Deniz Zeyrek · 27 Nisan 2025

Deniz Zeyrek:¨İmamoğlu artık yerini açıklasın; Yoksa turp aramaktan helak olacaklar!!¨#ekremimamoğlu

  • 0:00 Deniz Bey, merhaba. Merhaba Ufuk, nasılsın? Teşekkür ederim. Siz de iyisiniz umarım. Benden bayağı bir uzaktasınız bu sefer.

    Evet, İskandinavya'ya geldim. Danimarka'dayım. Dün Kopenhag'daydım, bir konferansta. Bugün Aarsus diye bir şehirdeyim, ikinci büyükşehir kentin. Yayınlarımız burada izleniyormuş Türkler tarafından. Onu gördüm Ufuk. Hatta sen, bir yayınımızda abinin burada olduğundan bahsetmişsin. Onu soranlar oldu, hangi şehirde falan diye. İnsan mutlu oluyor.

    Hocam, dünyanın her yerinden yorumlar da geliyor. Özellikle yurt dışından takip edenlerin sayısı günden güne artıyor. İzleyenlerimizin sayısı artıyor. Ayrıca abime de iyice yaklaşmışsınız. Bugün buradan da Londra'ya gideceğim. Önümüzdeki hafta da Londra'dayım. Londra'dan bağlanacağız. Türkiye'ye dışarıdan bakmak başka bir şey yapıyor. İnsanın ufkunu açıyor gerçekten. Yani başka ülkelerde nasıl algılanıyoruz, onu yakından görmek bence biraz ufuk açıcı bir durum.

    Bizi yayınsızda bırakmadığınız için takipçilerimiz adına da ben de teşekkür ediyorum. Buradan ilk soruma geçiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yeni bir operasyon gerçekleştirildi. 47 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan isimler arasında İBB çalışanları ve iş insanları bulunuyor. Bu konunun detaylarını alabilir miyim sizden, hocam?

    Ben dün havaalanında beklerken haberler düşmeye başladı. Yani, listeye baktım. Gerçekten akıl almaz bir şey. Yani Murat Tongu'nun eşi, sekreteri, İmamoğlu’nun özel kalemi, İmamoğlu’nun eşinin kardeşi, abisi... Yani böyle bir durum. Ne hissettin biliyor musun? Listeyi görünce "turp arıyorlar." Turp, yani bu operasyon ona döndü ama bence yanlış yerde arıyorlar. "Eskide falan arayacaklar da, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde arasınlar." Yani böyle bostanların olduğu tarafta, park ve bahçelerde vesaire falan arasınlar bence ya. Gerçekten iş ciddiyetini kaybetti.

    Hele o çanta görüntüleri falan... İşte bilmem, paralar valizlerle taşındı falan. Adamlar çıkardı, gösterdi. Valizdekiler Cemmer cihazıymış. Ondan sonra da başladılar. "Vay senin yetkin yok, Cemmer kullanamazsın. Ne işi var Cemmer’ların falan?" Gittikçe de batıyorlar. Yani, bilmiyorum sen farkında mısın Ufuk? Yani, her operasyonda yeni bir şey bulmayı hedefliyorlar fakat her seferinde bir duvara tosluyorlar, bir boşa düşüyorlar falan.

    Şimdi gerçekten де mesela Murat Ongun'un açıklamasını gördüm. Üzüldüm ya. Ben de yaşasaydım aynı durumu. Yani ben bir şeyle suçlanacağım, benimle uğraşacaklar. Gerçi bunu yaşadım, ben biliyor musun? Yani benim yüzümden eşime çalıştığı kurumda yıllarca mobing yaptılar. Yani kamu kurumuydu. "Deniz Yreğine, eşi burada çalışıyor" diye öyle akıl almaz şeyler yaptılar ki, bu biraz şeref yoksunluğu.

    Yani bir insanla uğraşırken, onun ailesiyle ve eşiyle uğraşmak biraz şeref yoksunluğu. Yani delikanlıca, gerçekten hani biriyle mücadele edeceksen, birisiyle uğraşacaksan kendisiyle uğraşacaksın kardeşim. Ailesinden, eşiyle, şununla, bununla uğraşmamalısın.

  • 2:11 Cemmer cihazıymış. Ondan sonra da başladılar, "Vay senin yetkin yok, cammer kullanamazsın. Ne işi var jemmerların?" falan böyle. Gittikçe de batıyorlar. Yani bunları, bilmiyorum sen farkında mısın Ufuk? Her operasyonda yeni bir şey bulmayı hedefliyorlar fakat her seferinde bir duvara tosluyorlar, bir boşa düşüyorlar. Şimdi gerçekten de mesela Murat Ongun'un açıklamasını gördüm, üzüldüm ya. Ben de yaşasaydım aynı durumu. Ben bir şeyle suçlanacağım, benimle uğraşacaklar. Gerçi bunu yaşadım, biliyor musun? Yani benim yüzümden eşime çalıştığı kurumda yıllarca mobbing yaptılar. Kamu kurumuydu, eşinin orada çalıştığı gerekçesiyle öyle akıl almaz şeyler yaptılar ki bu biraz şeref yoksunluğu.

    Yani bir insanla uğraşırken onun ailesiyle ve eşiyle uğraşmak, biraz şeref yoksunluğu. Delikanlıca gerçekten, eğer biriyle mücadele edeceksen, birisiyle uğraşacaksan, kendisiyle uğraşacaksın kardeşim. Ailesinden, eşiyle, şununla, bununla uğraşmak gerçekten bizim toplumsal, kültürel anlayışımıza da çok bağdaşmıyor. Üzücü bir durum. Ben dün, listede öyle şeyleri görünce biraz üzüldüm de, doğrusunu istersen.

