Enver Aysever · 1 Mayıs 2025

Ali Ağaoğlu Oğluna Kızıp Teknesini Neden Parçalattı? | AYKIRI SORULAR

  • 0:00 Hemen şunu sormak istiyorum. Maslak 1453 projenin adı. Büyük bir reklam kampanyası var. Allah aşkına, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda olduğu için mi adı Maslak 1453? Acaba CHP iktidarda olsaydı, Maslak 1923 olur muydu? Eee, istiyorsa İşçi Partisi iktidarda olsun. Yine oranın adı Maslak 1453 olurdu, çünkü bu öyle sıradan konan bir isim değil.

    Biz burada bir cadde konsepti ve yeni bir semt yaratma iddiasına sahip projeye başladık. Eski İstanbul'u çağrıştıran, daha doğrusu Nişantaşı'nı çağrıştıran bir proje tasarladık ve cadde ağırlıklı bir konsept oluşturduk. Proje arazisinin konumuna göre caddenin boyu 1480 metre civarındaydı; yani yaklaşık 1500 metrekareye yakın bir uzunluk.

    Bizim inşaat koordinatörümüz Sayın Murat Acar da ameliyat oldu, kendisine geçmiş olsun diyorum. Projemizin isminde bir tesadüf oldu; aslında biz projeyi biraz kısalttık. Caddenin boyunu 1453 metreye düşürdük ve adını da Maslak 1453 koyduk. Fatih, İstanbul'u fethettiği zaman çağ değişti, biliyorsunuz. Bu projede de biz bunu iddia ediyoruz. Bu projeyle inşaat sektörü çağ atlayacak, bu iddiadayız.

    İstanbul'un ağaçları katlediliyor. Bu ağaçlar katledilirken, hepimiz ızdırap çekiyoruz. O soruyu soracağım; o meşhur bir soru çünkü önemli. Ama ben daha önce şunu sormak istiyorum. Siz reklamlarda "bu olmaz, bu olmaz, bu olmaz" diyorsunuz. Başka bir şey istiyorum diyorsunuz. Allah aşkına, benim bildiğim gelişmiş ülkelerde bir kentin nasıl olacağına şehir planlamacıları ve mimarlar karar verir. Sizin ne gibi bir özelliğiniz var ki Türkiye'nin bütün mimarları bu kadar geride kalıyor? Siz en doğruyu biliyorsunuz. Burada ne söylemek istiyorsunuz?

    Şunu söyleyeyim; tabii ki şehrin planlamasına büyük İstanbul'da Büyükşehir Belediyesi karar verir. Genel planları ve planlamayı büyükşehir belediyeleri yapar. Biz burada projeyi konuşuyoruz. O arazinin belli bir imar şartları vardır. Biz, o arazinin içinde imar yapacağımız projenin tasarımını yapıyoruz. Yoksa imar planını kim yapıyor? Siz mi, mimarınız mı yapıyor? Tabii ki mimar. Ama siz beğenmiyorsunuz hiçbirini.

    Ama şunu söyleyeyim; biz, uluslararası yarışmalarda veya yurtiçi yarışmalarda projeler yaptığımızda birçok mimar projelerini getiriyor ve sunuyor. Beğenmediğimiz projeler oluyor; onlara teşekkür ediyoruz. Beğendiğimiz projeyi yapıyoruz. Bu projeyi, hocaların hocası, mimarların mimarı Sayın Tuncay Şaldar hoca planladı.

  • 2:09 Neden bu kadar yaya kalıyor? Siz en doğruyu biliyorsunuz. Burada ne söylemek istiyorsunuz?

    Eee, şunu söyleyeyim: Tabii ki şehrin planlamasına, Büyükşehir Belediyesi karar verir. Genel planları ve planlamayı büyükşehir belediye yönetimleri yapar; belediyeler yapar. Biz burada projeyi konuşuyoruz. O arazinin belli bir imar şartları vardır. Biz, o arazinin içinde imar yapacağımız projenin tasarımını biz yapıyoruz. Yoksa imar planını kim yapıyor? Siz mi, mimarınız mı yapıyoruz? Eee, tabii ki mimar ama siz beğenmiyorsunuz hiçbirini.

