Enver Aysever · 18 Haziran 2025

#CANLI “Sıra Türkiye’de mi?” söylemini kim yayıyor?

  • 0:17 [Müzik]

    Son iki, üç, dört. Ben Cumane, ben Cizum'da. Boyda, boyut senizin düneceğim. Dâhiyenin farkındasındayım, farkında polis farkında. Fonsuz, patronsuz ve korkusuz burnunun dikine gidenlerin kanalı Radikal Tahammü sizdesiniz. Yeni bir yayında sizlerle birlikteyiz.

    Dediğim gibi, konuklarımız olacak. Tam günlerin saatlerini tutturamıyoruz bazen yoğun Türkiye'nin trafiğinden dolayı ama bu konuklarımız olacak. Özgür Çelik Bey muhtemelen yarın ya da öbür gün bizimle olacak. Ardından Cumhuriyet Halk Partili çok önemli bir ismi ağırlamış olacağız. Ayrıca önümüzdeki günlerde Adalet ve Kalkınma Partili Özlem Zengin Hanım da bizimle olacak. Böylece tüm siyasi partilerle yaptığımız görüşmeler tamamlanmış olacak.

    Öte taraftan, Türkiye'nin sanatsal gündemini de hep beraber tartışmaya açacağız. Onları da konuşacağız. Büyüyen kanalımızın daha da büyümesine neden olacağız. 250.000 kişiye doğru yaklaştık. Şu anda 248.000 kişiyle beraberiz. Şöyle bir düşündüm de: Fırat'ın ilk bana burayı gündeme getirdiği zamana, Tele1'den ayrılırken, ben Emer abi, dedim, sana çok uygun bir şey söyleyeceğim. Biz beraber YouTube yaparsak Türkiye'de çok etkili bir yayın mecrası yaratmış oluruz, dedi. Fırat tabii bu işleri Türkiye'de en iyi bilen isim. Ben de ona dedim ki: "Ya Fırat, hiç sanmıyorum, ben bu işi yapamam. Yani, bir de YouTube nedir falan?" Abi dedi, "Sen bana bırak."

    Biz iki kişi yola çıktık. Yanımızda Ali vardı o zaman. İki kişi yola çıkıp bir kişiye de iktisadi kaynak yaratma çabasıyla başladık. Orada ilk gün bu yayına gelen arkadaşlarıma dedim ki: "Arkadaşlar, biz burada iki kişi yola çıktık. Kanal sizindir. Sizle birlikte yürüyeceğiz." Hakikaten o günden bugüne bizi hiç, hiçbir koşulda, hiçbir şekilde bırakmayan, her gün yan yana durduğum çok güzel insanlarla tanıştım ve bugüne kadar geldim. Heyecanlı bir maraton, heyecanlı bir serüven. Devam ediyoruz. 250.000 kişiye çok az kaldı. İzlenme oranlarımız yükseldi. İnsanlar bize inandı, güvendi. Sevenimiz çok olduğu kadar, sevmeyenimiz de çok oldu. Ama herkese eşit ve net bir şekilde davrandık, bu çok açık. Türkiye'de siyasette ve sanatta olan herkes, tek tek bizimle beraber oldu ve bunlarla konuştuk. Hepsiyle burada yayın yaptık.

    Aklınıza gelebilecek tüm farklılıkları ekrana taşıdık: siyasetten, sanata, edebiyata, spora, aklınıza gelebilecek bütün alanlarda hepsi bizimle oldu. İnsanlarımızın yapmaya da devam ediyoruz sizinle. Şunu paylaşmak isterim, çok basit bir şekilde. Biz hep birlikte burayı büyüttük. Şimdi X yayınımız da başladı. X'teki dostlarımıza da merhaba diyoruz.

    Herkesten beklentimiz şu: Fonsuz, patronsuz ve korkusuz bu yayınımızı siz de destekleyin. Lütfen bize yardımcı olunuz. E bize destek olurken en önemli desteğiniz beğenileriniz, paylaşmanız ve bu yayında neler olacak. Ben de X'teki yayında da başladığı için gelen dostlarımızla onu paylaşmak isterim. Ümit Özdağ ayrıldı.

  • 2:54 inandı, güvendi. Sevenimiz çok olduğu kadar sevmeyenimiz de çok oldu. Ama herkese eşit ve net bir şekilde davrandık. Bu çok açık. Türkiye'de siyasette ve sanatta olan herkes tek tek bizimle beraber oldu ve bunlarla konuştuk. Hepsiyle burada yayın yaptık. Aklınıza gelebilecek bütün farklılıkları ekrana taşıdık; siyasetten, sanata, edebiyata, aklınıza gelebilecek bütün alanlarda, spora... hepsi bizimle oldu insanlarımıza ve bunları yapmaya da devam ediyoruz sizinle.

    Şunu paylaşmak isterim, çok basit bir şekilde: Biz hep birlikte burayı büyüttük. Şimdi X yayınımız da başladı. X'teki dostlarımıza da merhaba diyoruz. Herkesten beklentimiz şu: fonsuz, patronsuz ve de korkusuz bu yayınımıza sizi davet ediyoruz. Lütfen bize destek olunuz. Bize destek olurken, en önemli desteğiniz beğenileriniz, paylaşmanız ve bu yayında neler olacak? Ben de X'teki yayında başladığı için gelen dostlarımızla onu paylaşmak isterim.

    Ümit Özdağ ayrıldı. Ayrıldı diyorum; Ümit Özdağ haklı bir yere tutuklanmıştı. Haksız yere tutuklanan Ümit Özdağ'a salıverildi. Bununla sevinir hale geldik. Bunu konuşacağız. Öcalan'ın bir mektubu var. Bu kez bu mektup Ahmet Özal'a verildi. Bu mektubun gizini sizinle paylaşacağım. Çok önemli bir bilgiyi sizinle paylaşacağım. Ne anlama geliyor bu mektup? Onu da birlikte konuşacağız.

    Öte taraftan, Türkiye'nin namlunun ucunda olduğu ve bu İsrail sürecinde mutlaka silahlı olarak sıcak savaşa gireceği yönünde değerlendirmeler var. Onları da göreceğiz. Bunun da altını çizmek istiyorum. Böyle bir gündemimiz var.

    Bununla birlikte, bir insan var; bir eski manken, sanıyorum. 25 kiloya düşmüş bir hanımefendi. Bu fotoğrafları kim yayıyor, onu soracağız. Yani insanların vicdanının tamamen ortadan kalktığı bir süreçteyiz. Bunları da değerlendirmeye çalışacağız. Aslında Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu dönemde bir merhamet duygusu, yani insanlar vicdanını kaybettiler. Bir de hukuk meselesi ortadan kayboldu ve bunların gerçekten ne kadar büyük, ciddi bir sıkıntı olduğunu hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz.

    Radikal tahammül, size abone olmanız, üye olmanız, bizimle beraber olmanız fevkalade önemli. Tekrar ediyorum; buraya iki kişi başladık ve bugün halen iki kişiyiz ama arkamızda yüz binlerce insan var. Çok geniş kitlelere ulaştık ve bu çok geniş kitlelerle birlikte önemli bir çevre, önemli bir kitle bizimle birlikte bu yolda yürümeye başladı. Hiçbir iddiamız yok, siyaseten bir angajmanımız yok. Çok önemli bir güvenimiz var. O da şu; herhangi bir çıkar çetesiyle ilişki içerisinde değiliz.

    Sadece bir örnek vermek isterim. X'teki arkadaşlarımız da bunu işitsin isterim. X'te troll olan bir Dangalak dün şunu yazmış: "Enver, Emver demiş. KRT'de çalışanlar 5 kuruş para alamadı. Neredesin? Ne yapıyorsun? Ne ediyorsun?"

    Birincisi, ben KRT'den ayrılalı çok uzun zaman oldu. İkincisi, burada defalarca...

  • 5:02 İnsanlar vicdanını kaybettiler. Bir de hukuk meselesi ortadan kayboldu ve bunların gerçekten ne kadar büyük ciddi bir sıkıntı olduğunu hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz. Radikal tahammül, size abone olmanız, üye olmanız, bizimle beraber olmanız fevkalade önemli. Tekrar ediyorum, buraya iki kişi başladık ve bugün halen iki kişiyiz ama arkamızda yüz binlerce insan var. Çok geniş kitlelere ulaştık ve bu çok geniş kitlelerle birlikte önemli bir çevre, önemli bir kitle bizimle birlikte bu yolda yürümeye başladı.

    Hiçbir iddiamız yok. Siyaseten bir angajmanımız yok. Çok önemli bir güvenimiz var birbirimize. O da şu; herhangi bir çıkar çetesiyle ilişki içerisinde değiliz. Sadece bir örnek vermek isterim. X'teki arkadaşlarımızın da bunu işitmesini isterim. X'te troll olan bir dangalak dün şunu yazmış: "Enver, Emver demiş. KRT'de çalışanlar 5 kuruş para alamadı. Neredesin? Ne yapıyorsun? Ne ediyorsun?"