    Öteki taraftan, ya gerçekten bir yaşasın bir görüntü buldum. İmamoğlu ve ekibi valizlerle otele giriyor, valizlerle otelden çıkıyor. "Yaşasın!" Polis kamerayı kapatıyor. Tamam, bulduk, yakaladık falan. Ondan sonra Özgür Çelik çıktı, açıkladı. "Bu valizler jemmer cihazlarıdır" diye. Bu sefer "jemmer cihazı kullanamazsın" falan. Ne nedir bu ya böyle? Gerçekten turpla murtla şey, soruşturma yürütülemez yani. Turpla, turpunan, şalgamınla adli soruşturma gerçekten yürütülemez.

    Yani delil olsaydı, operasyonu ona göre başlatsaydın. Niye böyle bir "ben bunları toplayayım, ondan sonra delil bulurum mutlaka" gibi bir anlayış var. Bu, Sovyet yargısında çok meşhur bir şeydir. Sürekli anlatılır. Stalin'in sağ kolu vardır, Beria diye. Beria'ya atfedilen bir söz var: "Sen adamı getir kardeşim, ben ceza kanunlarında ilgili maddeyi bulurum." Biraz buna döndü iş. "Sen İmamoğlu'nu at içeriye, adamlarını at içeriye, topla, toplayabildiğin kadar adamı, ben ilgili maddeyi bulurum." Buna döndü artık.

    Soruşturma dediğin böyle gümbür gümbür olur yani. Delilleri olur, işte ne bileyim, tanıkları olur. Şimdi bir taraftan gizli tanık yaratılmaya çalışılıyor, bir taraftan itirafçı bulunmaya çalışılıyor. Meşeyle, şununla, bununla, ladinle... Şey, Yozgatlı çiftçi diyor ya, "Hani, tribunan şalgamınla devlet yönetilmez." Gerçekten de meşeyle, ladinle, odunla soruşturma yürütülmüyor.

    Yani soruşturma dediğim, böyle gümbür gümbür olur. Bak, al sana örnek: Mesela diyelim soruşturma mı açmak istiyorsun? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde İmamoğlu'ndan önce bir şey var, belgesi var orada. Bir helikopter almışlar 600.000 dolara. Sonra o helikopteri 600.000 liraya satmışlar. Kamu çok büyük zarar etmiş. Mesela o helikopterin izini sürün bakalım kim almış, kim satmış, kime kıyak yapılmış...

  • 4:37 Deşim. Ben cezam şeyinde kanunlarla ilgili maddeyi bulurum. Biraz buna döndü iş. Sen İmamoğlu'na at içeriye, adamlarını at içeriye, topla, toplayabildiğin kadar adamı; ben ilgili maddeyi bulurum. Buna döndü artık ya.

    Soruşturma dediğin böyle eee gümbür gümbür olur; yani delilleri olur, işte ne bileyim tanıkları olur. Şimdi bir taraftan gizli tanık yaratılmaya çalışılıyor. Bir taraftan itirafçı bulunmaya çalışılıyor. Meşeyle, şununla, bununla, ladinle, şey; Yozgatlı çiftçi diyor ya, eee hani eee "Trakya'nın şalgamıyla devlet yönetilmez." Gerçekten de meşeyle, ladinle, odunla soruşturma yürütülmüyor. Yani soruşturma dediğim böyle gümbür gümbür olur ya.

    Bak, al sana örnek: Mesela diyelim soruşturma mı açmak istiyorsun? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde İmamoğlu'ndan önce bir şey var. Belgesi var orada. Bir helikopter almışlar 600.000 dolara. Sonra o helikopteri 600.000 liraya satmışlar. Kamu çok büyük zarar etmiş. Mesela o helikopterin izini sürün bakalım, kim almış, kim satmış, kime kıyak yapılmış; belgesi var orada. Adamlar mülkiye müfettişine teslim etmişler. Mülkiye müfettişi iç etmiş, yok etmiş belgeyi, dosyayı ama bir kopyasını saklamışlar. İşte Deniz Yavuz Yılmaz açıkladı mesela. Soruşturma dediğin böyle gümbür gümbür belgesiyle falan olmalı yani.

    Yok, sen ev rüşvet olarak ev aldın bilmem. Adam satış sözleşmesini çıkardı, koydu. Ne diyeceğiz şimdi? Yani biz mesela, benim gerçekten umrumda değil. Birisi bir yolsuzluk yapmışsa, hırsızlık yapmışsa suratına suratına söylerim yani. Ve o verin belgesini bana, suratına söyleyeyim. Ama yani biz Türkiye'de ihaleleri takip ediyoruz. Ulaştırma Bakanı'nın ihalelerini takip ediyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ihalelerini takip ediyoruz. Devlet kurumlarının ihalelerine bakıyoruz. AK Partili belediyelerin yaptıklarına bakıyoruz. Orada serbest sayacaksın. Orada alası yapılacak. Görmezden geleceksin. Hatta bulunacak yolsuzluk sana teslim edilecek. Onları kapatacaksın.

    Ondan sonra geleceksin, "Vay bavul görüntüleri bulduk." Bavullardan da bir şey çıkacak. Ha, diyorlar ki, "Niye eee gizli yapıyor görüşmelerini?" Adamın tuvalete gidişini bile takip ediyorsunuz ya. İngiliz büyükelçisiyle buluşmasını resmen hem fiziki takip hem teknolojik takip, hem şey gördük. Yani milletin özelini bırakmamışsınız ya. O da koskoca 16 milyonluk şehrin belediye başkanı. Netice itibariyle bu tür endişeleri duyması, bu tür tedbirler alması gayet doğal yani.

    E şimdi bırakın Ekrem İmamoğlu'nu ya. Sıradan köylüler bile telefonlarının dinlendiğini düşünüyor. Ya telefonla konuşuyorsun köylüyle, çiftçiyle. "Abi," diyor, "şimdi bunu söyledim, devlet dinliyordur, başım derde girecek falan." Ya bu ülke bu hale gelmiş. Yani siz eee sürekli Big Brother formatında, biri bizi gözetliyor formatında davranırsanız, insanların da çekinmesi, tedirgin olması, tedbir alması vesaire falan.

