Rusen Cakir medyascope · 27 Mayıs 2025

Prof. Öner Günçavdı ile Mehmet Şimşek gidici mi?

  • 0:00 Merhaba, iyi günler. Mehmet Şimşek gidici mi? Soru bu kadar açık ve net. Biliyorsunuz, Yeni Şafak Gazetesi arada sırada doğrudan ekonomi politikasını eleştiren manşetlerle çıkıyor. Yine böyle yaptı. CHP lideri Özgür Özel de buradan hareketle, Mehmet Şimşek'in çok ciddi bir şekilde hedef alındığını söyledi. Hatta gitmeye hazırlandığını, nereye gideceğini bile bildiğini belirtti.

    Biz de o zaman soralım tekrar: Mehmet Şimşek gidici mi? Profesör Öner Günç ile konuşacağız. Öner, merhaba. Bu konuyu daha önce konuştuk, ama her geçen gün iş daha da ciddiye biniyor sanki. Şimdi öncelikle şunu sormak istiyorum: Yeni Şafak'ın manşetini neden ciddiye almalıyız ya da almamalıyız? Çünkü tabanı var. Yani söylediklerin boşuna olmadığını artık biliyoruz. Belli bir temsil gücü var Yeni Şafak Gazetesi'nin, ama geçmişte Naci Ağbal'a yapılanları da biliyoruz. Onun faiz artışını kabul etmeyip istifasına yol açan bir süreci başlattığını biliyoruz. Ama şartlar o günkünden çok daha ağır.

    Aslında kamuoyunda şöyle bir durum var. Seninle daha önce de bir program yapmıştık. Bu 19 Mart olaylarından sonra, o zaman da demiştik ki bu reform programı, enflasyonla mücadele programı, artık bitti. Özellikle Mehmet Bey'in bundan sonra kalması ve gitmesi arasında çok büyük bir fark olmayacak. Çünkü programın temelinde güven vermek esaslı. Mehmet Bey, zaten bir finans müdürü edasıyla ya da göreviyle, Türkiye'nin 2023 seçimlerinden sonra karşı karşıya kaldığı finansal sorunların, nakit sıkıntısını çözmek amacıyla gelmişti. Bunun iki yönü vardı. Bir, ekonomide rasyonaliteyi temsil edecekti; rasyonel politikaları, bunu kurları biraz gevşetmek, işte faizleri artırmak olarak o günkü şartlarda ortaya koydu. İkincisi de kendi varlığı, ana akım bir iktisadi görüşü temsil ettiği için, uluslararası yatırımcılar nezdinde de kolay iletişim kurabileceği bir camiadan biri olduğu için bu göreve gelmişti.

    Hatırlarsanız, 2001'de de Kemal Derviş'in gelmesi, bu manada ciddi bir kredibilite açığını Türkiye açısından kapatmak için görev başına gelmişti. Türkiye'de 2023 seçimi sonrası Mehmet Bey'in gelmesi de bu kredibilite açığını kendi varlığıyla, temsil ettiği iktisadi düşünceyle kapatabileceği ifade edilmişti. Ancak Mehmet Bey o günlerde farklı biriydi. Bugünkü Mehmet Bey’den çok farklıydı. Bir kere umutluydu. Daha rasyonel politikaların temsilcisi olarak, bu düşünceleri kamuoyuyla paylaşan bir davranış tarzı sergiliyordu. Muhtemelen yabancılarla yaptığı görüşmelerde de böyle bir davranış izliyordu. Ancak zaman geçtikçe ve birçok yapılması gereken, ya da politika olarak ortaya koyduğu tedbirler alınmadığı zaman, siyasi olarak riskli görüldüğü için bu sefer hareket alanı…

  • 2:35 O camiadan biri olduğu için bu göreve gelmişti. Hatırlarsanız, 2001'de Kemal Derviş'in gelmesi, bu manada ciddi bir kredibilite açığını Türkiye açısından kapatmak için görevin başına geçmişti. Türkiye'de 2023 seçimi sonrası Mehmet Bey'in gelmesi de bu kredibilite açığını kendi varlığıyla ve iktisadi düşüncesiyle kapatabileceği ifade edilmişti.

    Mehmet Bey, o günlerde farklı bir insandı; bugünkü halinden çok uzaktı. Öncelikle umutluydu. Daha rasyonel politikaların temsilciliğini yapıyor, bu bağlamda düşüncelerini kamuoyuyla paylaşan bir davranış tarzı sergiliyordu. Muhtemelen yabancılarla yaptığı görüşmelerde de böyle bir tutum izliyordu. Ancak zaman geçtikçe ve birçok yapılması gereken tedbir alınmadığı için siyasi olarak riskli görüldüğü için hareket alanının giderek daraldığını gördü; o dar alan içerisinde elinden gelen şeyleri yapmaya çalıştı.

