Solfasol · 18 Mayıs 2025

CANLI YAYIN | SON DAKİKA! Öcalan ve Bahçeli'den Çok Kritik Açıklamalar

  • 0:02
  • 2:21 Öcalan'ın açıklamasından mı? Bahçeli'nin açıklaması. İkisi de aslında paralel. Biz bunu bir gün tartışmaya çalışacağız.

    PKK Fesih Kongresi'nde şunu ifade etmişti: Öcalan'ın çalışma koşullarının düzeltilmesi ve sürecin bundan sonrakini tek başına kendisinin yönetebilir noktaya getirilmesi gerekiyor. Ayrıca, meclis tarihi sorumluluk almalı ve gerekli yasal ve siyasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bahçeli tarafından bu iki şartın, gerekliliğinin, samimiyetle karşılandığını ya da buna doğru yönde bir politik adım atıldığını düşünüyor musun?

    Şimdi tabii bu süreci yönlendiren iktidar ve devlet açısından konuşuyoruz. Bahçeli, adım atmadığı sürece hükümette herhangi bir kıpırdama olmadığını görüyoruz. Onun için Bahçeli'nin söyledikleri, hem önemli dengeleri şekillendirmede hem de aldığı siyasal sorumluluk bakımından, önemli bir perspektif sunuyor.

    Birkaç gün önce yanılmıyorsam HDK eş başkanı Meral Beştaş'ın katıldığı bir programa mesaj gönderdi. Evet, hocam. Kuş iki kanatta uçar, tek kanatta uçmaz. Koşçun bir kanadı Öcalan'dır, görevlerini yerine getirmiştir, sorumluluğunu üstlenmiştir. İkinci kanadın olması gerekir. Kimi kastediyor? Devleti kastediyor. Ve diyor ki, devlet burada bir adım atması gerekir. Kuşun uçabilmesi bakımından.

    Eğer kuş tek taraflı olursa, kuş uçmaz. Yani demek istiyor ki, PKK sorumluluklarını yerine getirdi. Büt kongresini karar aldı, kendini feshetme kararı aldı, silahlı varlığını bırakma kararı aldı. Bütün yetkilerini de İmralı'ya devretti. Bundan sonra tek yürütücü güç İmralı'dır. O zaman İmralı'nın da bu sürece müdahil olmak ve burada başarılı olabilmesi için sadece İmralı'nın attığı adımlar yeterli değildir. Devletin de adım atması gerekiyor.

    Bu bize şunu gösteriyor. Devlet, bir bakımdan esas olarak iktidarı zorluyor. Diyor ki, bu iş giderek somutlaştırılmalıdır. Aynı şekilde ceza hukuku üzerine yapılan tartışmalarda yine Fethi Yıldız'ın yaptığı bir kısım değerlendirmeler var. Düzenlemelerin nasıl olması gerektiğini, hukuk mantığının nasıl işlenmesi gerektiğini, keyfiyete göre hareket edilmemesi gerektiğini, ceza hukukunda yoruma göre ceza verilmemesi gerektiğine ilişkin bir kısım değerlendirmeler yaptı.

    Benim orada anladığım şu oldu: Fethi Yıldız, AKP ve MHP'nin, hukuki düzenlemelerin özellikle ceza hukukundaki düzenlemelerin hızlı bir şekilde yerine getirilmesi gerektiğine dair hükümete bir mesaj verdi. Şimdi bizler bu bakımdan Öcalan'ın önünün açılması, koşulların düzeltilmesi yönünde ortaya konulan şeyin bence oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Bahçeli belki birazdan onun tek maddelerde sıraladığı 7 madde ve altında çok önemli bir açıklama var. Ona yukarıdaki maddelere paralel olarak. Evet, bunlar son derece önemli unsurlardır ve doğrudur ki bizi...

  • 4:59 Aynı şekilde ceza hukuku üzerine yapılan tartışmalarda yine Fethi Yıldız'ın yaptığı bir kısım değerlendirmeler vardır. Düzenlemelerin nasıl olması gerektiği, hukuk mantığının nasıl işlenmesi gerektiği, keyfiyete göre hareket edilmemesi gerektiği, ceza hukukunda yoruma göre ceza verilmemesi gerektiğine ilişkin bir kısım değerlendirmeler yaptı.

    Benim orada anladığım şu oldu: Fethi Yıldız, yani AKP ve MHP, bu düzenlemelerin, hukuki düzenlemelerin özellikle ceza hukukundaki düzenlemelerin hızlı bir şekilde yerine getirilmesi gerektiğine dair hükümete bir mesaj verdi.

    Şimdi bizler bu bakımdan Öcalan'ın önünün açılması, koşulların düzeltilmesi yönünde ortaya konulan şeyin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Bahçeli, belki birazdan onun tek maddelerde sıraladığı 7 madde ve altında çok önemli bir açıklama var. Buna yukarıdaki maddelere paralel olarak bakmak gerekiyor. Evet, bunlar son derece önemli unsurlardır ve burada bir kısım yorumlar yapmamız gerekiyor.

    Ama öncelikli olarak şunu söyleyelim: Heyet gitti geldi. Daha önceki heyetlerin her gidiş gelişinde özellikle şuna vurgu yapılıyordu: Sayın Öcalan'ın koşulları değişmemiştir. Mutlak bir şekilde koşulların değişmesi gerekir. Evet, değişmesi gerekir. Bundan dolayı da Sayın Öcalan'a ortam oluşturulması gerekiyor.

    Şimdi en son giden heyette dahi buna ilişkin uyarılar vardı. Fakat bu yeni heyetin gidip gelmesinden sonra, Dem Parti'nin yaptığı açıklamaya dikkat edersek, böyle bir uyarı sezgisi söz konusu değil. Yani bu şu anlama geliyor: Ben şöyle açıklayayım, hocam. Sözünü keseyim hemen, sen devam et, kusura bakma.

    Ömer Öcalan, ilk Devlet Bahçeli'nin çağrısından sonra ilk adaya gittiğinde, Şanlıurfa milletvekili ve aynı zamanda Abdullah Öcalan'ın yeğeni Ömer Hocalan şu açıklamayı yapmıştı: "Tecrit hala devam ediyor." Şimdi biz bunu duymadık. Seninle birkaç gün önce yaptığımız programda da İmralı'da bazı hareketliliklerin olduğunu ifade ettik. Koşulların kısmi düzeltildiğine dair hem bilgi hem iddiaları vermiştik izleyicilere.