    Yani memlekette gidin sokakta çevirin insanları, en güvenli iletişim nedir diye sorun. "Abi, WhatsApp'ı da çözmüşler," diyorlar mesela. İşte FaceTime güvenli görünüyor. Geçen gün eee...

  • 7:04 ey çıkacak. Ha diyorlar ki, "Niye gizli yapıyor görüşmelerini?" ya? Adamın tuvalete gidişini bile takip ediyorsunuz. İngiliz büyükelçisiyle buluşmasını resmen hem fiziki hem teknolojik takiple gördük. Yani, milletin özelini bırakmamışsınız. O da koskoca 16 milyonluk şehrin belediye başkanı. Netice itibariyle, bu tür endişeleri duyması ve bu tür tedbirler alması gayet doğal yani.

    Şimdi, bırakın Ekrem İmamoğlu'nu. Sıradan köylüler bile telefonlarının dinlendiğini düşünüyor. Telefonla konuşuyorsun köylüyle, çiftçiyle. "Abi, diyor, şimdi bunu söyledim. Devlet dinliyordur, başım derde girecek falan." Ya bu ülke bu hale gelmiş. Yani, siz sürekli Big Brother formatında, biri bizi gözetliyor formatında davranırsanız, insanlar da çekiniyor, tedirgin oluyor, tedbir alıyor, vesaire.

    Memlekette gidip sokakta insanlara en güvenli iletişim nedir diye sorun. "Abi, WhatsApp'ı da çözmüşler," diyorlar mesela. "İşte FaceTime güvenli görünüyor. Geçen gün Signal diye bir şey ilk defa duydum," biliyor musun? Sen biliyorsundur kesin de. Evet hocam, Signal bayağı popülerdi bir ara. Mesela, Signal kullanan vatandaşlar var. Düşünebiliyor musun? Sokaktaki vatandaş, iletişiminin gizliliğinden endişe ediyor. Kendi özel alanına başkaları girmesin diye böyle tedbirler alıyor.

    Bir ara, o Rusların yaptığı şey vardı. Neydi? Ha, bir ara Telegram kullanılıyordu. E ya onu da bilmiyorlar mı? KGB — yani eski adı KGB, şimdiki başka. Eee, onun bütün verileri orada toplanıyor o zaman da. Yani milletin verisini, şuyunu buyunu düşün. Sırf "Biri bizi gözetliyor" hissiyatından dolayı bütün uluslararası şebekeler topluyor.

    Neyse, netice itibariyle, yani 1.5 aya geldi neredeyse. Daha Ekrem İmamoğlu aleyhine insanları ikna edecek bir şey koyamadılar ortaya. Ortaya attıkları iddialar da, gerçekten AK Parti döneminin rutinleri olmuş şeyler. O kadar çok var ki. Yani, AK Partili belediyeler 10 katını yapıyorlar. İşte bu reklam, meklam işleri. Git Konya'da da öyle, Bursa'da da eskiden öyleydi. Bütün büyük şehirlerde bu işler öyle yapılıyor.

    Bir tane itirafçı bulmuşlar işte. "Vay efendim, ben metronun etrafında reklam panoları yaptım. Eee, onları şey yaptım. 2 milyona anlaştık. Sonra 3 milyon ödedim." E kime ödedin? "Kişisel ödedim." Kişisel mi ödedin? Hayır, belediye ödemişsin. Belediyenin gelirleri 2 milyondan 3 milyona çıkmış. Burada neyle suçlayacağız adamları? Sen ticari olarak beceriksizsen, yani 2 milyona yapabileceğini düşündüğün için işi 3 milyona yapmışsan, bu senin başarısızlığın. Ama belediyenin kasasına 2 milyon yerine 3 milyon girmişse, o da belediyenin işine gelir. Yani, bunu bir yolsuzluk gibi göstermek falan, gerçekten tuhaf bir şey. Ben anlamıyorum. Takip ediyorum işte dosyaları, iddiaları, middiaları ama yok, yani şu ana kadar insanları ikna edecek güçlü bir şey ortaya koyamadılar.

    Hocam, Halk TV ekranında Avukat Yiğit Akalı'nın bir aç...

  • 9:45 İşte bu reklam meklam işleri. E git Konya'da da öyledir. Bursa'da da eskiden öyleydi. Bütün büyük şehirlerde bu işler öyle yapılıyor yani.

    E bir tane itirafçı bulmuşlar işte. Vay efendim, ben metronun etrafında reklam panoları yaptım. Onları şey yaptım, 2 milyona anlaştık. Sonra 3 milyon ödedim. E kime ödedin? Kişisel ödedim. Kişisel mi ödedin? Hayır. Belediye ödemişsin. Belediyenin gelirleri 2 milyondan 3 milyona çıkmış. Burada neyle suçlayacağız adamları? E sen ticareten beceriksizsen, yani 2 milyona yapabileceğini düşündüğün için işi 3 milyona yapmışsan, bu senin başarısızlığın. Ama belediyenin kasasına 2 milyon yerine 3 milyon girmişse, o da belediyenin işine gelir. Yani bunu bir yolsuzluk gibi göstermek falan, gerçekten tuhaf bir şey ya. Ben anlamıyorum. Takip ediyorum işte dosyaları, iddiaları, maddeleri ama yok yani, şu ana kadar insanları ikna edecek güçlü bir şey ortaya koyamadılar.

