nin...

  • 36:05 E, noktalı virgül koy. Eee, yani aslında sana konuşan emniyet kaynakları da olağan şüphelinin aslında yargı camiası olması gerektiğini işaret ediyor. Onlar, yargı içinde bir mesele olduğunu düşünüyorlar. Evet. Ya, bunu söyleyeyim: Emniyet, olağan şüpheli olarak görünen emniyetten rahatsız.

    İkincisi, arkadaşlar, bu haberler çok konuşuldu. Bu arada başsavcılık, dikkat ederseniz, "Hayır, böyle bir şey yok" diye hiçbir açıklama yapmadı. Her konuda açıklama yapamazsın; her konuda yapar. Birçok konuda gece yarısı bile, biliyorsunuz, tweet atar, yapmadı ama aynı yayın organında, yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklamalarının yanı sıra, bu arada eleştirmek için söylemiyorum. Biz burada analiz etmeye çalışıyoruz. Onu söyleyelim.

    Son TV'de, Sabah Gazetesi'nin haber grubu tarafından çıkarılıyor. Bu soruşturma iş adamlarına doğru, ama öyle şey; iş adamları değil. Hani bu soruşturmada çok iş adamı geçti. Yok, pano işi yapan, yok billboardları hazırlayan, yok işte bilmem, İBB'nin billboard ihalelerini alan. O iş adamları değil. Çok daha büyük iş adamlarına doğru genişletildiğine dönük haberler çıktı. Başsavcılık diyor ki, özetle aynen aktarıyorum haberlerden: "Yıllarca devletin en ballı ihalelerini almış.” Ha, aynen tırnak içinde aktarıyorum. Şimdi ise gizli gizli İmamoğlu'na adeta erken cumhurbaşkanı muhalefeti yapmaya başlamış bir grup var iş adamları içinde.

    Bunlar, Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı sürecini finansal olarak hazırlıyorlar diyor. Yani, eee, iktidara yakın iş adamlarını kastediyor desek yanlış olur mu? Zaten onların yok yani. Zaten diyor ki, bunlar; dikkat edin, son dönemde ihanet kelimesini hükümet medyasında çok sık duyuyorsunuz. Hım. Aynen okuyorum. Akın Gürlek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı; o yayın organından okuyorum: "Yalnızca İmamoğlu değil, onu erken cumhurbaşkanı gibi ağırlayan iş adamları ve devlet içindeki köstebekleri de yakın takibe aldı." Bu iş adamlarını takibe almış.

    Bu iş adamları için diyor ki: "Cumhurbaşkanına ihanet eden iş adamları, cumhurbaşkanına yakın görünüp İmamoğlu'nu alttan alta destekleyen iş adamları." Kimmiş bu iş adamları derseniz, ima bir tanesi açıkça yazılıyor. O meşhur, evet, otelin sahibi olan iş adamı; ki böyle üzerine üzerine de gidiliyor. Altı çizil şu anda.

    Ve şunu söyleyeyim, şunu öğreniyoruz ki, hani "polis mi sızdırıyor?" deniyor ya, o iş adamına bakın; bu yayın organını takip edenler için, ben takip edip okuduğum için söylüyorum: O iş adamı önümüzdeki günlerde ifadeye çağrılacak. Hadi bakalım, ben söylüyorum. Hadi bakalım, ben söylüyorum. Hani polis mi sızdırıyor diyorsunuz ya, polisten öğrenmedim bunu. O iş adamı önümüzdeki günlerde ifadeye çağrılacak. Ama bu iş adamına özet söylüyorum: 2028 öncesi siyasi paralel oluşum.

    Bakın, haberden aktarıyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yakın, onun ifadeleriyle tırnak içinde aktarıyorum: "İş adamları tarafından 2028 öncesi siyasi paralel oluşum ve özel finans ağı kurularak siyasi sivil darbe." A canım. Evet. Bayağı arkada suçlama bu. Maşallah. Bir daha tekrarla.

  • 38:16 Cumhurbaşkanına yakın görünüp İmamoğlu'nu alttan alta destekleyen iş adamları kimmiş derseniz, bir tanesi açıkça yazılıyor. O meşhur otelin sahibi olan iş adamı ki, böyle üzerine üzerine de gidiliyor. Altı çizil şu anda.

    Ve şunu söyleyeyim; şunu öğreniyoruz ki, hani "polis mi sızdırıyor?" deniyor ya, o iş adamına bakın. Bu yayın organını takip edenler olarak ben takip edip okuduğum için söylüyorum. O iş adamı önümüzdeki günlerde ifadeye çağrılacak. Hadi bakalım, ben söylüyorum. Hani "polis mi sızdırıyor?" diyorsunuz ya, polisten öğrenmedim bunu. O iş adamı önümüzdeki günlerde ifadeye çağrılacak.

    Ama bu iş adamına özet söylüyorum: 2028 öncesi siyasi paralel oluşum. Bakın, haberden aktarıyorum; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yakın olan ifadeleriyle tırnak içinde aktarıyorum. İş adamları tarafından 2028 öncesi siyasi paralel oluşum ve özel finans ağı kurularak siyasi sivil darbe, a canım. Evet, bayağı arka planda suçlama bu. Maşallah.

    Bir daha tekrarlar mısın? İş adamları tarafından, tırnak içinden okuyorum: 2028 öncesi siyasi paralel oluşum ve özel finans ağı kurularak siyasi sivil darbe. Yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı diyor ki, "Ben, efendim Kültür AŞ'ye gittim, medya AŞ'ye gittim, ona buna gittim. Onunla işte billboard alanları yaptım ama bunun dışında başka bir şey var."

    Bakın birazdan o Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığının metnine de gireriz ama Ekrem İmamoğlu'nun otellerde yapmış olduğu bu toplantılar aslında bunların da çok dışında bir şey. Ekrem İmamoğlu, orayı başsavcının haberlere yansıyan bakış açısını söylüyorum; adeta önümüzdeki dönemin cumhurbaşkanlığı sürecini hazırlamak için özel bir toplantı alanı, yönetme alanı gibi kullanıyor ve oraya girip çıkan iş adamlarına bakıyoruz. Cumhurbaşkanına çok yakın iş adamları oraya girip çıkıyor.

    Bu isimlerin Ekrem İmamoğlu'yla yakınlığı sadece 3B ihale meselesi değil. Cumhurbaşkanına çok yakın iş adamları yani karayolları ihaleleri alanlar, havaalanları ihaleleri alanlar, tünel ihaleleri alanlar, milyarlarca liralık bu işleri yapanlar, cumhurbaşkanının etrafında ona yakın görünüp bu ihaleleri alan kişiler; şimdi bu finans alanını Ekrem İmamoğlu için kullanarak onu cumhurbaşkanına hazırlıyorlar.

    Bu bir darbedir. Biz onu, bu iş adamlarını bundan soruşturacağız, diyor. Suçlama darbe, nasıl oluyor? Anlam darbe ne? Ne oluyor ya? Bir, böyle Erdoğan'ı destekleyince onlar darbe olmuyor da İmamoğlu'nu destekleyince mi darbe oluyor?

    Ya diyelim ki bir iş adamı tünel ihalesi alıyor. Hırsızlık yaparak almıyorsa, evet. Cumhurbaşkanı da ona hak ettiği için veriyorsa, evet. Havaalanı ihalesi alıyor. Cumhurbaşkanı ona hak ettiği için veriyorsun diyelim. Kazandığı bütün parayı Ekrem İmamoğlu'na veriyorsa, bu mesela darbe midir? Suç mudur? Suç mudur? İhanet. İhanet kelimesi.

    Ayrıca, niye cumhurbaşkanı veriyor? Şimdi dilimizle alıştığı için ihale cumhurbaşkanı mı verir? Doğal olarak, bakın, suçlamalar da yazıyor metinlerde: Örgüte yardım, örgüte yer temini. O topluk otel odasını...

  • 40:33 Tünel ihaleleri alanlar, milyarlarca liralık bu işleri yapanlar, Cumhurbaşkanı'nın etrafında ona yakın görünüp bu ihaleleri alan kişiler, şimdi bu finansmanı Ekrem İmamoğlu için kullanarak onu Cumhurbaşkanı'na hazırlıyorlar. Bu bir darbedir. Biz onu, bu iş adamlarını bundan soruşturacağız, diyor. Suçlama darbe nasıl oluyor? Anlam darbe ne? Ne oluyor ya? Erdoğan'ı destekleyince darbe olmuyor da İmamoğlu'nu destekleyince mi darbe oluyor?

    Diyelim ki bir iş adamı tünel ihalesi alıyor. Hırsızlık yaparak almıyorsa, evet. Cumhurbaşkanı da ona hak ettiği için veriyorsa, evet. Havaalanı ihalesi alıyor; Cumhurbaşkanı onu hak ettiği için veriyorsa, diyelim. Kazandığı bütün parayı Ekrem İmamoğlu'na veriyorsa, bu mesela darbe midir? Suç mudur? İhanet mi? İhanet kelimesi... Ayrıca, niye Cumhurbaşkanı bunu veriyor? Şimdi dilimizle alıştığı için ihale Cumhurbaşkanı mı verir? Doğal olarak bakın, suçlamalar da yazıyor metinlerde: "Örgüte yardım, örgüte yer temini." O otel odasını ayarlamak... Örgüte bu arada otelin iki yöneticisi çağrıldı ve yurt dışı çıkış yasağıyla bırakıldı. Önümüzdeki günlerde çağrılacaklar. Bu işin, öyle anlaşılıyor ki, bizzat İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın desteklediği ve aslında birçok haberin de bakış açısını yansıtan yerlerden, Cumhurbaşkanı'na yakın iş adamlarına doğru genişleyeceği, iktidara yakın iş adamlarına doğru genişleyeceği, bunlara Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı'na hazırlama, Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı sürecini finanse etme, hatta bir Mercedes’ten bahsediliyor. Ekrem İmamoğlu'na bunlar araba bile vermişler diye.

    Suçlamanın yöneltileceği anlaşılıyor, tırnak içinde başsavcılığından verilmiş. Denmiş ki, "İhanet hoşa gitse de hainler sevilmez." O iş adamlarına da böyle bir başsavcılık üzerinden mesaj vermiş. Bunu söylemiş olalım. Kendi yavrularını da yeme! Başka bir şeye daha dikkat edip bitireceğim. Özlem Zengin ile Aliamay Başı arasında bir tartışma yaşandı. Herkes o tartışmaya kitlendi. Ama en önemli kısım şu: AKP'nin grup başkan vekili de iddianamenin bir an önce yazılması gerektiğini söyledi. Hatırlayın, Devlet Bahçeli de aynı görüşteydi. Öyle anlaşılıyor ki, hem MHP'de hem de Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde aslında iddianamenin bir an önce yazılması gerektiği düşünülüyor. Bu iş, böyle dalga dalga sürekli genişleterek yıllar sürecek, belki bir iş yerine, bir an önce hukuk neyse, suç neyse, olay neyse, bunu bir an önce görelim ve sonuca gidelim diyen eğilimler birbiriyle çakışmaya başladı.

    Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’ndaki bu eğilimse o fikirde değil. Bunu genişletmek, hatta Cumhurbaşkanı'nın belki en yakınına kadar uzatmak taraftarı. Peki, birazdan bir başka dosyayla geleceğiz ama, Barış, böyle bir yargı krizi varken bu ay bir af kapıda mı? Şimdi, ne garip değil mi? Yani çelişkili bir şey söylüyorsun. Tabii bir yandan da, hepimizin bildiği gibi, Dem'le birlikte İmralı eksenli, PKK eksenli bir görüşme trafiği var ve o trafikten çıkacak sonuç merak ediliyor.

  • 42:32 AKP'nin grup başkan vekili, iddianamenin bir an önce yazılması gerektiğini söyledi. Hatırlayın, Devlet Bahçeli de aynı görüşteydi. Öyle anlaşılıyor ki, hem MHP'de hem de Adalet ve Kalkınma Partisi içinde aslında iddianın çabuk yazılması gerektiğini düşünüyorlar. Bu işin yıllar sürecek bir süreç olmasının yerine, hukuk, suç ve olay neyse, bunların bir an önce görülüp sonuca gidilmesi gerektiğini savunan Eğilimler, birbiriyle çakışmaya başladı. Öte yandan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı bu görüşte değil. Bunu genişletmek, hatta Cumhurbaşkanının belki en yakınına kadar uzatmak taraftarı.

    Peki, birazdan bir başka dosyayla geleceğiz ama Barış, böyle bir yargı krizi varken bu ay bir af kapıda mı? Gerçekten de çelişkili bir durum. Hepimizin bildiği gibi, Dem'le birlikte İmralı ekseninde, PKK ekseninde bir görüşme trafiği var ve bu trafikten çıkacak sonuç merak ediliyor. Bazıları bilgi, bazıları analiz olarak, bazıları da kulis bilgisi olarak söyleyeceğim.