    Şimdi ben bu heyetin açıklamasında Öcalan'ın koşullarına dair herhangi bir talep, öneri ya da bir vurgu görmediğim için, meselenin orada bazı hal yoluna sokulduğu yönünde bir sinyal veriliyor. Doğru mu?

    Doğru. Sen tamamen öyle. Bizim seninle yaptığımız programda, bize gelen bilgileri harmanlayıp değerlendirdiğimizde bir tespit yapmıştık. İmralı'nın koşulları değiştirilmeye başlamış ve doğrudan da çünkü kongre toplanması açısından da bu bir şart olarak ileri sürmüştü.

    Ondan sonra kamuoyuna yansıyan bilgiler içerisinde cezaevinde bir kısım insanların, üç kişinin gönderilmesi, sivil siyasetçilerin gelmesi, hatta Kandil'de bir kısım insanların geldiğine dair kamuoyunda yapılan yorumlar ve haberler, bize şunu gösteriyor: Oradaki koşullar değişti. Bugün heyetin belirlediği tespit...

  • 7:38 Ce yaptığımız programda İmralı'da bazı hareketliliklerin olduğunu ifade ettik. Koşulların kısmi düzeltildiğine dair hem bilgi hem de iddiaları izleyicilere verdik. Şimdi, ben bu heyetin açıklamasında Öcalan'ın koşullarına dair herhangi bir talep, öneri ya da vurgu görmediğim için meselenin orada bazı hal yoluna sokulduğu yönünde bir sinyal verildiğini düşünüyorum. Doğru mu?

    Doğru, sen tamamen öylesin. Bizim seninle yaptığımız programda bize gelen bilgileri harmanlayıp değerlendirdiğimizde bir tespit yapmıştık. İmralı'nın koşulları değiştirilmeye başlanmış. Doğrudan da çünkü kongre toplanması açısından bu bir şart olarak ileri sürülmüştü. Ondan sonra kamuoyuna yansıyan bilgiler içerisinde cezaevinde bir kısım insanların, üç kişinin gönderilmesi, sivil siyasetçilerin gelmesi, hatta Kandil'e bir kısım insanların geldiğine dair kamuoyunda yapılan yorumlar ve haberler, bize şunu gösteriyor: oradaki koşullar değişti. Bugünkü heyetin belirlediği tespitte yaptığı değerlendirmede, bu konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmaması o koşulların, senin dediğin gibi, bütünüyle değiştiğini gösteriyor. Hatta şu söylenebilir; Öcalan'ın cezaevinden çıkarıldığına dair bir yorum da yapabiliriz. Çünkü geçen hafta ve geçtiğimiz günlerde konuştuğumuzda, Er Özcan cezaevinde olup sivil siyasetçilerle görüşme koşullarının oldukça zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Oyun ile bir şikayetinin olmamış olması ya da böyle bir uyarının gelmemiş olması bana şunu gösteriyor: İmralı'da büyük bir olasılıkla, tabii ki bunlar %100 kesin değil ama, esasında tecritin kalktığını ve Öcalan'ın politik çalışmalarına ilişkin bir zeminin oluştuğunu söyleyebiliriz. En azından bugünkü veriler açısından böyle bir değerlendirme yapabilirsin.

    Hocam, o zaman şuna gelelim. Öcalan bence biraz soyut kalıyor, tabii ki kısa bir açıklama metni. Ama Öcalan'ın metinlerini takip eden ve önceki açıklamalarını izleyen biri olarak eğer bu metinleri takip edersek anlaşılabilir. Bu ne? Türk-Kürt ittifakı açısından yeni kardeşlik hukukunu düzenlemek için yeni bir sözleşme diyor. Şimdi, sözleşme tarafların olduğu üzerinde anlaşılan bir metin, bir akt olarak biz anlıyoruz. Nasıl kullandığını bilmiyorum ama bu yeni sözleşme deyince sen ne anladın? Merak ettim.

    Hukukçu olarak konuşuyorum. Sözleşme yapmak için tarafların olması lazım. Bir de hakemlerin olması gerekiyor. Yani taraflar vardır; iki taraf gelir. Örneğin, seninle ben aramızda bir sözleşme yaparız. Sen de o sözleşmeyi imzalarsın, ben de imzalayacağım. Sözleşme geçerli olur. İkimizin de avukatları vardır; avukatlarımız bizim adımıza sözleşme yaparlar. Kur'an'da ne? Tarafların olmasıdır. Tarafların olmadığı hiçbir şekilde bir sözleşme olmaz. Birinci nokta bu. Doğal olarak da yeni bir sözleşmeden Öcalan bahsediyorsa, diyor ki, bir taraflardan biri benim. Yani Kürt tarafını ve PKK tarafını artık ben temsil ediyorum. Durdum. Muhatap b...

  • 10:19 Bu ne? Türk-Kürt ittifakı açısından yeni kardeşlik hukukunu düzenlemek için yeni bir sözleşme diyor. Şimdi sözleşme, tarafların olduğu üzerinde anlaşılmalı bir metin, bir akt olarak biz anlıyoruz. Nasıl kullandığını bilmiyorum ama bu yeni sözleşme deyince sen ne anladın? Merak ettim.

    O hukukçu olarak söylüyorum. Sözleşme yapmak, hukukçu olarak söyleyeyim, bir sözleşme hazırlaman için tarafların olması lazım. Bir de hakemlerin olması lazım. Yani taraflar vardır. Ha, iki taraf gelir. Örneğin senle ben aramızda bir sözleşme yaparız. Sen de o sözleşmeyi imzalarsın. Ben de imzalarım. Sözleşme geçerli olur. İki, senin ikimizin avukatları vardır. Avukatlarımız bizim adımıza sözleşme yaparlar. Kur’an ne? Tarafların olmasıdır. Tarafların olmadığı hiçbir şekilde sözleşme olamaz. Birinci nokta bu.

    Doğal olarak da yeni bir sözleşmeden Öcalan bahsediyorsa, Öcalan diyor ki, “Bir taraflardan biri benim. Benim yani Kürt tarafı ve PKK tarafını artık ben temsil ediyorum.” Durdum. Muhatabım beni. Çünkü PKK kongresi belirttiği temel usul nedir? Süreci örgütlemek, yönetmek, politikasını oluşturmak amacıyla bütün yetki Öcalan'a devredilmiştir. O zaman taraflardan biri Öcalan. Sözleşmenin olabilmesi için de taraflardan diğerinin kimin olması gerekiyor? Devletin, ya da devlet adına iktidarın olması gerekiyor.