    Hocam, Halk TV ekranında Avukat Yiğit Akalı'nın bir açıklaması oldu. Murat Ongun'un eski sekreteri, yeni sekreteri, özel kalemi, şoförü, kendisi, ekibi, avukatı ve sonunda da eşi gözaltına alındı. Çok dosya gördüm. 20 yıllık avukatım, ama tek bir kişinin bu kadar hedef alındığını görmedim. Açıklamasını yaptı. Ya işte bir şey bulamadılar ya. Şimdi, o diyorum ya, turp arıyor. Yani şu andaki psikoloji, o turp arıyor. Acaba kimin üstüne şey yaptı? Sekreteri mi? Eski sekreteri mi? Özel kalemi mi? Karısı mı? Karısının akrabaları mı? Yani ben böyle bir Türkiye tarihinde böyle bir soruşturma yok ya.

    Murat Ongun suç işlemişse bile, suçun kişiselliği diye bir şey var. Yani onunla uğraş. Karısıyla niye uğraşıyorsun ya? Ayrıca buluyorsan belgesini, bilgisini, her şey senin elinin altında ya. MASAK elinin altında, başka kurumlar elinin altında. Bulmuşsan belgesini, zaten koy ortaya. Karısını alayım, onu alayım, bunu alayım, onların işte bilgisayarlarında, telefonlarında delil arayayım vesaire. Ya akıl alır gibi değil. Gerçekten akıl alır gibi değil ya.

    Avukatların meselesine bak ya. Yani adam gidiyor, oradaki gözaltına alınanlardan birinin avukatlığını yapacak. Diyor ki, "Yok, ben daha yeni gözaltına aldım. Sen avukat, bu dava, bu soruşturmada avukatlık yapamazsın." Ya böyle bir şey görülmüş mü? Avukata diyor ki, "Yargılamayı etkilemeye çalışıyorsun. Suç işliyorsun." Ya avukatın görevi bu hocam ya. Avukatın görevi, hakimi etkilemeye çalışmaktır.

    Yargılamayı kendi müvekkili lehine sonuçlandırmaya çalışmaktır. Avukatı yargılamayı etkilemekle suçlayamazsın. Savcı da aynı şeyi yapıyor. Savcı da yargılamayı etkilemeye çalışıyor. O iddia makamı, o savunma makamı. Hakimde karar verecek olan kişi, ikisinin görevi de o hakimi etkileyip kendi istedikleri sonucu çıkarmaktır.

    Avukat müvekkilini beraat ettirmeye çalışır. Savcı o müvekkil yani o şeyi, şüphelisini, zanlısını cezalandırmaya çalışır. Ceza vermelerini sağlamaya çalışır. Durum bu. Sen avukatı gözaltına alıp yargıyı etkilemekle suçlama. Yani, gerçekten dünya tarihinde görülmemiş şeyler bu.

  • 12:01 Bir meseleye bakalım. Yani adam gidiyor, oradaki gözaltına alınanlardan birinin avukatlığını yapacak. Diyor ki, "Yok, ben daha yeni gözaltına aldım. Sen avukat, bu dava, bu soruşturmada avukatlık yapamazsın." Ya böyle bir şey görülmüş mü? Avukata diyor ki, "Yargılamayı etkilemeye çalışıyorsun. Suç işliyorsun." Ya avukatın görevi bu hocam. Avukatın görevi, hakimi etkilemeye çalışmaktır. Yargılamayı kendi müvekkili lehine sonuçlandırmaya çalışmaktır.

    Avukatı yargılamayı etkilemekle suçlayamazsın. Savcı da aynı şeyi yapıyor. Savcı da yargılamayı etkilemeye çalışıyor. O iddia makamı; o savunma makamı. Hakimde karar verecek olan kişi, ikisinin görevi de o hakimi etkileyip kendi istedikleri sonucu çıkarmaktır. Avukat müvekkilini beraat ettirmeye çalışır; savcı o müvekkil, yani o şeyi, şüphelisini, zanlısını cezalandırmaya çalışır. Ceza vermelerini sağlamaya çalışır. Durum bu.

    Sen avukatı gözaltına alıp yargıyı etkilemekle suçlama. Gerçekten, dünya tarihinde görülmemiş şeyler bunlar. Hocam, Yılmaz Tunç'tan bir açıklama daha geldi. "Türkiye, hukuk devletine, demokrasiye, milli iradeye saygılı bir yargı sistemine sahiptir," dedi. Bunu daha önce de söylediğim şeyi söyleyeceğim; bunu söyleme ihtiyacı duyuyorsa bir takım sorunlu alanlar vardır.

    Hocam, Ekrem İmamoğlu da cezaevinden açıklama yapmaya devam ediyor. Son açıklamasında ne oldu? "Boş dosyayı dolduramadın mı sana? Turbun büyüğü, dananın kuyruğu diyenlerin tuzağına mı düştün? Yine mi aldatıldın?" açıklamasını yaptı. İşte sabahtan beri konuştuğumuz şeyleri özetlemiş biraz. Ama bir daha söyleyeceğim, Ufuk yanlış yerde arıyorlar. Bence, Truvu gitsinler park ve bahçeler bölümünde arasınlar. O, İstanbul'u da çok iyi bilmediğim için o bostanlar var ya, kale duvarlarının dibinde, Dopkapı civarında falan, e oralarda arasınlar.

    Hocam, buradan Özgür Özel'e geçiyorum. Özgür Özel, dünkü yapmış olduğu mitingde, "Mesele yolsuzluk değil, mesele Kanal İstanbul'suzluk. Kanal İstanbul yoksa Tayyip Erdoğan yok. Onun için saldırıyor arkadaşlarımıza," dedi. Sazlıdere Barajı'nın etrafında yapılan toplu konut projesinin gerçekten doğaya ciddi anlamda zarar verdiğini belirtti. "Yani onların derdi Sazlıdere Barajı'nı da diğer tarafa birleştirip kanalın bir parçasına dönüştürmek mi?" anlamadım ben ama sonuçta Sazlıdere Barajı, İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan önemli kaynaklardan biri. Ya ona gözü gibi bakması gerekenler, onu yok edecek işler yapıyorlar. Yani bu kadar basit.