    Benim gördüğüm, Mehmet Şimşek aslında olayların nasıl olması gerektiğini biliyor. Yapılması gerekeni, rasyonel olanı biliyor. Fakat iktidar, daha doğrusu siyasi iktidar, esas olarak Erdoğan, ona istediği alanı vermediği için Mehmet Şimşek, başarma şansından mahrum kalıyor.

    Tam da bunu söylemek istiyorum. Sen zaten aşinasın. Haluk'la ben de birçok programda buna vurgu yaptık. Türkiye'nin problemi, teknik olarak ekonomide ne yapılması gerektiği değil. Yapılması gerekenlere izin verebilecek ya da bunların yapılmasına olanak sağlayacak bir siyasi iradenin yokluğu. Yani irrasyonel bir siyasetin olduğu yerde, rasyonel ekonomik politika yapamazsınız.

    Mesela kamuoyu anketlerine bakıyoruz; Türkiye'nin en önemli problemi nedir? Vatandaş ekonomi diyor. Ancak kim çözer bu problemi? Önemli bir oranda da iktidar diyorlar, CHP'yi ise ikinci planda bırakıyorlar. Oysa bu, benim açımdan oldukça çelişkili bir durum. Çünkü Türkiye'nin ekonomik probleminin kaynağı, bizzat iktidarın kendisi ve yönetim modelidir. Mehmet Bey bunu değiştiremez ki; bu siyasi bir karar. Dolayısıyla, köşeye sıkıştı.

    Üzerine uluslararası piyasalarda yaşanan şoklar geldi. Trump'ın yaptıkları ve işler biraz rayına giriyormuş gibi oldu. Bunu, ben mikro düzeyde gözlemlerimi de katarak söylüyorum. Ancak üzerine, hiç beklenmedik, en azından kamuoyunun beklemediği 19 Mart darbesi geldi. Bu darbe, Özgür Özerliğ'in söylediği anlamda darbe değil; ekonomi açısından darbe anlamında söylüyorum. Yanlış anlaşılmasın.

    Bu darbeyi, istediği kadar önceden bilsin, fakat bunun...

  • 5:14 O zaman, ancak kim çözer bu problemi? Önemli bir oranda da iktidar, CHP'yi ikinci plan olarak görüyor. Oysa bu, çok çelişkili bir durum. Çünkü Türkiye'nin ekonomik probleminin kaynağı, bizzat iktidarın kendisi ve yönetim modelidir. Mehmet Bey bunu değiştiremez ki; bu siyasi bir karar. Dolayısıyla köşeye sıkıştı.

    Üzerine uluslararası piyasalarda yaşanan şoklar geldi. Trump’ın yaptıklarıyla işler birazcık rayına giriyormuş, biraz umut ortaya çıkıyormuş gibi oldu. Bunu ben, mikro düzeydeki gözlemlerimle de destekleyerek söylüyorum. Ancak üzerine hiç beklenmedik, en azından kamuoyunun beklemediği 19 Mart darbesi geldi. Bu darbe, ekonomik açıdan bir darbe anlamında önemli. Yanlış anlaşılmasın; bu darbeyi istediği kadar önceden bilsin, ama Mehmet Bey’in bunun etkilerini öngörmemesi mümkün değil.

    Bütün beklentileri, hatta kendi şahsi kredibilitesi açısından da çok büyük zarar gördü. Bu zararı Mehmet Bey’in tekrar telafi edebilmesi çok zor. Başlangıçta, kendi kredibilitesiyle ekonomik politikalardaki açığı kapatmak için oradaydı. Buna dayanarak uluslararası yatırımcılar, "Tamam, bir niyet var iktidarda, siyasi otoritede," diyerek bir ölçüde olumlu beklentilere döndüler. Ancak en son darbeyle birlikte bu kredibilitesi de ortadan kalktı. Maalesef şu anda Mehmet Bey’in, ortaya çıkan siyasi durumla kapatabilecek bir itibarı kalmadı. Yabancılar, onun bu konularda artık tek otorite ya da etkili bir kişi olmadığını anladılar.

    Dolayısıyla, Mehmet Bey’in bu noktadan sonra ekonomiye yapabileceği çok büyük, radikal bir katkıdan bahsetmek bana göre çok zor. Burada bir şeye araya girmek istiyorum. Özgür Özel dedi ki, "Ben kendisine saygı duyuyordum," ama artık duymuyorum dedi. Darbeye ilişkin, "Sermaye hazırladı," dedi; "O paraları bunun için topladılar," vesaire. Şimdi o darbe kısmını bir kenara bırakalım ama biliyorsun, seçimden sonraki dönemde bir normalleşme sürecinde, özellikle 2023 sonrasında yeni kabinedeki bazı bakanlara muhalefet, ana muhalefet partisi kredi verdi. Bunların en başında da Mehmet Şimşek geliyordu. Başkaları da vardı; İçişleri Bakanı da, Dışişleri Bakanı da kısmen oradaydı. Hatta gölge bakanlar gidip ziyaret ettiler, falan.