    Şimdi bakın, Demokrat Parti eş genel başkan yardımcısı Öztürk Türkdoğan'la konuştum. Öztürk Bey, İHADE kökenli bir avukat. Ayrıca, demin kurmaylarından biri. En son, yaklaşık bir hafta önce Adalet Bakanıyla bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşme çok kritikti çünkü herkesin merak ettiği talepler iletilecekti. Yani yargı paketine bir şeyler mi eklenecek acaba? Öcalan'ın koşulları nereye evrilecek? Cezaevlerine af gelecek mi, gelmeyecek mi diye.

    Öztürk Bey'i aradım ve Yılmaz Tunç'la Adalet Bakanıyla ne konuştuklarını sordum. En özetle dediği şey şu: "Bakın, 10. yargı paketi diye bir paket var. Bu paket şu an Sayın Cumhurbaşkanının önünde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda." Peki, o paket Meclis'e nasıl gelecek? Herkesin merak ettiği bir soru bu, değil mi? Evet.

    Mevcut durumda bizim bildiğimiz Sayın Cumhurbaşkanının masasına giden pakette ne yazıyor? Diyor ki, daha önce yine Onlar TV'de anlatmıştım; "Arkadaş, terör suçları hariç, anayasal düzene karşı suçlar hariç olan 31 Temmuz 2023'ten önce işlenen suçlar, kesinleşmese bile, 8 yıla kadar önceden özgürlüğüne kavuşabilir insanlar." Yani, tacizcisi de, gaspçısı da, katili de, tecavüzcüsü de, 31 Temmuz 2023'ten önce eğer işlediyse o suçu, 8 yıl öncesinden özgürlüğüne kavuşabilir. Böyle bir paket şu an Sayın Cumhurbaşkanının önünde.

    Dem heyeti gittiğinde Yılmaz Tunç'la öncelikle şunu konuşuyorlar: "Arkadaş, özetliyorum. PKK'nın kendisini feshetmesi konuşuldu. İyi güzel. Ama PKK diyor ki, işte Abdullah Öcalan bu işe önderlik etsin, bize bir şekilde bağlantıda olsun vesaire." Anladığım kadarıyla, benim yaptığım görüşmelerden anladığım kadarıyla, Öcalan'ın İmralı'daki şartları düzelecek. Yani, AKP heyeti de gördüğüm kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi heyeti de buna sıcak bakıyor. Belki de biz PKK fesih kongresini Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan bağlantıda olmasıyla gerçekleştireceğiz.

  • 44:53 Ha, önce yine Onlar TV'de anlatmıştım. Arkadaş diyordu ki, terör suçları hariç, anayasal düzene karşı suçlar hariç, 31 Temmuz 2023'ten önce işlenen suçlar kesinleşmese bile insanlar 8 yıla kadar özgürlüğüne kavuşabilir. Yani, tacizcisi de, gaspçısı da, katili de, tecavüzcüsü de, 31 Temmuz 2023'ten önce eğer işlediyse o suçu, 8 yıl öncesinden özgürlüğüne kavuşabilir. Böyle bir paket şu an Sayın Cumhurbaşkanı'nın önünde.

    Dem heyete gittiğinde, Yılmaz Tunç'la öncelikle şunu konuşuyorlar: PKK'nın kendisini feshetmesi konuşuldu. İyi, güzel. Ama PKK da diyor ki, işte Abdullah Öcalan bu işe önderlik etsin. Bize bir şekilde hani bağlantıda olsun vesaire. Anladığım kadarıyla, benim yaptığım görüşmelerden anladığım kadarıyla, Öcalan'ın İmralı'daki şartları düzelecek aslında. Yani, AKP heyeti de, gördüğüm kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi heyeti de buna sıcak bakıyor. Belki de biz, PKK fesih kongresi Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan bağlanmasını bile konuşabiliriz diye düşünüyorum. Bu ayrı bir mesele. Belki de İmralı'ya gidecek gazetecileri görürüz yakında. Bu ayrı bir mesele. İmralı'yla görüşen gazetecileri görürüz.

    Ama bana kalırsa bunun kadar önemli olan bir şey var. İşin, maalesef burada, bizim saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca, yıllardır konuştuğumuz bu adalet meselesine, yargı pratiğine etkisi nasıl olacak? Bu Kürt çözüm sürecinin benim Öztürk'e Türk doğanla yaptığım konuşma ve benim okumalarım özetle şunu söylüyor: AKP, gerçekten de bir ayrım noktasında vereceği karar çok kişiyi etkileyecek. Neye demek istiyorum?

    Şöyle, 10 yargı paketi terör ve anayasal suçlara karşı insanları ilgilendirmiyorsa, Demyeti arkadaş, gelin Covid affı diye genellediğiniz bu meseleyi terörden yargılanan insanlara da dokunduralım. Yani, madem amacınız eşitlik, madem amacınız bir şekilde barış ve madem özellikle Kürt siyasi hareketine gönül veren insanların da desteğini istiyorsunuz, alın size bir kapı. Alın size bir güven kapısı; bu Covid affını genişletelim. Yani, şunu diyorlar: "Diyorlar ki, eğer katili, tecavüzcüsü sizin bu 10 yargı paketindeki infaz bölümünden yararlanıyorsa, şiddete bulaşmamış, yani sırf yazdığından, sırf siyaset yaptığından, sırf işte propaganda yaptığından dolayı terör örgütü üyeliğinden hapiste olan insanlar da bu yasadan faydalansın." Bu kısmi haftan faydalansın.

    Eee, demişler. Yetmemiş; bir şey daha demişler. Yani, bütün cezaları mı gidecek? Yani, o Covid'le birlikte tahliye olacaklar. Yani şimdi bu yasa şunu söylüyor: Biliyorsunuz ki mevcut yasa, 31 Temmuz 2023 öncesi işlenen bütün suçları ilgilendiriyor. Yani eğer buna biz terörden yargılanan insanları da katarsak, 31 Temmuz 2023'ten önceki terör suçlularını da ilgilendiren ve onların belki 5 yıl, belki 8 yıl erkenden tahliyesini öngören bir şeyden bahsediyoruz. Vergi kaçırma, uyuşturucu, hepsi bence hepsi hepsi. Vay arkadaşım! Bitmedi. Bitmedi. Sadece bu kadar değil. Dem heyeti ayrıcı...

  • 47:41 Alın size bir güven kapısı. Bu Covid afını genişletelim. Yani şunu diyorlar: "Diyorlar ki, ya katili, tecavüzcüsü sizin bu 10. yargı paketindeki infaz bölümünden yararlanıyorsa, şiddete bulaşmamış yani sırf yazdığından, sırf siyaset yaptığından, sırf işte propaganda yaptığından dolayı terör örgütü üyeliğinden hapiste olan insanlar da bu yasadan faydalansın." Bu kısmi hafta faydalansın, demişler. Yetmemiş; bir şey daha demişler. Yani, bütün cezaları mı gidecek? Yani, o Covid'le birlikte tahliye olacaklar.

    Şimdi bu yasa şunu söylüyor: Biliyorsunuz ki mevcut yasa, 31 Temmuz teklifini, 31 Temmuz 2023 öncesi işlenen bütün suçları ilgilendiriyor. Yani, eğer buna terörden yargılanan insanları da katarsak, 31 Temmuz 2023'ten önceki terör suçlularını da ilgilendiren ve onların belki 5 yıl, belki 8 yıl erkenden tahliyesini öngören bir şeyden bahsediyoruz. Vergi kaçırma, uyuşturucu... hepsi, bence hepsi hepsi. Vay arkadaşım! Bitmedi; bitmedi! Sadece bu kadar değil.

    Deme heyeti ayrıca diyor ki, gerçekten uzun zamandır gündemde olan bir konu var. Yani, adamın infazı bitiyor, işte Selçuk Koz ağaçlı, infazı bitiyor ama idare ve gözlem kurulu diye bir kurul var cezaevinde. Onların verdiği subjektif kararlardan dolayı hala cezaevinde oluyorlar. Bunu bir standart getirmek gerekiyor. Bu çifte standardı kaldırmak şart. Yılmaz Tunç bunu da not alıyor. Başka bir şey daha var.

    Herkesin hangi suçtan yatarsa yatsın mutabık kaldığı bir mesele var. Yani, Fethi Yıldız bile, MHP'li Fethi Yıldız bile öyle dedi: "Hasta mahpuslar, arkadaş. Yani cezaevinde kalması uygun olmayan insanların infazlarının cezaevinde olmaması gerektiğine dair adalet." Bakan Yılmaz Tunç bunu da gündemine getiriyor.

    Ve yine kulislerde konuşulan bir şey var. Bak, şimdi sen eğer hırsızlıktan ceza yersen ve diyelim ki 10 yıl aldın, senin hapiste yatman süresi ne? Terörden 10 yıl hapis cezası alan insanın hapiste yatma süresi farklı. Aynı hapis cezasını alsanız da, hırsızlıktan yatan daha erken çıkıyor. Fethi Yıldız, MHP'nin önemli kurmaylarından birisi ki bu af paketlerinin hazırlayıcılarından biridir, yakın zamanda şöyle bir şey demişti: "Arkadaş, bu adaletsiz bir şey. Yani, hırsız olan da pişman olabilir. Terörden yargılanan da pişman olabilir. Niye biz birisini fazla yatırıyoruz? Gelin bu infaz oranını eşitleyelim ve bunu 1/2'ye indirelim." Yani, 10 yıl hapis cezası alan, 5 yıl yatsın; daha sonra şartlı tahliye kısmı başlasın.

    AKP'nin ve MHP'nin, yani Cumhur İttifakı'nın bu seçeneğine de sıcak baktığı konuşuluyor. Şimdi topluyorum. Hepsini topladığında şöyle bir şey ortaya çıkıyor: Deniyor ki, DEM heyeti, Sayın Adalet Bakanı'na şöyle bir teklifle gelmiş: "Bakın, 10. yargı paketindeki infazı ilgilendiren bölümü ayıralım. Gelin bunu öncesinde ayrı bir infaz paketi gibi önden getirelim ve bunu genişletip bütün suçlardan yargılanan insanlara uygulayalım," demişler. Hayır denilMemiş. "İnceleyeceğiz, bakacağız," demişler.

    Ve Öztürk Bey'in, DEM kurmayı Öztürk Bey'in bana dediği şey şu...

  • 50:33 merhaba, Yıldız MHP'nin önemli kurmaylarından birisi ki bu af paketlerinin hazırlayıcılarından birisidir. Yakın zamanda şöyle bir şey demişti: "Arkadaş, bu adaletsiz bir şey. Yani hırsız olan da pişman olabilir; terörden yargılanan da pişman olabilir. Niye biz birisini fazla yatırıyoruz? Gelin bu infaz oranını eşitleyelim ve bunu 1/2'ye indirelim. Yani 10 yıl hapis cezası alan, 5 yıl 5 yıl yazsın. Daha sonra şartlı tahliye kısmı başlasın."

    AKP'nin ve MHP'nin, yani Cumhur İttifakı'nın, bu seçeneğe de sıcak baktığı konuşuluyor. Şimdi topluyorum; hepsini topladığında şöyle bir şey ortaya çıkıyor. Deniyor ki, DEM heyeti Sayın Adalet Bakanı’na şöyle bir teklifte bulunmuş: "Bakın, 10. yargı paketindeki infazı ilgilendiren bölümü ayıralım. Gelin bunu öncesinde ayrı bir infaz paketi gibi önden getirelim ve bunu genişletip bütün suçlardan yargılanan insanlara uygulayalım."

    Hayır denilmemiş; "İnceleyeceğiz, bakacağız," denmiş. Öztürk Bey'in bana dediği şey şu: "Mayıs'ın ilk 10 günü içerisinde, eğer Meclis'e ayrı bir infaz paketi gelirse kimse şaşırmasın. Bizim beklentimiz, umudumuz bu yönde ama elbette ki kesin değil." Adalet Bakanlığı bu teklifimize dair çalışacak denildi. Eğer DEM'nin teklifi, Cumhur İttifakı tarafından onay görürse, Mayıs'ın ilk haftalarında, yani bu ayın başlarında böyle bir paket tahmin ediyorum ki kapasitenin çok üstünde olan cezaevlerini de rahatlatacaktır.

    Ayrıca bizim hukuksuz olduğuna delillerle inandığımız politik bazı tutukluların da özgürlüğüne kavuşma ihtimalinin, olasılık dahilinde olduğunu görebiliriz diye düşünüyorum. Takip edeceğiz, arkadaşlar. Özeti bu. Şimdi buna bakacağım. Murat, yan masadan kağıt geldi. Şimdi çifti standart dedin ya.

    Eee, izleyicimize yine soralım: "Hakkınızda hüküm verilmiş, aranıyorsunuz, bir sürü cezanız var. Ve siz gidip isminizi değiştirebilir misiniz? Ve isminizi değiştirdikten sonra da hakkınızdaki her şey bitmiş olabilir mi? Mümkün müdür böyle bir şey?" Mümkün müdür, Murat? Mümkün. Çünkü burası Türkiye.