    Ama şunu söyleyeyim: Eee, biz uluslararası yarışmalarla bazı projelerimizde yarışmalar yaptığımızda, birçok mimar, projelerini getirip sunar. E, içlerinden beğenmediğimiz olur. Teşekkür ederiz. Eee, beğendiğimiz projeyi yaparız. Biz bu projeyi, hocaların hocası, mimarların mimarı Sayın eee Konsept projemizi eee Tuncay Şaldar hoca planlamıştı. Tabii ki bina tasarlamak, şey yapmak mimarların işidir.

    Peki, orada kaç ağaç kesildi? Eee, şunu söyleyeyim: Eğer bir ağaç orada kesildiyse, ben hatta bugün beyanat da verdim. Etek giyip dolaşmak burada bakın, ben size onu da getirdim. Yani insan şunu bir kere söylesin; 3.000 ağaç değil, ağaç kestiğimiz ispatlansın. Etek giyip dolaşabiliyorum. Evet. Yani İskoçlar da etek giyiyor ama Türk insanı için erkek için etek giymek biraz garip. Eee, peki, araziniz diyorsunuz ki ormana komşu olmak istemez misiniz? Tuhaf olan şu; yanınızda orman var, sizin orada hiç ağaç yok. Sizden önce mi kesildi ağaçlar? Yok, onu anladım. Kim kesmiş? Sordunuz mu o ağaçları? Göceğiz.

    Ha, bu arazi daha önce zaten bir araziydi. Yani bunun hemen bitişi eee Park ormandır. Bu arazi daha önce askeriye atış poligonu olan bir yerdi ve eee döküm sahası olan bir araziydi. Eee, ağaç kesinlikle yoktu. Ben eee bunu söylüyorum. Daha önce yok kesmişlerdir. Şudur budur diyor.

    Bakın insanların beni burada en çok sevindiren unsurlarından biri, insanların bu tür doğaya sahip çıkmaları, toplumsal tepki verebilmeleri çok güzel. Bu sevindirici bir şey ama yani insan tabii insanların doğaya duyarlı olması, buna tepki vermesi çok güzel bir şey. Ancak burada yanlış bir yönlendirme ya da eksik ve yanlış bilgiye dayanarak çıkış yapılıyor. Eee, siz çünkü önemli bir müteahhitsiniz. İstanbul neredeyse bir beton çöplüğüne döndü. Siz de sürekli betonun içindesiniz. Acaba Avrupa'yı da gezen birisiniz. Dünyayı bilen birisiniz. Bu kadar beton İstanbul için büyük bir haksızlık değil mi? Siz de farkında olmadan İstanbul'u katledenlerden biri olmuyor musunuz?

    İstemiyoruz. Vallahi şunu söyleyeyim: Önemli olan eee, bakın İstanbul dünya başşehri olacak bir şehir ama biz zamanında plansız yapılaşmayla İstanbul'u... Napolyon, 300 küsur sene önce demiş ki, "Eğer dünya tek devleti olsaydı başşehir İstanbul olurdu." Biz İstanbul'a aşırı göçlerle, zamanında yerel yönetimlerin planlarını zamanında yapamamasıyla aşırı bir yük bindirdik.

  • 4:09 Diyor. Bakın, insanların, beni burada en çok sevindiren şey şudur: İnsanların bu tür doğaya sahip çıkmaları ve toplumsal tepki verebilmeleri çok güzel. Bu sevindirici bir şey ama tabii ki insanların doğaya duyarlı olması ve buna tepki vermesi harika.