    Şimdi, bu durum artık yok mesela. Mehmet Şimşek için yok. Bunun bir anlamı yok mu sence? Yani muhalefet önem verse de vermese de, o zaten kendi bildiğini yapar mı? Yoksa Özgür Özel’i kaybetmek, Mehmet Şimşek için önemli bir durum mu?

  • 7:46 Miye yapabileceği çok büyük bir katkı, radikal bir katkıyı, katkıdan bahsedebilmek bana göre çok zor. Burada bir şey istiyorum araya girmek. Özgür Özel dedi ki, "Ben kendisine saygı duyuyordum." dedi. Biliyorsun, en son ama artık duymuyorum dedi. "Darbeye işte sermaye hazırladı," dedi. "O paraları bunun için topladılar," dedi, vesaire. Şimdi o darbe kısmını bir kenara bırakalım ama biliyorsun, seçimden sonraki dönemde bir normalleşme dönemindeyiz. Hatta daha ilk 2023 sonrasında, kabinedeki birtakım bakanlara muhalefet, ana muhalefet partisi kredi verdi. Bunların en başında da Mehmet Şimşek geliyordu. Başkaları da vardı; İçişleri Bakanı da vardı, Dışişleri Bakanı da kısmen. Hatta gölge bakanlar gittiler, ziyaret ettiler falan.

    Şimdi bu yok artık, mesela Mehmet Şimşek için yok. Bunun bir anlamı yok mu sence? Yani, zaten muhalefet önem verse de vermese de o, zaten kendi bildiğini yapar mı diyelim? Yoksa Özgür Özel’i kaybetmek Mehmet Şimşek için bir sorun mu? Vallahi bence sorun ve sorun olmalı. Sorun olarak görmeli. Çünkü Özgür Özel'in bu söylemi bilinçli yaptığını düşünüyorum. İktidarın bu dönemdeki yumuşak karnını oluşturuyor. Mehmet Bey'in pozisyonu zaten Yeni Şafak Gazetesi'ndeki haberler de, manşetler de ne kadar sıkıntıda olduğunu, ne kadar isim üzerinde olduğunu gösteriyor.

    Dolayısıyla, Özgür Özel'in bundan sonra yapması gereken hareketlerden biri bu. Mücadele yaparken iktidara karşı yapması gerekenlerden birisi. Çünkü iktidar, farklı ekonomik çıkar gruplarının bir arada bulunduğu bir koalisyon. Bu koalisyonun zayıf halkalarına yönelik söylem bazında hamleler yapmak da gayet meşru, bana kalırsa. Zira sen de çok rahat söyleyeceksin. Biliyorsun, iktidar da Cumhuriyet Halk Partisi'ni dışarıdan birtakım unsurlarla ya da eylemlerle dizayn etmeye çalışıyor. Benzer şekilde, bu söylemi Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve Özgür Özel'in AKP safhalarını dizayn etme çalışması olarak da düşünmek mümkün.

    Ancak ben burada başka bir şeye değinmek istiyorum. Bu siyasi kısır tartışmaların ötesine çıkmak istiyorum. Ekonomi zor durumda. Mehmet Bey'in ekonomiyi bu zor durumdan çıkartabilmesi için veya herhangi birinin ekonomiyi bu zor durumdan çıkartabilmesi için birtakım kararlar alması ve politikaları uygulaması gerekiyor. Sana bir rakam vereyim: Nisan ayı itibariyle bütçeden 237 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. 237 milyar lira. Bu inanılmaz büyük bir rakam ve bu, belli kesimlere enjekte edilen geliri ifade ediyor.

    Yani bir taraftan, siz iç talep daralsın diye dar gelirlerin harcamalarını azaltmaya ve gelirlerini düşük tutmaya çalışıyorsunuz. Öteki taraftan da, ekonomide tasarruf ve zenginlik sahibi olan insanlara 237 milyar lira para enjekte ediyorsunuz. Bu çaresizlik sebebiyle, bu daha da önemlisi kamunun kaynak ihtiyacı sebebiyle... Şimdi Mehmet Bey'in bu faiz ödemeleriyle ilgili ne yapması gerekiyor?