    Bir de, eğer paran varsa TOKİ, o kadar inşaat yapabilecek kapasitedeyse, gelsin İstanbul'da riskli binaları tespit etsin, onları dönüştürsün. Bak işte, depremde yüzleştik. İnsanlar parklarda yatıyor hala, evlerine güvenmedikleri için. O evleri bir değiştir. Yani acelen ne? Bir de diyorlar ki, "Yok bunlar lüks konut değil, TOKİ konutu falan." E, ne yapacaksın? İstanbul'un bilmem ne kadar dışında toplu konut yapacaksın; sonra geleceksin, İstanbul'un en değerli yerlerinde, "Vay senin evin işte yıkılacak," bilmem ne diye.

  • 14:40 Yip Erdoğan yok. Onun için saldırıyor arkadaşlarımıza. Ya, bu Sazlıdere Barajı'nın etrafında yapılan toplu konut projesi gerçekten doğaya ciddi anlamda zarar veriyor. Yani, onların derdi Sazlıdere Barajı'nı da diğer tarafa birleştirip kanalın bir parçasına dönüştürmek mi? Anlamadım ben, ama sonuçta Sazlıdere Barajı, İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan önemli kaynaklardan biri.

    Ona gözü gibi bakması gerekenler, onu yok edecek işler yapıyorlar. Yani bu kadar basit. Bir de, paran varsa TOKİ o kadar inşaat yapabilecek kapasitedeyse, gelsin İstanbul'da riskli binaları tespit etsin, onları dönüştürsün. Bak, işte depremde yüzleştik. İnsanlar parklarda yatıyor, hâlâ evlerine güvenmedikleri için. O evleri bir değiştir. Yani acelen ne?

    Bir de diyorlar ki, "yok bunlar lüks konut değil, TOKİ konutu falan." E, ne yapacaksın? Ta, İstanbul'un bilmem ne kadar dışında toplu konut yapacaksın. Sonra geleceksin, İstanbul'un en değerli yerlerinde "vay senin evin işte yıkılacak, bilmem ne" diye onları oraya transfer edeceksin. Sonra o boşalttığın yerlere lüks konut yapacaksın. Oradan da rant elde edeceksin. Bunları yaşadık birçok yerde.

    Yani, böyle dönüştürülen yerlerdeki yoksul insanları uzak uzak yerlere sürdüler. Oralarda TOKİ konut verdi. Kendileri de o merkezi yerlerde lüks konutlar inşa edip rant elde ettiler. Yani gene böyle bir plan içindeler. Ya, biraz da vatandaşı düşünün ya. Biraz da milleti düşünün ya. Sürekli cebinizi, sürekli müteahhitleri falan düşünmekten vazgeçin artık.

    Ben biraz Özgür Özel'in o sözlerini doğrusunu istersen eleştireceğim. Çünkü mesele sadece Kanal İstanbul değil; mesele aynı zamanda Cumhurbaşkanı'nın rakiplerini diskalifiye etme, ringden atma meselesi. Yani İmamoğlu'nu bir tek Kanal İstanbul'a indirgemek bence doğru değil. İmamoğlu'nun aynı zamanda bir rakip olmaktan çıkarma çabası da var. Yani, biraz daha bütünsel bakmak lazım soruna.

    Hocam, Özgür Özel yine bu davanın TRT'de yayınlanması için çağrıda bulundu. Yayınlansın, bırak TRT’yi. Bütün bir ajans çeksin. Anadolu Ajansı çeksin. İsteyen yayınlasın. Sadece TRT değil, TRT de yayınlasın yani. Anadolu Ajansı canlı yayınlasın. CHP'li belediyelerin ihaleleri mesela internetten canlı yayınlanıyor. Toplantıları da canlı yayınlanıyor. Milyonlarca insan internet üzerinden giriyor, izliyor. Bunu yapsınlar. Yani, TRT de şart değil. İnsanlara oradaki duruşmaları izleyecek bir fırsat yaratsınlar. Bir görüntü imkânı yaratsınlar. TRT'ye de gerek yok. Herkes sosyal mecralardan bulur bir yolunu; o görüntüleri izler.

    Yani, milyonlar izler biliyor musun? Herkes çünkü merak ediyor. Hakkari'deki vatandaş da izler, Edirne'deki vatandaş da izler. Çünkü herkes İmamoğlu'nun neyle suçlandığını, İmamoğlu'nun ne cevap verdiğini merak ediyor.

    Hocam, buradan başka bir konuya geçiyorum. Yine Özgür Özel'in açıklamalarından neymiş yurt dışı gelişme? Mehmet Bey, darbe yaptık desene. Milletin parasını bu darbe için sattık desene. Şimdi gitmiş, "eskiden kurtulduk" diyor.

  • 17:04 ak TRT'yi. Bütün bir ajans çeksin. Anadolu Ajansı çeksin. İsteyen yayınlasın. Sadece TRT değil, TRT de yayınlasın yani. Anadolu Ajansı canlı yayınlasın. CHP'li belediyelerin ihaleleri mesela internetten canlı yayınlanıyor. Toplantıları da canlı yayınlanıyor. Milyonlarca insan internet üzerinden giriyor, izliyor. Bunu yapsınlar. Yani, TRT de şart değil. İnsanlara oradaki duruşmaları izleyecek bir fırsat yaratsınlar. Bir görüntü imkanı yaratsınlar. TRT'ye de gerek yok. Herkes sosyal mecralardan bulur bir yolunu. O görüntüleri izler. Yani, milyonlar izler, biliyor musun? Herkes çünkü merak ediyor. Yani, Hakkari'deki vatandaş da izler, Edirne'deki vatandaş da izler. Çünkü herkes İmamoğlu’nun neyle suçlandığını, İmamoğlu’nun ne cevap verdiğini merak ediyor.