    Şimdi, az önce anlattım ya; Mustafa Egemen Şener'le ilgili bir giriş yaptım, daha doğrusu Pfix'le ilgili bir giriş yaptım. Pfix'te bulduklarımı anlattım. Orada bir isim var ve isim özellikle altı çizildiği anda herkesin tüyleri diken diken oluyor. Az önce de arkadaşlarımız yazmışlar. Doğru mu, değil mi? Daha doğrulatamadık ama bu Halil Falyalı doğru mu? Hayır; sordum. Ben canıt bekliyorum.

    Cemil Öel'in öldürüldüğü ile ilgili bir iddia var. Eee, bu tanığın mı? Bir cümle söyle ama yani bir iddia var ama Cemil Önalk, Fal'ın finans müdürü ve son dönemde Hollanda'da yaptığı itiraflar ve iddialarla Türkiye'deki bazı siyasileri, bürokratları suçlayan Halil Falyalı'yla rüşvet ilişkisi nedeniyle bir isim. Evet, Murat. Kıbrıs konuşmuştu. Öyle bir ortama giriyoruz ki biz, gerçekten bazen anlamıyorum ve anlayamayacağım da. Bizim Adana'nın meşhur bir lafı vardır: "Şöyle yüzü ccıkla sıyrılmış."

    Bir daha söyle. Yüzü ccıkla.

  • 53:30 Mümkün müdür böyle bir şey? Mümkün müdür, Murat? Mümkün. Çünkü burası Türkiye. Şimdi, az önce anlattım ya, Mustafa Egemen Şener'le ilgili bir giriş yaptım. Daha doğrusu Pfix'le ilgili bir giriş yaptım. Pfix'te bulduklarımı anlattım. Orada bir isim var ve o isim, özellikle altı çizildiği anda herkesin tüyleri diken diken oluyor. Az önce de arkadaşlarımız yazmışlar. Doğru mu, değil mi? Daha doğrulatamadık ama bu Halil Falyalı doğru mu?

    Hay, sordum. Ben canıt bekliyorum. Cemil Öel'in öldürüldüğü ile ilgili bir iddia var. Bu tanığın mı? Bir cümle söyle, ama yani bir iddia var. Cemil Önalk, Fal'ın finans müdürü ve son dönemde Hollanda'da yaptığı itiraflar ve iddialarla Türkiye'deki bazı siyasileri, bürokratları suçlayan Halil Falyalı ile rüşvet ilişkisi nedeniyle bir isim. Evet, Murat konuşmuştu.

    Öyle bir ortama giriyoruz ki biz, gerçekten bazen anlamıyorum ve anlayamayacağım da. Bizim Adana'nın meşhur bir lafı vardır. Şöyle: "Yüzü çırpılmış." Bir daha söyleyeyim: Yüzü çırpılmış. Bu nedir biliyor musun? Yüzsüzlük. Utanılık, utanmazlık, arsızlık. Elini alanların yüzünü çırpıyla, ulan senin yüzün çırpılmış derler. Tamam mı? Böyle, utanmazlığın anlamıdır bu aslında.

    Bir yurttaş var. Namusuyla sabah gidiyor, iş yerini açıyor, alın teriyle çalışıyor. Devlete vergisini veriyor. Yolunmuş tavuk gibi her tarafından çekiyorlar, alıyorlar. Ama bu adam direniyor, evine helal lokma götürüyor. Yatağa kafasını koyduğu zaman inanılmaz düzgün yatıyor. Ama devlet tarafından örseleniyor, iteleniyor. En ufak bir şeyde yargılanıp cezaevine atılıyor. İşte, bugün biz sözümüz var diyoruz ya. Benim iki çift sözüm var, beyim. İşte bir de ne yazık ki sizler varsınız. Yüzleri çırpılmışlar. Siz utanmazsınız, arlanmazsınız.

    Devletin kurumları, sizin hırsızlık yaptığınızı belgeleriyle ortaya koyar. Siz çıkarsınız o sosyal medya hesaplarınızda, ekmeği öpersiniz. Vallahi billahi yapmadık dersiniz ama Allah'tan önce devletin kurumu sizi çarpar. Az önce bir belge gönderdim. Onu ekrana verebilir misin, Umut? Bakın, MASAK raporundaki vergi kaybı ile ilgili ne diyor? Bak diyor ki, "Raporun 603 ve 657. sayfasında soruşturmaya konu şirketin kullandığı sahte fatura 489.309.000 L."

    Bakın arkadaşlar, iyi dinleyin. 605 ile 665 sayfasında kendi aralarında kestiği 117 milyon lira. Defterlerin tutulmayıp açıkta bıraktıkları para 214 milyon lira. Bu sadece 800 küsür milyon lira, kaçırdıkları devletten kaçırdıkları, utanmadan size yok dedikleri para. Masak raporundaki bu, normalde yüzleri çırpılmış olan insanlar, insan içine çıkamayacak durumda olması gerekirken, utanmadan çıkabiliyorlar.

    Niye bunlar ısrarla üstüne gidiyorum, biliyor musun? Bu ülkede, alın teriyle çalışan insanlar bütün görevlerini layıkıyla yaptığı için artık yıpratılmaması gerekiyor. Onların hak ettiği değerin, vatandaşlık haklarının verilmesi gerekiyor. Verilmiyor. Aksine, bu insanlara ayrıcalıklı davranılıyor. Siyasi tanıdıklarıyla, yargının içerisindeki tanıdıklarıyla ya da başka nasıl ağ kuruyorlarsa bilmiyorum.

  • 55:42 Krana verebilir misin, Umut? Bakın, MASAK raporundaki vergi kaybı ile ilgili ne diyor? Bak diyor ki, "Raporun 603 657. sayfasında soruşturmaya konu şirketin kullandığı sahte fatura 489.309.000 L." Bakın arkadaşlar, iyi dinleyin. 605 ile 65 sayfasında kendi aralarında kestiği 117 milyon lira, defterlerin tutulmayıp açıkta bıraktıkları para 214 milyon lira.

    Bu sadece 800 küsür milyon lira, devletten kaçırdıkları, utanmadan size yok dedikleri para. MASAK raporundaki bu normalde, yüzleri cincikleşmiş insanların, insan içine çıkamayacak durumda olması gerekirken, utanmadan çıkabiliyorlar. Niye bunların üstüne ısrarla gidiyorum, biliyor musun? Bu ülkede alın teriyle çalışan insanlar, bütün görevlerini layıkıyla yaptığı için artık yıpratılmaması gerekiyor. Onların hak ettiği değeri, vatandaşlık haklarının verilmesi gerekiyor. Verilmiyor. Aksine bu insanlara ayrıcalıklı davranılıyor. Siyasi tanıdıklarıyla, yargının içerisindeki tanıdıklarıyla ya da başka nasıl ağ kuruyorlarsa, bilmiyorum. Bir şekilde bu suçlamalardan yırtıp başka bir boyuta geçiyorlar.

    Şimdi ne olacak? Bu kadar para başka birinin üzerinde olmuş olsa ne olur? Senin başına ne gelir yani? Şurada bir tane vergi kaçırın bakalım, ertesi gün ne oluyor? Biz Barış'la birlikte, kitapların telifi yattığı halde, telifi yattığı halde gittik, ek vergi ödedik. Ne vergi? Bırak onu ya. O daha büyük para. 10.000 liranın peşine düştüler. Bir de, gerçekten şey yapılmış. Makbuzu, her şey falan. Onun hesabı soruldu. 10.000. Asıl bir de, yüzde cüncükle sırlananlar kim biliyor musun? Bu utanmazları takip edenler, bu utanmazlara utanmadan gidip de takip edip fırsat verenler, bunlara fırsat tanıyanlar; tenkit edip ayıplayıp onları toplumdan izole edeceklerine, onlara destek vererek sırt veriyorlar. Daha durun, yeni başlıyorum ben.

    Bundan sonra Pfix dosyasının içerisinde bir isim var, abi. Her yerden bu adam çıkıyor. Ama adam hakkında bir tane bilgi yok. Çıldırmamak elde değil ya. Kim bu adam diyorum. Herkese soruyorum. Şimdi bu konularda çok yazı yazdığım için de, ister istemez bunlarla ilgili birçok insan hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu isim Mustafa Egemen Şener. Birçok yerde haberleri çıktı. MASAK raporunda olduğu için söylüyorum bunu. İddianamede de geçtiği için söylüyorum, değerli dostlar. Tek tek soruluyor, Erkan Kka da soruluyor. Hepsine soruluyor. Tek soru, Mustafa Egemen Şener kim? Ve bunların kurduğu ağ ne kadar büyük bir ağ.

    Az önceki, Umut, sana zahmet, kaldığımız yerden devam edelim. O tablolar vardı ya, bundan önceki tablolar; hani rakamların olduğu. Pfix dosyasının büyüklüğünü öğrenmek, görmek gerekiyor. Bakın, gençleri nasıl zehirliyorlar bu utanmazlar. Bu arlanmazlar nasıl zehirliyorlar. Bakın, bunun bir de tablosu olması lazım.

    Bu şimdi bak, bu kripto paranın transfer edildiği tablo. Mustafa Egemen Şener'in de içinde olduğu iddia edilen Pfix'teki MASAK raporundaki rakam, kriptoya para çıkarılmış.

  • 58:02 Irmakmak elde değil ya. Kim bu adam diyorum. Herkese soruyorum. Şimdi bu konularda çok yazı yazdığım için de ister istemez bu konularla ilgili birçok insan hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu isim Mustafa Egemen Şener. Birçok yerde haberleri çıktı. MASAK raporunda olduğu için söylüyorum bunu; iddianamede de geçtiği için söylüyorum, değerli dostlar. Tek tek soruluyor. Erkan Kka da soruluyor. Hepsine soruluyor. Tek soru: Mustafa Egemen Şener kim? Ve bunların kurduğu ağ ne kadar büyük bir ağ?

    Az önceki Umut, sana zahmet, kaldığımız yerden devam edelim. O tablolar vardı ya, önceden, hani rakamların olduğu. Pfix dosyasındaki Pfix dosyasının büyüklüğünü öğrenmek gerekiyor. Bakın gençleri nasıl zehirliyorlar bu utanmazlar. Bu arlanmazlar nasıl zehirliyorlar? Bakın bunun bir de tablosu olması lazım. Şimdi, bak bu, kripto paranın transfer edildiği tablo, Mustafa Egemen Şener'in de içinde olduğu iddia edilen, Pix'teki MASAK raporundaki rakam, kripto paraya çıkarılmış. Pfix hesaplarından hesaplar dönderilmiş; 500 küsur hesaptan ve kriptodan para çıkarılmış yurt dışına. Nereye çıkarılmış? Nebil Serkan Zubariye. Bu kim biliyor musunuz? Jeton Valet uygulamasının kurucusu, Dominika'da kurmuş olduğu bankanın sorumlusudur. Daha öncesinde Türkiye'de kripto para dersleri veriyordu; televizyona çıkıyordu bu adam. Yazın ismini göreceksiniz.

    Şimdi, bu adamın olduğu Dominika'daki Kingdom Bankası'na ne kadar para gitmiş, arkadaşlar? Beraber okuyalım: 331 milyon dolar, 123 milyon dolar, 5.3 milyon dolar. Toplamda 500 milyon dolar kripto olarak buraya gönderilmiş. 500 milyon dolar, arkadaşlar; 20 milyar Türk lirası. Ve bu rakam 2021'in rakamı. 2021'in rakamı bir de bu. Düşün, içindeki boyutunu. Para öyle böyle para değil. Diğerlerini sayfa sayfa getirelim. Ben anlatayım. Bunların hepsini kurgulamışlar. Yaptıklarını da çok net şekilde MASAK raporunda biz görüyoruz.

    Bunlar diyor ki, nerede çalıştıkları, ne yaptıkları, nerelerde var oldukları. Birisi, muhasebeci. 9 yılında ön muhasebeci. Bakın, Umut Can Varol isminde biri, 26.06.2023 tarihinde muhasebeci. Hesabına Mehmet Bayraktar adlı bir şahıstan 500.000 dolar geliyor. Birkaç saat içerisinde, kur koruma işleme açıklamasıyla da 200.000 dolar para geliyor, abi. Garanti Bankası Hit of Office'e. Dönen paralara sormuyor değil mi? Sormuyor, abi. Ne bu para? Nereden geldi? Hiç sormuyor. Sorm bak, bunların hepsi tespit ediliyor. Orada Egemen Mustafa Şener hakkında bir şey var. Gördün mü? Ben buradan yakaladım ve başladım.