    Birincisi, ben KRT'den ayrılalı çok uzun zaman oldu. İkincisi, burada defalarca dile getirdim arkadaşlarımızın sorunlarını. Üçüncüsü, hem patrona bir an önce ödemesi için defalarca uyarıda bulundum hem de orada çalışan işçilere bu konuda büyük destek verdim. Ama en önemlisi, o dangalağın anlamadığı şey, ben de son maaşını alamayanlardan birisiyim. Yani aslında ben de parasını alamamış olanlardan biriyim. Oradaki gibi düşünüyorsa beni kafasında nasıl bir şey varsa, o trollün kim olduğunu da biliyorum aslında. Nasıl bir duygu dünyası varsa, benim paramı aldı mı? Bir elim yağda, bir elim balda olduğunu zannediyor. Halbuki ben de orada son maaşını alamayanlardan biriyim. Tuncay Öz de son maaşını alamadı. Yani biz de bekleyenlerden biriyiz bir anlamda.

    Ben tabii kendimi mağdur saymam ama eğer mağduriyetse, maaş alamadığı için mağduriyete neden olanlardan biriyiz. Böylesine insanların taş kafa olduğu bir tarafta, bir taraftan da yaşamaya çalışıyoruz. X'teki arkadaşlarımızı yayında tutacağız bir müddet daha. Çünkü bizi tanısınlar, bizi anlasınlar. Tarafsızlığımızın ne olduğunu bilsinler istiyorum. Sevgili Fırat da birazdan yayında olacak.

    Önce, kendimiz gibi düşünmeyen, ne olursa olsun bizim gibi düşünmeyen insanların da hakkını savunmakla yükümlü olan radikal tahammül ekranında neler söyledik. Bunlardan en önemlisine geldik. Zafer Partisi Genel Başkanı dün çok önemli bir değerlendirme yaptı. Yemek molası verelim mi diye sorduğunda Hakim Hanım da "Yemek molası falan istemiyorum. Sadece adalete susadım. Adalet istiyorum. Haklıydım." dedi. Bu haklılığı da kaçınılmaz bir şekilde Türkiye'nin genel ve en önemli meselesine işaret etmiş oldu.

    Ben dahil, Türkiye'de pek çok insan aç kalabilir, açık da kalabilir. Bir müddet direnebilir buna ama adalete o kadar susadık ki hepimizin çok önemli derecede bir adalet ihtiyacımız var ve adalet ihtiyacımızın olabilmesi bizim için önemli. Senkron sorunu var deniyor. Bu internetten kaynaklı.

  • 7:01
  • 9:11 Sine açılım sürecini engellemek için buradayız, altını çiziyorum. Açılım sürecini engellemek için buradayız, dedi. Ve açılım sürecini engellemek için buradayız. Eee dedikten sonra da kıyamet koptu. Aslında şunu söylemek gerekiyor: Herkes açısından fevkalade önemli. O Ümit Özdağ gibi bir ismin bu süreçte itirazlarını yüksek sesle söylemesi, hatta demokratik sınırlar içerisinde ama insanın sinirlerini bozacak ölçüde söylemesi Türkiye için yarar sağlayacaktı.

    Neden? Öcalan'ın rahatlıkla konuştuğu, mektuplarını ilettiği, fikirlerini beyan ettiği bir tabloda Ümit Hoca'nın konuşuyor olması bize şu olanağı sağlayacaktı: Bakın, itirazlar da yüksek sesle geliyor. İtiraz edenler de konuşuyor ve bunların bütün söylediklerine de kulak verme imkânımız var. Fakat ne oldu? Ümit Hoca‘yı bir anda sanki bir teröristmiş gibi, sanki meşru bir siyasi partinin genel başkanı değilmiş gibi hapise koydular. Cumhurbaşkanına hakaretten hapse girdiler; halkı kin ve nefrete sevk etmekten dolayı da hapse koydular.

    Ümit Hoca'nın salıverilmesiyle ilgili kritik meseleyi medya bloktan görebiliyoruz şimdi. Oradaki siyasi yorumu tabii ki herkes konuştu ama bugün biz de konuşmalıyız. Hoca ceza aldı, dolayısıyla yattığı süreden dolayı salıverildi. Yani hoca beraat etmemişti. Beraat etmesi gerekiyordu. Hoca beraat etmediği için, salıverildiği takdirde bile eğer cezası onanırsa ki bence hemen onanmayacak, onanırsa Türkiye’de siyasi yasaklılar kervanına bir de hoca katılmış olacak ve böylece siyasi yasaklar kervanı büyümüştü. O zaman da siyasi yasaklı olacak. Biliyorsunuz, Canan Kaftancıoğlu şu anda siyasi yasaklı. Ümit Özdağ'ın da siyasi yasaklı olma ihtimali çok yüksek önümüzdeki günlerde. Aynı zamanda Ekrem İmamoğlu'nun da siyasi yasaklı olması bekleniyor. Ayrıca, bu süreçte Özgür Özen'in de siyasi yasaklı olma ihtimali var.

    Yani araziyi temizlemeye çalışan bir siyasi iktidar var. Benim gibi olanlar siyaset yapabilir. Benim dışımda olanlar siyaset yapamaz diyor karşımızdaki siyasi iktidar. Fevkalade tehlikeli bu. Fevkalade can yakıcı bu. Ve son derece aslında Türkiye'nin demokrasisine, Türkiye'nin ayakta kalmasına engel bir durum. Unutmayın ki Türkiye, şu anda Ortadoğu coğrafyasının en kritik hesaplaşması döneminde ayakta olan tek laik ülke. Kimse aman Türkiye laik mi, demokrat mı falan demesin. Türkiye laik ve demokrat.

    Türkiye'nin umudu nerededir diye bakarsanız, Türkiye'nin umudu çok zaman önce, Mustafa Kemal'in önderliğinde, yüzünü batıya dönerek, batının saldırgan, emperyalist tavırlarına rağmen oradaki ölçütleri sahiplenerek, oradaki tutumu sahiplenerek, oradaki demokratik ölçüleri sahiplenerek, Türkiye'nin bugün kendisine nesnel bir ölçü koymuş olması çok ama çok önemli. Bunun altını çizmek isterim. O yüzden böyle bir dönemde Kürt meselesini tek boyutlu olarak algılamak Türkiye açısından fevkalade kritik olur. O yüzden itirazların yapılması…

  • 11:19 Olanlar siyaset yapabilir. Benim dışımda olanlar siyasi yapamaz, diyor karşımızdaki siyasi iktidar. Fevkalade tehlikeli bu. Fevkalade can yakıcı bu. Ve son derece aslında Türkiye'nin demokrasisine, Türkiye'nin ayakta kalmasına engel bir durum. Unutmayın ki Türkiye şu anda Ortadoğu coğrafyasının en kritik hesaplaşması döneminde ayakta olan tek laik ülke. Kimse aman, "Enver Türkiye laik mi, demokrat mı?" falan demesin. Türkiye laik ve demokrat.

    Türkiye'nin umudu nerededir diye bakarsanız, Türkiye'nin umudu çok zaman önce Mustafa Kemal'in önderliğinde, yüzünü batıya dönerek, batının saldırgan, emperyalist tavırlarına rağmen oradaki ölçütleri sahiplenerek, oradaki tutumu sahiplenerek, oradaki demokratik ölçüleri sahiplenerek, Türkiye'nin bugün kendisine nesnel bir ölçü koymuş olması çok ama çok önemli. Bunun altını çizmek isterim.

    O yüzden böyle bir dönemde Kürt meselesini tek boyutlu olarak algılamak Türkiye açısından fevkalade kritik olur. O yüzden itirazların yapılması, itirazlar yapılırken fikir tartışmalarının önünün açılması, bu fikir tartışmalarının, bırakınız mapushanelerde, cezaevlerinde insanları tutarak engellenmesi, herhangi bir medya kuruluşu tarafından bile engellenmesi çok ciddi bir sorun. Bunların halledilmesi gerekiyor. Bunun da altını çizelim.

    Evet, yayını yine yaklaşık 13 dakika kadar yaptık. İkisi arkadaşlarımızın tamamını lütfen YouTube kanalında bizi izlemeye devam etmeye çağırıyoruz. Programımızın nasıl bir kimliği olduğunu biliyorsunuz. Beni iyi kötü tanıyorsunuz. Ümit Hoca ile ilgili değerlendirmelerimize devam edeceğiz. Ardından Özallar'la ilgili değerlendirmelerimize devam edeceğiz. X'te bizi izleyen arkadaşlarımızı YouTube'a abone olmaya, yanımıza gelmeye, birlikte olmaya, birlikte süreci takip etmeye davet ediyorum. Bir dakika içerisinde orayı kapatacağız. Tam çeyrek geçiyor, pardon, 5 dakika içerisinde kapatacağız. Lütfen bu tarafa gelin. Bizi güçlendirin. Birlikte olmamıza omuz verin.