    Hocam, buradan başka bir konuya geçiyorum. Yine Özgür Özel’in açıklamalarından bir gelişme. Mehmet Bey, darbe yaptık desene. Milletin parasını bu darbe için sattık desene. Şimdi gitmiş, eskiden kurtulduk dedikleri IMF’nin başkanının kapısında. Amerika Birleşik Devletleri maliye bakanının kapısında yanında. Görüşmeyi yapmış. Maliye Bakanı açıklıyor, Amerikan Maliye Bakanı. "Şimşek'le görüştüm. İran’a karşı maksimum baskı uygulayacağız, yanımızda olacaksınız dedim" diyor. Talimat vererek, parmak sallayarak, "Suriye bu halde sırada, İran, sonra Türkiye" bunlara diyor ki "İran'a karşı yanımızda olacaksınız."

    Aynı görüşme ile ilgili Mehmet Şimşek de ne konuştuğunu açıklıyor. "Yapay zeka konuştuk, robot konuştuk, ekonomi konuştuk." Ey Mehmet Bey, adam resmi açıklamış. Sana nasıl görev vermiş, istikamet vermiş, para karşılığı sana nasıl emir vermiş? Sen anlatıyorsun; "At yalanı, dönüp sayalım inananı."

    Sadece bunlar değil. Bence Özgür Özel, bizim Çiğdem Toker’in Cuma günkü, Cuma mıydı, Perşembe günkü yazısını da okusun. Mehmet Şimşek ile Amerikan Hazine Bakanı’nın görüşmesinden sonra iki tarafta açıklama yaptı. Amerikalılar, Rusya’yla ve terörle bağlantılı kişilerin hesaplarının kontrolü açısından resmen ultimatom vermiş Türkiye’ye. Bunu yayınladılar. Sonra da "Türkiye’deki ekonomik dalgalanmalar vesaire falan konusunu konuştuk" diye bir ifade kullanmış.

    Bunu Çiğdem Toker yazdıktan sonra, herhalde Ankara’dan Washington’a, "Bizi zor durumda bıraktınız, bunu düzeltin" falan gibi bir şey gitti ki, Amerikan Hazine Bakanlığı yayınladığı bildirisini değiştirdi. Amerikalılar bunu kolay kolay yapmazlar. Amerikalılara muhakkak bir şey vadettiler. Yani, Mehmet Şimşek'in bu görüşmelerinden zaten bizim lehimize bir sonuç çıkmadığı gibi, bir de aleyhimize birtakım pazarlıklar yapıyorlar. Türkiye’yi bir şekilde Amerika’nın Ortadoğu’daki planlarının parçası haline getirmeye çalışıyorlar.

    Bir sürü taviz veriyorlar. Şimdi S-400 meselesi; ya 2.5 milyar dolar verdin, resmen depolarda çürüyor orada. Yani şimdi de başkalarına, "Suriye’ye gönderelim, şuraya gönderelim" falan diye şeyler konuşuluyor. Yani, bunların hesabını veren yok. Bunları böyle bize şeffaf bir şekilde izah etsinler.

  • 19:32 Türkiye'ye resmen ultimatom vermişler. Bunu yayınladılar. Sonra da Türkiye'deki ekonomik dalgalanmalar, vesaire konusunu konuştuk diye bir ifade kullanmışlar. Bunu Çiğdem Toker yazdıktan sonra herhalde Ankara'dan Washington'a "ya bizi zor durumda bıraktınız, bunu düzeltin" gibi bir şey gitti ki, Amerikan Hazine Bakanlığı yayınlanmış bildirisini değiştirdi ve Amerikalılar bunu kolay kolay yapmazlar. Amerikalılara muhakkak bir şey vadettiler. Yani, bu Mehmet Şimşek'in görüşmelerinden zaten bizim lehimize bir sonuç çıkmadığı gibi, bir de aleyhimize birtakım pazarlıklar yapıyorlar. Türkiye’yi bir şekilde Amerika'nın Ortadoğu'daki planlarının parçası haline getirmeye çalışıyorlar. Bir sürü taviz veriyorlar.

    Şimdi S-400'ler meselesi... 2,5 milyar dolar verdik, resmen depolarda çürüyor orada. Yani şimdi de başkalarına "Suriye'ye gönderelim, şuraya gönderelim" falan gibi şeyler konuşuluyor. Bunun hesabını veren yok. Bunları böyle bize şeffaf bir şekilde izah eden yok, maalesef. Hocam, Papa'nın cenaze töreninde Trump ile Zelenskiy arasında bir görüşme gerçekleşti. Dün Abdulkadir Uraloğlu'nun da bir açıklaması oldu. Bugün Rusya-Ukrayna savaşı var. Eğer başımızda Recep Tayyip Erdoğan gibi lider olmamış olsaydı çok daha kötü bir durumda olabilirdik, açıklaması yaptı.

    Bak, bu açıklamalar gerçekten rahatsız edici. Gitsin o depremde çöken şeylerle uğraşsınlar. Böyle boylarından büyük açıklamalar yapıyorlar. Gitsin iletişim ile, bu telekomünikasyon şirketleriyle otursun. Bir deprem olduğunda insanlar iletişimlerini kaybetmesin vesaire. Bunun için altyapı hazırlayalım. Şu büyüklükte bir depreme hazırlıklı olalım. Bunlara baksın. Saçma sapan, boyundan büyük şeyler cümleler kuruyorlar. Herkes işine gücüne baksın, Ufuk.

    Hocam, en sevdiğiniz bakanlardan birisinin de bir açıklaması oldu. Tahmin edebiliyor musunuz kim olduğunu?

    Milli Eğitim Bakanı mı?

    En sevdiğim Mehmet Şimşek bir defa. Yani sevdiğinize yakın. Kim ki acaba?