    Hı hı. Egemen Mustafa Şener hakkında daha önce yasa dışı bahis faaliyetlerine ilişkin Kızıltepe Cumhuriyet Savcılığı'nın 2012/2576 sayılı soruşturması, arkadaşlar. 2012'de, Mardin Kızıltepe Savcılığı bu adam hakkında yasa dışı bahis soruşturması açmış. 2012. Devam edelim. O iddianamenin sayfasını verelim. Bu da yaptığı 60 saniye içerisinde aktarılan paralarla ilgili veriler. 5631 farklı gerçek hesap tespit etmişler. Bunların içerisinde kimlerin nasıl yaptıklarını da bulmuşlar. Bunlara girmeyelim.

  • 1:00:22 Yılında ön muhasebeci. Bakın, Umut Can Varol isminde, 26.06.2023 tarihinde muhasebeci. Hesabına Mehmet Bayraktar adlı bir şahıstan 500.000 dolar geliyor.

    Birkaç saat içerisinde, kur koruma işleme açıklamasıyla da 200.000 dolar para geliyor. Garanti Bankası Hit of Office'e. Dönen paralara sormuyor değil mi? Sormuyor abi. Ne bu para? Nereden geldi? Hiç sormuyor. Sorm bak, bunların hepsi tespit ediliyor.

    Orada Egemen Mustafa Şener hakkında bir şey var. Gördün mü? Ben buradan yakaladım ve başladım. Egemen Mustafa Şener hakkında, daha önce yasa dışı bahis faaliyetlerine ilişkin Kızıltepe Cumhuriyet Savcılığı'nın 2012/2576 sayılı soruşturması var. Arkadaşlar, 2012'de Mardin Kızıltepe Savcılığı, bu adam hakkında yasa dışı bahis soruşturması açmış.

    Devam edelim. O iddianamenin sayfasını verelim. Bu da yaptığı 60 saniye içerisinde aktarılan paralarla ilgili bilgiler. 5631 farklı gerçek hesap tespit etmişler. Bunların içerisinde kimlerin nasıl yaptıklarını da bulmuşlar. Bunlara girmeyeceğim çünkü bunu ayrıntılı anlatacağız. Bu dosyayı komple anlatacağız. Toplanan parada 570 kişinin aktardığı para, 4.iy 502.955.000 lira, değerli dostlar. Gelen toplam para ise 4.995.134.000 lira, tamamı da Pfix'ten gelmiş. Yani %95'i Pfix'ten gelen para. Paranın büyüklüğünü düşünebiliyor musunuz? 5 milyar TL geliyor ya. 5 milyar, 5 milyar TL.

    2023 bu değil mi? 2023 ya. Böyle büyük bir dosyanın içerisinde, Mustafa Egemen Şener diye bir iddianame olana gelelim, Umut. Bu kişinin hakkında başka bir şey var mı diye. Bunu da geçelim. İddianameye gelelim. Mustafa Egemen Şener'de, daha önce 2011 yılında Mardin'de açılmış, Batman'da da açılmış. Batman'dan sonra bir de nerede açılmış abi? İstanbul'da, örgüt lideri olarak yargılanan kişi Egemen Mustafa Şener. Örgüt lideri olarak yargılanıyor.

    Diğer sayfayı da ver. Bak, burada açık açık yazıyor. Mustafa Egemen Şener, işte Serkan Bilici, Mustafa Erılmaz filan diye geçiyor. Bunlarla ilgili ifade ediyor. Diyor ki, ben bu ifadede bu kişiler yasa dışı bahis oynatıyor diye itiraf ediyor. İtiraf ediyor abi. Kıbrıs'ta diyor bunlar, Kıbrıs'tan işletiyorlar. Ben parayı oraya götürüyordum, oğlum. Oğlum diyor bunları batırdı. Ben gittim kredi çektim bunlara diyor. Kapattım ama yine devam ediyorlardı.

    Diğerine de geç. Kısa kısa geçiyorum hep. Örgütün hiyerarşik yapısı ve şüphelilerin örgüt içerisindeki konumları. Örgüt lideri kim, arkadaşlar? Mustafa. Başka bir iddianame? Aynı iddianame bu. Aynı iddianame. Aynı iddianame. Örgüt lideri abi. Hı hı. Mustafa Egemen Şener. Türkiye'de farklı farklı mahkemelerde bir sürü yargı, para aktarıyor, işlerini kuruyor.

    Ben bu adamı aramaya başladım. Kimdir? Nerede çalışır? Hakkında bir şey var mı filan diye. Bulamıyorum ya. Çıldırmamak elde değil. Bulamıyorum. Dosyalarda bir de, sağ olsunlar, dosyalarda sorgulama yapamıyoruz. Avukatlara soruyorum filan. Yok. Sonra ne oldu biliyor musun? Bu dosyadan biz gözaltına alındığımızda Pfix dosyasında Erkan Kork’un...

  • 1:02:26 Bu kişiler diyor ki, "Yasa dışı bahis oynatıyor" diye itiraf ediyor. İtiraf ediyor, abi. Kıbrıs'ta diyor, bunlar Kıbrıs'tan işletiyorlar. Ben parayı oraya götürüyordum, oğlum. Oğlum diyor, "Bunları batırdı." Ben gittim, kredi çektim bunlara diyor. Kapattım ama yine devam ediyorlardı.

    Diğerine de geçelim. Kısa kısa geçiyorum hep. Örgütün hiyerarşik yapısı ve şüphelerinin örgüt içerisindeki konumları. Örgüt lideri kim, arkadaşlar? Mustafa. Başka iddian var mı? Aynı iddian. Aynı iddian. Örgüt lideri abi. Hı hı. Mustafa Egemen Şener.

    Türkiye'de farklı farklı mahkemelerde bir sürü yargı, para aktarıyor, işlerini kuruyor. Ben bu adamı aramaya başladım. "Kimdir? Nerede çalışır? Hakkında bir şey var mı?" diye. Bulamıyorum ya. Çıldırmamak elde değil. Bulamıyorum. Eee, dosyalarda bir de sağ olsunlar, dosyalarda sorgulama yapamıyoruz. Avukatlara soruyorum falan, yok.

    Sonra ne oldu biliyor musun? Bu dosyadan biz gözaltına alındığımızda Pfix dosyasında Erkan Kork'un şikayetinden sonra bana bir bilgi geldi. "Murat Bey, Mustafa Egemen Şener niye haber yapmıyorsunuz?" dedi. "Niye ki?" dedim, "Ne ayrıcalığı var bu adamın?" dedi, "Türkiye'de artık değiştirdi." dedi. "Neyi değiştirdi?" dedim. "İsmini" dedi.

    Arkadaşlar, hüküm aldıktan sonra mı bile? Hüküm aldıktan sonra. Vay arkadaş! Mustafa Egemen Şener, Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2023/686 esas numaralı 2024/77 kararıyla adını Ümit Sürücügül olarak değiştirmiş. Bir şey söyleyeceğim, bir dakika. "Ümit ne?" Sürücügül. Eee, aranan bir isim miydi bu? Aranıyor burada.

    Şimdi bu kişi o zaman gelmiş, öyle mi? Öyle bir şey de yok. Haa, kendi gelmiyor. Evet. Nasıl oldu? Merak ediyorsun. Bu adamın ismi değişmiş. Ben bunu sordum Büyükçekmece Savcılığına sordum. Büyükçekmece mahkemesine sordum. Özür dilerim, mahkemedeki kişilere sordum. "Bilgi veremeyiz" dediler.

    Sonra adliye kaynaklarıma rica ettim. Zorladım. 45 gün içerisinde ki biliyorsun çok gittim, geldim, doğrulattım arkadaşlar. Evet, gerçekten isim soyisim değiştirmiş. Yani ben şimdi Timur Soykon olarak bir suçtan hüküm giysem, adımı değiştireceğim. Sonra rahat rahat gezeceğim. Kaçak da çıkabilir.

    Adamın üstünde de şeylere baktırdım. Acaba, hani geçmişten yargılandığı dosyalar var mı diye. Eğer doğruysa yok. Sorgulama yapan kişi yok dedi. Ya bu arada isim değiştirmenin de bu kadar kolay olmaması gerekir, ya. Yani hakim... Tabii, tabii. Sen niye değiştiriyorsun, bir zorunluluk olması gerekiyor.

    Ben bakarım, bu kadar sabıkası varsa adamın sabıkası var. Gelme zahmeti bile yok yani. Kaç tane? Kaç tane Barış? Kaç tane? İşte yani. Eğer böyle bir durum varsa, bir dakika. Ben bunun niyeti kötü, değiştirmiyorum derim yani. Tabii, tabii.

    Ya bir de zaten bir şey olması gerekiyor yani, seni küçük düşürücü. Belli koşullar var, sadece o koşullarda kabul ediliyor. Evet. Eee, bu değiştirilmiş. Bu değiştirilmiş. Şimdi, e şimdi değiştirildiği için de Mustafa Egemen Şener diye biri ortadan kalktı. Haliyle de ona ilişkin bütün suçlar da ortadan kalktı. İşte biz de onu merak ediyoruz.

  • 1:04:34 Öncelikle, bir ismin değiştirilmesi süreci ile ilgili bazı detaylar var. Ben şimdi Timur soyadım olarak bir suçtan hüküm giysem, adımı değiştirebilir ve rahat rahat gezebilirim. Kaçak da çıkabilir. Adamın üstünde incelemeler yaptım. Acaba geçmişten yargılandığı dosyalar var mı diye. Eğer doğruysa, yok. Sorgulama yapan kişi yok dedi.

    Bu arada isim değiştirmenin de bu kadar kolay olmaması gerekir. Yani, hâkim "Sen niye değiştiriyorsun?" diye sormalı. Bir zorunluluk olması gerekiyor. Eğer adamın bu kadar sabıkası varsa, gelip durumu incelemelerini sağlamalılar. Kaç tane? Kaç tane Barış? Bu durumda, "bir dakika ben bunun niyeti kötü değiştiriyorum" demem gerekir. Tabii ki.

    Bir de zaten belli koşullar var, sadece o koşullarda kabul ediliyor. Evet, bu değiştirilmiş. Şimdi değiştirildiği için de Mustafa Egemen Şener diye biri ortadan kalktı. Haliyle, ona ilişkin bütün suçlar da ortadan kalktı. Biz de onu merak ediyoruz; aynı suçlar şu anda başka bir isimle mi devam ediyor?

    Evet, şu durumda o kişi artık Türkiye'de yok. Nerede? Dubai'de. Dubai'den önce neredeydi? Diğer şeyi de verelim, arkadaşlar. Bak, Beyaz Rusya'da, arkadaşlar, MS kasabasında çok güzel bir işlem yapmış. Kasino almış. Beyaz Rusya'nın en büyük kasinosunu almış ve bu kişi adını değiştirmiş. H gibi bir isim almış. Evet, H Casino yapmış.

    Burada Yana E. Michkieviç ve editörü de Lola Boriavia diye bir arkadaşımız var. Oradaki meslektaşlarımızdan bu bilgileri aldım. Bunun bir sayfası daha var. Belarus'taki haberlerinin içerisinde Minsk'teki kasinonun bu kişi tarafından satın alındığı, KGB ile ortak çalıştığı ortaya çıkınca, kendisini Dubai’ye atmış. Kimle yapmış? Cumhurbaşkanının oğlu ile ortak işler yaptığı ortaya çıkınca Dubai’ye gitmiş.

    Dubai’ye gidince orada 27 tane özel jetin olduğu bir filo kurmuş. Dubai'nin en pahalı rezidansından daire almış. O daireyle birlikte özel kuaför salonları, berberler ve diğer yatırım firmalarıyla birlikte birçok iş yapmış. Dubai basınında da yer almış ve çok yüklü, 4 milyar dolar gibi bir paranın oraya sevk edildiği haberleri çıkmış.

    Haberin etrafında dolandığımızda, Dubai'deki arkadaşları aradım. Gazeteci arkadaşları hala oradalar. Bu kişiyle ilgili bilgi var mı diye sorduğumda, Mustafa Egemen Şener ya da diğer ismiyle bir bilgi yok. Sadece bir arkadaşım döndü ve Türkiye'de bir haber çıkmış, ama o haber kaldırılmış. Sadece başlık duruyor, içeriği yok. Sanırım, Erkan Kork’un bahsettiği haber bu. O haber de bir şekilde kaldırılmış.

    Dubai'de bu kişi başka bir isim almış. Arapça bir isim almış, vatandaşlık edinmiş ve ismini değiştirmiş. Bu nedenle göremiyorsunuz.