  • 10:24 Si'nin ve Özgür Özel'in AKP saflarını dizayn etme çalışması olarak da düşünmek mümkün. Ancak burada başka bir şeye değinmek istiyorum. Bu siyasi kısır tartışmaların ötesine çıkmak istiyorum. Ekonomi zor durumda. Mehmet Bey'in, ekonomiyi bu zor durumdan çıkartabilmesi için veya herhangi birinin ekonomiyi bu zor durumdan çıkartabilmesi için birtakım kararları alması ve politikaları uygulaması gerekiyor.

    Sana bir rakam vereyim. Şimdi Nisan ayı itibariyle bütçeden 237 milyar lira faiz ödemesi yapıldı. 237 milyar lira. Bu inanılmaz büyük bir rakam ve bu, belli kesimlere enjekte edilen geliri ifade ediyor. Yani bir taraftan, iç talep daralsın diye dar gelirlerin harcamalarını azaltmaya ve gelirlerini düşük tutmaya çalışıyorsunuz. Öteki taraftan da ekonomide tasarruf sahibi olan insanlara, hanelerde 237 milyar lira para enjekte ediyorsunuz. Bu çaresizlik sebebiyle, daha da önemlisi kamunun kaynak ihtiyacı sebebiyle, şimdi Mehmet Bey'in bu faiz ödemesini azaltması lazım. Kaynak açığını kapatabilmesi için kamuda tasarruf yapması lazım. Bunu yapamıyor.

    Olayın dramatik tarafı şu: Bugün haberlere yine yansıdı. Kredi Garanti Fonu gibi, özellikle esnaf ve küçük orta ölçekli işletmelerin finansal mağduriyetlerini azaltacak bir projeden bahsediliyor ve bu projenin mali boyutu 30 milyar lira diyorlar. Bir taraftan, bir ayda siz 237 milyar lira faiz ödemesi için para harcıyorsunuz bütçeden. Diğer taraftan, verebildiğiniz miktar ise, Yeni Şafak Gazetesi'nin ifade ettiği gerçekleri ya da ekonomik güçlükleri azaltabilmek için verebildiğiniz miktar 30 milyar lira.

    Merkez Bankası geçen hafta enflasyon raporunda sunumunu yaparken, alayla "Bunlar yapılabilir. İşte biraz kredi imkanları genişletebiliriz, belli şirketler veya belli sektörler lehine" diyebildi. Çıka çıka, 30 milyar lira çıktı. Türkiye boyutunda bir ülke için bunun hiçbir anlamı yok. Şimdi bu resmi, bu gerçeği tersine nasıl değiştirebilir? Ekonomi yönetimi. Bunun birinci yolu, özel sektörle birlikte kamunun da borçlanma miktarını azaltması gerekiyor. Kamunun harcama miktarını da azaltacaksınız. Bu tamamen siyasi bir karar ve iktidar, AKP iktidarı buna izin vermiyor. Sanki Türkiye ekonomisinde her şey tıkırındaymış gibi kuyruğu dik tutmak arzusuyla eski tas, eski ham aynı ekonomik politikaları izlemeye çalışıyor. "Kalan sahalar bizimdir" dercesine ama çok fazla kalan da kalmadı.

    Tam bu işte kalan meselesine gelelim. Yeni Şafak manşetinin esas olarak kimin sesini yükselttiğine baktığımızda, yüksek faizden şikayetçi olanların esas olarak sanayiciler olduğunu görüyoruz, değil mi? Ya da her türlü yerli içeride çalışan kişiler. Bir diğer yandan hala dövizde çok ciddi bir baskılama var. İhracat yapsalar bile bu yaralarına merhem olmuyor. Burada galiba şikayetçi olmayan tek veya en önde olan kesim...

  • 12:54 Gerçeği tersine nasıl değiştirebilir? Ekonomi yönetimi. Bunun birinci yolu, özel sektörle birlikte kamunun da borçlanma miktarını azaltmasıdır. Kamunun harcama miktarını azaltması da gerekir. Bu tamamen siyasi bir karar ve iktidar, AKP iktidarı buna izin vermiyor. Sanki Türkiye ekonomisinde her şey tıkırındaymış gibi, kuyruğu dik tutma arzusuyla eski tas, eski ham aynı ekonomik politikaları izlemeye çalışıyor. "Kalan sahalar bizimdir" dercesine ama çok fazla kalan da kalmadı.

    Tam bu işte kalan meselesine gelelim. Yeni Şafak manşetinin esas olarak seslendiği, kimin sesini yükselttiği üzerine düşündüğümüzde, yüksek faizden şikayetçi olanlar esas olarak sanayiciler herhalde değil mi? Ya da her türlü yerli içeride çalışanlar. Bir diğer yandan hala dövizde çok ciddi bir baskılama var. İhracat yapsalar bile bu durum, sorunlarına merhem olmuyor. Burada, galiba şikayetçi olmayan tek ya da en önde gelen kesim finans sektörü herhalde değil mi? Yani bankalar bu durumdan şikayetçi değil mi? Yok, yok, onlar da şikayetçi. Finans sektörü kime para verecekler? Para veremiyorlar ki.