    Türkiye'nin tek bağımsız, fonsuz, patronsuz ve korkusuz kanalının nasıl ayakta durduğuna siz de tanıklık edin. Abonelikleriniz önemli. Beğeniler çok önemli, çünkü tek kuruş kimseden almadan, bir kuruşa eyvallah etmeden ayakta durmak kolay değil. Gerçekten Türkiye'nin basın özgürlüğüne kıymet veriyorsanız, lütfen birazdan, yani 60 saniye içerisinde kapanacak ilk yayınımızda bizimle olmaya devam edin. Söyleyeceklerimiz var, itirazlarımız var. Sizinle birlikte paylaşacaklarımız var. Çayımız var, dost sohbetimiz var. Sizinle birlikte yarattığımız bir iklim var.

    X'te beni takip eden dostlarıma çok teşekkür ediyorum. Buraya geliyorlar, destek veriyorlar. İyisiyle kötüsüyle, makul ve meşru itirazların olduğu her yerde birlikte devam edelim. Sanıyorum, şimdi birazdan yayını kapatacaklar. Sevgili Fırat, yaklaşık bir 40-50 saniye içerisinde ikisi de gerçekten büyük bir ilgi oluyor. Bir anda o destek oluyor. Kendimizi önemli ve sıkı bir duyurma aracı olarak görüyorum.

  • 13:19 Fonsuz, patronsuz ve korkusuz kanalının nasıl ayakta durduğuna siz de tanıklık edin. Abonelikleriniz önemli. Beğeniler çok önemli. Çünkü tek kuruş kimseden almadan, bir kuruşa eyvallah etmeden ayakta durmak kolay değil.

    Gerçekten Türkiye'nin basın özgürlüğüne kıymet veriyorsanız, lütfen birazdan, yani 60 saniye içerisinde kapanacak ilk yayınımızda bizimle olmaya devam edin. Söyleyeceklerimiz var, itirazlarımız var. Sizinle birlikte paylaşacaklarımız var. Çayımız var, dost sohbetimiz var. Sizinle birlikte yarattığımız bir iklim var. X'te beni takip eden dostlarıma çok teşekkür ediyorum. Buraya geliyorlar, destek veriyorlar. İyisiyle kötüsüyle, makul ve meşru itirazların olduğu her yerde birlikte devam edelim. Sanıyorum şimdi birazdan yayını kapatacaklar.

    Sevgili Fırat, yaklaşık bir 40-50 saniye içerisinde büyük bir ilgi oluyor. Bir anda destek geliyor. Kendimizi önemli ve sıkı bir duyurma aracı olarak görüyorum ben X'teki yayını. Orada açtığımız yayının, bize dair önemli bir katkı olduğunu görebiliyorum.

    Tabii ki bugün burada, Türkiye'de radikal Thamücü ekranında söylenenler başka hiçbir yerde söylenmiyor. O yüzden gelen arkadaşlarımız belli ki bizi merak eden arkadaşlarımız. Zaman, ilk defa belki de dinlemiş oluyorlar. Ama YouTube kanalımızın gücü, sesi ve imajı olduğuna herkes bu vesileyle tanık oluyor.

    Ümit Hoca dışarı çıktı ama henüz dışarı çıkamayan ve içeride olan fakat öne çıkan bir isim var: Abdullah Öcalan. Öcalan'ın bir mektubu yayınlandı. Bu mektup bana enteresan geldi, çünkü Ahmet Özal'a giden bir mektup. Yani insan şöyle bir duyguya kapılıyor: Öcalan'a giden bir mektuptan medet umacak kadar tuhaf bir ülke olduk mu biz?

    Öcalan'dan Ahmet Özal'a giden mektupta "Babanız demokrasi şehidiydi," diyor. Ve demokrasi şehidi denen şeyin, Ahmet Özal'ın gerçekten babamı kim öldürdü gülmecesine Öcalan da katılmış oluyor. Öcalan, sanıyorum Özal'ın Kürt sorunu çözmek istediği meselesinden gayet açık bir şekilde bahsediyor ama Öcalan'ın şunu anlaması gerekiyor: Ahmet Özal da böyle bir gaz verdiği zaman, Ahmet Özal da babasının demokrat ve önemli bir isim olduğunu düşünmeye başlayacak.

    Oysa ki gerçek ne? Turgut Özal, Türkiye'de neoliberal siyasetin önünü açan, Türkiye'de bütün ahlaki ölçüleri ayaklar altına alan 12 Eylül olayında generallerle işbirliği yaparak Türkiye'nin demokrasisini katlettikten sonra hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olan; başka türlü söylersek, her türlü ahlaki zafiyeti gösterdikten sonra Türkiye'yi bugün içinde bulunduğumuz bataklığa sürükleyen bir isim.

    Bunun göz önünde bulundurulması gerekiyor. Yani Ahmet Özal'ın "Babam, benim babamı kim öldürdü?" dediği süreçte, "Babanız demokrasi şehidiydi," diyen Öcalan'ın muhtemelen bir bilgisi vardır, bana göre.

  • 15:26 Babamı kim öldürdü? Gülmecesine Öcalan da katılmış oluyor. Öcalan, sanıyorum Özal’ın Kürt sorununu çözmek istediği meselesinin gayet açık olduğunu düşünüyor. Ama Öcalan’ın şunu anlaması gerekiyor: Ahmet Özal böyle bir gaz verdiği zaman, Ahmet Özal da babasının demokrat ve önemli bir isim olduğunu düşünmeye başlayacak. Oysa ki gerçek ne? Oysa ki gerçek, Turgut Özal’ın Türkiye'de neoliberal siyasetin önünü açan, Türkiye'deki bütün ahlaki ölçüleri ayaklar altına alan, 12 Eylül generalleriyle işbirliği yaparak Türkiye'nin demokrasisini katlettikten sonra hem başbakan hem cumhurbaşkanı olan bir kişi olduğudur. Başka türlü söylersek, her türlü ahlaki zafiyeti gösterdikten sonra Türkiye'yi bugün içinde bulunduğumuz bataklığa sürükleyen isim onların babası. Böyle bakmamız gerekiyor.

    Yani Ahmet Özal'ın "Babama kim öldürdü?" dediği süreçte, "Babanız demokrasi şehidiydi" diyen Öcalan'la muhtemelen başka bilgileri vardır. Bana göre Ahmet Özal'ın babası çokça yedi. Yedikçe şişti, şiştikçe yedi; böyle bir adam oldu. Ondan sonra kalp krizi geçirdi ve öldü. Bunun siyasal boyutunun ne olduğunu bilmiyorum ama bize bıraktığı miras o kadar acı ki, Ahmet Özal'ın babası Türkiye'deki her türlü ahlaksızlığın önünü açtı. Ahmet Özal'ın babası, Türkiye'deki Erdoğan iktidarının nasıl biçim alacağını belirleyen kişi oldu. Ahmet Özal'ın babası, bugün Türkiye'de başımıza gelen ne varsa, onların tamamının mimarıdır.

    Bu yüzden Türkiye'de "piyasa ekonomisi" adı verilen cehenneme bizi taşırken, bir taraftan İslamcıların önünü açtı, bir taraftan da bu liberal dünya içerisinde kimliğimizi tamamen ortadan kaldıracak bir ideolojik yapı oluşturdu. Onun da altını çizmek isterim. O yüzden Ahmet Özal denen zat Türkiye'ye borçludur; babası borçludur. Dolayısıyla o borcu Ahmet Özal da devralmıştır. Bunun altını çizeyim.

    Öcalan çok çabuk saçmalamaya başladı. Keşke biraz daha sağlıklı düşünebilseydi. Neden çok çabuk saçmalamaya başladı? Dediğimi açıklayayım. Öcalan’ın bulunduğu yerde birinci sorun, Turgut Özal'ın ne olduğu ya da Ahmet Özal’a mektup yazmak olmamalı. Birinci sorun, Ortadoğu coğrafyasında varsa bir gücü, Türkiye'nin yüzünü batıya çoktan döndü; batı değerlerini, ölçütlerini, yani hukukun üstünlüğü, demokrasi, örgütlü toplum, ifade özgürlüğü gibi değerleri almış olan bu toplumda, Kürt halkıyla Türk halkının beraber yaşama sürecinde söyleyecek bir sözü varsa onu söylemesi gerekiyor.