    Ancak burada yanlış yönlendirmelerle yahut eksik ve yanlış bilgilerle karşı karşıya kalıyoruz. Siz çünkü önemli bir müteahhittsiniz. İstanbul neredeyse bir beton çöplüğüne döndü ve siz de sürekli betonun içindesiniz. Acaba Avrupa’yı da gezen birisi olarak, dünyayı bilen biri olarak, bu kadar beton İstanbul için büyük bir haksızlık değil mi? Siz de farkında olmadan İstanbul'u katledenlerden biri olmuyor musunuz? İstemiyoruz.

    Vallahi, şunu söyleyeyim: Önemli olan, bakın, İstanbul dünya başşehri olacak bir şehir. Ama biz, zamanında plansız yapılaşmayla İstanbul’u bu hale getirdik. Napolyon, 300 küsur sene önce demiş ki, eğer dünya tek devleti olsaydı, başşehir İstanbul olurdu. Biz, İstanbul’a aşırı göçlerle ve yerel yönetimlerin planlarını zamanında yapamamasıyla, aşırı göçlerin getirdiği baskıyla plansız bir şekilde geliştirdik. Sonuç olarak sağlıksız binalardan oluşan bir bina stoğumuz var.

    Bugün tabii ki beton yapılıyor. Eğer daha iyi bir malzeme bulunursa, o zaman betondan vazgeçeriz; o malzemeye döneriz.

    İki kritik soru soracağım. Şimdi bakın, çok önemli. Bu notu aldım; ben sizinle yaptığınız bir değerlendirme üzerinden konuşuyorum. Diyorsunuz ki: "Vaktiyle İstanbul'un Anadolu yakasındaki inşaatların %80'ine deniz kabuğu, tuzlu kum, çıt diye kırılan hurda demir sattık." Doğru mudur?

    Kesinlikle doğrudur. Şunların da arkasındayım. Bakın, burada yapmak istediğim bir açıklama var. Bu çok konuşuldu ve hala aynı şeyi söylüyorum ama müsaade ederseniz buna bir açıklama getireyim. Bakın, İstanbul'da eskiden, İstanbul'un kumu tamamen denizlerden temin edilirdi. Bugün Reyna'nın olduğu yer ve Boğaz'ın devamı kum depolarıyla doluydu. Anadolu yakasında Üsküdar’dan Beykoz’a kadar kum depoları vardı. Yani İstanbul'da bütün kumu denizden temin ederdik. Bunu gidip Eskişehir'den de teyit edebilirsiniz.

    Siz de buradan bir gelir elde ediyorsunuz. Yarın, Allah muhafaza, ki muhafaza etmekte fayda var, çünkü bütün bu ortamda Allah akıl ve fikir vermiş. İstanbul'da bir deprem olsa sizin de bu depremde doğrudan ya da dolaylı katkınız olduğunu düşünecek misiniz? Şunu söyleyeyim; ben o dönemde de babamla beraber çalışıyordum. Yaptığımız inşaatlar en güzel yapılardır, bunu kesinlikle iddia ediyorum. Kesinlikle bilim adamları da bunu söylüyor, üniversiteler de.

    Şu anda İstanbul binalarının %70'i, maalesef, o %70'in kaçta kaçı sizin? %70'in belki binde bilmem kaçı bizim. Yıkılacak olanlar içinde az da olsa hesap var; kesinlikle veririm hesabını. 99 depreminin ardından, daha önce yaptığım binaların hepsine üniversiteden hocalarla tahlil yaptırdım. Kesinlikle malımın da, yaptıklarımın da arkasındayım. Ben bir tespit yapıyorum.

  • 6:05 Tün kumu denizden teimdi. Bunu gidip Eskişehir Facebook'ta sarsınız. Ben bunu bir tespit yapıyorum. Siz de buradan bir gelir elde ediyorsunuz. Yarın Allah muhafaza, ki muhafaza etmeye de gerek yok. Çünkü bütün bu ortamda Allah akıl, fikir vermiş. İstanbul'da bir deprem olsa, sizin de bu depremde doğrudan ya da dolaylı katkınız olduğunu düşünecek misiniz?