    Bakın, şu anda kredi alacak insan riskli yatırımcıdır. Risk arttıkça da bankaların kazançları azalır. Dolayısıyla bankalar, riski olmayan insanlara ve yatırımcılara para vermek ister. Ama Türkiye'de şu anda, yüzde bakın, bir sanayi işletmesinin bugün temiz borçlanma maliyeti %60'lara varıyor. Bütün masraflarıyla birlikte %60. Türkiye'de değil, dünyada hiçbir yerde bu şartlarla para kazanamazsınız. O parayı aldınız, yatırımlarınıza dönüştürdünüz. Nereden kazanacaksınız? Hatta Ruşen, şunu söyleyeyim. Kamuoyu yanlış bazı yorumlar yapıyor. İhracat, Türkiye'de şu anda şirketler için bir cezaya döndü. Bunu da açık ve net olarak belirtmek istiyorum. Net olarak kazançlar, ihracattan gelen kazançlar düştü.

    İç pazar, göreli olarak daha istikrarlı. Oradaki kazançlar, göreli olarak daha iyi gidiyor. Bakın, bugün ISO 500 açıklandı. ISO 500'de firmaların karlarında ciddi düşüşler var ve onların içerisinde de finansal giderlerin payının göreli olarak arttığını görüyoruz. Dolayısıyla şirketler, bankalara çalışıyor, borçlarını ödemeye çalışıyor. Şu anda durumu iyi olan firmalar, banka borcu olmayan firmalar; yani hiç olmayan veya düşük düzeyde olan bankalar. Dolayısıyla o Yeni Şafak bugün açtığı ya da dün attığı manşet, Ağal döneminde atılan manşetlerle farklı. Şu anda tüm sanayicilerin durumunu gözlemliyoruz. Ben istisna bilmiyorum.

    Yani bakın, yakında sonbahar iyi hazırlanır. Yaz ayları geçtikten sonra tatil sezonunun etkisiyle ekonomi biraz yavaşlayacak fakat Eylül'den itibaren ekonomi hareketlenecek. Neden hareketlenecek? Çünkü toplu iş sözleşmeleri var ve Temmuz'dan sonrasını kimse göremiyor. Türkiye'de o toplu iş sözleşmelerinden sonra ne olacağını biz bilmiyoruz. Çok büyük miktarda işten çıkartmalar var, hala da devam ediyor.

  • 15:27 A iyi gidiyor. Bakın, bugün ISO 500 açıklandı. ISO 500'de firmaların karlarında ciddi düşüşler var ve bunlar içerisinde finansal giderlerin payının göreli olarak arttığını biz görüyoruz. Dolayısıyla şirketler bankalara çalışıyor, borçlarını ödemeye çalışıyor. Şu anda durumu iyi olan firmalar, banka borcu olmayan firmalar; yani hiç olmayan veya düşük düzeyde olanlar.

    Dolayısıyla, Yeni Şafak'ın bugün veya dün attığı manşet, Ağal döneminde atılan manşetle farklı. Şu anda bütün sanayicilerin, buna dair istisna bile bilmiyorum. Bakın, yakında sonbahar iyi hazırlanır. Yaz ayları geçtikten sonra tatil sezonu biliyorsun, biraz ekonomi yavaşlayacak ama Eylül'den itibaren hareketlenecek ekonomi. Neden hareketlenecek? Toplu iş sözleşmeleri var ve Temmuz'dan sonrasını kimse göremiyor. Türkiye'de o toplu iş sözleşmelerinden sonra ne olacağını biz bilmiyoruz.

    Çok büyük miktarda işten çıkartmalar var. Hala da devam ediyor. Hani sadece Vestel'de yaşanan olayları referans almayın; birçok şirket daha önceden çıkararak bu sürece girdi ve birçoğu da zaten yazdan sonra böyle bir azaltmaya başlayacak. Kapasiteler zaten düşürülmüş durumda. Dikkat ederseniz, Türkiye'de geçmişten farklı olarak ekonomiden memnun olan kimse yok. Sermayeye gidiyorsunuz, şirketler memnun değil. Çalışana gidiyorsunuz, onların durumu da memnuniyet verici değil. Böyle bir ortamda borç-alacak ilişkilerini yapabilmeniz oldukça zor; bankalara gidiyorsunuz ama onlar da memnun değil.