    Sözleşme dediniz, nedir? Bir protokoldür. Protokoldür. Yani taraflar gelir, bir konu üzerinden tartışırlar. Ortak buluşma noktasında belirler. “Şu şu noktalardan biz anlaştık.” diyerek imzalayarak parafe ediyoruz derler. Şimdi Öcalan'ın söylediği o basit cümlenin, çok kısa cümlenin politik hukuki yorumu önemli bir şey. Burada biz hem hukuk olarak hem de politik olarak yorumlarız.

    Politik olarak yorumlamanın mantığı nedir? Burada taraflar hangi gerekçeyle bir araya gelmişlerse, hangi gerekçelerle buluşmuşlarsa, hangi gerekçeyle, hangi konuları görüşmüşlerse onları masaya yatırırlar. Onun üzerinde bir anlaşma yaparlar. Şimdi Öcalan diyor ki, “Ben taraflardan biri olarak hazırım. Sözleşmenin ikinci tarafı devlet ve iktidardır. Ben onları bekliyorum.”

    Evet. Yani bu da, sözleşmeye dair bir adım olmadığını, Öcalan'ın bu şeyi yaparak bir çağrı yaptığını ve buna karşılık beklediğini mi ifade ediyorsunuz? Yoksa karşılık var mı? Tabii bilemiyoruz da. Şimdi karşılık olup olmadığını bilemiyoruz ama Öcalan bir çağrı yapıyor. Diyor ki, “Bakın, kardeşlik hukukunun yeni bir sürecine ihtiyacı var.” Eğer o cümleyi tekrar ekrana getirebilirsin, çünkü basit bir cümle. Kardeşlik hukuku üzerine yeni bir sözleşmeye ihtiyacı var.

    Bu kardeşlik hukuku politik bir tanımlama yapıyor. Yani Kürtlerle Türkler arasında, ya da toplumun iktidarla toplumun diğer kesimleri arasında bir hukuksal zemin üzerinde bir buluşma noktası oluşturmalıyız. Yani hukuk dediğiniz, sözleşme dediğiniz politik alanın kendisi. İçerik, hukuk dedin. Bunu kabullen ve parafe edilmesi, onaylanması gerekiyor.

    Şimdi birçok insan ya bu kardeşlik huk...

  • 13:13 Rı olarak hazırım. Sözleşmenin ikinci tarafı devlet ve iktidardır. Ben onları bekliyorum. Evet. Yani bu, sözleşmeye dair bir adım olmadığını; Öcalan'ın bu çağrıyı yaparak buna karşılık beklediğini mi ifade ediyorsunuz? Yoksa karşılık var mı? Tabii, bilemiyoruz. Şimdi, karşılık olup olmadığını bilemiyoruz ama Öcalan bir çağrı yapıyor. Diyor ki, "Bakın, kardeşlik hukukunun yeni bir sürece ihtiyacı var." Bu kardeşlik hukuku üzerine yeni bir sözleşmeye ihtiyacı var.

    Bu, kardeşlik hukuku politik bir tanımlama yapıyor. Yani, Kürtlerle Türkler arasında ya da toplumun iktidarla toplumun diğer kesimleri arasında bir hukuksal zemin üzerinde bir buluşma noktası oluşturmalıyız. Yani, hukuk dediğiniz, sözleşme dediğiniz, politik alanın kendisi. İçerik hukuku dedin. Bunu kabullenmek ve parafe edilmesi, onaylanması gerekiyor.

    Şimdi, birçok insan "Ya bu kardeşlik hukuku diye bir hukuk mu olur?" diye itiraz eder ya da "Kürtlerle Türkler kardeş midir?" diye tanımlamayabilirler. Biz bunu politik olarak yorumlamamız lazım. Yani, politik olarak bunun ne anlama geldiğini açmamız gerekiyor. Onun için buna baktığımız zaman, Öcalan henüz bir sözleşmeden bahsetmiyor. "Sözleşmeye ihtiyaç var," diyor. Çok haberdarız, sözleşmeye ihtiyaç var. O zaman bir sözleşme üzerine oturup konuşulması gerekiyor. Nasıl bir sözleşme yapılacak? Bunun hukuki çevresi çerçevesi nasıl olacak? Çünkü alt cümlede de yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor.

    Yani, bu aslında şeyler büyük bir paradigma değişimi dediği kendi örgütüyle beraber Türkiye Cumhuriyeti’nin, acaba 1924 anayasası meselesi çok tartışıldı; onunla da alakalı bir şeye ima ediyor olabilir mi? Hayır, zaten burada söylediği şey sadece PKK'yi kastetmiyor. Evet, genel olarak bu topraklardaki, yani devlet de Kürt hareketini kastediyor. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor. Şimdi, bu PKK'ye ilişkin bir açıklama değil. Türkiye toplumunun bütününe ilişkin bir değişiklikten bahsederek konuşuyor. Paradigma değişimi zaten PKK'nin fesih kararı ve silahların bırakması; PKK stratejisinde zaten bir stratejik değişimi ifade ediyor. Ama burada kastettiği bu değil. Kastettiği şey, devletle yapılan görüşmelerde, tartışmalarda bir değişimden, paradigma değişiminden bahsediyor.

    Büyük bir paradigma değişikliğinden. Çünkü Öcalan devletle bu sürece gelene kadar çok kapsamlı görüşmeler yapmış. 3-4-5 toplantı yapmış. O toplantılardan sonra PKK'nin hızlı bir şekilde adım atması gündeme geliyor. Yani, paradigma değişikliği aslında birazdan Bahçeli'nin konuşmalarında, açıklamalarında göreceğimiz gibi iki tarafın birlikte bir zihinsel değişim ifade ediyor. Tek taraflı bu cümlede, kesinlikle tek taraflı söz konusu değil. O zaman, paradigma değişikliğine dair bu paradigma değişikliği nedir? Devletin bugüne kadar ortaya koyduğu en basit...

  • 15:55
  • 18:49 Birlikte yürüyorlar, bir aradalar. Bunlar kardeşlik ilişkisi dediği şey, birbirine o kadar yan yana ve iç içe geçtiklerini anlatıyor. Yani bunlar yan yana ve iç içe geçmişlerdir. Aralarında kavga etsen, tartışsan da, aralarına kopmaz, zorlu bir bağ oluşmuştur. Ama kardeşlik hukukunun içerisinde biri diğerinden daha değerli ya da değersiz olamaz. Yani ikisi de eşit olmalıdır. Zaten açıkça şöyle demiş: "Biri diğerinden siz olmaz." Burada bir diyalektik kurmuş.