    Şunu söyleyeyim. Ben o dönemde de babamla beraber çalışıyordum. Yaptığımız inşaatlar en güzel inşaatlardır, bunu kesinlikle iddia ediyorum. Kesinlikle, eee, şey olur! Ama bunu bilim adamları da söylüyor, üniversiteler de söylüyor. Şu anda İstanbul binalarının %70'i maalesef, eee, o %70'in kaçta kaçı sizin? %70'in belki eee binde bilmem kaçı bizim; yani yıkılacaklar içinde ağlu var. Yıkılacaklar için ağlu kesinlikle hesabını veririm, kesinlikle veririm.

    Ben 1999 depreminden sonra, daha önce yaptığım binaların hepsine gönderdim. Üniversiteden hocalarla eee tahlillerimi de yaptırdım. Kesinlikle malımın da, şeyin de arkasındayım. Ben bir tespit yapmaya çalışıyorum burada. Bakın, eee, eğer bir tedavi yapacaksanız, önce hastalığı doğru tespit edeceksiniz. Eğer adamın, eee, efendim, ispatlamışsa, sen adam bademcik ameliyatı yaparsan hastayı kaybedersin. Önce tespit yapmalısın.

    Bu tespiti ben yapmıyorum. Bak, bu tespiti ben yapmıyorum. Bunu üniversiteler yapıyor, bilim adamları yapıyor, deprem uzmanları yapıyor, eee, yerel yönetimler yapıyor, siyasi otorite yapıyor. Bugün maalesef İstanbul'un kentsel dönüşüm yasası için çıkarıldı. Bence çıkarılan Türkiye Cumhuriyeti yasaları içinde en önemlilerinden biri, çünkü insanın yaşam hakkı en doğal hakkıdır.

    Peki, İstanbul'un %70'ini arsa olarak görüyorum demişsiniz. Ben de İstanbul'a bakıyorum ve bir kabus görüyorum. Bu arsalar nerede, Allah aşkına? Siz böyle bir vahşi saldırganlıkla mı İstanbul'a bakıyorsunuz? Rant, rant, rant mı, yoksa bizim göremediğimiz bir göz mü? Kesinlikle o değil. Bakın, dinalarımızın eee, çıkarın daha 10 sene, 15 sene önceki gazete ilanlarını çıkarın. Eee, asansörlü, hidroforlu lüks daire diye ilanlar vardı. Yani bir asansör, bu memlekette lüks diye satılıyordu. Bir hidrofor... Hidrofor dediğimiz alet, üst katlara su pompalayan pompadır. Yani lüksün tarifi, eee, 10-15 sene önce buydu. Gazeteleri açarsanız eski ilanları görürsünüz. Yani binanın, eee, arsanın değeri 1.000 lira üzerindeki binanın değeri 1 liradır. Bu, eşyanın tabiatına dair ve eee, plansız yapılaşmadır bugün.

    Eee, gel ben seni bir helikopterle İstanbul turu yaptırayım gündüz. Eee, sen kendin bir gör. Şey, böyle helikopterle hayata pek alışık değilim, ben aşağıdan gelirim. Her şeyin bir ilki vardır, alışmalısın. Peki, bir soracağım. Eee, sizinle ilgili şöyle bir iddia var ya da bir değerlendirme var: Medyaya o kadar çok reklam veriyor ki, medyayı baskı altına alıyor ve eee, Ali Ağoğlu, medyadaki kimi gazetecileri de besleme gazeteci yapıyor. Parasıyla, puluyla onları boğuyor ve kendilerine esir ediyor diye. Medyada sizden beslenen gazeteciler var mı? İsim sormayacağım ama gerçeği söyleyin.