    Aa, benim kibar bakan! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.

    Evet, hocam. Çok kibar değil mi?

    Niye dalga geçiyorsun benimle? Adam kibar adam, yani. Bir açıklaması oldu. "Son 12 yılın en düşük işsizlik oranını yakalamış durumdayız" dedi. İşte ne diyeyim ben ya? Daha yeni veriler açıklandı, 500.000 kişi istihdam sisteminden düşmüş, işsiz kalmış falan diye. Türkiye, istihdam konusunda da, üretim konusunda da en kötü dönemlerinden birini yaşıyor.

    Bu adamlar nerede yaşıyor? Ne içiyorsun? Sayın bakan, ver de gönder de biz de içelim. Vallahi Billahi ya. Bizi izleyen izleyicilerimize de gönderin, onlar da hangi kafayı yaşıyorsunuz ya? İşsizlikten kırılıyor millet. Önümde bile 20-30 tane CV var. İnsanlar iş arıyorlar, yardım istiyorlar. Siz gazetecisiniz, eliniz kolunuz uzundur, destek olun falan diye. Ne diyor? Allah aşkına gitsin bir milletvekillerinin masalarına baksın ya. AK Parti milletvekillerinin masalarına baksın. Binlerce, yüz binlerce insan iş bulmak için...

  • 22:01 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı. Evet hocam, çok kibar değil mi? Niye dalga geçiyorsun benimle? Adam kibar adam yani. Bir açıklaması oldu: "Son 12 yılın en düşük işsizlik oranını yakalamış durumdayız," dedi. İşte, ne diyeyim ben ya? Daha yeni veriler açıklandı; 500.000 kişi istihdam sisteminden düşmüş, işsiz kalmış falan diye. Türkiye, istihdam konusunda da, üretim konusunda da en kötü dönemlerinden birini yaşıyor.

    Ya bu adamlar nerede yaşıyor? Ne içiyorsun? Sayın bakan, ver de gönder de biz de içelim ya. Vallahi billahi ya. Bizi izleyen izleyicilerimize de gönderin. Onlar da hangi kafayı yaşıyorsunuz ya? İşsizlikten kırılıyor millet ya.

    Benim önümde bile 20-30 tane CV var. Yani insanlar iş arıyorlar, yardım istiyorlar. Siz gazetecisiniz, eliniz kolunuz uzundur, destek olun falan diye. Ne diyor? Allah aşkına, gitsin bir milletvekillerinin masalarına baksın ya. AK Parti milletvekillerinin masalarına baksın. Binlerce, yüz binlerce insan iş bulmak için çaba sarf ediyor. İşsizlik ya. Neyse, ufuk, biz o arkadaşı sevmeye devam edelim.

    Hocam, buradan artık son soruma geçiyorum. Özgür Özer, bütün programlarını iptal etti. Yarın Ekrem Yamoğlu’yla görüşecek. Bizi nasıl bir hafta bekliyor? Vallahi CHP beni şaşırtıyor. Yani dün Mersin mitingi vardı. CHP tabanı da beni şaşırtıyor. Bak, burada yani biliyorsun; Avrupa ülkelerinde yurt dışında oy kullananları genellikle AK Parti kazanıyor. Geçen son seçimde 1 milyondan fazla oy aldılar, Avrupa'daki ülkelerden.

    Buralarda bile gözlemliyorsun. Buralarda AK Parti’ye oy veren insanlar bile artık bir şeyler yapmaya başlamışlar. Yani burada Türkiye'deki siyasete kayıtsız kalan gurbetçilerimiz yeniden siyasetle ilgilenmeye başlamışlar. Çünkü onların da memleketi. Onlar da gidip geliyorlar. Hani "Ben burada tuzum kuru, Türkiye'de ne olursa olsun," diyebilirler. Demişler de büyük ihtimalle bir dönem. Ama şimdi bakıyorum; memleketlerine sahip çıkmak için burada bile hareketlenmiş insanlar.

    Dün yaklaşık 250-300 kişiyle buluştuk, böyle bir söyleşi yaptık, sohbet ettik. Yani gelen sorulara bakıyorum, o kadar detaylı takip ediyorlar ki Türkiye’yi. Bu, CHP’nin başardığı bir şey. CHP, bütün Türkiye'nin gündemini burada tutmayı başardı. Hani sosyal medyada senin de önüne düşüyordur; "Gündemin değişmesine izin vermeyin," falan diye. Gerçekten de gündem bu kadar sohbet ettik; kaç dakika olmuş? 25 dakika.

    Hiç Tayyip Erdoğan'dan bahsettin mi? Hiç hükümetin icraatlarından bahsettin mi? Yok. Yani anlatabileceğimiz, konuşabileceğimiz bir şey ver bana. Sen orada soruları belirliyorsun, konuları belirliyorsun. Onu konuşalım. Mesela hükümet neyi başardı? Mesela bana son iki ayda bu iktidarın başardığı şeyleri söyle. İşte Uraloğlu demiş ya, Ukrayna-Rusya savaşı; bir sürü yaptırımla karşılaştık. Rusya’yla sizin, Rus oligarklarla Türkiye’deki yandaş müteahhitlerin, iş insanların ilişkileri yüzünden birçok yaptırımla karşılaştık.

  • 24:29 Yani dün yaklaşık 250-300 kişiyle buluştuk. Böyle bir söyleşi yaptık, sohbet ettik. Gelen sorulara bakıyorum; o kadar detaylı takip ediyorlar ki Türkiye'yi. CHP bunu başardı biraz. CHP, bütün Türkiye'nin gündemini burada tutmayı başardı. Hani sosyal medyada senin de önüne düşüyordur. "Gündemin değişmesine izin vermeyin" falan diye. Gerçekten de gündem, bak, bu kadar sohbet ettik. Kaç dakika olmuş? 25 dakika. Hiç Tayyip Erdoğan'dan bahsettin mi? Hiç hükümetin icraatlarından bahsettin mi? Yok.