    Kuşkusuz Türkiye'de bir kontür gerilme var. Kuşkusuz Özala'da bu bağlamda her türlü kumpas kurulmuş olabilir. Lakin şunu unutmamamız gerekir ki Türkiye'de birinci meselemiz, Türkiye'nin solcularının, sosyalistlerinin 12 Eylül'de örgütlü toplumun imha edilmesi için Kontur Gerilla tarafından öldürülenlerin gündeme gelmesi gerekmektedir. Yani MHP'nin peşine takılan bir parti olmaması gerekiyor. Bunun için mücadele.

  • 17:42
  • 19:48 Bir tabloyla karşı karşıyayız. Siyaset yapması söz konusu değil; siyasi yasaklı olan Selahattin Demirtaş, toplumdaki ağırlığını bilerek ve isteyerek göz ardı ediyor. Türkiye'ye yaptığı katkılar, Kürt siyasi hareketinin %15’e kadar getirdiği bu tablo gündemden çıkmış oluyor.

    Bu metni elbette bütün detaylarıyla tartışmak gerekiyor. Türkiye’nin ne kadar bu durumu kavrayıp tartışabilecek durumda olduğunu bilmiyorum. İran rejimi uzun yıllardır demokrasi ve insan haklarının tümünden kapalı kalmakla, öncelikle kendi yurttaşlarına büyük haksızlık yapıyor. Ancak hiçbir gerekçe, emperyal müdahaleye haklılık kazandırmaz.

    "Tamamen doğru bir cümle. İran'a yönelik askeri operasyonun durmasını ve müzakere masasına dönülmesini esas almanız gerekir," diyor. E Türkiye için, hepimiz için bunu almamız gerektiğini ifade ediyor. Ancak görünen o ki, Ortadoğu’ya emperyal müdahaleler kendilerince sonuç alınıncaya kadar durmayacak. "Bizim bölgesel barışı ilkesel olarak savunma ve bunun için yoğun çaba harcamanın yanı sıra, içeride de birliği ve barışı sağlamakta daha hızlı ve cesur hareket etmemiz gerekir," diyor sevgili Selahattin Demirtaş. Söyleminin altına imza atıyorum. Türkiye'nin şu gün en çok düşünülmesi gereken tutumu tam da bu olmalı.

    Öcalan’ın çağrısından söz ediyor fakat bu konuda bir adımın atılmaması onu düşündürüyor. Belli ki içe yönelik bir güçlendirme bağlamında değerlendirmesi var. Yargı tacizlerinden söz ediyor ve yargıçlarla yapılacak olan dizaynın ya da yapılan dizaynın problemli olduğunu ifade ediyor. Bu, Türkiye'deki sorunların kendi iç barışını sağlama iradesinin bu bağlamda engellendiğini gösteriyor.

    "Hiç kimsenin küçük hesaplar yapmaması gerektiğini" söylüyor ve "kendi iç sorunlarımızdan bir an önce sıyrılıp memleketin büyük sorunlarına dönmemiz gerektiğini" vurguluyor. "Bu kardeşlik sürecinin dışındaki herhangi bir tez Türkiye'ye iyilik güzellik getirmez," diyor. Onun da altını çizelim. Ortadoğu'daki yangının kısa sürede sönmeyeceğini belirtiyor, bu da doğru.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tüm siyasi partilerin bir araya geldiği bir toplantı yapılması gerektiğini belirtiyor. "Madem soyadımız Türkiye, bunun gereğini yapalım; soyadımızın Türkiye olduğu şekilde davranmamız lazım," diyor. Bunu da not olarak düşüyor.

    Fırat gelecek. Bence Fırat yine bize insanların gelebileceği bir zemin kurabilirsin, eğer istersen. Fırat Yeşilçınar bizimle birlikte olacak şimdi. Çok önemli ve kritik bir süreçteyiz. Selahattin Demirtaş'ın metni, önemli bir metin. Ne kadar Selahattin Demirtaş'ın metni üzerinden bir siyasal yorum yapsak da, Selahattin Demirtaş'ın siyasete katılmasına yönelik bir tutum maalesef gerçekleşmiyor.

    Kürt siyasi hareketine de bir uyarı var mı derseniz, bu metinde bence var. Onun da altını çizmek isterim, çünkü "küçük hesapların dışında olalım," diyor. Ev Fırat, senin...

  • 22:03 ik getirmez, diyor. Bunun da altını çizelim. Ortadoğu'daki yangının kısa sürede sönmeyeceğini söylüyor. Doğru. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tüm siyasi partilerin bir araya geldiği bir toplantı yapılması gerektiğini ifade ediyor. Madem soyadımız Türkiye, bunun gereğini yapalım; soyadımızın Türkiye olduğu şekilde davranmamız lazım, diyor. Bunu da not olarak düşüyor.

    Fırat gelecek. Bence Fırat yine biraz bize insanların gelebileceği zemin kurabilirsin, eğer istersen. Fırat Yeşilçınar bizimle birlikte olacak şimdi. Çok önemli ve kritik bir süreçteyiz. Selahattin Demirtaş'ın metni önemli bir metin. Ne kadar Selahattin Demirtaş'ın metni üzerinden bir siyasal yorum yapsak da, maalesef Selahattin Demirtaş'ın siyasete katılmasına yönelik bir tutum gerçekleşmiyor. Kürt siyasi hareketine de bir uyarı var mı derseniz, bu metinde bence var. Ayrıca bunun da altını çizmek isterim. Çünkü küçük hesapların dışında olalım, diyor.

    Ev Fırat, senin görüşlerin neler? Dün aslında siyasi yasak alma riskiyle hoca bırakıldı. Zafer Partileri çok memnun. Türkiye'de milliyetçi kanat çok memnun. Bir taraftan Kürt siyasi hareketinin en sevilen ismi Selahattin Demirtaş da bir mektup yayınladı. Türkiye'de yeni bir hava oluşabilir mi, yoksa bütün bunlar bir taktiğin ürünü mü? Çünkü netice itibariyle hemen ardı ardına siyasi yasak verme imkanları da var. Bunu kullanırlar mı, bilmiyorum. İyi yayınlar, abi.

    Şimdi burada Demirtaş'ın paylaşımında bence bir risk var. Yani Demirtaş'ın kendisi açısından aldığı bir risk var. Çünkü İran-İsrail savaşı başladıktan hemen sonra, biz seninle telefonda da görüştük. Özellikle İsrail'in saldırısından medet uman bazı kesimler oldu. Yani bu, İsrail'in saldırısının molla rejimine dönük olduğunu ve molla rejimi yıkıldıktan sonra orada bir demokrasi şöleninin yaşanacağını iddia eden bir grup oldu. Bunlar yazılar yazdı, köşelerde yazdı. En azından burada bazı insanları etkilemeye çalıştılar.

    Pejak bir açıklama yaptı. Yine bu durum, terörist Türkiye'nin hemen ardından İran'da oluşabilecek bir saldırıda kendilerinin bir pozisyon alacağını, aslında orada bir direnişe geçeceklerini ve orada Kürtleri ayağa kaldıracaklarını söyledi. Pejak'ın orada etkisi ne? Bunu tabii ki tartışırız ama sadece Pejak değil, hem yurt dışında hem de Türkiye'de bazı gruplar, burada Kürtlerin İran'da bir pozisyon alması gerektiğini söyledi. Bu arada alacakları pozisyon, yani bahsettikleri pozisyon, İsrail lehine, İran aleyhine bir pozisyon.

    Yani aslında Irak'a benzer bir durumdan bahsedildi. Demirtaş da tüm bu tartışmalar çerçevesinde bir yazı yazdı. Yani diyor ki: "Eğer ki bu emperyalistlere, yani İsrail'e, Amerika'ya güvenip bir adım atarsanız, onlara sırtınızı dayarsanız, onlar bizim üzerimizden bir hesap yaparlar ve onların yapacakları hesap yarın..."

  • 24:28 r yazdı, köşeler eee yazdı. En azından burada bazı insanları etkilemeye çalıştılar. Pejak bir açıklama yaptı. Yine bu, terörist Türkiye'den hemen sonra İran'da oluşabilecek bir saldırıda kendilerinin bir pozisyon alacağını; ya aslında orada bir direniş, tırnak içinde bir direnişe geçeceklerini ve orada Kürtleri ayağa kaldıracaklarını söyledi. Pejak'ın orada etkisi ne? Bunu tabii ki de tartışırız ama sadece Pejak değil, hem yurt dışında hem de Türkiye'de bazı gruplar burada Kürtlerin İran'da bir pozisyon alması gerektiğini söyledi.

    Bu arada alacakları pozisyon, yani bahsettikleri pozisyon, İsrail lehine, İran aleyhine bir pozisyon. Yani aslında Irak'a benzer bir durumdan bahsedildi. Demirtaş da tüm bu tartışmalar çerçevesinde bir yazı yazdı. Yani diyor ki: "Eğer ki bu emperyalistlere, yani İsrail'e, Amerika'ya güvenip bir adım atarsanız, onlara sırtınızı dayarsanız, onlar bizim üzerimizden bir hesap yaparlar ve onların yapacakları hesap yarın bir gün bizi vurmaya başlar." Yani bahsettiği durum tamamen bundan ibaret.

