Hilal Köylü · 22 Haziran 2025

Günün Kulisi: Sıradaki "suyu ısınan" kim? #fatihaltaylı Türkiye ABD'yi niye kınamadı? #iran

  • 0:00 Sözün bittiği yerde miyiz? Öyle görünebilir ama aslında sözün daha çok söylenmesi gereken yere geldik. Çünkü herkes kendince daha demokratik, daha iyi bir Türkiye için sesini sözünü çoğaltmaya, duyurmaya çalışıyor. Bu çabanın Türkiye'ye daha zengin bir tartışma ortamını kazandırması gerekiyordu ki öyle olmadı. Ne oldu? Öyle büyük bir kamplaşma, öyle büyük bir ayrışma var ki kimse kimsenin sesini dinlemiyor. Dahası kendi görüşünü, kendi sesini dayatmaktan yana tavır alıyor. Tıpkı iktidardakiler gibi. Ve bu durum en çok siyasetçi, gazeteci ilişkisinde, iktidar-gazeteci ilişkisinde kendini gösterdi ve Türkiye en çok gazetecilerin tutuklandığı ülkeler sıralamasında rekor kırıyor.
  • 0:45 Bakın örneklerden gelen tepkilerden ilerleyelim. Bir taraf diyor ki hukuk değil buyruk düzeni. Bir taraf diyor ki müsvette tutuklandı. Kim için diyor? Olay ne? 45 yıllık gazeteci Fatih Altaylı cumhurbaşkanını tehdit ve cumhurbaşkanına suikast suçlamasıyla bir günde YouTube yayınında söylediği sözler gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Tutuklandı. YouTube yayınında ne demiş? 30 saniyelik bir bölümü kesilmiş, dolaşıma sokulmuş sosyal medyada. Onun üzerinden linç edilmiş, hedef gösterilmiş.
  • 1:20 O 30 saniyelik bölümde Fatih Altaylı diyor ki, "Bu millet istemezse, hoşuna gitmezse padişahını boğmuş bir millettir." diyor. İşte bunu dolaşıma sokan kişi de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Sar. Nasıl dolaşıma sokuyor? "Suyun ısındı" diyerek dolaşıma sokuyor. "Suyun ısındı" ne demek? "Sonun geldi." demek. "Gidicisin" demek. "Artık sabrı taşırdın" demek. "Senin cezan kesilecek" demek. Çok olumsuz bir durum ve gerçekten de öyle oluyor. Ne oluyor? Günün sonunda Fatih Altaylı mahkemeye çıkıyor. Kendini savunuyor. Evet. "O video bana ait." diyor ama "Sizin kestiğiniz bölümle benim anlattıklarım arasında çok da doğru düzgün bir bağlantı yok." diyor. "Ben tarihten bahsediyorum." diyor. "Doğrudan bu tarihi bilgilerden mevcut cumhurbaşkanına bir tehdit algısı çıkabileceği aklımdan dahi geçmezdi."
  • 2:17 Cumhurbaşkanı Erdoğan da şahsen tanındığını söylüyor. "Bilinçli bir çarpıtmayla karşı karşıyayım." diyor. Zaten o bölümün, videonun uzun halinde "Türk halkı sandığı sever. Gücün kendisinde olmasını ister. Babasını oraya koysa babasının değiştirme ihtimalini elinde tutmaktan hoşlanır." diyor. Zaten bir anket soruluyor Fatih Altaylı’ya o yayınında. Öyle bir anket ki Tayyip Erdoğan’ın ömür boyu görevde kalmasına halkın %70 oranında "hayır" dediğine işaret eden bir anket. Buna yorumu anlatılıyor. "İşte bu milletin sandığı sevdiğini, değiştirmekten yana tavır aldığını Osmanlı döneminden örnekler vererek anlatıyor."
  • 3:06 Sonrasında gelin görün ki, siz cumhurbaşkanını suikast ediyorsunuz. Suçlamasıyla suikast tehdidinden bahsediyorsunuz. Suçlamasıyla karşılaşıyor ve Fatih Altaylı tutuklanıyor. Ne olacak? İşte tepkiler o kadar kamplaşmış tepkiler ki biz ortak tartışma kültürünü asla bulamayacağız. İnsanı ümitsizliğe, insanı gerçekten "Bu ülkede gazeteciler susarsa herkes susar." noktasına getiriyor. Benim söyleyeceğim odur. Tepkilere bakın. "Milleti susturma girişimi yalan mı? Tahammülsüzlüğün itirafı yalan mı? Sipariş üzerine tutuklandı. Hukuktan, demokrasiden geri adım. Gazetecilerin hepsinin suyu ısınıyor. Sıra her muhalife gelecek." Olacak şey değil. "Gazetecilik suç değildir." Benim tamamen altına imza atacağım bir tepki. Gazetecilik suç değildir.