    Yani, anlatabileceğimiz, konuşabileceğimiz bir şey ver bana. Sen orada soruları belirliyorsun, konuları belirliyorsun. Onu konuşalım. Mesela, hükümet neyi başardı? Mesela, bana son iki ayda bu iktidarın başardığı şeyleri söyle. İşte Uraloğlu demiş ya, "Ukrayna-Rusya savaşı… Bir sürü yaptırımla karşılaştık." Rusya'yla sizin, Rus oligarklarla Türkiye'deki yandaş müteahhitlerin, iş insanlarının ilişkileri yüzünden bir sürü yaptırımla karşılaştık. Uraloğlu'nun bundan haberi var mı? Yani, Amerikan Hazine Bakanı'nın Mehmet Şimşek'le görüşmesinden sonra, Amerikan Hazine'sinin yaptığı açıklamanın birinci cümlesiydi. Ruslara uygulanan yaptırımların delilmesi meselesi. Ne diyorsunuz ya? Biz sanki dünyayı okuyamıyoruz. Başka ülkelerin dillerine falan hakim değiliz. Oralarda çıkan haberleri, açıklamaları sanki göremiyoruz. Bir tek bunlar görüyorlar.

    Bana söyle de ki, "Ya iktidar şunu yaptı; mesela çiftçi için şöyle bir şey yaptı. Yatlar için uyguladığı mazotta uyguladığı ÖTV'yi çiftçi için de uyguladı" de, "Traktör için de uyguladı." Ya böyle icraatları anlatabilir misin bana? "Gübre fiyatları yarı yarıya düştü," de mesela. "İlaç fiyatları…" Yani şu anda ekim dönemindeyiz. E, çiftçinin elini kolunu rahatlatacak ne var mesela? Bir tane icraat söyle, ben de buradan anlatayım sana. Yok hocam, o zaman günü yine pozitif kapatalım isterseniz.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili bir şey yok demiştiniz. 23 Nisan törenlerinde bir küçük kız, "Kara kedi girmesin aramıza" şarkısını söyledi. Gördünüz mü onu? Daha çok kızların bildiği bir şarkı aslında. O yüzden söylemek istedim. "Kara kedi gireceğine aramıza. Seni şöyle alalım. Otur yakınımıza. Tüm gereksiz arızalar gitti gideli. Günün en güzeli sen güzeliz iki dili. Olsun, varsın. Seveni çok, önüme geçme, yanarsın ateşi çok. Sana bir arıza lazım bu gecelik. Yüzle bakışalım. Hangimiz fotojenik?" Bu kadarını biliyorum ve bu şarkıyı da size armağan ediyorum, sayın Cumhurbaşkanım.

    Sağ ol. Arkadaşımıza da teşekkür ediyoruz. Ya, gördüm. Bir de biliyor musun, bizim gazeteci meslektaşlarımız orada böyle değişik sohbetler olur. Gazeteciler de çeker, dışarı sızar falan diye gazetecilerin telefonlarını toplamışlar o toplantıda. Gazeteciler ama o şarkıyı kendileri kaydedip yayınlamışlar. Bence, mesajı farklı almışlar. Yani izleyenler farklı yorumluyor. E, herhalde Cumhurbaşkanlığı ekibi farklı yorumlamış ki, paylaşmış o şeyi, görüntüleri. E, herkesin dilinde o şarkı var. Ben ilk defa duydum.

  • 27:03 Sin arasına aramıza şarkısını söyledi. Gördünüz mü onu? Daha çok kızların bildiği bir şarkı aslında, o yüzden söylemek istedim.

    "Kara kedi gireceğine aramıza. Seni şöyle alalım. Otur yakınımıza. Tüm gereksiz arızalar gitti gideli. Günün en güzeli sen, güzeliz iki dili. Olsun, varsın. Seveni çok, önüme geçme, yanarsın ateşi çok. Sana bir arıza lazım bu gecelik. Yüzle bakışalım. Hangimiz fotojenik?"

    Bu kadarını biliyorum ve bu şarkıyı da size armağan ediyorum, Sayın Cumhurbaşkanım. Sağ ol. Arkadaşımıza da teşekkür ediyoruz.

    Ya, gördüm. Bir de biliyor musun, bizim gazeteci meslektaşlarımız orada böyle değişik sohbetler olur. Gazeteciler de çeker, dışarı sızar falan diye gazetecilerin telefonlarını toplamışlar o toplantıda. Gazeteciler ama o şarkıyı kendileri kaydedip yayınlamışlar. Eee, bence mesajı farklı almışlar. Yani izleyenler farklı yorumluyor. Eee, herhalde cumhurbaşkanlığı ekibi farklı yorumlamış ki paylaşmış o görüntüleri. Eee, herkesin dilinde o şarkı var. Ben ilk defa duydum. Şimdi bakıyorum etrafta insanlar böyle mırıldanıyorlar o şarkıyı ya da bulmaya çalışıyorlar.

    Büyük ihtimalle Google'a bak, sen o işlerden daha iyi anlarsın. Eee, en çok aranan şarkılardan biri olmuş olabilir YouTube'da, Google'da, Spotify'da falan.

    Evet hocam, son 5 günde Serdar Ortaç'ın bu şarkısı ciddi şekilde dinlenmeye başlandı. Bak, ben mesela Serdar Ortaç'ın olduğunu bile bilmiyorum. Mesela şimdi senden öğrendim.

    Serdar Ortaç'ın parçasıydı hocam. 27 Nisan 2025 Pazar günü, günü değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim hocam.

    Ben teşekkür ederim Ufuk. Yarın Londra'dan görüşmek üzere.

    Görüşmek üzere hocam.

    [Müzik]

İşaretlediklerim