  • 1:06:56 Pahalı rezidansından daire almış. O daireyle birlikte özel kuaför salonları, berberler ve başka yatırım firmaları hepsini çıkarmışlar. Dubai basınında da yer almış ve çok yüklü, 4 milyar dolar gibi bir paranın oraya sevk edildiğinden bahsediliyor. Haberin etrafında dolandığımızda, Dubai'deki arkadaşları aradım. Gazeteci arkadaşlarım hâlâ oradalar. Bu kişiyle ilgili bir bilgi var mı diye baktığımda, Mustafa Egemen Şener ya da diğer ismiyle bir şey var mı diye sorduğumda, yok. Sadece bir arkadaşım döndü. Türkiye'de bir haber çıkmış, o da kaldırılmış. Bir haber yazılmış fakat o haber de kaldırılmış. Sadece başlıkta duruyor, içeriği yok. Sanırım, Erkan Kork'un bahsettiği şey bu haber. Haber kaldırıldı, maldırıldı diyordu. Orada geçmiş ama kaldırılmış.

    Ne var biliyor musun? Dubai'de bu kişi başka bir isim daha almış. Arapça bir isim almış, vatandaşlık edinmiş ve ismini de değiştirmiş. Bundan dolayı göremiyorsunuz diyor. Onun şirketinin CEO'su kim? Türk. İstanbul Üniversitesi mezunu, İTÜ mezunu. Daha önce burada çok büyük hava kargo şirketlerinde çalışmış. Orada da beyanatlar vermiş bir kişi.

    Bunların geldiği süreci tekrar kısaca özetlemem gerekirse; bakın, Kıbrıs'ta yasa dışı bahis ayağını oluşturan Mustafa Egemen Şener, Kıbrıs'ta bir yer kuruyor. Kurduğu yer batıyor. 5 milyon dolar vergi borcu çıkıyor Kıbrıs'ta. Kıbrıs devleti el koyuyor, bütün mallarını satıyor. Bunlar gidiyor Beyaz Rusya'ya. Beyaz Rusya'ya giderken Türkiye'de organize oluyorlar. Beyaz Rusya'da kasinolar alıyorlar, işletiyorlar. Orada bir takım işlere karışıyorlar. Bu sefer Dubai'ye kaçıyorlar. Dubai'ye gittiğinde ise orada yeni teşkilatlar kuruyorlar. Diğer tarafta Türkiye'den para çıkışları oluyor. Bunlar nerelerde? İngiltere, Almanya, Yunanistan, Dubai, Kıbrıs, Beyaz Rusya, Malta, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ... Bütün buralarda kurdukları yapıyla ilişkili ve Türk milletinin burada gençlerinin tamamı zehirleniyor. O zehirledikleri gençlerden elde ettikleri paraları yurt dışına çıkarıyorlar.

    Böyle kriptolar sayesinde bunları maskeleyebilmek adına, işte böyle yüzü cins cins sıyrılmışlarla işbirliği yaparak, bu milletin alın teriyle oluşturulmuş kamu kaynaklarını peşkeş çekerek kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Bunun devamını seninle video yapacağız. Çünkü bu dosya çok büyük bir dosya ve çok daha fazla zaman alır. Ayrıntılı şekilde anlatacağım. Şimdilik bir virgül koyalım.

    Evet, bakalım kimler bu isimleri koruyor. Biraz o videoda onu yapacağım. Şunu söyleyeyim; siz bu yasa dışı bahis soruşturması ile ilgili yaptığınız haberler nedeniyle başınıza çorap örüldü ve az kalsın tutuklanıyordunuz. Şu yaptığın habere baktığımda ben umarım başına bir şey gelmez diyorum Murat. Gelirse çünkü belli ki birileri bunun yapılmasını istemiyor. Bu haberin yapılmasını istemiyorlar ve etkili birileri zaten hep karpuz kabuğunu düşürün, böyle ne varsa biz eve dönemeyelim diye.

  • 1:09:04 Gençlerinin tamamı zehirleniyor. O zehirledikleri gençlerden elde ettikleri paraları yurt dışına çıkarıyorlar. Böyle kriptolar sayesinde bunları da maskeleyebilmek adına, işte böyle yüzü cinsellikle sıyrılmışlarla işbirliği yaparak bu milletin alın teriyle oluşturulmuş kamu kaynaklarını peşkeş çekerek kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Bunun devamını seninle video yapacağız; çünkü bu dosya çok büyük bir dosya. Çok daha fazla zaman alır. Ayrıntılı şekilde anlatacağım. Şimdilik bir virgül koyalım.

    Evet, bakalım kimler bu isimleri koruyor. Biraz o videoda onu da yapacağım. Şunu söyleyeyim: Siz bu yasa dışı bahis soruşturmasıyla ilgili yaptığınız haberler nedeniyle başınıza çorap örüldü ve az kalsın tutuklanıyordunuz. Şu yaptığın habere baktığımda, ben umarım başına bir şey gelmez diyorum Murat. Gelirse çünkü belli ki birileri bunun yapılmasını istemiyorlar. Bu haberin yapılmasını istemiyorlar ve etkili birileri zaten hep “karpuz kabuğunu düşürün” gibi bir şeyler yapıyor. Böyle ne varsa biz eve dönemeyelim bugün.

    Milyarlarca dolarlık pazardan bahsediyoruz; orada o kirli parayı söylemiş olayım. Bunun burada görünen bir şey var. Yani bunu malum, o arkadakileri bildiğimiz düşünüyorlar. Bildiğimiz düşünüyorlar. Bildiğimiz bilmiyorlar. Bildiğimiz bilseler de bildiğimiz bildiğimiz söylememizi istiyorlar. İnsanlara duyurmamamızı istiyorlar. Arkada o bürokrat abiler var ya, onları koruyanlardan haberimiz yok zannediyorlar. Yaptıkları ziyaretlerdeki el sıkıştıkları insanları bilmediklerimizi zannediyorlar. Hepsini yazacağız. Hepsini yazacağız. Bir tanesini atlarsak aşk olsun bize. Geri adım atmak yok. Hepsini tek tek yazacağız, tek ilmek ilmek öreceğiz.

    Bu ülkede bu çocukları zehirleyen uyuşturucu tacirleri gibi, bu çocukları zehirleyen yasa dışı bahis baronları, kimlerse şu andaki kanunlarla birlikte hepsinin hesap vermesi gerekiyor. Kendilerini çok güçlü zannedebilirler. Yargının içerisinde birçok kişiyle istediklerini yaptırabiliyor zannediyor olabilirler. Bizi tehdit edebilirler, gözaltına aldırıp bizi tutuklatabilirler. Hatta hiç problem değil; cezaevinde de yazarız. Dışarıdaki arkadaşlarımız yazar. Devam edeceğiz bunları anlatmaya. Sen bir şey gönderiyorsun anlatmak için. Ne olduğunu bilmiyorum ama buraya uygunsa böyle, değilse tel kınkura sonra o zaman hemen verelim.

    Ekrana verebilir miyiz? Şimdi arkadaşlar, bu Hollanda'nın Lahey şehrinin polis teşkilatının resmi X hesabı. Yeni atılan bir tweet ve Türkçe çevirisini okuyayım. Tekrar söylüyorum, Hollanda'nın Lahey şehrinin resmi polis teşkilatının X hesabında deniyor ki: "Saat 17.45 civarında bir otelin dışında silahlı saldırı olayı meydana geldi. Mağdur öldü. Yeni kapsamlı soruşturma ekibi kuruldu. Şahit arıyoruz. Bir şey gördünüzse burayı arayın." Ancak isim verilmiyor; altını çizeyim. Yani Cemil 10 Bilal, yani Halil Falyalı meselesinin tanıklarından ve en önemlilerinden ve Türkiye'nin de tartıştığı o kasetleriyle, özellikle kaset iddialarıyla tartıştığı mesele...

  • 1:11:01 edilebilecek bir durum var. Gözaltına aldırıp bizi tutuklatabilirler. Hatta hiç problem değil. Cezaevinde de yazarız. Dışarıdaki arkadaşlarımız yazar. Devam edeceğiz bunları anlatmaya. Sen bir şey gönderiyorsun anlatmak için. Ne olduğunu bilmiyorum ama buraya uygunsa, böyle değilse tel koların ardından o zaman hemen verelim. Ekrana verebilir miyiz?

    Şimdi, arkadaşlar, bu, Hollanda'nın Lahey şehrinin polis teşkilatının resmi X hesabı. Yeni atılan bir tweet var ve Türkçe çevirisini okuyayım. Tekrar söylüyorum: Hollanda'nın Lahey şehrinin resmi polis teşkilatının X hesabı, "Saat 17.45 civarında bir otelin dışında silahlı saldırı olayı meydana geldi. Mağdur öldü. Yeni kapsamlı soruşturma ekibi kuruldu. Şahit arıyoruz. Bir şey gördüyseniz burayı arayın" diye bir duyuruda bulunmakta. Ancak isim verilmiyor. Altını çizeyim. Yani Cemil Önal'ın, Halil Falyalı meselesinin tanıklarından biri ve bu konunun Türkiye'de de tartışıldığı kaset iddialarının en önemli tanıklarından biri olduğu iddia ediliyor.

    Bunun üstüne bir şey ekleyeyim mi size? Sıcak haber. Buyur abi. Dün Ayşem'den Akın aradı beni. Bir kişi de Kıbrıs'a gitmiş. Ayşem'den Akın'ı aramış, "üç kişi seni öldürmeye geldi. Bu dosyanın peşini bırak" diye bir konuşma yapmış. Beni aradı, böyle bir ismi tanıyor musun diye sordu. Evet, dedim. Yani böyle bir ismi daha öncesinde bana yazmıştı Twitter'dan. Evet, bana da yazdı. Kendisiyle görüştüm. "Seni öldürecekler" diye kendisini tehdit etmiş. Hemen polise bildir dedim. Savcılığa bildir, polise bildir dedim.

    Bir hatırlatalım, bu Cemil Önal meselesi. 8 Şubat 2022'de Halil Falyalı öldürüldü ve yasa dışı bahis ile uyuşturucu baronuydu. Yani devasa bir servete sahipti ve Türkiye'deki yasa dışı büyük bahis pazarının büyük kısmını yönetiyordu. Cemil Önal, Halil Falyalı’nın öldürülmesinin ardından bu cinayetin faillerinden biri olarak suçlandı. Ama kendisi Türkiye'den elini kolunu sallayarak gitti. Türkiye'yi cinayetten sonra terk etmesine rağmen Hollanda’da 16 ay hapiste kaldı. O 16 ay hapiste kaldığı süre içerisinde bir ses kaydı gönderdi. Orada Süleyman Soylu'yu, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ı rüşvet vermekle suçladı ve tüm bu iddialar yalanlandı.

    Daha sonra kendisi, Ayşem'den Akın, Kıbrıslı gazeteci ile bir röportaj serisi yaptı. Orada Halil Falyalı'nın kara para trafiğini anlattı. Paraların nasıl Kıbrıs'a geldiği, nasıl Dubai'ye gittiği gibi konularda çok sistematik ve büyük bilgilere sahip. Çünkü Halil Falyalı'ya çok yakın bir isim. Bunları anlattıktan sonra bir kaset iddiasında bulundu. 45 tane Halil Falyalı’nın şantaj kasetinin bulunduğunu, o kasetlerde bazı siyasiler ve bürokratlar olduğunu söyledi. Hakan Fidan’la ilgili bazı iddialarda bulundu. Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam Yıldırım'la ilgili iddialarda bulundu. O iddiaların, hatta o kasetlerin alınıp Türkiye’ye getirilmesi için çeşitli isimlerin devreye girdiği söylendi. Ama Halil Falyalı'nın etrafında her zaman...

  • 1:13:11 Türkiye'yi cinayetten sonra gelmesine rağmen Hollanda'da 16 ay hapiste kaldı. O 16 ay hapiste kaldığı süre içerisinde bir ses kaydı gönderdi. Orada, Süleyman Soylu'yu, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ı rüşvet verdik, bunlara diyerek iddialarda bulundu. Tüm bu iddialar yalanlandı. Daha sonra kendisi, Ayşemden Akın, gazeteci Kıbrıslı gazeteci, onunla bir röportaj serisi yaptı. Orada bütün kara para trafiğini anlattı Halil Falyalı'nın. Paraların nasıl Kıbrıs'a geldiği, nasıl Dubai'ye gittiği konusunda çok sistemle ilgili büyük bilgilere sahip. Çünkü Halil'e çok yakın bir isim. Bunları anlattıktan sonra bir kaset iddiasında bulundu. "45 tane kaset var, Alif Falya'nın şantaj kasetleri var." O kasetlerde bazı siyasiler ve bürokratlar bulunuyor, dedi. Hakan Fidan'la ilgili bazı iddialarda bulundu. Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam Yıldırım'la ilgili iddialarda bulundu. O iddiaların, hatta o kasetlerin Türkiye'ye getirilmesi için çeşitli isimlerin devreye girdiği söylendi.