    Velhasıl, Türkiye'de ekonominin paydaşlarının hiçbiri ekonomiden memnun değil ve maalesef çözüm çok açık, bariz bir şekilde ortada duruyor ama o çözümün bir şekilde yapılamaması insanları çileden çıkarıyor. Benim gördüğüm kadarıyla, Türkiye ekonomisi siyasetiyle birlikte kilitlenmiş durumda ve bu kilit, siyasi olarak açılmadığı sürece ekonomide kurtuluş yok. Yani Türkiye için kurtuluş yok. Her şey Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki bu rekabetin nasıl aşılacağına endekslenmiş durumda.

    Mesela, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanması gibi bir gelişme, bir ferahlama sağlayabilir mi yoksa o da mı işe yaramaz? Beklentiler şu anda çok önemlidir. Böyle bir gelişme önemli bir katkı sunacaktır. Ancak Mehmet Bey'in geleceğini daha da karamsar yapan husus, iktidardan bu yönde iyimserlik inşa edecek adımların atılmıyor olmasıdır. Yani iktidar her gün yeni bir dava açıyor, hem de eften püften davalar açıyor.

    Savcılar veya güvenlik görevlileri ekonominin bu durumuyla ilgili bilgi sahibi olmak zorunda değil. O yüzden diyoruz ki, insanların eylemlerini yaparken hukuku esas alacaklar; ama siz hukuku keyfiyete tabi yaparsanız, o zaman insanlar hiçbir şekilde ekonomide yarattıkları veya toplumun farklı kesimlerinde yarattıkları etkiyi düşünmeden hareket ederler.

  • 18:06 In kurtuluş yok. Her şey Sayın Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki bu rekabetin nasıl aşılacağına endekslenmiş durumda. Yani, mesela diyelim ki Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuksuz yargılanması gibi bir gelişme, bir ferahlama sağlayabilir mi, yoksa o da mı işe yaramaz? Beklentiler şu anda çok önemlidir. Böyle bir gelişme önemli bir katkı sunacaktır. Ancak Mehmet Bey’in geleceğini daha da karamsar yapan husus, iktidardan bu yönde iyimserlik inşa edecek adımların atılmıyor olmasıdır. Yani iktidar giderek her gün yeni bir dava açıyor; hem de eften püften davalar açıyor.

    Şimdi savcılar veya güvenlik görevlileri, ekonominin bu durumuyla ilgili bilgi sahibi olmak zorunda değil. O yüzden diyoruz ki, eylemlerini yaparken hukuku esas alacaklar. Ama siz hukuku keyfiyete tabi yaparsanız, o zaman insanlar hiçbir şekilde ekonomide yarattıkları veya toplumun farklı kesimlerinde yarattığı etkiyi düşünmeden langur lungur bazı işler yaparlar. İşte o yüzden diyoruz ki hukuka uygun olsun. Dolayısıyla herkes herkesin davranışını tahmin edebilsin. Bu ortadan tahmin edilebilirlik, şu anda ekonomide ve Türk siyasetinde ortadan kalktı. Yarın, normal şartlarda yapılmaması gereken şeyleri biz yapıldığını görüyoruz. Böyle bir ortamda siyasette normalleşme olmaz.

    Mesela bugün sanırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na polise hakaretten ya da direnmeden bir soruşturma açılmış. Şimdi bunun mutlaka bir maliyeti olur. Sayın savcılar bunun maliyetsiz olabileceğini düşünmesinler. Belki siyasi olarak bunun adli olarak da hukuka da bir katkısı yok ama siyasete hiç katkısı yok. Ekonomiye ise bırak katkıyı, zararı olan şeyler bu tip eylemlerin. Şimdi bunu bodoslama bir şekilde gittiklerini görünce güvenlik güçlerinin ve adli makamların dolayısıyla insanlarda ister istemez bir karamsarlık oluyor.

    Bak, bir başka husus da TÜSİAD yetkililerine yapılan açılan davalarla ilgili yeterince bir yüzleşme de olmadı orada. Bu da tabii ki ekonomide dikkatlerden kaçmıyor. Orada, bu insanların hakkında dava açılmasının sebebi Sayın Cumhurbaşkanının bir grup toplantısında onlara hedef göstermesidir. Dolayısıyla Sayın Zeybekçi’nin ortaya çıkarak görev ya da yasak sağlamak mahiyetinde yapmış olduğu açıklamalar, orada ortaya çıkan ve o açıklama zamanında yapılan açıklamaların ortaya çıkarttığı tahribatı telafi edici değildi. Dolayısıyla hem uluslararası düzeyde hem de yerel düzeyde yatırımcılar, Sayın Cumhurbaşkanının bu konulara bakışı açısından bir netlik talep etmektedir.