  • 8:03 Eee, asansörlü hidroforlu lüks daire diye ilanlar vardı. Yani, bir asansör bu memlekette lüks diye satılıyordu. Bir hidrofor. Hidrofor dediğimiz alet, üst katlara su pompalayan pompadır. Yani, lüksün tarifi 10-15 sene önce buydu. Gazeteleri açarsanız, eski ilanları görürsünüz. Yani, binanın, arsanın değeri 1.000 L üzerindeki binanın değeri 1 lira. Bu eşyanın tabiatına dair ve plansız yapılaşmadır.

    Eee, gel ben seni bir helikopterle İstanbul turu yaptırayım gündüz. Eee, sen kendin bir gör. Şey, böyle helikopterle hayata pek alışık değilim ben. Aşağıdan gelirim. Her şeyin bir ilki vardır, alışmak gerekir.

    Peki, bir soracağım. Eee, sizinle ilgili şöyle bir iddia var ya da bir değerlendirme var. Medyaya o kadar çok reklam veriyor ki, medyayı baskı altına alıyor ve eee, Ali Ağoğlu, medyadaki kimi gazetecileri de besleme gazeteci yapıyor. Parasıyla, puluyla onları boğuyor ve kendilerine esir ediyor diye. Medyada sizden beslenen gazeteciler var mı? İsim sormayacağım ama gerçeği söyleyin lütfen.

    Eğer bir tane varsa… Eğer bir tane varsa, bunu samimi bir şekilde, bütün samimiyetimle söylüyorum. Eee, bir kişiye özel şeyim yoktur. Bir Candaş Tolga Işık, benim kardeşim gibi sevdiğim insandır. Benim dostumdur. Gazeteci değildir o, dostudur. Onun dışında çıkar ilişkisi içinde olduğum bir tane eee insan yoktur. Bunu ispatlasınlar, ben kendimi köpüden aşağı atarım.

    Peki. Yine aklınızda benim eee elime gelen önemli bir iddia var. Bu iddiayı geçen de bir yerde yanıtladınız ama seyircilerimiz için bir kez daha yanıtlamanızı istiyorum. Sizin piyasada bugün çeklerinizin eee geri döndüğüne yönelik bir iddia var. Siz önümüzdeki dönemin kastesi gibi biri misiniz yoksa dünyanın en güçlü zenginlerinden biri misiniz? Bunu diyen eee, eğer bunu ispatlarsanız, ilk defa benden duymadın zaten.

    Duymadım. Böyle şeyler eee, konuşuluyor. Doğru söyleniyor. Böyle bir şey varsa, bunu samimi bir şekilde söylüyorum. Gelsin, hangi proje bitmiş, hazır oturmaya hazır, kendisine 100 tane daire vereceğim. Bir kişi bunu bir kanıtlasın, getirsin. Böyle bir şey, bankalar şeyinize arayın.

    Peki, neden bu? Ne bir tane gecikmiş kredim vardır, ne bir tane yazılmış çekim vardır. Kesinlikle, yani eee, başarınızı mı kıskanıyorlar? Eee, şey odur. Meyve aç. Evet. Yani, bir şey söyleyecektim ama şimdi televizyon programı kapanır diye söylemeyeyim onu. Televizyonu kapan.

    Peki, eee, sizinle ilgili benim en çok e rahatsız olduğum mesele şu: Siz, eee, yetişkin ve şey bir insansınız; sonuç itibariyle Türkiye'de yıllardır üretim yapan bir aileden geliyorsunuz ve varlıklı bir aileden geliyorsunuz. Genellikle varlıklı aileler bu kadar varlığını, malını, mülkünü ortaya koymaz.

    Bakın, bir şey söyleyeceğim. Bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Rolls Royce Phantom Cabrio, Bentley Continental, Ferrari California, Maserati bilmem ne, Mercedes, 3 tane Range Rover, Porsche… Toplam 10 milyon 17.000 liralık arabanız var sadece. İnsanların gözünde bu kadar. Ama orada birçokunu yazmamışlar.