  • 4:18 Görüşüne katılın katılmayın. Yorumunu sevin, sevmeyin, beğenin, beğenmeyin. Elbette ki saygı kuralları çerçevesinde kimseye hakaret etmediği sürece herkes kendi görüşünü dile getirebilmeli. Biz de buna tahammül edebilmeliyiz. Böyle bir kültürümüz olmalı. Ama karşı taraf "Hak ettiğini buldu." diyor. "Kimse cumhurbaşkanımızı tehdit edemez. Suikast girişiminde bulunamaz." Elbette ki bulunamaz. Böyle bir şey zaten kimse söylemiyor ki. "Kimse konuşmayacak, kimse eleştirmeyecek." Ve bu nasıl bir ortamda yapılıyor? Bu Adalet Bakanı’nın "Türkiye’de hukuk tamamen bağımsız bir hukuk var." dediği, "Yargı bağımsız." dediği bir süreçte oluyor.
  • 4:58 İşte MHP’nin 81 ilde kardeşlik birlik toplantılarına başladığı dönemde oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "İç cepheyi güçlendirelim, iç cepheyi sağlam tutalım." dediği bir dönemde oluyor. Nasıl oluyor bu? Giriyorsunuz gazetecilerin içine dalıyorsunuz tutukluyorsunuz. E insanlar böyle de tepki gösteriyor. Herkese düşman bir yönetimden bahsediliyor. Bu neyin düşmanlığı? Gerçekten sormak, konuşmak gerekiyor. Bundan sonra biz "Nerede hukuk?" diye sormayalım mı? Sormayın. Nerede? Nasıl oldu bu işler diye sormayalım mı? Sormayın. Kimse konuşmasın. Kimse eleştiri getirmesin. Yani o zaman hiç eleştiri olmazsa kapatın ülkeyi derler insanlara ya da yönetime. O günlere geldik mi sorusunu da soruyoruz.
  • 5:47 Fatih Altaylı’nın tutuklanması yeni bir aşama. İfade özgürlüğü adına da çok geri bir durum. Umarız bu yanlıştan dönülür. Umut edelim mi? Edelim. Aslında ben günün kulisi olarak İran İsrail Savaşı’na Amerika’nın müdahil olmasını ve Türkiye’nin tepkilerini anlatacaktım. Bir anda tabii kendimi bunun içinde buldum. Fatih Altaylı’nın "üst yasadaki üst cezadan tutuklanması" talep edildi. Başsavcılık açıklaması da "Suikast ve fiili saldırı maddesine atıf yaparak tehdit suçlamasına işaret ediyor." dedi. Şaşırmayı bıraktık. Ancak bu kadar ağır suçlamaların bu kadar kolayca yönetilmesi yine de inanılmaz. Gerçekten inanılmaz.
  • 6:40 Dönelim. İsrail İran Savaşı’na Amerika’nın müdahil olması. Trump çok başarılı bir operasyon dedi. İran hedeflerini vurdu. Üç nükleer tesisi vurdu Amerikan Kuvvetleri. "Ya barış olacak ya İran büyük bir trajediye mahkum olacak." dedi. Öyle bir açıklama yapıyor ki Trump. "Herkese teşekkür etmek istiyorum. Özellikle de tanrıya diyor. Seni seviyoruz Tanrı." diyor. Çocuk oyuncağı mı diyesi geliyor insanın.
  • 7:11 Fordo yeraltındaki nükleer tesisleri orası vuruldu ama İranlı yetkililer bu saldırının hemen öncesinde tesisin boşaltıldığını söylediler. Çok büyük darbe almadıklarını söylediler. Savaş nereye ilerleyecek derken İran’dan tabii ki karşı hamle geldi. Onlar İsrail hedeflerini buldular. Bir taraftan müzakere masasının halen şansının yüksek olduğuna dair karşılıklı açıklamalar geliyor. Trump Netanyahu’ya teşekkür ediyor. Amerika endişeyle karşılıyor. Büyük bir tepki var. Kama var. Rusya’dan, Küba’dan, Venezuela’dan Amerikan bombardımanına kınama geliyor. Suudi Arabistan da kınıyor.