    Şu anda ister Zeybekçi olsun, ister Mehmet Bey olsun, ne kadar olumlu şeyler söylerse söylesin; vatandaş ve yatırımcı diyor ki, Türkiye’de borusu öten Sayın Cumhurbaşkanıdır. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları herkes tarafından referans alınır. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının ekonomiyle ilgili bu güven açığını bizzat kendisinin kapaması lazım.

  • 20:38 Yeteri kadar bir yüzleşme de olmadı orada. Bu, tabii ki ekonomide dikkatlerden kaçmıyor. Orada, bu insanlar hakkında dava açılmasının sebebi, Sayın Cumhurbaşkanının bir grup toplantısında onlara hedef göstermesidir. Dolayısıyla Sayın Zeybekçi'nin ortaya çıkarak görev ya da yasak sağlamak mahiyetinde yapmış olduğu açıklamalar, o açıklama zamanında yapılan açıklamaların ortaya çıkarttığı tahribatı telafi edici değildi.

    Hem uluslararası düzeyde hem de yerel düzeyde yatırımcılar, Sayın Cumhurbaşkanının bu konulara bakışı açısından bir netlik talep etmektedir. Şu anda ister Zeybekçi olsun, ister Mehmet Bey olsun, ne kadar olumlu şeyler söylese de, vatandaş ve yatırımcı diyor ki: "Türkiye'de borusu öten Sayın Cumhurbaşkanıdır." Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları herkes tarafından referans alınır. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının ekonomiyle ilgili bu güven açığını bizzat kendisinin kapaması lazım.

    Burada son olarak şunu sorayım. Geçen sefer bir Nebati olayı yaşadık. Türkiye'de ekonominin başına ekonomiyle alakası olmayan birisini getirebildi Erdoğan ve ondan sonra da apar topar Mehmet Şimşek'le yola devam etti. Şimdi Mehmet Şimşek gidici mi diyoruz? Pekala, her an ortadan kaybolabilir. Kendisi affını isteyebilir. Bu olur, şu olur. Kim gelecek? Kim gelebilir? Mehmet Şimşek giderse yerini doldurabilecek kimse olabilir mi? Yani bir kere onun ayarında iktidarın elinde bir isim olmadığı açık. Nasıl bir şey bekliyorsun? Nasıl bir senaryo söz konusu olabilir? Bu tip beklenti oluşturmaya yönelik ya da bu tip değerlendirmelerin yanlış olduğunu düşünüyorum.

    Biz bir kere denedik. Öncelikle şunu ifade edeyim Ruşen, bu çok yanlış anlaşılıyor. Nebati üzerine yapılan spekülasyonlarda, o politikalar Nebati'nin kendi portföyünden çıkarttığı politikalar değil. Tabii, özellikle yeni ekonomi politikası falan denilen bu uygulamalar, Türkiye Odalar ve Borsalar ve MÜSİAD menşeli politikalardır. O günkü tartışmaları ben yakından takip ettiğim için biliyorum. Dolayısıyla Nebati sadece vitrindeki insandı.

    İkincisi, biz şimdi beyefendinin, Mehmet Şimşek'in yerine bir insan arıyoruz. Niçin? Ortaya çıkan kredibilite açığını kapatmak için. Ama biz gördük ki Mehmet Şimşek'ten, bırak hani Derviş'i getirseniz, Nobelli iktisatçıları getirseniz, bu kredibilite açığını kapatacak yetkinlikte isimleri getirseniz bile yine kapatamaz. Çünkü o kredibilite açığını yaratan bizzat siyasetin kendisidir. Siyaseten Türkiye ekonomisinin önünü açacak tedbirleri alabilecek esnekliği göstermeyen, iradeyi göstermeyecek bir siyasi yapı kaldığı sürece, ister Mehmet'i getirin ister Ahmet'i, fark etmez.

    Dolayısıyla bu noktadan sonra, ekonominin bu noktasından sonra, ben Mehmet’in yerine kim gelirse gelsin, çok büyük fark edeceğini şahsen düşünmüyorum. Çünkü eğer böyle bir endişe olmuş olsaydı...

  • 23:11 şei, müsiat menşeili politikalarda o günkü tartışmaları ben yakından takip ettiğim için biliyorum. Dolayısıyla Nebati sadece vitrindeki insandı. Bu bir.