  • 10:01 Bir kişi bunu bir kanıtlasın, getirsin. Böyle bir şey varsa, bankalarınıza arayın. Peki, neden böyle bir durum var? Ne bir tane gecikmiş kredim var, ne de bir tane yazılmış çekim. Kesinlikle, yani eee, başarınızı mı kıskanıyorlar? Eee, durum budur.

    Meyve aç. Evet. Yani bir şey söyleyecektim ama şimdi televizyon programı kapanır diye söylemeyeyim onu. Televizyonu kapatın. Peki, eee, sizinle ilgili benim en çok rahatsız olduğum mesele şu: Siz, eee, yetişkin ve ehil bir insansınız. Sonuç itibariyle, Türkiye’de yıllardır üretim yapan bir aileden geliyorsunuz ve varlıklı bir aileniz var. Genellikle varlıklı aileler, bu kadar varlıklarını, malını, mülkünü ortaya koymaz.

    Bakın, bir şey söyleyeceğim. Bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Rolls Royce Phantom Cabrio, Bentley Continental, Ferrari California, Maserati... Mercedes, üç tane Range Rover, Porsche... Toplam 10 milyon 17 bin liralık arabanız var. Ama orada birçokunu yazmamışsınız. Daha da mı var? Tabii ki daha da var. Şimdi, hatta bugün de buraya onunla geldim. Eee, iki tane daha RS aldım. Yani 10 milyon 17 bin liranın aşağısında değil herhalde; 10 trilyondan daha fazla.

    Peki, böyle bir açığın olduğu bir ülkede, biraz eee, gösteriş budalalığı gibi, biraz eee, şımarıklık gibi algılayanlar haksız mı sizce? Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yoksa "Ben kazandım, hayal ettim. Oldu." mu diyorsunuz? Eee, şunu söyleyeyim: Benim çok hobisi olan bir insan değilim. Ben günde 15-18 saat ortalama çalışan bir insanım. Sabahın 5'inde yatarım, sabahın 7'sinde kalkarım, 8'de en geç işimin başındayım.

    Eee, gece saat işim kaçta biterse bitsin. Öyle çok hobisi olan ya da çok gezen bir insan değilim. Bir tane hobim vardır: güzel arabalarla araba kullanmak. Ben, liseye giderken en son model Mercedes arabaları kullanırdım. Arabayı alıp gidip garajda, şey gibi, sevdiğim bir şey gibi mi seveceğim? Yani arabayı alıyorsam, biniyorum ona. Yani, saklayacak mıyım? Benim hiçbir şeyim saklı değil. Ben şeffaf bir adamım. Neysem oyum, yani. Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.

    Yani arabayı alacak da gidip garajda mı onu seveceğim? Ne yapacağım? Vergisini de veriyorum. Adam gibi vergisini de veriyorum. Arabayı da kendim kullanırım. Kullanmayı da seviyorum. Güzel şeylerde eee, saklım yok. Sizce bu durum görgüsüzlük mü? Ben buna hakkımı veriyorum. Ben bugün de helikopterle geziyorum; 80'li senelerde de helikopterle geziyordum.

    Ali Bey, geçtiğimiz günlerde bir olay oldu. Oğlunuzla sinirlenip tekne parçalatmışsınız, doğru mu? E tekne değil, bir yarış motoruydu. Onu parçaladım. Neden? Eee, bu "off-road" denen tekne, yarış teknesi. E benim, oğlumun motosiklet kullanmasını asla istemem. Öyle, profesyonellerin kullanacağı bir motor ve deniz motorunda kullanmasını istemem.

  • 11:54 Ni şey saklayacağım ki, benim hiçbir yerde görünmez. Ben şeffaf bir adamım. Neysem oyum yani. Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Yani arabayı alacağım da gidip garajda mı onu seveceğim? Ne yapacağım? Vergisini de veriyorum, adam gibi vergisini de veriyorum. Arabayı da kendim kullanırım. Kullanmayı da seviyorum. Güzel şeylerinde bir şey var, yani saklım yok ki. Sizce bulmuyor musunuz? Hiçbir zaman değil. Ben buna hakkımı veriyorum. Ben bugün de helikopterle geziyordum, 80’li senelerde de helikopterle geziyorum.