  • 7:56 Türkiye’de tabii kınaması gerekir gibi değerlendirmeler, beklentiler vardı. Saatler sonrasında Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama geldi. Ama Türkiye Amerika’nın bu bombardımanını kınamadı, "endişeyle" karşıladığını söyledi. Ki bu açıklama büyük tepki çekti. Kulislerde, "Ne yapsaydık? Biz müzakereden yanayız." diyen iktidar cephesine karşı muhalefet cephesi, "Siz Amerika’ya karşı sesinizi yükseltemiyorsunuz. Neler oluyor? Amerika’nın işbirlikçi misiniz?" soruları soruluyor kulislerde. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Çatışmanın yayılması ve güvenlik ortamının istikrarsızlaşması riskinin en üst düzeye çıktığı söylendi. Taraflar sorumlu davranmaya ve bir an evvel müzakere masasına dönmeye çağrıldı. Zaten müzakere tek çıkış yoludur." demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan.
  • 8:57 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da "Bölgemiz ve insanlık daha fazla çatışmaya değil daha etkili ve güven veren bir diplomasiye ihtiyaç duymaktadır." dedi. Türkiye’de İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı İstanbul’da yapıldı. İran Dışişleri Bakanı da buradaydı. "Artık Amerika kırmızı çizgiyi açtı. Çok etkili bir karşılık vereceğiz." dedi. Ne oldu? Hürmüz Boğazı kapandı. Boğazın kapanması ne demek? Şimdi İran parlamentosu Hürmüz Boğazı'nın kapanması kararını onayladı. Bunu dini lider Hamaney onaylaması gerekiyor. Yürürlüğe girmesi için. İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nin de onaylaması gerekiyor. Dünya petrol ve doğalgaz ticaretinin %30’u Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. Boğazın kapanması demek petrol piyasalarının allak bullak olması demek.
  • 9:58 Zaten savaş başladığından beri 9 günde birdenbire fırlamıştı petrol fiyatları. Ne oldu? Savaşın yükünü yine hükümet aracılığıyla biz çekmeye başladık İstanbul’da. 51 liranın üstüne çıktı benzinin fiyatı. Ankara’da 52 lirayı geçti ve motorin tüm Türkiye’de ne oldu? 55 lira sınırına dayandığı anlatmıştım. Gerçekten üretici de tüketici de kan ağlıyor bu fiyatlarla. Şimdi böyle bir Hürmüz Boğazı tehlikesi de geldiğinde yaşanabilecek savaş ekonomisini düşünün. Düşünemiyoruz. Artık o nokta bitti. Bu tepkiler, muhalefetin tepkileri sürerken Namık Tan çok deneyimli bir diplomat. CHP’nin de dış politika'sından sorumlu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da "monşerlik" tartışması üzerinden karşı karşıya gelmiş bir isim. "Siz monşersiniz." diyerek kenara atmıştı Namık Tan’ı.
  • 10:57 Namık Tan diyor ki: Trump üç nükleer tesisi erkenden vurarak savaşın süresini kısaltmış. İsrail saldırısını durdurmuş ve İran’la müzakerenin yolunu açmış olabilir. Ama aynı zamanda İran’ı yöneten mollalar rejimine "intihar etmekle ölümüne savaşmak" arasında bir seçim sunmuş da olabilir. Bu son çıkarım doğruysa rejimin ikinci seçeceği maalesef açıktır. Yani ölümüne savaşmak. "Aman Allah'ım." diyoruz. Yaşadığımız kaosa bakın. Muhalefet kulisleri, iktidarın ciddi anlamda muhalefeti, toplumu bilgilendirmesi gerektiğini söylüyor. İktidar da diyor ki: "Biz müzakerede ısrarcı olacağız." Görüşmeler var. Diplomasi işliyor. Güvenlik toplantıları yapılıyor.
  • 11:46 Umarız güzel gelişmeler olur ama ben güzel şeyler anlatamadım bugün. Kulislerde yine sıcak kulisler tabii susturulmazsak burada olmaya devam edecek. Abone olmayı ve bildirimleri açmayı unutmayın. Katıl üyelerine bağımsız gazeteciliğe verdikleri destek için elbette yine teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere. Yeah.
İşaretlediklerim