    Aynı uyarıyı Demirtaş yapmıyor. Öcalan da aynı duruma işaret ediyor. Bahçeli de aynı duruma işaret ediyor. Bahçeli'nin dün yaptığı açıklama, Demirtaş'ın da dün yaptığı açıklama aslında paralel bir açıklama. İkisi de Anadolu'yu, yani İsrail'in yapacağı bir saldırının Anadolu'yu karıştırma ihtimalinin olabileceğinden bahsediyor. Demirtaş, "Bizim üzerimizden olur," diyor. "Eğer olacaksa bir karışıklık." Bahçeli de Anadolu üzerinden olur diyor.

    Yine Öcalan da Mossad'ın kendisini öldürebileceğini, İsrail'in kendisini ortadan kaldırabileceğini; o yüzden Kürtlerin, yani bu Kürdistan projesi adı altında kurulan bu emperyal projeden vazgeçmesi ve Türkiye'nin etrafında birleşmesi gerektiğini söylüyor. Demirtaş, "Ben böyle düşünüyorum, risk alıyorum; aslında kitleme sesleniyorum ve beni destekleyen, benim de hitap ettiğim bu Kürt siyasal hareketi de böyle düşünsün," diyor. Ama benim aslında söylemek istediğim şey bu. "Eğer ben bu fikirlerimin insanlara yayılmasını istiyorsanız, beni serbest bırakın," diyor. "Beni ve arkadaşlarımı serbest bırakın," diyor. Aslında söylemek istediği şey o: "Ben gideyim topluma bunu anlatayım. Yani bizim soyadımız Türkiye. Biz çıkıp bunu insanlara anlatalım. İsrail'in oyunundan bahsedelim. İç cepheyi güçlendirelim ve Türkiye'de oluşabilecek herhangi bir sorunda biz bunu beraber göğüsleyelim," diyor.

    Benim anladığım kadarıyla şöyle bir tablo var: Devlet Bahçeli'nin başlattığı süreç, bize bütün bugünlere geleceğimizi önceden bildiği için, elimizi çabuk tutmamız yönünde bir zemin hazırlamış oluyor. Fakat sorun şu, Türkiye'nin bu süreçte nasıl bir yol alacağına dair kimsenin bir kanaati yok. Yani, İsrail'in Suriye'yi devirmesinin ardından İran'a yapacağı bu saldırı, ve İran'ın daha büyük bir lokma olduğunu varsayarsak, daha uzun sürecek olan bu saldırısı karşısında Türkiye…

  • 26:46 Aslında söylemek istediğim şey bu. Eğer ben bu fikirlerimin insanlara yayılmasını istiyorsanız, beni serbest bırakın diyor. Beni ve arkadaşlarımı serbest bırakın. Aslında söylemek istediği şey o. Ben gideyim, topluma bunu anlatayım. Yani bizim soyadımız Türkiye. Biz çıkıp bunu insanlara anlatalım. İsrail'in oyunundan bahsedelim. İç cepheyi güçlendirelim ve Türkiye'de oluşabilecek herhangi bir sorunda biz bunu beraber göğüsleyelim diyor. Benim anladığım kadarıyla şöyle bir tablo var.

    Devlet Bahçeli'nin başlattığı süreç, bize bütün bu günlere geleceğimizi önceden bildiği için, elimizi çabuk tutmamız yönünde bir zemin hazırlamış oluyor. Fakat sorun şu: Türkiye'nin bu süreçte nasıl bir yol alacağına dair kimsenin bir kanaati yok. Yani İsrail'in Suriye'yi devirmesinin ardından İran'a yönelik bu saldırı ve İran'ın daha büyük bir lokma olduğunu varsayarsak, daha uzun sürecek olan bu saldırı karşısında Türkiye'nin çeşitli dönemlerde önemli bir aktör olması zorunlu. Çünkü komşusu komşumuz. Dolayısıyla bu süreçte Kürt meselesinden dolayı bir zaaf göstermemek gerekiyor. Ben de bu konuda zaten öteden beri kendi temel ilkelerimi savunuyorum. Türkiye'nin mutluluğu, Türkiye'nin geleceği bölünmeden, Türkiye sınırlarının korunarak devam etmesidir.

    Ancak burada bu kadar çok siyasi yasağın olduğu, bu kadar çok tek adam rejimi için takla atılan bir dönemde, sence hoca bırakılmış olsa bile en büyük muhalifi Erdoğan'ın da siyasi yasağa maruz kalabileceğini düşünüyor musun? Sence saycı bir bütünleşme, Türkiye'nin bir kucaklaşması, Türkiye'nin bir yol haritası oluşturması mümkün mü? Bu kadar insan cezaevindeyken, meclisin bir meşruiyeti yokken, yani meclisin hiçbir bağlamda bugün Türkiye'yi temsil ettiğini ben kendi payıma düşünmüyorum. Ne dersin?

    Şimdi içinde bulunduğumuz sistem, yani başkanlık sistemi dedikleri bu sistem, yine sürekli bir seçim havasında kalmamıza neden oluyor. Bir parti başkanı, Ümit Özdağ’ın tutuklanmasının ardından serbest bırakılması ama hapis cezasıyla serbest bırakılması. Diğer tarafta tutuklu bir isim olan Demirtaş'ın sadece mektup yazarak ve sosyal medya paylaşımında bulunarak seslenmesi. İstanbul'u yöneten Cumhuriyet Halk Partisi'nin şu anki cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğu, diğer belediye başkanlarının tutukluluğu.

    Şimdi bütün bu tartışmalar çerçevesinde, mevcut İsrail'in saldırı yapıp yapmama ihtimalini konuşuyoruz. Yani biz iç cepheden bahsediyoruz ama şu anda iç cephe olarak adlandırdığımız bu bütün köşeler aslında tartışmalı. Cumhuriyet Halk Partisi ana muhalefet. Şunu söylemek istiyorum: Benim kanaatim Ümit Hoca'nın bırakılması ve Öcalan'ın önünün açılması bağlamında yeni bir tutum takınılmasına hazırlığın olduğu yönünde. Benim kanaatim bu açıkçası. Yani hocayı bıraktıktan sonra Öcalan'ın...

  • 29:01 Olmamız, bir parti başkanı Ümit Özdağ'ın tutuklanması ardından serbest bırakılması ama hapis cezasıyla serbest bırakılması. Diğer tarafta tutuklu bir isim olan Demirtaş'ın sadece mektup yazarak ve sosyal medya paylaşımı yaparak seslenmesi.

    İstanbul'u yöneten Cumhuriyet Halk Partisi'nin şu anki cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğu, diğer belediye başkanlarının tutukluluğu. Şimdi, bütün bu tartışmalar çerçevesinde mevcut İsrail'in saldırı yapıp yapmama ihtimalini konuşuyoruz. Yani biz iç cepheden bahsediyoruz ama şu anda iç cephe olarak adlandırdığımız bu bütün köşeler aslında hepsi tartışmalı.

    Cumhuriyet Halk Partisi, ana muhalefet. Fırat, şunu söylemek istiyorum: Benim kanaatim, Ümit Hoca'nın bırakılması, Öcalan'ın önünün açılması bağlamında yeni bir tutum takınılmasına hazırlık olduğu yönünde. Benim kanaatim bu açıkçası. Yani hocayı bıraktıktan sonra Öcalan'ın da biraz önünün açılacağını düşünüyorum. Belki yeni görüşmeler yapacak, belki yeni görüntüler gelecek falan. Ne dersin?

    Öcalan'la ilgili durumda ben şunu düşünüyorum. Yani İmralı heyeti oluşturuldu. Şimdi, Enver abi bak, bu süreç şöyle ilerleyecek. Benim gördüğüm kadarıyla İmralı heyetine Mithat Sancar eklendi. Yani Sırrı Süreyya Önder'den sonra ilk bir grup eklendi. Yine Öcalan'ın yanına bir sekreter alındı. Öcalan'ın şartları biraz daha geliştirildi. Öcalan, ailesiyle sık sık görüştürülüyor. Avukatlarıyla görüşmeler yapılıyor. Yani, Öcalan'ın aslında yıllardır bahsedilen bu izole sistem bir şekilde kalktı ve Öcalan'ın mesajı bir şekilde iletiliyor. Ama benim bahsettiğim şey biraz daha farklı.

    Yani, Öcalan kendisini Mossad'ın öldüreceğini söylüyor. Ben bu tartışmayı bir kenarda bırakıyorum ama Demirtaş'ın dediği şey daha önemli. Demirtaş diyor ki, "Eğer bizim üzerimizden bir oyun oynanacaksa, izin verin bunu Anadolu'ya ben anlatayım." Yani kendi bölgeme ben anlatayım. "Biz anlatalım," diyor.