    Tabii ayrıntılar gelecek. Hocam, bu kadar yeter o zaman. Şimdi bununla paralel olan açıklamaya, Devlet Bahçeli'nin açıklamasına geçelim. Şimdi Devlet Bahçeli’nin yeni mecliste yeni komisyon kuralım önerisi, Öcalan’ın yeni sözleşme çağrısıyla nasıl denk düşüyor? Şöyle bir biçimde o denklemi oluşturulabilir. Öcalan diyor ki bu iş parlamentoda çözülmeli. Yani evet, biz şeffaf olmalıyız diyor. Bakın, bu çok önemli bir şey. Bunun özellikle Öcalan tarafından ifade edilmesi son derece önemli.

    Daha rahmetli Sır Önder’in ilk gittiği İmralı’ya ilk gidip döndüklerinde, Öcalan'a ne söylemişti? "Bu işin merkezi parlamento olmalıdır," demişti. Yani biz daha önce bunu AK Parti ile aramızda çözme, 2013’ü kastederek denedik; olmadı. Toplumsal bir konsensüs sağlanamadı. Şimdi burada toplumsal konsensüsün sağlanabilmesi için bu işin parlamentoda konuşulması ve görüşülmesi gerektiğini söyledim. Şimdi Bahçeli bu adımı atmış oldu. Bahçeli ne söylüyor? Bahçeli diyor ki, "Mecliste o koşulları konuşabiliriz." Yani bu ne kadar uygundur, değildir, 100 kişilik bir komisyon oluşturmalıdır.

    Böylelikle parlamentoda 16 siyasi parti var. Ben şahsen kendim de yeni öğrenmiş oldum. Büyüğünden küçüğüne kadar herkes burada temsil edilmelidir diyor. Yani 100 kişilik bir komisyon oluşturmalıdır. Bu, Öcalan'ın sorunun parlamentoya taşınması ve parlamentoda konuşulması konusundaki perspektifine tamamen uygundur. Bu şekilde, hükümetin yapmadığı öneriyi Bahçeli şu aşamada parlamentoya atmış oluyor. Buradaki gerekçe, toplumun bütün sosyal kesimlerinin içerisinden yer alması gereken bir temel unsur olarak görülüyor.

    İşte burada bunları sıralamış. Yani ikinci olarak, temsil eden her siyasi parti en az bir üye ile temsil edilmelidir. Diğer üyeler, grubu bulunan partilerin temsil oranına göre belirlenmelidir. Tabii, şimdi bunlar nasıl olur? Yani bu ikinci sırf benim tahminim; diğer partiler tarafından kabul edilecek bir şey değil. Şundan dolayı, doğrudan AKP’nin en çok milletvekili olduğuna göre, en çok temsiliyeti 100 kişinin içerisinde onlar sağlıyor. Sonra CHP, sonra Demokrat Parti, sonra MHP, ve İyi Parti olarak gidecek. Doğal olarak, bu partiler MHP ve iktidar partisi AKP burada salt çoğunluğu sağlayabilirler.

    Salt çoğunlukla alınacak kararlar, 6. maddeye göre olmalıdır. O zaman diğer partilerin buna katkıları, bir şeye itiraz ettiklerinde nasıl olacak?

  • 21:38 Hükümetin yapmadığı öneri, Bahçeli'nin topunu şu aşamada parlamentoya atması. Buradaki gerekçe, toplumun bütün sosyal kesimlerinin içerisinden yer alması gereken bir temel unsur olarak görülmesi. İşte burada sıralanmış. Yani ikinci olarak, temsil eden her siyasi parti en az bir üye ile temsil edilmeli. Diğer üyeler, grup bulunan partilerin temsil oranına göre belirlenmelidir.

    Tabii şimdi bunlar nasıl olur? Yani bu, sadece benim tahminim. Diğer partiler tarafından kabul edilecek bir şey değil. Çünkü şundan dolayı; doğrudan AKP'nin en çok milletvekili olduğuna göre, en çok temsiliyet, 100 kişinin içerisinde onlardadır. Sonra CHP, sonra Dem Parti, sonra MHP, İYİ Parti olarak gidecek. Doğal olarak Dem Parti ve İYİ Parti, MHP ve iktidar AKP burada salt çoğunluğu sağlayabilirler. Salt çoğunluk şimdi doğarak da kararlar alınmalıdır, çünkü alt maddeye göre 6. maddeye göre salt çoğunlukla alınmalıdır diyor. O zaman diğer partilerin buna katkıları, bir şeye itiraz ettiklerinde nasıl bir pozisyon alacaklar? Bu biraz bana tartışmalı gibi geliyor. O pozisyonda benim tahminim CHP'nin şöyle bir öneri getireceği; benim edindiğim izlenim.

    Hocam, ona geçmeden önce bir sözünü yine bal ile keseyim. CHP zaten ilk heyet İmralı'da görüşüp sonra siyasi parti turu yaptığında, arkadaşlar CHP zaten mecliste bir komisyon kurulması önerisi yapmıştı. Hatırlayalım, hafızayı zorlayalım. Bu sürece dair konuşan ve bir süredir fazla konuşmayan Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından Mehmet Uçum, bu komisyon önerisini falan çok reddetmişti, hatırlarsanız. Hatta siyasi parti gezmelerini de olumsuz olarak karşılamıştı.

    Şimdi aslında, Bahçeli'nin mecliste komisyon kurma önerisi, hocanın dediği gibi, şartlar belki değiştirilebilir ama bu komisyon bir şart olarak aslında gözüküyor. Başka türlü zaten çözülmez. Ben CHP'yi takip ettiğim kadarıyla, bu komisyon önerisini reddedeceğini düşünmüyorum. Hocam, eğer CHP'nin bu komisyon önerisinde karar alma mekanizması, Cumhur İttifakı'nın kendisine bırakan bir mekanizma olursa, ona karşı çıkacaklardır. Ama komisyona karşı çıkacaklarını düşünmüyorum. Yoksa çok ciddi bir şekilde taşlanacaklarını ifade edebiliriz bu süreçte. Benim düşüncem o.

    Evet, CHP ısrarla, daha Kılıçdaroğlu döneminden bu yana, bu işler arka planda değil, kamuoyu önünde parlamentoda konuşulması gerektiğini söylüyordu. Merkezin parlamento olması gerektiğini ifade ediyordu. Bu öneriyi tekrar gündeme getirecekler; CHP bunu destekleyecek. Yani bir komisyon önerisini destekleyecek. Ama şimdi Sayın Bahçeli, 100 kişilik bir komisyon öneriyor. Bir defa, buradaki tartışmalar belki bir yıl alır. Çünkü komisyonda tartışılacak, revizesi yapılacak. Sonra bunlar salt oylamaya sunulacak. Oylamada karar çıkacak. Sonra parlamentoya getirip yasa teklifi olarak sunulacak.