    Ama Halil Falyalı'nın etrafında her zaman bir bürokrasi, devlet içinden ve siyaset içinden bir koruma duvarı vardı. Cemil, onunla ilgili büyük iddialarda bulunuyordu. Eğer Cemil Önal öldürüldüyse, bakın 8 Şubat 2022'de Halil Falyalı öldürülüyor. Ortada milyarlarca dolarlık bir pazar var ve Cemil Önal cezaevinden çıktıktan herhalde bir ay içinde, bir ay bile olmamıştır; daha, Hollanda'da öldürülüyor. Kendisi, Amerikan istihbaratına, ABD istihbaratına ve Hollanda istihbaratına bilgiler verdiği, 20 saat boyunca 20 sayfa ifade verdiği iddia ediliyor. Eğer bu öyle bir cinayetse, çok profesyonel bir cinayetse, taraftan da ama onların korunuyor olması da gerekir. Onlar tarafından korunurken böyle öldürülmüş olabilir, evet. Çünkü korunuyordu, bildiğimiz kadarıyla. Ayşe Emden Akın'ın röportajında, koruma altında olduğunu yazmıştı. Ben kaynaklarımı sordum; hala oradan bir doğrulatamadım ama bu açıdan daha fazla bilgiye ulaşamadım.

    Şimdi burada tekrar söylüyorum. Ben Hollanda yerel basınına da bakıyorum. Hatta belki ilk kez Onlar TV yayınında olacak. Olay yerinden görüntü vereceğiz. Arkadaşlar videoyu hazırlıyor. Tabii bu yayınlarda isim geçmiyor bu arada. Tekrar altını çiziyoruz, yani biz Cemil Önal'ın infaz edildiği yer olduğu iddia ediliyor. Ama tekrar söylüyorum, Cemil Önal ismi ne polis teşkilatının paylaşımında ne de Hollanda basınında henüz geçmiyor. Ama şu an olay yeri burası. Eğer bu infaz iddiası doğruysa, Cemil Önal'ın infaz iddiası doğruysa olay yeri burası.

    Şu kesim biri infaz edilmiş, burada medyada. O kişi bu kişi mi, o kişi bu kişi mi, şu an araştırılıyor ama Hollanda basınında yer alan olay yerine dair görüntüler burada ilk kez Onlar TV'de görüyorsunuz. Ben de bir yandan bakıyorum. Üç el ateş edilmiş. Yüzü açıkmış. Saldırgan, kemerinde silahı ile gelmiş, yakından ateş edip doğrudan kaçmış. Orman görülüyor zaten, yeşillik. Ormana doğru, saat 17:45 civarında, yerel saat 17:45. Olayı görenlerin beyanları var. Ben onlara bakacağım şimdi.

  • 1:15:08 ayınında olacak. Olay yerinden görüntü vereceğiz. Arkadaşlar videoyu hazırlıyor. Tabii, bu yayınlarda isim geçmiyor, bu arada hiç. Evet, tekrar altını çiziyoruz. Yani, biz Cemil... Evet, şu an Cemil Önal'ın infaz edildiği yer olduğu iddia ediliyor. Ama tekrar söylüyorum; Cemil Önal ismi ne polis teşkilatının paylaşımında ne de Hollanda basınında henüz geçmiyor. Ama şu an olay yeri burası. Eğer bu infaz iddiası doğruysa, Cemil Önal'ın infaz iddiası doğruysa, olay yeri burası.

    Şu kesim, biri infaz edilmiş burada; medyada o kişi bu kişi mi diye araştırılıyor ama Hollanda basınında yer alan olay yerine dair görüntüler burada ilk kez Onlar TV'de görüyorsunuz. Ben de bir yandan bakıyorum. Üç el ateş edilmiş. Yüzü açıkmış. Saldırgan, kemerindeymiş silahı. Gelip yakından ateş edip doğrudan kaçmış. Orman görünüyor zaten, yeşillik. Ormana doğru. Saat 17:45 civarında; yerel saat 17:45. Olayı görenlerin beyanları var. Ben onlara bakacağım şimdi.

    Ya bilmiyoruz tabii. Evet, evet. Bilmiyoruz. Şu an teyit edemedik. Yani, biri öldürülmüş ama o kişi Cemil Önal mı bilmiyoruz. Yani, buna ilişkin iddialar son iki haftadır da bu kasetleri daha fazla konuşuyorduk. 45 kaset siyasete de ciddi yankı bulmuş da, hatta bir istihbarat savaşı olma ihtimali de vardı. Çünkü tam Kıbrıs'ta veya AKP içinde, hatta bazı bilerek isimlerin birbirini hedefe aldırdığı yönünde iddialar vardı. Ama Cemil Önal, Halifalyalı sistemini gerçekten bilen ve o suçun bir parçası olan bir isim. Onun konuşması, tanıklığı elbette ki ne kadar itibar edilir bilinmez; mutlaka delillerle desteklenmesi gerekiyor ama iddiaları çok vahimdi yani Kıbrıs, Türkiye'yi sallayacak kadar vahim iddiaları.

    Şimdi yayın devam ederken, Pehlivan sen bak, Murat da bakıyor herhalde; üçünüz aynı anda bakarken. Terkoğlu bu konunun ekranlarda konuşulmasından da rahatsızdı. Öyle mi? Telefonlar mı açılıyordu bunun için? Şöyle tam olarak, dün Özgür Özel çıktı. Başakşehir'deki miting vardı. Başakşehir'de dedi ki, "İletişim başkanlığı, Adalet ve Kalkınma Partili isimlere bir ekranda konuşulacaklar listesi nası konuşulacak açıklaması gönderiyor." Dedi. Bu arada, Özgür Özel bunu söylemeseydi ben, tabii gazeteci olarak, bu olayı burada anlatacaktım. Haberi patlatacaktık yani. O haberci gazeteci de emin Onlar TV'de ama Özgür Özel miting meydanına söyleyince, ben de dün bu tarafını Twitter'da açıklamış oldum. Onun ekran görüntüsü var. Doğru, bu haber diye verebilirler arkadaşlar.

    Şu iletişim başkanlığının doğrudan doğruya kimlere yollandığını söyleyeyim arkadaşlar. Bir ekranlarda konuşan milletvekilleri var biliyorsunuz. Çeşitli Adalet ve Kalkınma Partili politikacılar var. Onlara, bazı televizyon yorumcularına yani partiyi savunan bazı televizyon yorumcularına bu metin yollanmış. Bir mesajlaşma uygulaması... Özel bir hani hepimizin indirebildiği ama ismini vermek istemiyorum. Mesajlaşma uygulamasının bir mesajlaşma uygulaması, bir WhatsApp gibi.

  • 1:17:31 Başakşehir'de dedi ki, "İletişim Başkanlığı, Adalet ve Kalkınma Partili isimlere bir ekranda konuşulacaklar listesi ve nasıl konuşulacağı açıklamasını gönderiyor." Bu arada Özgür Özel bunu söylemeseydi, ben tabii gazeteci olarak bu olayı burada anlatacaktım. Haberi patlatacaktık yani. O haberci gazeteci de eminim onlar TV'de ama Özgür Özel miting meydanında söyleyince ben de dün buna ait şu tarafını Twitter'da açıklamış oldum. Onun ekran görüntüsü var. Doğru, bu haber diye verebilirler arkadaşlar.

    Şimdi, bu İletişim Başkanlığı'nın, doğrudan doğruya kimlere yollandığını söyleyeyim. Ekranlarda konuşan milletvekilleri var, biliyorsunuz. Çeşitli Adalet ve Kalkınma Partili politikacılar var. Onlara, bazı televizyon yorumcularına yani partiyi savunan bazı televizyon yorumcularına bu metin yollanmış. Bir mesajlaşma uygulaması üzerinden. Özel, hani hepimizin indirebildiği ama ismini vermek istemiyorum. Mesajlaşma uygulamasının bir uygulaması. WhatsApp gibi bir uygulama fakat daha güvenli bir uygulama. Ondan sonra onlara gönderilmiş, Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı'nın hazırladığı, hangi konu nasıl konuşulacak meselesi.

    Milletvekilleri, partililer ve iki televizyon yorumcusu; gazeteci olduğu düşünülen, medyadan olduğunu düşündüğümüz bu mesajı alan insana 'gazeteci' denir mi, Allah aşkına? Bu mesaj şöyle, mesela bakın, bunu ilk kez ben yayınladım dün Twitter'da: "Depremi kentsel dönüşüm kapsamında konuşun, konuşturun. CHP'nin süreç içerisinde kentsel dönüşümün önüne set kurduğunu anlatın." İddia ediyorum, şunu okuduktan sonra, şu İstanbul depremi olduktan sonra geriye doğru bir medya taraması yapın. Bazı kanallara bakın. Nasıl oluyor da dıt dıt dıt dıt dıt, aynı şeyi konuşuyorlar mesela. Bunun nedeni bu.

    Mesela biraz önceki konu KKTC falı üzerinden yürütülen kaset operasyonlarını FETÖ ve yabancı istihbarat oyunları olarak ele alın, aldırın. Gündemde tutmayın, dikkat edin. Gerçekten de çok konu işlenmedi. Gerektiği takdirde mafya, FETÖ muhalefet işbirliğine değinin. Kumpas olarak çalışın. Süreç hakkında psikolojik harekat yürütmekten çekinmeyin. Uluslararası medyayı tutmaya devam edin.

    Üçüncü madde: Terörsüz Türkiye projemizi anlatmaktan geri durmayın. Olay net. Karşımızda bir örgüt var. Örgüt lideri, "silahları bırakın" çağrısı yapmak zorunda kaldı. Öznemiz bu. Pazarlık yok, taviz yok. İlerleyen süreç var. Evet, sürecin zorlu olduğunu da vurgulayın. Süreci Irak, Suriye, İran başta olmak üzere bölgede olumlayarak işleyin. İşletin, gerilimden durun. Gerilimden uzak durun diyor aslında. Mesajın o kısmı görünmüyor.

    İstanbul yolsuzluk soruşturması kapsamında detayları atlamayın. Yani dikkat edin, kanallarda çok minik detaylar, böyle dakikalar içinde en ufak detayı içeriye çevirin. Bant meselesini gündemde tutun. Arkadaşlar, bu bant meselesi şöyleymiş: Halkta şöyle bir şey var. Biz burada anlatıyoruz iddianameler falan ama halk, onlarla çok fazla ilgilenmiyor. Ama şu görüntü, halkta çok büyük bir etki bırakıyor.

  • 1:19:48 Çok konu işlenmedi. Gerektiği takdirde mafya, FETÖ muhalefet işbirliğine değinin. Kumpas olarak çalışın. Süreç hakkında psikolojik harekat yürütmekten çekinmeyin. Uluslararası medyayı tutmaya devam edin.

    1. Terörsüz Türkiye projemizi anlatmaktan geri durmayın. Olay net. Karşımızda bir örgüt var. Örgüt lideri, silahları bırakın çağrısı yapmak zorunda kaldı. Öznemiz bu. Pazarlık yok, taviz yok. İlerleyen süreç var. Evet, sürecin zorlu olduğunu da vurgulayın. Süreci Irak, Suriye, İran başta olmak üzere bölgede olumlayarak işleyin. İşletin, gerilimden durun. Gerimden uzak durun diyor aslında. Mesajın o kısmı görünmüyor.

    İstanbul yolsuzluk soruşturması kapsamında detayları atlamayın. Yani dikkat edin, kanallarda çok minik detaylar var. B en ufak detayı içeriye çevirin. Bant meselesini gündemde tutun. Arkadaşlar, bu bant meselesi şöyleymiş. Halkta şöyle bir algı var: Biz burada anlatıyoruz, iddianameler falan ama halk onlarla çok fazla ilgilenmiyor. Ama şu görüntü, halkta çok büyük bir etki yaratıyor. Biri geliyor, elinde bantla. Hatırlıyor musunuz? Kamerayı kapatıyor. Bunun toplumda bir etkisi olduğu, büyük bir etkisi olduğu düşünüldüğü için bu böyle.

    Bir de şöyle bir imaj yaratılıyor: Bu Ekrem İmamoğlu, neler karıştırıyor? Tabii tabii. Muhalefetin, soruşturma kapsamında gündeme getirdiği iddialara cevap vermeyip siyaseti gerdiğini anlatın. Aynı dile sarılmayın. Dikkatli olun.

    Yani Adalet ve Kalkınma Partisi'nin nedenini söyleyeceğim birazdan. Arka planını anlatacağım bu hikayenin. Yargı bağımsızlığına vurgu yapalım. Dikkat edin. Adalet Bakanı, çok sık yapıyor zaten bunu. Son dönemde özel bir vurgu var. Çünkü yargıya güven azalmış. 40 defa mı ne demişti, herhalde. Evet, yaptırımlar için yargının hedef alındığı takdirde karşı strateji geliştirelim.

    1 Mayıs konusunda Taksim ısrarı sürdüren yapıların terörle bağlantılarını ortaya koyun. Kriminalize edin. Dikkat edin. Operasyonlar yapıldı zaten. Ve bu konu böyle. Yani şu mesajı alın. Türkiye'nin son bir hafta medya televizyonlarını tarayın. Tam olarak böyle olduğunu göreceksiniz. Mesaj kime gelmiş, ortada olur. Çok belli, arkadaşlar.