    Ben Ümit Özdağ'ın bırakılmasını da şöyle yorumluyorum: Ümit Özdağ şu anda sadece izleyelim diye bırakıldı. Yani, Ümit Özdağ eğer söylemlerine devam ederse, yine mültecilik üzerinden bir söylem devam ettirirse, iktidara rahatsız eden bir pozisyonda devam ederse, istinafa gönderdikleri o cezayı onarlar ve siyasi yasağa başlar, böylece Ümit Özdağ siyasetten çekilmiş olur. Yani, Ümit Özdağ ya cezaevinde kalmış, ya dışarıda kalmış, hiçbir şey fark etmeyecek.

    Yani, siyasetten kendisini men edecekler. Ama bu süreçte en önemli şeyin bir iç cephe vurgusu olduğunu ben düşünüyorum. Yani, Türkiye'de bundan sonra tartışacağımız şeyin, dün Demirtaş'ın, Bahçeli'nin ve yine Cumhurbaşkanı'nın da sık sık Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu sabah Ekrem İmamoğlu'nun yaptığı açıklamalarda sadece iç cephe vurgusu olduğunu düşünüyorum.

  • 31:15 ...yanacaksa izin verin, bunu Anadolu'ya ben anlatayım. Yani kendi bölgeme ben anlatayım. Biz anlatalım diyor.

    Ben Ümit Özdağ'ın bırakılmasını da şöyle yorumluyorum: Ümit Özdağ, şu anda sadece izleyelim diye bırakıldı. Yani, Ümit Özdağ eğer söylemlerine devam ederse, mültecilik üzerinden bir söylem devam ettirirse, iktidara rahatsız eden bir pozisyonda devam ederse, istinafa gönderdikleri o cezayı onarlar ve siyasi yasağa başlar. Ümit Özdağ siyasetine çekilmiş olur. Yani, Ümit Özdağ ya cezaevinde kalmış, ya dışarıda kalmış; hiçbir şey fark etmeyecek. Yani, siyasetten kendisini men edecekler.

    Ama bu süreçte en önemli şeyin bir iç cephe vurgusu olduğunu ben düşünüyorum. Yani, Türkiye'de bundan sonra tartışacağımız şeyin, dün Demirtaş'ın, Bahçeli'nin, yine Cumhurbaşkanı'nın da sık sık, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu sabah Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarında sadece iç cephe vurgusu var. Ve bu ilk cephenin, herkesin de birbiriyle paralel olacak şekilde güçlendirilmesi ve bütün partilerin, dün Demirtaş'ın da yaptığı çağrıya istinaden söylüyorum, Erdoğan'ın bütün siyasi parti başkanlarını bir araya toplayıp, mecliste kapalı bir oturum yapması gerektiği düşüncesindeyim.

    Çünkü biz şu an riski bilmiyoruz. Şu an bütün insanlar bu arada sosyal medyada büyük bir troll ordusunun tamamı şunu yayıyor: Sen görmüşsündür, bir saldırı olacağından bahsediyor. Bir diğer iddialara göre, bu Türkiye'yi etkileyen bir durum olacak. İşte burada bir korku yaymaya çalışıyorlar.

    Bu hesaplar üzerinden şunu çok iyi anlamak lazım; bence herkes bunu es geçiyor. Bu siyasi tabloda, Selahattin Demirtaş hiçbir şekilde oyuncu olarak ortaya konmuyor. İki, bu siyasi tabloda Ekrem İmamoğlu oyuncu olarak hiçbir şekilde öngörülmüyor. Bunun altını çizmek lazım. Bu iki isim, bu süreçte sahaya çıkmayacak gibi görünüyor. Demirtaş ne zaman yeniden gündeme gelir bilmiyorum ama ben çok açık söyleyeyim, Ekrem İmamoğlu'nun gün ışığını görmemesi için siyasi iktidarın net bir iradesi olduğunu düşünüyorum.

    Bilmiyorum bu konuda sen ne dersin? Yani, İmamoğlu'nun davaları arka arkaya açılıyor. Arkadaşları da içeride tutuluyor. İmamoğlu'nun bir siyasi aktör olmasının istenmediğini, net olarak istenmediğini düşünüyorum. Bilmiyorum bu konuda ne düşünüyorsun ama ben böyle görüyorum. İmamoğlu şu anda sadece siyasi bir aktör olarak değil, bir iş insanı olarak bile kolunun kanadının kırıldığı bir dönemece girdi. Yani, İmamoğlu, siyasetin de partisinin de İBB başkanlığının bile artık dışına çıkartılan bir isim oldu.

    Yani, komple bir yargı ablukasıyla karşı karşıya. Şu anda İmamoğlu, geri dönerse bile, hani belediye mi yönetecek, Cumhurbaşkanı adayı olarak mı devam edecek? İmamoğlu, kendi şirketini, İmamoğlu İnşaatı mı sürdürecek? Bu bile belli değil.

  • 33:35 Ama ben çok açık söyleyeyim. Ekrem İmamoğlu'nun gün ışığını görmemesi için siyasi iktidarın net bir iradesi olduğunu düşünüyorum. Bilmiyorum bu konuda ne dersin? Yani İmamoğlu'na davaları arka arkaya açılıyor. Arkadaşları da içeride tutuluyor. İmamoğlu'nun bir siyasi aktör olmasının istenmediğini, net olarak istenmediğini düşünüyorum. Bilmiyorum bu konuda ne düşünüyorsun ama ben böyle görüyorum.

    İmamoğlu, yani sadece siyasi bir aktör olarak değil, şu anda bir iş insanı olarak bile, aslında kolunun kanadının kırıldığı bir dönemece girdik. İmamoğlu, siyasetin de, partisinin de, İBB başkanlığı olarak yönettiği şirketin bile artık dışına çıkarılan bir isim oldu. Yani komple bir yargı ablukasıyla karşı karşıya. Şu anda İmamoğlu'nun geri dönerse bile, belediye mi yönetecek, Cumhurbaşkanı adayı olarak mı devam edecek? İmamoğlu, kendi şirketini, İmamoğlu İnşaat'ı mı sürdürecek? Bu bile belli değil. İmamoğlu'nun şu anda 15 sene öncesine bile geri dönemediği kanaatindeyim.

    Benim kanaatim şu: Çok net bir Erdoğan'ın İmamoğlu'na alerjisi var. İmamoğlu'nun suçlu olduğuna inanıyor. İmamoğlu'nun haddini aştığını düşünüyor. İmamoğlu'nun dilinin tehlikeli olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla bir biçimiyle, altını çiziyorum, İmamoğlu'nun siyaseten bizim bildiğimiz siyasi aktörlerden biri olması zor görünüyor.

    Bir diğer isim de Demirtaş. Demirtaş'ın mektubunu ben çok önemsiyorum, ama Demirtaş'ın önü açılır mı, ondan çok emin değilim açıkçası. Demirtaş'ın siyasete katkısı olur mu? Siyasete yeniden katkı yapabileceği bir iklim olur mu? Ondan da emin değilim. Yani tuhaf bir denklem var ama bu sırada Özgür Özel'in siyaseten sahada olmasına yönelik henüz o şiddette bir tepki olduğunu düşünmüyorum. Sen Özgür Özel meselesine nasıl bakıyorsun?

    Yani Özgür Özel sert bir muhalefet yapıyor. Güçlü bir lider, güçlü bir karakter izlenimi veriyor. Ama öte taraftan onun da bagajı çok ağır. Çok büyük bir bagajı var. Bütün bu şöhretini, bütün bu gücünü İmamoğlu'nun hakkını savunmaktan alıyordu. İnsanların sokakta olma arzusunu diri tutmaktan alıyordu. Fakat, insanları şimdi sistematik mitinglere yönlendirdi. Arkasından da İmamoğlu'nun bir ceza alması an meselesi dedikleri zaman verebilirler. Onu nasıl değerlendiriyorsun?

    Yani şöyle, Özgür Özel iki ay önce burada sosyal medyanın tartıştığı bir isim değil. Artık Özgür Özel, bambaşka bir figür oldu. Çünkü hem İmamoğlu mitinglerine başlarken, yani bu 19 Mart süreciyle beraber başlayan, Özgür Özel ardından geçtiğimiz günlerde Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı, yani kendi arkadaşını son yolculuğuna uğurlayan Özgür Özel ile birlikte, biz bambaşka biriyle tanıştık. Yani aslında toplum yeni bir biriyle tanıştı ve ağlayabilen bir genel başkanla tanıştılar. O büyük bir sempati topladı. Bence partisini de...

  • 35:52 Bagajı çok ağır. Çok büyük bir bagajı var. Bütün bu şöhretini, bütün bu gücünü İmamoğlu'nun hakkını savunmaktan alıyordu. İnsanların sokakta olma arzusunu diri tutmaktan alıyordu. Fakat insanları şimdi sistematik mitinglere yönlendirdi. Arkasından da İmamoğlu'nun bir ceza alması an meselesi dedikleri zaman verebilirler. Onu nasıl değerlendiriyorsun?