    Şimdi bu, aslında çok yönlü tartışması bakımından güzel bir fikir. Bak, tartışm...

  • 24:20 yon önerisinde eğer karar alma mekanizmasıyla ilgili kararı Cumhur İttifakı'nın kendisine bırakan bir mekanizma olursa, ona karşı çıkacaklardır. Ama komisyona karşı çıkacaklarını düşünmüyorum. Yoksa çok ciddi bir şekilde taşlanacaklarını ifade edebiliriz bu süreçte. Benim düşüncem o.

    Evet. Deniz zaten CHP, ısrarla, daha Kılıçdaroğlu döneminden bu yana bu işlerin arka planda değil, kamuoyu önünde, parlamentoda konuşulması gerektiğini söylüyordu. Merkezin parlamento olması gerektiğini belirtmişti. Bu öneriyi tekrar gündeme getirecekler. CHP bunu destekleyecek; yani bir komisyon önerisini destekleyecek. Ama şimdi Sayın Bahçeli, 100 kişilik bir komisyon öneriyor. Yani bir defa, buradaki tartışmalar belki bir yıl alır. Bak, bir yıl alır. Çünkü komisyondan tartışılacak, revizesi yapılacak. Sonra bunlar oylamaya sunulacak. Oylamada karar çıkacak. Sonra parlamentoya getirip yasa teklifi olarak sunulacak.

    Şimdi bu aslında çok yönlü tartışması bakımından güzel bir fikir. Bak, tartışması bakımından güzel bir fikir. Ama bu fikrin uygulanabilirliği konusunda doğrusu benim şüphelerim var. Şüphelerim var. Ama Bahçeli'nin böyle bir başlı başına öneriyi getirmesini son derece önemsiyorum. Yani böylelikle meseleyi parlamentoya mal etmek, siyasal partilere mal etmek, onları sürece dahil etmek konusunda ben bunun önemli bir fikir olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum.

    Ama uygulama birliği konusunda benim de şöyle kuşkularım var. Şimdi burada bu komisyon bir tartışma kulübü mü olacak? Konular tartışılıp tartışılıp nasıl bir karar verecek? Tabii bunun altyapısı oluşturabilir mi? Bir ay mı, iki ay mı, üç ay mı, beş aylık bir süre mi verilecek bunlara? Bu ayrı bir tartışma konusu. Buradan bunun değerlendirilmesi başlı başına konuşulması gerekir.

    Ama önyargısız olarak siyasal partilerin bu konuda Bahçeli'nin bu önerisine pozitif yaklaşmaları gerekir. Evet. Bize komisyonda yanayız. Benim tahminim büyük olasılıkla CHP ve diğer partiler şöyle diyecekler: "Her Türkiye'de siyasi partileri parlamentoda grubu olan olmayan, yani ama parlamentoda temsil eden bütün partilerde bir ya da iki kişinin katıldığı bir komisyon oluşturulsun. Bu meseleler orada konuşulsun." Bir konsensüs sağlanarak getirilsin. Yani salt çoğunlukla demiyorum. Şimdi AKP, CHP, MHP ve DET olarak salt çoğunluğu sağlamış oluyor. Bunu ortadan kaldırıp bir konsensüs üzerinde yürütecekler.

    Ama burada önemli olan nokta şu: Bahçeli'nin parlamentoyu doğrudan devreye sokma kararı yöntemi ayrıca tartışılabilir. Belki Bahçeli bunlar mutlak kararlar değildir; en böyledir diye bir şey söylemiyor. Bir öneri paketi sunmuş. Doğru olarak da bu öneri paketine karşılık CHP'den ya da başka partilerden öneriler gelir. MHP bu önerisini revize edebilir. Hatta böylece zaman kaybı da olmaz. Çünkü şöyle bir tartışmanın 100 kişilik bir ekipten bahsediyoruz. Yani parlamentonun %20'sinden bahsediyoruz. Bakın, yani çok önemli bir...

  • 27:05 Şöyle diyecekler: Her Türkiye'de siyasi partilerin parlamentoda grubu olan veya olmayan, yani ancak parlamentoda temsil eden bütün partilere bir ya da iki kişinin katıldığı bir komisyon oluşturulsun. Bu meseleler orada konuşulsun ve bir konsensüs sağlanarak getirilsin. Yani salt çoğunlukla demiyorum. Şimdi, AKP, CHP, AKP, MHP ve DET olarak salt çoğunluğu sağlamış oluyor. Bunu ortadan kaldırıp bir konsensüs üzerinde yürütecekler.

    Ama burada önemli olan nokta şu: Bahçeli'nin parlamentoyu doğrudan devreye sokma kararı, yöntem ve biçimi ayrıca tartışılabilir. Belki de Bahçeli, bunların mutlak kararlar olmadığını söylüyor. Bir öneri paketi sunmuş. Doğru olarak bu öneri paketine karşılık CHP'den ya da başka partilerden öneriler gelebilir. MHP bu önerisini revize edebilir. Böylece zaman kaybı da olmaz. Çünkü şöyle bir tartışmanın 100 kişilik bir ekipten bahsettiğimizi unutmayalım. Yani parlamentonun %20'sinden bahsediyoruz. Bu çok önemli bir potansiyel; %12-13 gibi bir sayı 600'e böldüğünüzde 100'ün birinden bahsediyoruz. Bu öyle kolay bir şey değil. Bunu toplamak ve orada karara varmak süreci de dağıtır. Sürecin hızlı bir şekilde ilerlemesi lazım. Eğer ilerlemezse, akıntıya kapılırsa, inisiyatifi tekrar toparlamak zor olacak.

    Ama temel ölçüt şu: Bahçeli'nin Öcalan'ın daha önce söylediği öneriler çerçevesinde bu meseleyi parlamentoya getirmek için bir komisyonun kurulması ve burada tartışılarak bu sürecin parlamentoya mal edilmesi, parlamentoda tartışılarak kararların alınması bakımından önemlidir. Son derece ben bunu önemsiyorum. Bahçeli'nin bunu sadece iş olsun diye söylemediğini düşünüyorum. Bu sürecin hukuksal çerçevesinin ve politik çerçevesinin parlamentoda çözülmesi konusundaki kararı bence son derece olumlu bir karardır. Ancak metoduna ve uygulanabilirliği konusunda ciddi tartışmalar olacaktır.

    Ama CHP'nin de bunu reddetmek yerine hemen reaksiyon gösterip "Biz bunu reddediyoruz" demek yerine kendi önerisini getirerek ortak bir buluşma noktası oluşturulabilir. Tabii ki AK Parti'nin ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın da bu konuda ne söyleyeceği hiç şüphesiz ki önemli.