    Şimdi, var mı spesifik bir isim? Ben söylemek istemiyorum, o isim ve baş harfi, söylemek istemiyorum. Son harfi yok, söylemiyorum arkadaşlar. Bu şuradan çıkmış. Hatırlayın, biz bir dönem Adalet ve Kalkınma Partisi'nin toplumla iletişimde bir sorun var diye partinin tartıştığını gördük. Deniyorduk ki bu muhalefeti hitap eden medya çok küçük ama çok etkili.

    İkincisi, mesela bunlar çok net belli bir konuyu ele alıyorlar, konuşuyorlar ama biz kendi konularımızı konuşturamıyoruz diye bizzat hükümet medyasında bu konuda yazılar çıkmıştı. Bunun üzerine iletişim başkanlığı, iktidar medyasını birlikte organize edip söylem birliği sağlayacak şekilde organize etmeye karar veriyor. Bu iş oradan çıkıyor ve bunu da şöyle yapıyor arkadaşlar: bir, risk haritası hazırlıyor. Yani önümüzdeki dönemin riskli konuları, KKTC gibi.

    Sonra sosyal medyada bir ağ analizi yapıyor. Arkasından...

  • 1:21:48 ını tarayın. Tam olarak böyle olduğunu göreceksiniz. Mesaj kime gelmiş? Ortada olur. Çok belli, arkadaşlar. Şimdi var mı spesifik bir isim? Ben söylemek istemiyorum; o isim de, baş harfini söylemek istemiyorum. Son harfini de söylemiyorum, arkadaşlar. Bu şuradan çıkmış. Hatırlayın, biz bir dönem Adalet ve Kalkınma Partisi'nin toplumla iletişimde bir sorun var diye partinin tartıştığını gördük. Deniyorduk ki muhalefeti hitap eden medya çok küçük ama çok etkili.

    İki, mesela bunlar çok net, belli bir konuyu ele alıyorlar, konuşuyorlar ama biz kendi konularımızı konuşturamıyoruz diye bizzat hükümet medyasında bu konuda yazılar çıkmıştı. Bunun üzerine iletişim başkanlığı, iktidar medyasını birlikte organize ve söylem birliği sağlayacak şekilde organize etmeye karar veriyor. Bu iş oradan çıkıyor ve bunu da şöyle yapıyor, arkadaşlar: bir, risk haritası hazırlıyor. Yani önümüzdeki dönemin riskli konuları, KKTC gibi. Hı hı. Sonra sosyal medyada bir ağ analizi yapıyor. Arkasından bir rapor hazırlıyor. O raporun ardından, böyle konuşulacak konular ve nasıl konuşulacakları ile ilgili içeriği hazırlıyor.

    Sonra bunu, iki isme, televizyonlarda konuşan siyasetçilere ve gazetecilere iletiyor. Arkadaşlar, ilk kez burada açıklıyorum. Buna ilişkin, ben tabii bunu bulduğum bazı kişilerle, bunun gittiğini düşündüğüm bazı kişilerle de konuştum. Buna ilişkin, mesela size bir şey hatırlatacağım. Diyebilirsiniz ki, bundan önce hangi konuda gitmiştir? Ben size söyleyeyim bir tanesini: Teymenler konusunda. Hatırladınız mı? Teymenler konusu da aslında unutulup gitmiş bir konuydu ama toplu bir şekilde işlendi. Günlerce Türkiye, Teymenler meselesini konuştu ve Teymenler Meselesi üzerinden bir hesaplaşma yaşandı. Teymenler meselesi de böyle olmuş.

    Şimdi burada, bunun tabii Özgür Özel'e sızmış olması, iktidar içinde de bir şey yaratmış. Çünkü şunu söyleyeyim, arkadaşlar: İletişim başkanlığı son dönemde iktidar içerisinde de klikler arasında tartışma olan, tartışmalı bir alan. Ben çok sık biliyorsunuz, iktidar içi kliklerin birbirleriyle çatışmalarını inceliyorum. İletişim başkanı da bu kapsamda eleştiriliyor. Özgür Özel'i kim sızdırmış olabilir diye bir tartışma da yaşanmış. Çünkü düşünün ki, belli bir sayıda kişiye gidiyor. İnsanlar töhmet altında kalıyorlar. Bunu bir gazeteciden veya medyada çalışan birinden sızdığı ihtimali üzerinde duruyor iktidar cenahı. Meselenin bu tarafını da söylemiş olayım.

    Son olarak şöyle bitireyim, arkadaşlar: Biz bunu böyle çok önemli bir mesele olarak görüyoruz, inanılmaz bir şey. Bunu böyle konuşuyoruz, eleştiriyoruz. Nasıl insanlar özgür iradeleriyle konuşmuyorlar da, bu şekilde konuşuyorlar, diyoruz ama şunu gördüm. Bunu söylemem lazım: İktidar cenahında bu organizasyon, olumsuz bir şey olarak görülmüyor. Olumlu bir şey olarak görülüyor. Bakın, ne güzel demek. Yani bu mesajı alan gazeteciler, "İyi gazeteciyiz" diye mi düşünüyor? Yani düşünebiliyor musun? Yani sonuçta siyaset, kendisini elbette ki gazeteciliğini farklı...

  • 1:24:08 İktidar içi kliklerin birbirleriyle çatışmalarını inceliyorum. İletişim başkanı da bu kapsamda eleştiriliyor. Özgür Özel'i kim sızdırmış olabilir diye bir tartışma da yaşanmış. Çünkü düşünün ki belli bir sayıda kişiye gidiyor. İnsanlar töhmet altında kalıyorlar. Bunu bir gazeteciden veya medyada çalışan birinden sızdığı ihtimali üzerinde duruyor iktidar cenahı. Meselenin bu tarafını da söylemiş olayım.

    Son olarak şöyle bitireyim arkadaşlar. Biz bunu böyle, bu çok önemli bir mesele, inanılmaz bir şey. Bunu böyle konuşuyoruz, eleştiriyoruz. Nasıl insanlar özgür iradeleriyle konuşmuyorlar da böyle, hani bir şekilde konuşuyorlar diyoruz ama şunu gördüm. Bunu söylemem lazım. İktidar cenahında bu organizasyon olumsuz bir şey olarak görülmüyor. Olumlu bir şey olarak görülüyor. Bakın, ne güzel demek. Yani bu mesajı alan gazeteciler “şey mi diyorlar?” Yani biz iyi gazeteciyiz diye mi düşünüyor? Düşünebiliyor musun? Sonuçta siyaset kendisini elbette ki gazeteciliğini farklı tanımlıyor olabilir ama o kendisini iktidarın bir mesajını taşıma görevlisi sayan kişiler, bak, ne güzel organize oluyoruz diye düşündükleri için bizim veya eleştirel gazetecilerin ya da muhalefet partilerinin yaptığı eleştirileri buraya yapmıyorlar. Aslında bunu olumlu bir şey olarak görüyorlar.

    Dikkat ederseniz, dün Fahrettin Altun benim yayınladığım şeyden sonra yalanlamadı. Tam tersine, teyit eden bir şey yaptı. Bunu bir şekilde savundu. O cenah tarafından da bu olumlu bir şey olarak görülüyor. Yani benim zekam, aklım detayları atlamamaya yetmez. Bunun uyarısı gelsin olabilir. Yani onu normal karşılamak mümkün ama şöyle, ya normal karşılığı evet de, yani şimdi ben nasıl inansam ki? Operasyona yetmiyordur belki. Çaba harcamasına gerek yok.

    Detayları atlamayın. Aa, hiç düşünemediğim bir şey. İletişim başkanlığı halletmiş meseleyi, ne olacak? Ne dedin? Duyamadım. İletişim başkanlığı halletmiş o meseleyi. Tamam. Onlar düşünmüş onun yerine. Sende son dakikaya dair bir iddia var. Evet. Cemil Yönal'ın ailesinin de şu an kendisine ulaşamadığı bir süredir yönünde iddialar var. Hala teyit edemedik ama ailesi de bir süredir ulaşamıyor Cemil Yonal'a.

    Hollanda'daki yerel basında hala ismini açıklamayan o maktule dair, cinayet meselesine dair şu bilgiler var ekstradan: Otelin terasında bu öldürülen kişi bir şeyler içmekte. O sırada bir kişi yüzünde maskesi dahi olmadan geliyor ve yakın mesafeden üç el ateş ediyor. Sonrasında da kaçıyor; ormana doğru uzaklaşıyor deniyor.

    Tekrar söylüyorum, yani katil yüzüne maske de kullanmamış. Hı hı. Eee, dediğimiz gibi bunların tamamı şu an iddia. Yani cinayetin gerçekleştiği... Evet. Ama bu cinayetin bu isim üzerinden olup olmadığını bilmiyoruz. O nedenle bir teyit ettikten sonra üzerine çokça konuşabiliriz. Kaldı ki, daha önceki yayınlarda da söylemiştik. ABD ve orada Hollanda istihbaratı tarafından korunduğu söylenen bir kişi eğer öldürüldüyse, bu ayrıca çok uzun zaman tartışılacak bir mesele.

  • 1:26:17 Cemil Yönal'ın ailesinin de şu an kendisine ulaşamadığı yönünde iddialar var. Hala teyit edemedik ama ailesi de bir süredir Cemil Yonal'a ulaşamıyor. Hollanda'daki yerel basında ismini açıklamayan o maktule dair, cinayet meselesine dair şu bilgiler var. Otelin terasında bu öldürülen kişi bir şeyler içmekte. O sırada bir kişi, yüzünde maskesi olmadan, geliyor ve yakın mesafeden üç el ateş ediyor. Sonrasında da kaçıyor. Ormana doğru uzaklaşıyor deniyor. Tekrar söylüyorum, yani katil yüzüne maske de kullanmamış. Bunların tamamı şu an iddia. Yani cinayetin gerçekleştiği doğru. Ama bu cinayetin bu isim üzerinden olup olmadığını bilmiyoruz. O nedenle bir teyit ettikten sonra üzerine çokça konuşabiliriz.

    Kaldı ki daha önceki yayınlarda da söylemiştik. ABD ve orada Hollanda istihbaratı tarafından korunduğu söylenen bir kişi eğer öldürüldüyse, bu ayrıca çok uzun zaman tartışılacak bir mesele.

    Kasetleri konuşurken bitireceğim ama bize şunu anlatır mısın? Hepimiz diyoruz ya, hiçbir bilgimiz güvende değil. Her türlü bilgimizi biliyorlar; yani parayla satılmaya bile ihtiyaç yok artık. Gidip alınıyor. Onun neye yol açtığını gösterecek bir şey bu.

    Gözaltındaki insanların aileleri aranıp ne söyleniyor? Ramazan Gülten'in adliyeye sevk edildiği gün adliyeye gittim. Arkadaşım olduğunu söylemiştim zaten. O sırada abisiyle konuştum. Abisi dedi ki, “Ya Ramazan gözaltına alındıktan sonra annemi aramışlar. Ramazan'la ilgili 'Oğlunuz içeride' diyerek, bir takım bilgiler vererek, kişisel tanıyoruz bahanesiyle dolandırmaya çalışmışlar,” dedi.

    Sonra tam bunu anlatırken başka bir masada, tabii başka şeyler var. Onlar da “Dur ya, bizimkileri de aramışlar,” dediler. Arkadaşlar, bu yeni bir durum ama daha önce de örneği olan bir şey. Kişisel verilerin insanların elinde dolanmasından dolayı, “Sizi bankadan arıyoruz, senin bilgilerin şu, şu,” diyerek ikna edenler vardı. Şimdi ise “Seni emniyetten arıyoruz. Bak, senin oğlun gözaltında,” diyerek kişisel bilgilerinizi söyleyip para isteyen ve “Oğlunu kurtarırız, ya da şunu kurtarırız. Bu kadar para getir,” diyen yeni bir dolandırıcılık türemiş durumda. Yani kişisel bilgiler, bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonundan sonra da birilerini içeridekilerin yakınlarını dolandırmak için kullanılıyor. Bunu söylemiş olayım.

    Bitiriyorsak, iki şey söyleyeceğim. Bunu söylemek istiyorum; bir tanesi, bugün şu an kanserle eşi bizi izliyor. “Benim yazım vardı, İbrahim Karakaya'nın eşi,” diyor. İbrahim Karakaya, geçen 31 Ağustos’ta İzmir, Aliğa, Işıksan gemi söküm tesislerinde, gemi sökümü ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Dünyanın çöp ilan ettiği gemilerin yerli ve milli sözde sermaye tarafından Türkiye'ye getirilip, Türk işçisine çıplak ellerle söktürülerek hepsinin hasta edilip öldürüldüğü bir sektör bu. Orada İbrahim Karakaya, zehirli gaz soluyarak öldü. Ben bugün onun hikayesini...