    Yani şöyle, Özgür Özel iki ay önce burada sosyal medyanın tartıştığı bir isim değil. Özgür Özel artık bambaşka bir figür oldu. Çünkü hem İmamoğlu mitinglerine başlarken, yani bu 19 Mart süreciyle beraber başlayan Özgür Özel, ardından geçtiğimiz günlerde Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı, yani kendi arkadaşını son yolculuğuna uğurlayan Özgür Özel'le birlikte biz bambaşka biriyle tanıştık. Aslında toplum yeni biriyle tanıştı ve ağlayabilen bir genel başkanla karşılaştılar. Bu, büyük bir sempati topladı. Bence partisini de; yani aslında bu, Kılıçdaroğlu'nun bir şekilde orada dağıttığı bir sistemi. Çünkü Kılıçdaroğlu döneminde ben Cumhuriyet Halk Partisi'ni biraz parçalı görüyordum. Kılıçdaroğlu'ndan sonra Özgür Özel'in duygu çerçevesinde bence partisini bir yerde topladığını düşünüyorum.

    Kılıçdaroğlu'nun bıraktığı noktadan Özgür Özel'in bu birleştirici söylemine geçiş meselesinde ben iki temel sorun olduğunu düşünüyorum. Bir, Özgür Özel'in Kürt meselesinde söyledikleri tabanda ne kadar karşılık buluyor, onu bilmiyorum. Çünkü o milliyetçi taban Ümit Özdağ'a büyük bir sempati duyuyor. Bunu bu süreçte göreceğiz. Hatta ben şeytanın avukatlığını yapmış olayım; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının performansını ortadan kaldırmak, onu zor duruma düşürmek için bile Ümit Özdağ'ın bırakılmış olabileceğini düşünüyorum açıkçası. Ulusalcı tepkiler açısından. Çünkü Özgür Özel, siyasette Kürt meselesinde dengeli gidiyor. Benim destekleyebileceğim bir üslupta. Yani bir imkan veriyor oranın sürmesine.

    İkincisi, tabii İmamoğlu gergin. Yani siyaset yapmak isterken hapiste kendini savunmakla meşgul. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'ni yeniden sert bir parçalı hale getirmek de iktidarın temennisi gibi geliyor bana. Bu olur mu? Bence bu da olabilir. Ama senin başta dediğine katılıyorum: ağlayabilen, arkadaşının hukukunu savunabilen, gittiği her yerde sevgi, saygı gören, Türkiye'nin her bölgesine girebilen bir genç. O da çok önemli. Yani Özgür Bey 50 yaşın altında bir isim. Genç, sıcak bir isimle karşı karşıyayız.

    Özgür Özel bugün sanki Mansur Yavaş'tan da, Kılıçdaroğlu'dan zaten öyle ama Mansur Yavaş'tan da diğer siyasi aktörlerden ve belki de İmamoğlu'ndan da topluma daha yakın geliyor gibi düşünüyorum. Bilmem sen ne dersin? Özgür Özel'e bir virgül koyup, az önce liderlikten bahsettik ya, Demirtaş'ın mektubuna hani az önce arada kaynadı, o da ikisi de aşmışken yeniden söyleyeyim. Bu liderlik...

  • 38:10 Nın sürmesine. İkincisi, tabii İmamoğlu gergin. Yani siyaset yapmak isterken hapiste kendini savunmakla meşgul. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'ni yeniden sert bir parçalı hale getirmek de iktidarın temennisi gibi geliyor bana. Bu olur mu? Bence bu da olabilir. Ama senin başta dediğine katılıyorum; ağlayabilen, arkadaşının hukukunu savunabilen, gittiği her yerde sevgi, saygı gören, Türkiye'nin her bölgesine girebilen genç. O da çok önemli. Yani Özgür Bey, 50 yaşın altında bir isim. Genç, sıcak bir isimle karşı karşıyayız.

    Yani Özgür Özel, bugün sanki Mansur Yavaş’tan, zaten Kılıçdaroğlu’ndan öyle ama Mansur Yavaş’tan da diğer siyasi aktörlerden belki de İmamoğlu’ndan da topluma daha yakın geliyor gibi düşünüyorum. Bilmem sen ne dersin? Özgür Özel’e bir virgül koyup az önce liderlikten bahsettik ya, Demirtaş’ın mektubuna, hani az önce arada kaynadı o. İkisi de aşmışken yeniden söyleyeyim bunu. Bu liderlik meselesi, Enver abi, uzun süredir tartışılıyor. Yani bu hem AK Parti, hem Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi; belki aslında Meral Akşener’in yönetimindeki İyi Parti de denebilir. Yine Dem Parti ile ilgili bir şey söyleyemem ama mesela Dem Parti’de belki Sırrı Süreyya Önder'den bahsedebiliriz.

    Ama ondan önce Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ; ya, Türkiye’de bir liderlik sorunu var. Çok uzun bir süredir bir liderlik sorunu var. Yani partinin bir yere taşınıp taşınmayacağına ilişkin sürekli bir tartışma var. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir sürü isim tartışıldı. Kılıçdaroğlu'nun politikaları sürekli beceriksiz görüldü ve bunun değiştirilmesi için birkaç atılım yapıldı, özellikle Muharrem İnce tarafından ama bir türlü değişmedi.

    Mesela Selahattin Demirtaş’ın yönetimindeki HDP, bir lider yakaladı ve iyi bir yere kadar getirdi onu. Yani ilk kez barajı açtırdı mesela; bir lider orada ona. Yani ilk kez bir baraj açtırdı ve seçime %10 barajını aşan bir parti lideri olarak girdi Selahattin Demirtaş. Şimdi Kılıçdaroğlu, defalarca cumhurbaşkanı adayı oldu, bir şekilde o pazarın içinde yer aldı. En son kendini dayattı; cumhurbaşkanı adayı oldu ama seçilemedi. Şimdi yeni bir liderle karşı karşıyayız.

    Yani Selahattin Demirtaş’ın kırılma noktasındaki HDP ile Özgür Özel’in yönetimindeki Cumhuriyet Halk Partisi şu an aynı dönemde. O dönemde Selahattin Demirtaş’ı bir şekilde siyaset dışı bırakanlar bence şimdi Özgür Özel’in siyaset dışı kalması için uğraşıyorlar. O dönemde, hani hatırlarsın, HDP içerisinde büyük bir tartışma vardı Selahattin Demirtaş yönetiminde. Yani bir iki yapı vardı ve Selahattin Demirtaş’ın partiyi yönetemediğini söyleyen bir kesim vardı. Bugün aynı şekilde Özgür Özel’e benzer eleştiriler getiriliyor. İşte Özgür Özel’in ilk başta parti yönetemediğini söylediler. Hatta Erdoğan’a yanaştığını, Erdoğan’la irtibat kurduğunu ifade ettiler.

  • 40:25 Selahattin Demirtaş, barajı aşan bir parti lideri olarak girdi. Kılıçdaroğlu defalarca cumhurbaşkanı adayı oldu; en son kendini dayattı ve cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıktı, ancak seçilemedi. Şu anda yeni bir liderle karşı karşıyayız. Selahattin Demirtaş'ın kırılma noktasındaki HDP ile Özgür Özel yönetimindeki Cumhuriyet Halk Partisi şu an benzer bir dönem yaşamakta. O dönemde Selahattin Demirtaş'ı siyaset dışı bırakanlar, şimdi Özgür Özel'in siyaset dışı kalması için uğraşıyorlar.

    O dönemde HDP içerisinde büyük bir tartışma vardı. Selahattin Demirtaş yönetimindeydi ve partiyi yönetemediğini söyleyen bir kesim vardı. Bugün aynı şekilde Özgür Özel'e benzer eleştiriler yöneltiliyor. İlk başta, Özgür Özel'in parti yönetemediği, Erdoğan'a yanaştığı ve Erdoğan'la irtibat kurduğuna dair iddialar vardı. Ancak gelinen noktada, benim gözlemim, Özgür Özel'in partisini belli bir düzeyde toparladığı ve ilk kez yerel seçimlerin çoğunu kazanan bir genel başkan olarak tarihe geçtiğidir.

    Burada şöyle denilebilir: Özgür Özel'in tabanını Kılıçdaroğlu oluşturdu ya da başka şekillerde başardığı söylenebilir. Ancak, Kılıçdaroğlu benzer bir liderlik sergilemiş olsa ve yerel seçimleri kazanmış olsaydı, herkes bu başarıyı Kılıçdaroğlu'na atfedecekti. Bugün Türkiye'de tartıştığımız liderlikten, bir tarafının Demirtaş'ın, diğer tarafının ise Özgür Özel'in oluşturduğu iki ayrı denklem olduğunu düşünüyorum.