    Peki hocam, Bahçeli'nin açıklamasının devamında şunlar vardı: "27 Şubat İmralı çağrısıyla kabuğunu kıran, 10 Mart'ta PYD, YPG'nin silahları Suriye Arap Cumhuriyeti'ne teslim etmeyi, yeni yönetimin kurumlarına entegre olmayı bir mutabakat zaptıyla kabul eden 12 Mayıs'ta ise PKK'nın silah bırakma ve fesih işlemini teyit eden zincirleme gelişmeler, Türkiye ve bölge ülkeleri adına çok hayırlı adımlardır. Ok yaydan çıkmıştır. Geriye dönüş yoktur. Bunun hilafına herhangi bir eylem, tertip, tuzak, kara propagandası ve ajitasyon, vahim sonuçlar doğurur."

    Burada ne demiş? Bahçeli, bakın orada önce altta bir cümle var; diyor ki, "Bunun hilafına herhangi bir eylem..."

  • 30:07 Nu reddetmek yerine hemen reaksiyon gösterip, "Biz bunu reddediyoruz" yerine, kendi önerisini getirerek ortak bir buluşma noktası oluşturulabilir. Ama tabii ki AK Parti'nin ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu konuda ne söyleyeceği hiç şüphesiz ki önemli.

    Peki hocam, Bahçeli'nin açıklamasının devamında şunlar vardı. Bakın ne diyor, "Sevgili arkadaşlar, 27 Şubat İmralı çağrısıyla kabuğunu kıran, 10 Mart'ta PYD YPG’nin silahları Suriye Arap Cumhuriyeti’ne teslim etmeyi, yeni yönetimin kurumlarına entegre olmayı bir mutabakat zaptıyla kabule dayanan; 12 Mayıs’ta ise PKK'nın silah bırakma ve fesih işlemini teyit eden zincirleme gelişmeler, Türkiye ve bölge ülkeleri adına çok hayırlı adımlardır. Ok yaydan çıkmıştır. Geriye dönüş yoktur. Bunun hilafına herhangi bir eylem, tertip, tuzak, kara propaganda ve ajitasyon, vahim sonuçları teşir edecek, tedavüle sokacaktır."

    Türkiye hepimizindir. Burada ne demiş hocam? Bahçeli, bakın orada önce altta bir cümle var. "Bunun hilafına herhangi bir eylem, tertip, tuzak, kara propaganda ve ajitasyon, vahim sonuçları teşir edecek, tedavüle sokacaktır" diyor. Eee, Öcalan'ın bugünkü açıklamasına dönebilir miyiz? Hemen vereyim. Hocam bak, ne diyor?

    "Bu ilişkiyi bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz. Bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz." Aynı cümleler yani mantık olarak tabii ki. Evet. Orada burada söylenenler arasında bir bağlantı var. Yani ikisi de aslında aynı kaygı görüyor. Bak, orada tehlikeden bahsediyor. Eee burada ise "Bu ilişkileri bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz. Bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz."

    Kim temizliyor? Kim onarıyor? Yani devletten bir mekanizma var. Öcalan. Evet. Bak, biz birlikte şunu söylüyoruz: Bahçeli bu tehlikeden bahsediyor. Öcalan ise bu tehlikeleri biz birlikte aşıyoruz diyor. Yani karşılıklı heyetle, devletle görüşerek aşıyoruz.

    Şimdi burada ben şu sonucu çıkartıyorum: Şu ana kadar Öcalan'la görüşen devletin ağırlıklı olarak güvenlik ekibi olduğunu görüyorduk. Evet, güvenlik ekibi. Fakat şu anda bu açıklamalara baktığımızda, güvenlik ekibinin dışında politik ekibin de, devletin politik kanadının da Öcalan'la görüşmeye başladığını görüyoruz.

    Böylelikle hem güvenlik, hem politik alan ve hukuksal alanın eş zamanlı yürüdüğünü ve olası provokasyonları bertaraf etmek, itirazları ortadan kaldırmak, süreci bozmaya çalışanlar açısından bir yol haritası temizliğine başladık diyor. Bence bu yol haritasının temizliğinin esasının pek olmadığını düşünmüyorum. Çünkü PKK kararını verdi, tercihini yaptı, anahtarı Öcalan'a teslim etti.

    Peki, bu böyle olduğuna göre provokasyon, olası değişiklikler kimden yana olabilir? Bu, devlet içerisindeki kanatlardan olabilir. Bunun en basiti, PKK 12 Mayıs'ta karar aldı. 56 Mayıs'ta kongresini yaptı. Bunu 12 Mayıs'ta uluslararası kamuoyuna açıkladı. Ama halen bölgede operasyonlar devam ediyor. Şimdi Doğrak'ta operasyon yaptığın zaman bir...

  • 32:41 Görüşen devletinin ağırlıklı olarak güvenlik ekibi olduğunu görüyorduk. Evet, güvenlik ekibi. Fakat şu anda şu açıklamalara baktığımızda güvenlik ekibinin dışında, politik ekibin de, devletin politik kanadının da Öcalan'la görüşmeye başladığını görüyoruz. Böylelikle hem güvenlik hem politik alan, hem de hukuksal alanın eş zamanlı yürüdüğünü; olası provokasyonları bertaraf etmek, itirazları ortadan kaldırmak ve süreci bozmaya çalışanlar açısından bir yol haritası temizliğine başladıklarını söylüyorlar.

    Bence bu yol haritasının temizliğinin esasının pek önemi yok. Çünkü PKK kararını verdi, tercihini yaptı ve anahtarı Öcalan'a teslim etti. Peki, bu böyle olduğuna göre provokasyon ya da olası değişiklikler kimden yana olabilir? Bu, devlet içindeki kanatlardan olabilir. Bunun en basiti; PKK 12 Mayıs'ta karar aldı. Şey, 56 Mayıs'ta kongresini yaptı. Bunu 12 Mayıs'ta uluslararası kamuoyuna açıkladı. Ama hâlâ bölgede operasyonlar devam ediyor.

    Şimdi Doğrak'ta operasyon yaptığında bir bölgede bulunan PKK'nin militanlarını burdurduğunda, onlar da kendilerini savunmayacaklar mı? Savunacaklar. Zaten kongrede bunu açıklamışlar; yani kongre sonrası bu açıklandı. Duran Kalkan, öyle bir açıklama yapmıştı, bildiğim kadarıyla takip ettik. Evet.