    İkincisi, biz şimdi beyefendinin Mehmet Şimşek’in yerine bir insan arıyoruz. Niçin? Ortaya çıkan kredibilite açığını kapatmak için. Ama biz gördük Mehmet Şimşek'ten, bırak hani Derviş'i getirseniz; Nobelli iktisatçıları getirseniz, bu kredibilite açığını kapatacak yetkinlikte isimleri getirseniz yine kapatamaz. Çünkü o kredibilite açığını yaratan bizzat siyasetin kendisi. Siyaseten Türkiye ekonomisinin önünü açacak tedbirleri alabilecek esnekliği gösterecek, iradeyi göstermeyecek bir siyasi yapı kaldığı sürece ister Mehmet’i getirin, ister Ahmet’i getirin, fark etmez.

    Dolayısıyla bu noktadan sonra, ekonominin bu noktasından sonra ben Mehmet’in yerine kim gelirse, Mehmet Bey’in yerine kim gelirse gelsin çok büyük fark edeceğini şahsen düşünmüyorum. Eğer böyle bir endişe olmuş olsaydı, siyasetten 19 Mart’ta o hamle yapılırken kolaycılığa kaçılmazdı. Hukuk ayaklar altına alınmazdı. Biz hukukla ilgili problemlerimizi 19 Mart’ta o problemlere fark etmedik. Daha önceden de hukuk problemlerimiz vardı. 19 Mart’lar bunu arttırdı. Ondan önce de biz hukuk ve demokrasi diyorduk. 19 Mart’tan sonra daha fazla ve farklı şekilde bunu dile getirmeye başladık.

    Dolayısıyla kamuoyundaki bu tartışmalar, “Mehmet Bey’den daha iyisini mi bulacak? Mehmet Bey’in yerine kim geçebilir?” bu tartışmaların yersiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ister Ahmet ister Mehmet olsun, hatta Merkez Bankası’ndaki arkadaşların bile bu politikaya, bu siyasete, Türkiye ekonomisine yeteri kadar güç olma özellikleri kalmamıştır. İki ay sonra daha da iyi göreceksiniz. Özellikle bu enflasyon raporunun açıklanmasından sonra ve o raporda hedeflerle ilgili birtakım öngörülerde bulunduklarından sonra bunlar gerçekleşmeyince, artık bu arkadaşlara da hiç kimsenin itibar etmesi mümkün olmayacak. Çünkü kendi iddia ettikleri, eleştirdikleri her şeyi bugün kendileri yapar duruma geldiler.

    O zaman Nebati beyefendi ile bu beyler arasında ne fark var ki? Aynı bunlara bu faaliyetleri, bu politikaları, bu uygulamaları yaptıran erki gündeme getirmemiz lazım. Bu erk başkanlık sistemidir. Bu erk Sayın Cumhurbaşkanıdır. Eğer biz bugünkü ekonomideki problemleri Mehmet Şimşek üzerinden veya Merkez Bankası idarecileri üzerinden tartışırsak yanlış yaparız. Çünkü bunlar birincil derecede sorumlular değildir. Bunların sorumlulukları hareket alanlarını daraltanlardır. Siyaseten daraltanlardır.

    Dolayısıyla bu sistem, bence değişmeden herhangi bir şekilde Türkiye’deki ekonomi politikalarında normalleşme de çok mümkün değildir. Çok teşekkürler Öner. Evet, kimsenin toparlayamayacağı bir durumda diyorsun ki burada Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan belirleyici. O, politikasını değiştirmediği müddetçe ya da teknokratların ön...

  • 25:40 Evet, itibar etmesi mümkün olmayacak. Çünkü kendi iddia ettikleri, eleştirdikleri her şeyi bugün kendileri yapar duruma geldiler. O zaman Nebati beyefendi ile bu beyler arasında ne fark var ki? Aynı bunlara, bu faaliyetleri, bu politikaları, bu uygulamaları yaptıran erki gündeme getirmemiz lazım. Bu erk, başkanlık sistemidir. Bu erk, Sayın Cumhurbaşkanı'dır.

    Eğer biz bugünkü ekonomideki problemleri Mehmet Şimşek üzerinden veya Merkez Bankası idarecileri üzerinden tartışırsak, yanlış yaparız. Çünkü bunlar birincil derecede sorumlular değildir. Bunların sorumlulukları, hareket alanlarını daraltanlardır. Siyaseten daraltanlardır. Dolayısıyla bu sistem değişmeden herhangi bir şekilde Türkiye'deki ekonomi politikalarında normalleşme de çok mümkün değildir.

    Çok teşekkürler, Öner. Evet, kimsenin toparlayamayacağı bir durumda, diyorsun ki burada Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan belirleyici. O, politikasını değiştirmediği müddetçe ya da teknokratların önünü açmadığı müddetçe bu iflas olacak bir durumda değiliz.

    Evet, çok teşekkürler. Profesör Öner Günçdı ile Mehmet Şimşek gidici mi sorusunun cevabını aradık. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler. İyi günler.

İşaretlediklerim