    Ali Bey, geçtiğimiz günlerde bir olay oldu. Oğlunuzla sinirlenip tekne parçalatmışsınız, doğru mu? E, tekne değil, bir yarış motoruydu. Onu parçaladım. Neden? E, bu offroad denen tekneydi, yarış teknesi. E, bu profesyonellerin yapacağı bir spordur. Benim oğlumun motosiklet kullanmasını açıkça istemem. Öyle bir profesyonellerin kullanacağı bir motor deniz motorunda kullanmasını istemem. Neticede haberim olduğu zaman oğlum Londra'daydı. Oğlum, dedim, “Böyle böyle tekne mi aldın?” Evet baba dedi. Dedim oğlum, tekne yok şimdi. “Canın sağ olsun baba” dedi.

    Gönderdi bir şey. Kaç paralık bir şey parçaladınız? E, şimdi hatırlamıyorum onu. Yani tabii kişiye göre değişir ama benim için önemsiz paraydı. Hani nedir? Ben onu merak ettim. 300, 500.000 dolarlık bir şey mi? Yok, değil. 30.000 dolarlık bir şeydi. Hatta o motorlarını da aldırttırdım. Peki, tekne ve motor parçalattınız ama 250.000 euro değerinde bir uçak aldınız, doğru mu? Yok, oğlum uçak almadım. Oğlum pilotluk eğitimi alıyor, yani kurslara gidiyor, uçak kullanabiliyor. Daha almadı ama şu anda kurslara gidiyor. Pilotluk belgesini aldığı zaman da alabilir.

    Şey, alacak mısınız? Alırım. Oğlum, diyorsunuz, sonradan görme. Sonradan görme değilim, ben hep zenginim diyorsunuz. Ben o olayı yaptıktan yaklaşık 15-20 gün sonra dünya şampiyonu bir kaza yaptı. Kendi hayatını kaybetti, yanındaki ko-pilot da komaya girdi. Bu, profesyonellerin yapacağı bir spor. Tabii ki, kesinlikle her baba, ben oğlumun motosiklet kullanmasını istemem. Tamam, saygım var kullananlara ama benim kendi oğlumun motosiklet kullanmasını arzu etmem. Koruma, sonradan görme değilim. Ben, zengin bir ailenin çocuğuyum dediniz, doğru mu? Zaten hep zenginlik.

    Yani ben, babam 1946'da Trabzon Of'tan İstanbul'a gelmişti ve hayatta örnek aldığım idolümdür. Ticarette son derece başarılı olmuş, iyi bir iş adamıdır bugün. Allah, huzur versin. Hayatta, 84 yaşında. Şimdi ticari işini bitirdi ama ben, lise… Ben lise tabii, gurur duyuyorum.

  • 13:55 Daki, koopilot da komaya girdi. Bu profesyonellerin yapacağı bir koruma için, e tabii ki kesinlikle her baba, "Ben oğlumun motosiklet kullanmasını istemem,” der. Tamam, saygım vardı kullananlara ama benim kendi oğlumun motosiklet kullanmasını arzu etmem. Koruma sonradan görme değilim.

    Ben zengin bir ailenin çocuğuyum, dediniz. Doğru mu? Zaten hep zenginlik... Yani ben, eee, babam 1946'da Trabzon'dan eee İstanbul'a gelmişti ve eee hayatta örnek aldığım idolümdür. Ticarette son derece başarılı olmuş, eee iyi bir iş adamıdır bugün. Allah huzur içinde versin. Eee hayatta 84 yaşında. Şimdi ticari hayatını bitirdi ama eee ben, eee lisede tabii gurur duyuyorum.

İşaretlediklerim