  • 1:28:41 Etten arıyoruz. Bak, senin oğlun gözaltında. "Bak, senin bilmem neyin gözaltında," diyerek kişisel bilgilerinizi söyleyip para isteyenler var. "Oğlunu kurtarırız" veya "şunu kurtarırız, bu kadar para getir," diyen yeni bir dolandırıcılık durumu türemiş durumda. Yani, kişisel bilgiler bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi operasyonundan sonra da bazılarını, içeridekilerin yakınlarını dolandırmak için kullanıyorlar. Bunu söylemiş olayım.

    Bitiriyorsak iki tane şey söyleyeceğim. Bitireceğim. Bunu söylemek istiyorum. Bir tanesi, bugün şu an kanserle eşi bizi izliyor. "Benim yazım vardı, İbrahim Karakaya'nın eşi" diyor. İbrahim Karakaya, geçen 31 Ağustos'ta İzmir, Aliağa, Işıksan gemi söküm tesislerinde yaşamını yitirdi. Gemi söküm ne demek biliyor musunuz, arkadaşlar? Dünyanın çöp ilan ettiği gemilerin, yerli ve milli sözde sermaye tarafından Türkiye’ye getirilerek Türk işçisine çıplak ellerle söküm yaptırıldığı ve hepsinin hasta edilip öldüğü bir sektör bu. Orada İbrahim Karakaya, zehirli gaz soluyarak öldü. Ben bugün onun hikayesini yazdım. Bu arkadaşların, peşinden koşan benim peşimden koşan savcılar hala bir iddianame çıkaramadılar ve iki tane çocuğu, biri 3, biri 11 yaşında, babalarının nasıl öldüğünün cevabını bekliyorlar savcıdan. Onu hatırlatmak istiyorum. Bugün 1 Mayıs.

    Çünkü geçen yıl 2.000'e yakın işçi tespit edebildiğimiz kadarıyla, yani günde en az 5 tanesi öldü ve maalesef bu ülkede insanlar taneyle sayılmaz ama işçiler taneyle sayılıyor, arkadaşlar öldükleri zaman. Bu ülke çünkü bu düzen, patron maalesef bu düzen, öyle patrondan yana bir düzen.

    İkincisi, Murat Özenal. 2014’te, bugün Fethullahçı Çete’nin iktidarla ortaklaşa kurduğu Balyoz kumpası sırasında, bugün 11. yılı ölüm yıl dönümünün. Bunu şu açıdan hatırlatıyorum; İnsanları çok kolay hapse atıyorsunuz. Suçsuz yere Murat Özel Alp suçsuz olduğu beraat edeceğini, bugün 11 yıl sonra görülen davasından. Atıyorsunuz ama o insan cezaevinde bir saniye içinde, yakınlarının gözleri önünde hayatını kaybetti. Yakınlarının gözlerinin önünde, açık görüş sırasında hayatını kaybetti. Bundan Türkiye'nin bir ders çıkarması lazım. Murat Özenal'ın hem hatırasını hatırlatmak istiyorum hem de o dersin, Murat Özenal meselesi olmadığını; Türkiye'nin o ölümden bir ders çıkarması gerektiğini herkese hatırlatmak istiyorum. Eğer o günleri tekrar yaşamak istemiyorsak...

    Bitirecektim Murat ama Ramazan Gülten’den, bir önceki yayından çok söz etmiştik. Gerçekten ranta karşı mücadele etmiş. AKP, CHP döneminde de yani her belediye döneminde ne yapması gerekiyorsa bir bürokrat, onu yapmış bir isimdi. Eşinin riskli hamileliğine rağmen tutuklandı. Çok onurlu, haysiyetli bir insanı tutukladılar.

    Tutuklamak çok kolay dedin ya, bir örnek üzerinden hemen verelim, Murat, onu da. Nazan Başelli. Nazan Hanım kim derseniz; 43 yıldır IBB’de çalışan birisi. 43 yıl 43 yıldır IBB’de çalışan, buraya da not almıştım. Bedrettin Dalan, Nurettin Söz, Recep Tayyip Erdoğan, Kadir Topbaş, Ekrem İmamoğlu ile çalışan ve ayrıca belediye başkanlığına vekalet eden...

  • 1:30:50 Öğüş sırasında hayatını kaybetti. Türkiye'nin bundan bir ders çıkarması lazım. Murat Özenalt'ın hem hatırasını hatırlatmak istiyorum hem de o dersin Murat Özenalt meselesi olmadığını; Türkiye'nin o ölümden bir ders çıkarması gerektiğini herkese hatırlatmak istiyorum. Eğer o günleri tekrar yaşadık demek istemiyorsak…

    Bitirecektim Murat ama Ramazan Gülten'den bir önceki yayından çok söz etmiştik. Gerçekten ranta karşı mücadele etmiş bir isim. AKP CHP döneminde, yani her belediye döneminde ne yapması gerekiyorsa bir bürokrat onu yapmış bir isimdi. Eşinin riskli hamileliğine rağmen tutuklandı. Çok onurlu, haysiyetli bir insanı tutukladılar. Tutuklamak çok kolay dedin ya. Bir örnek üzerinden hemen verelim Murat onu da.

    Nazan Başelli. Nazan Hanım kim derseniz, 43 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile çalışan ve burada da not almıştım, Bedrettin Dalan, Nurettin Söz, Recep Tayyip Erdoğan, Kadir Topbaş, Ekrem İmamoğlu ile çalışan ve ayrıca belediye başkanlığına vekalet eden Ali Müfit Gürtuna, Mevlüt Uysal, Ali Yerlikaya dönemlerinde de görevine devam eden Anadolu zabıta müdürüydü. Gözaltına alındı, tutuklandı. Tutuklama gerekçesi ne biliyor musun? İki tane reklam panosu varmış. O panonun üstünü kapatmış, sonra kapatılmamış, iyi denetlememiş, ecrimisil alınmış falan. Bununla ilgili idari yargıda devam eden davası varmış. Gitmiş oraya ifade de vermiş. "Ben işimi düzgün yaptım. Bununla ilgili bütün yazışmaları tarafınıza sunuyorum," diye belgeler vermiş.

    Bak, idari yargıda süren bir davası var. 43 yıldır şerefiyle, namusuyla üniformasını giyip bu devlete hizmet eden ve çok kısa süre önce de ne yazık ki kalbine stent takılan Naz Hanım tutuklandı. Nazan Hanım kim biliyor musunuz? Videomuz vardı; onu verebiliyor muyuz? Eğer verebiliyorsak ekrana.

    Nazan Hanım, Üsküdar'daki kaçak yapılar yapılırken, yıkılırken, oradaki tehdit eden, silah çeken adamlara karşı dümdük duran bir kadındı. Ramazan Gülten'le birlikte görüntülerde göreceksiniz. Nazan Başelli, Aziz Mahmut Hüdai Vakfı'nın vatandaşa ait olan bir parkı yıkıp oraya bir kültür merkezi yapmaya çalışacak iddiasıyla bir ayaklama başlamıştı ki, Naz Hanım geldi o parkın başında durdu. O kültür evi, sözde kültür evi, vakfa verildi işletmesi için. İçerisinde neler yapıldı, Allah bilir. Bilmiyorum, sonra da gitmedim. O gün o parkı yağmalamasınlar diye arkadaşlarla birlikte gece gündüz nöbet tutan kadındı.

    Asıl tutuklanması bununla ilgili tutuklanma olur mu dediğimizde aklıma hemen şu geldi; neden olabilir ki? Sonra aklıma ne geldi biliyor musun? Aklıma şu geldi: Adalarda, hatırlar mısınız? Adalar iskelesinin üstünde bir kafeterya vardı ve Ekrem İmamoğlu göreve geldikten sonra bir vakfa aitti, TÜGVA'ya. Oranın tahliye işlemleri vardı. O tahliye işlemlerini yaptırmamak için vakıf yetkilileri içeriye bir barikat gibi bir şey kurmuşlardı…

  • 1:33:13 Ramazan Gültan'la birlikte Ramazan Gülten'le de görüntülerde göreceksiniz. Nazan Hanım, Nazan Başerli, Aziz Mahmut Hüdai Vakfı'na ait olan bir parkı yıkıp oraya bir kültür merkezi yapmaya çalışacak iddiasıyla bir eylem başlamıştı ki, Naz Hanım geldi o parkın başında durdu. Kültür Bakanı, o sözde kültür evinin yapıldığını belirtip, vakfa verildi ve işletmesine devredildi. İçerisinde neler yapıldığı Allah bilir, bilmiyorum. Sonra da gitmedim. O gün, o parkı yağmalamasınlar diye arkadaşlarla birlikte gece gündüz nöbet tutan kadındı.

    Asıl tutuklanması bununla ilgili olur mu dediğimizde aklıma hemen şu geldi: Neden olabilir ki dedim. Sonra aklıma ne geldi biliyor musun? Aklıma şu geldi: Adalarda, hatırlar mısınız? Adalar iskelesinin üstünde bir kafeterya vardı ve Ekrem İmamoğlu göreve geldikten sonra, o kafeterya TÜGVA'ya aitti. Oranın tahliye işlemleri vardı. O tahliye işlemlerini yaptırmamak için vakıf yetkilileri içeride bir barikat gibi bir şey kurmuştu. Eee bir direniş sergiliyorlardı orada. "Burada biz haklıyız," diyorlardı. Orası ücretsiz tahsis edilmişti. Oradaki tahliyeyi gerçekleştiren de Nazan Hanım. Yani görevini yaptı, sadece görevini yaptığı için mi şimdi acaba ceza alıyor? Bu suçtan kimse tutuklanamaz. Bütün savcılara da gönderdik. Fotoğraf çekiyorsun. Avukatlara da gönderdim, sordum. Hepsinin söylediği şu: "Evet, tutuklama biraz ağır bir tedbir olarak verilmiş. Ne yazık ki farklı bir şey var, ileride biz iddianamede göreceğiz." Zaten bu çok meşhur. Şu anda sorgu aşamasında sorulmayan şeyleri biz iddianamede görecekmişiz. Ne yazık, tüm bunlar tesadüf mü? Videodaki arkası dönük olan eee hanımefendi Nazan Hanım ile o, burada tartıştığı kişi, kaçak yapıların yıkılacağı ve onları kullanan kişidir. İleride de Ramazan'ı göreceğiz ve ne yazık ki saldırıya uğrayan, burnundan kan gelirken orada direniyorlar ve onlar tutuklular. O ikisi neden tutuklu? Halkın kullanımına tabi olan yerlere kaçak yapı yapanların yerini yıktıkları için, halkın hakkını savundukları için, görevlerini yaptıkları için, kanunen görevlerini yaptıkları için orada dayak yediler.

    Bunu söyleyerek o son noktayı koyalım. Senin an çeteler kaybedecek, halk kazanacak. Birer cümle, arkadaşlar. Ekibiniz de biliyor, bizden önce de çok uzun saat yayını yaptık. Aynen arkadaşlarımızın da 1 Mayıs Emekçi Bayramı'nı kutluyoruz, sağ olsun. Yani onu söyleyeyim ben.

    Haberle bitireyim. Bu Hollanda'daki cinayete dair, katilin yüzünün kapalı olduğuna dair görgü tanıkları var. İşin daha garibi, aslında cinayetin işlendiği kasabanın belediye başkanı Türkmen. Bu da bir garip. Onu da söyleyelim. Bizim diğer yayınımıza tüm bunlar teyit edilmiş olacak. Çok başka dosyalarla gelmiş olacağız. Ekip arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. Bayramlarımız kutlu olsun diyoruz. Elbette en büyük teşekkürümüz size. Yayını duyurduğunuz için, bundan sonra da duyuracağınız için. Pazartesi saat 20'de görüşmek üzere.

  • 1:35:33 Çin, halkın hakkını savundukları için, görevlerini yaptıkları için, kanunen görevlerini yaptıkları için orada dayak yiyor. Bu insanlar, "çeteler kaybedecek, halk kazanacak" diyerek son noktayı koyuyorlar. Arkadaşlar, ekip de biliyorsunuz, bizden önce de çok uzun saat yayını oldu. Aynen arkadaşlarımızın da 1 Mayıs Emekçi Bayramı’nı kutluyoruz, sağ olsun.

    Ben haberi bitireyim. Hollanda'daki cinayete dair, katilin yüzünün kapalı olduğuna dair görgü tanıkları da var. İşin daha garibi, aslında cinayetin işlendiği kasabanın belediye başkanının Türk olduğu söyleniyor. Bu da bir garip durum. Bütün bunlar bizim diğer yayınımıza teyit edilmiş olacak. Çok başka dosyalarla gelmiş olacağız.

    Ekip arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. Bayramımız kutlu olsun diyoruz. Elbette en büyük teşekkürümüz size. Yayını duyurduğunuz için, bundan sonra da duyuracağınız için. Pazartesi saat 20'de görüşmek üzere.

İşaretlediklerim