    Şimdi burada bu çatışmada bir asker ölse ya da bir PKK militanı ölse, süreç bozulduğu gibi ya da en azından PKK silahı bırakması konusunda yoğun bir propagandaya girecekler. Onun için, evet. Burada bu süreci kontrol etmesi gerekenin esasen devlet olduğunu görmesi lazım. Öcalan bence esas mesajı devlete veriyor. Yani provokasyonlar devlet cephesinden gelebilir. Onların yol temizliğini yapıyoruz. Bu açıdan Özcalan'la yapılan görüşmelerde artık sadece güvenlik ekibinin değil, esasen politik ekibin de devreye girdiğini görüyoruz.

    Tamam hocam. Şimdi, o sesim geliyor mu? İstersen o şey, Öcalan'ın Demir şeyin bahçenin son verdiği noktayı var. Bir de bir başka açıklaması daha var. Bir daha veriyorum. Tamam hocam, bir daha veriyorum. Verdim. Hayır, bunun bugünkü açıklamasından ne var? Buyurun hocam. Evin hemen onu alayım. Bir saniye, bak şöyle diyor:

    "Bölgesel ve küresel gelişmelerin hız kazandığı, siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerin devam ettiği, farklı yüzlerin yönlerinin tezahür ettiği bir dönemde, Türkiye’nin aracısız ve bağlantısız bir şekilde yalnız kendi imkanlarını terörsüz yeni bir yer üzeri inşa etmesi muazzam bir olaydır," diyor.

    Şimdi burada ben bunun son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Evet, şimdi bunu getirdim ekrana.

    Evet, şimdi burada bir defa aslında bizim sık sık tartıştığımız Kürt meselesinin çözümüne ilişkin ana perspektifi Öcalan burada ifade ediyor. Bölgesel ve küresel gelişmelerin hızlandığı, siyasi, ekonomik ve diplomatik ilişkilerin devam ettiği farklı yönlerin tezahür ettiklerini görüyoruz.

  • 35:51
  • 38:46
  • 41:42 Deniz, burada soru şu: Şimdi, bundan önce atılması gereken adımlar var. Biz parlamentoda, mecliste komisyon kurulmasından önce mi atılması gereken adımlar var? Tabii ki komisyondan önce atılması gereken adımlar var. Komisyon bir ay sonra mı, üç ay sonra mı, dört ay sonra mı kurulur, bilemezsin. Çünkü ortada bir tartışma var. Herkes kendi görüşünü ortaya dökecek.

    Birincisi, şimdi ne yaparsak yapalım, toplumun belli kesimlerinde bir güvensizlik var; "acaba" sorusu. Bu durumu özellikle Kürt toplumundan çok net olarak görüyoruz. Denge Partisi'nin sosyolojik tabanında bunu gözlemliyoruz. O zaman örneğin, anayasanın ve AİHM kararlarının uygulanması için komisyon toplanmasına gerek yok, değil mi? Çünkü anayasa ve AİHM kararlarını uygulamak bir zorunluluk. Bakın, zorunluluk Türkiye'nin anayasasına göre, AİHM kararlarını uygulamak bir zorunluluk. Bunun üzerine bir tartışma olmaz.

    Bunun anlamı ne? Birincisi, Kobani davasına ilişkin AİHM kararları uygulansın. Şimdi bırak onu. Dava neredeyse 89 ay oluyor. Hâlâ gerekçeli karar yok piyasada. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yıl süren gerekçeli karar olmaz ki. Belki gerekçeli kararı çıkartırsınız. Örneğin, avukatlar AİHM'ye istinafa gider. İstinaf bir gün sonra bozabilir. Bir seneye yaklaşıyor ama hâlâ karar yok. AİHM kararları yok, gerekçeli karar yok. Gerekçeli kararın olmadığı yerde sen Kobani davasını bir üst mahkemeye götüremezsin. İstinafa götüremiyorsun. Bana göre, istinafa gerek olmadan da, yani gerekçe kararı olmadan AİHM kararlarını uygulayarak Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakabilirsin. Yüksek dağları serbest bırakabilirsin. Alp Örs'ü serbest bırakabilirsin. Yani içeride olan tutukluların hepsini, diğer tutukluları da aynı şekilde serbest bırakabilirsin.

    Bak, Gezi davası, bunlar uygulanabilir. Artı, Can davası mecliste okundu. Her ne kadar CHP'li grup başkanvekili, yetki aşımı var demiş olsa da öyle bir şey söz konusu değil. Şimdi, bunun uygulanması aslında Türkiye'yi çok ciddi bir şekilde rahatlatır. Demek ki böyle bir adım atılacak. Ya da hassas tutuklular veya uzun süreli cezada kalan insanlar var. İnfaz değişikliği gündeme tartışılıyor. Okey, infaz değişikliği konuşuluyor. TMK 7, 314 ve 220, özellikle örgütlü suçlara ilişkin maddelerde bir kısım değişiklikler yapılacak. Ama ondan önce keyfi olarak ceza alan insanlara "pişman mısın, değil misin?" diye sorup, insanların infazını durduruyorsun. Bunlar ortadan kaldırıldığında zaten yüzlerce insan çıkacak.

    Onun için önceden yatsalar olmadan, parlamentoda yasa teklifleri çıkartılmadan yapılacak bazı adımlar var. Sayın Bahçeli bu sürecin aktörü ve tırnak içerisinde birinci derecede sorumlu ve lideri olarak, bu sürecin konu başlıklarını gündeme getirmesi lazım. Yani, götürmeye başladılar. Uygun, böyle farklı mesajlar verilmeye başlandı MHP'den. Ama bunu çok açık bir şekilde deklare etmesi lazım. Bu olmadan...

  • 44:34 Aslında Türkiye'yi rahatlatır. Bak, Türkiye çok ciddi bir şekilde rahatlatır. Demek ki böyle biri adım attıracak. Ya da hassas tutsaklar ya da uzun süreli cezada kalan insanlar var. İnfaz değişikliği gündeme tartışılıyor. Okey, infaz değişikliği konuşuluyor. İşte, TMK 7, 314, 220 özellikle örgütlü suçlara ilişkin maddelerde bazı değişiklikler yapılacak. Ama ondan önce keyfi olarak ceza alan insanlara "pişman mısın, değil misin?" diye insanların infazını durduruyorsun. Bunlar ortadan kaldırıldığında zaten yüzlerce insan çıkacak.

    Onun için, önceden yatsalara ihtiyaç olmadan, parlamentoda yasa teklifleri çıkartılmadan yapılacak bazı adımlar var. Sayın Bahçeli bu sürecin aktörü ve tırnak içerisinde birinci derecede sorumlu ve lideri olarak bu sürecin Öcalan üzerinden gündeme getirmesi lazım. Yani, götürmeye başladılar. Uygun, farklı mesajlar verilmeye başlandı MHP'den. Ama bunu çok açık bir şekilde deklare etmesi lazım. Bu olmadan, toplumda bir şey yok. Ya diyor ki, halen Demirtaş cezaevinde, Demirtaş serbest bırakılmıyor. Bu konuda da bence Hükümet, tüm sürecin bir parçasını oluşturuyor.

    Ama Demirtaş'ın da toplumda ikna olması, Kürtlerin özellikle ikna olması ve DE'nin sosyolojik tabanında kafasında soru işaretlerinin kaldırılması için Kobani davasını görüşmelerde doğrudan dile getirmesi lazım. Belki de getiriyorlardır, kamuoyuna yansıtmıyorlardı, onu bilemem. Getirmesi lazım. Ayrıca Demirtaş, mutlaka bir şekilde, yani Öcalan'ın ortaya koyduğu perspektifler çerçevesinde bir kısım adımlar atması gerekiyor süreci topluma yaymak için.

    Daha önce de söyledim, sana yaptığımız programda da söyledim. 2013’teki akil adamlara çağrı yapabilir. Akil insanlar, pardon, Akil insan çok özür dilerim. Akil insanlara çağrı yapabilir, onlarla bir toplantı yapabilir. Çünkü bu, devlet meselesi haline gelmiş. Yanılmıyorsam, 60 mıydı? 50-60 en az 40'ı gelir, katılır. Hatta 50'si de katılabilir. Çünkü artık bir devlet meselesi haline gelmiştir.

    İki, aydınlara, sağı solu milliyetçisi demeden, bütün aydınlara ve entelektüellere çağrı yapabilir. Onlarla toplantı gerçekleştirip kapsamlı toplantılardan bahsediyor. İşte, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden, sendikalardan, iş dünyasına kadar hepsini bir araya getiren kapsamlı toplantıların yapılması gerekir. Toplum zaten böyle ikna olmaya başlar. Yani kafasında soru işareti olanlar orada gelir, dinler, görüşünü söyler. Söylenenleri dinler, ikna olmaya başlar. Yani toplumun bütün sosyal kesimlerinin buna katılmasını sağlaması gerekiyor.

    Anlaşıldı hocam. Hı hı. Dem Parti bunları da kendi içerisinden konuşuyor, şüphesiz. Evet. Evet. Tabii bunlara özel daha ayrıntılı program yaparız. Şimdi hocam, sonuna geldik. İnsanların da sana ve bana soruları var. Kısaca onları geçip bitirelim istersen. Cevap vermiş olalım. Evet. Yani Altun geçen de soru sormuştu. Bölgede...

  • 47:28 Katılabilir. Çünkü artık bir devlet meselesi haline gelmiştir. İki, aydınlara sağa sola milliyetçi demeden, bütün aydınlara ve entelektüellere çağrı yapabilir. Onlarla toplantı gerçekleştirip kapsamlı toplantılardan bahsediyor. İşte üç bakanlık da var hocam. Evet. Şimdi, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin, sendikalardan iş dünyasına kadar hepsini bir araya getiren kapsamlı toplantıların yapılması gerekir. Toplum zaten böyle ikna olmaya başlar. Yani kafasında soru işareti olanlar orada gelir, dinler. Görüşünü söyler, söylenen dinler, ikna olmaya başlar. Yani toplumun bütün sosyal kesimlerinin buna katılmasını sağlaması gerekiyor. Anlaşıldı hocam.

    Hı hı. Den Parti bunları da kendi içerisinde konuşuyor şüphesiz. Evet. Evet. Tabii bunlara özel daha ayrıntılı program yaparız. Şimdi hocam sonuna geldik. İnsanların da sana ve bana soruları var. Kısaca onları geçip bitirelim istersen. Cevap vermiş olalım. Evet. Altun geçen de soru sormuştu, bölgede ne tür bir dizayn ediliyor diye bize sormuştu. Biz ifade etmiştik. Daha çok Altun'u görelim yani. Hı hı. Daha onu konuşsak çok fazla uzun sürer. Onun için onu geçelim. Yakın zamanda yine öyle bir program ama bununla ilgili bir program yapalım çünkü insanlar ihtiyaç hissediyor.

    Ruken Kaya, komisyonun adı ne olacak demiş. Onu söyledik. Ruken Kaya şey diyor, bak önemli aslında hocam. O da izleyicimiz. Anayasa değişikliği mi olacak? Kürt sorununun çözümü üzerine bir komisyon mu? Bu ne olacak? Meclis neyi konuşacak diyor. İki dakika, istersen kısa bir cevap ver. Meclis tam olarak komisyon kurulursa neyi konuşacak?

    Şimdi önce, komisyonun kurulmasının kendisi önemli. İki, komisyona getirilecek konular önemli. Komisyon ne konuşacak? Tabii bir araya geldiklerine göre Türk sorununun stratejik çözümüne ilişkin neler yapılmalıdır? Taraflar bu konuda neler düşünüyor? Bunlar masaya yatırılacak. Örneğin Sayın Öcalan bununla ilgili görüşlerini, önerilerini o sekreteriyle yaptığı tartışmaları komisyona iletecek; hükümet iletecek; siyasal partiler iletecek. Burada ortak bir konsensüs oluşturacak.

    Bunlar konsensüsün, ortak konsensüsünün önemli unsurlarından bir tanesi de anayasa değişikliğidir. Hiç şüphesiz, mesela ben parti gidelim, anayasanın birinci maddesini değiştirelim diye bir tartışması yok. Yani özellikle sıklıkla bu dile getiriliyor. Böyle bir şey yok ama anadil eğitimi, vatandaşlık tanımı gibi bir kısım kavramlar var. Bunlar tartışılması gerekir. Hani bunu bazı arkadaşlar diyor ki, ya bunu Kürtler değil de daha çok iktidar gündeme getirsin, MHP gündeme getirsin. Onların gündeme getirmesi tabii ki önemlidir ama parlamentoda bulunan siyasal partiler ve buna benzer partilerin de bu meseleyi gündeme getirmesi ehemmiyetli ve gereklidir. Bir sakıncası da söz konusu değildir.

    Bunların tartışılması yanlış değildir. Erkendir, geçtir gibi kavramları da çok fazla doğru görmüyorum ben. Çünkü biz tam sürecin içerisindeyiz. Komisyonun adı...

  • 49:54
  • 52:20
  • 54:52
İşaretlediklerim