    Ümit Bey de bu duruma bir örnek teşkil ediyor. Ben Ümit Özdağ'ın dışarı çıkarılma nedenini Cumhuriyet Halk Partisi'nin oylarını bölmek olarak yorumlamıyorum. Aksine, Cumhuriyet Halk Partisi Kemal Kılıçdaroğlu döneminde sağa daha çok yaklaşırken, Özgür Özel döneminde biraz daha sola yaklaşmıştır. İmamoğlu'nun mitinglerinde de bunu gördük. Bozkurt işareti yapan gençlerin sayısı elbette çok fazlaydı; fakat diğer tarafta, hiçbir çağrı yapmadan tüm sol partileri aynı meydana toplayan yine Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Kılıçdaroğlu döneminde bunlar iyice dağılmıştı.

    Ben, Selahattin Demirtaş'ın siyasal denkleme sokulacağını zannetmiyorum. Çünkü hem Öcalan için bir tehdit, hem de Erdoğan için tehdit olarak görülüyor. Selahattin Demirtaş, benim de dahil olduğum pek çok seçmene dokunabiliyor ve oy alabiliyor. Ümit Bey'in kesinlikle Cumhuriyet Halk Partisi tabanını bölebilecek bir kabiliyeti olduğunu düşünüyorum; çünkü Tanju Özcan ile Ümit Özdağ gibi düşünen milyonlarca Cumhuriyet Halk Partili bulunuyor. Burada Özgür Özel'in çizgisini bu bağlamda doğru buluyorum. Ancak...

  • 42:40 İlk kez çünkü İmamoğlu mitinglerinde gördük. Yani, evet, bozkurt işareti yapan gençlerin sayısı çok fazlaydı; ama öbür tarafta, bütün sol partileri de hiçbir çağrı yapmadan aynı meydana toplayan yine Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Kılıçdaroğlu döneminde bunlar iyice dağılmıştı.

    Ben de şöyle söyleyeyim: Selahattin Demirtaş'ın siyasal denkleme sokulacağını zannetmiyorum. Çünkü hem Öcalan için tehdit gibi görülüyor, nedenini anlamadığım bir şekilde, hem de Erdoğan için tehdit olarak görülüyor. Çünkü Selahattin Demirtaş’ın, ben dahil, pek çok seçmene dokunabildiği, oyuna alabildiği bir Türkiye söz konusu. Ümit Bey'in kesinlikle Cumhuriyet Halk Partisi tabanını bölebilecek bir kabiliyeti olduğunu düşünüyorum. Çünkü Tanju Özcan eşittir Ümit Özdağ ve Ümit Tanju Özcan gibi düşünen milyonlarca Cumhuriyet Halk Partili var. Bunun altını çizmek isterim, bu da önemli.

    Ben oradaki Özgür Özel’in çizgisini doğru buluyorum o bağlamda. Ancak şunu da bilmek gerekiyor: Cumhuriyet Halk Partisi’nde Eklemoğlu içeride olduğu müddetçe ve Özgür Bey’in yıldızı parladığı sürece, partinin içinde başka bir gerilim olacağını da fiili olarak biliyorum. Grup başkan vekillerinin bile birbirleriyle son derece gergin süreçler yaşadığını biliyorum. Bunun sebebi de çok basit. Yani İmamoğlu, 'Halkı ben kucaklaştırdım ama bir türlü içeriden çıkamıyorum' gerilimini yaşıyor. İnsani ve doğal bir gerilim bu. Ama bu oyunu çok iyi oynuyor Erdoğan. Erdoğan şu anda Türkiye’de partisinin gücünün çok ötesinde bir güç kullanıyor. Partisinin ben %30’un altında olduğunu düşünüyorum. Erdoğan dışında bir AKP olduğunu düşünmüyorum. Devlet Bahçeli’nin de partisinin ne örgütü ne de öyle bir siyasi gücü var bence. Türkiye’de sadece Erdoğan’ın uluslararası ilişkilerden kaynaklanan uluslararası tercihle ilgili bir poker oynadığını düşünüyorum. Bu pokeri de iyi oynadığını düşünüyorum Erdoğan’ın. Çünkü gücünden çok öte bir şey kullanıyor, güç kullanıyor. Bunu da geleceğine dair kullanıyor, bana göre.

    O yüzden ben, keşke Demirtaş dışarıda olabilse, keşke Ekrem Bey de dışarıda olabilse; siyasetin gerçek aktörleri ne söyleyecekse halka ve topluma söyleyebilse. Ümit Bey de çıktı, şimdi Ümit Bey de bir şeyler söyleyecek, kendi görüşlerini dile getirecek; ama adama siyasi yasak getirdikleri zaman fikirlerini bile söyleyemez hale gelecek. Yani sürekli böyle bir Erdoğan’ın ayak oyunu, Erdoğan’ın taktiği, Erdoğan’ın yargı yoluyla siyaseti dizayn etme öteden beri hamlesi var. Bunu göreceğiz açıkçası.

    Fırat, teşekkür ediyorum. Var mı son bir sözün?

    Ya sadece şunu ek yapayım ben. Yani bu iç cepheyle ilgili özel iki gündür çok yorum var. Hani iç cephe güçlendirilmeli, iç cephe güçlendirilmeli diye. Yani şöyle bir iç cephe olur mu Enver abi? Yani, mesela Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı ölüyor. Tamam mı? Yani Türkiye’de gazetecilik yaptığını söyleyen bir grup...

  • 44:47 Bir şey kullanıyor, güç kullanıyor. Bunu da geleceğine dair kullanıyor, bana göre. O yüzden, keşke Demirtaş dışarıda olabilse; keşke Ekrem Bey de dışarıda olabilse. Siyasetin gerçek aktörleri, ne söyleyecekse halka ve topluma söyleyebilse. Ümit Bey de çıktı. Şimdi, Ümit Bey de bir şeyler söyleyecek; kendi görüşlerini dile getirecek ama adama siyasi yasak getirdikleri zaman fikirlerini bile söyleyemez hale gelecek. Yani sürekli böyle bir Erdoğan'ın ayak oyunu, Erdoğan'ın taktiği, Erdoğan'ın yargı yoluyla siyaseti, dizayn etme hamlesi var. Bunu göreceğiz, açıkçası.

    Fırat, teşekkür ediyorum. Var mı son bir sözün?

    Ya sadece şunu ek yapayım ben. Yani bu iç cepheyle ilgili özel iki gündür çok yorum var. Hani, "iç cephe güçlendirilmeli" diye. Ya şöyle bir iç cephe olur mu, Enver abi? Mesela, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı ölüyor. Tamam mı? Türkiye'de gazetecilik yaptığını söyleyen bir grup ya, o oldun diyor. Yani böyle iğrenç, iğrenç bir manşet atıyor. Mesela, Ümit Özdağ hastaneye kaldırılıyor Silivri'de. Ümit Özdağ'ın altına, "inşallah gebelirsin" diye paylaşım yapıyor adam. Öbür tarafta mesela, Demirtaş'ın annesi ölüyor, "geberebilir" diyor. Hani şimdi bu tarz bir toplumsal kesimde bizim burada cepheden bahsetmemiz mümkün mü? Yani herkesin birbirinin acısına bile sahip çıkmadığı, birbirine bir başsağlığı dilemenin bile olmadı bir ortamda, bu çatının altında bir birliktelik sağlayabilir miyiz?

    O yüzden, eğer böyle bir birliktelikten bahsedilecekse ilk önce bizim insani temellerde buluşmamız gerekiyor. Hiçbir cephe böyle güçlendirilmez. En azından söylediğim gibi, son iki örnekten bahsettim sadece. Birisi, Manisa'da yaşamını yitiren, hepimizin de canını yakan bir belediye başkanı. Bütün Manisalıları ağlattı. Ama bir terbiyesiz, bir namussuz çıkıp, bir manşet atarak "oh olsun" deme cüretini gösteriyor. Öbür taraftan, Sırrı Süreyya Önder'in cenazesi üzerinden yapılan tartışmalar. Eğer bir iç cepheden bahsedeceksek, ilk önce evimizin önünü süpürelim. Biz evimizin önünü süpürürsek, her taraf tertemiz olur.

    Teşekkür ederim abi.

    Çok uzattım, abi. Burada rica ederim. Ben de şunu söylemek istiyorum: Böyle bir topluma biz bir yumruk olalım, bir iç cephe olalım, buradan böyle bir hava yaratalım türündeki söylemlerin ben hamasi söylemler olduğunu düşünüyorum. Senin söylediklerine katılıyorum. Artık yıllara yayılmış, neredeyse kan davasına dönmüş, selamın sabahın kesildiği ve tamamen değerlerin farklılaştığı bir ortamda, birinin diğerinin yaşam biçimine tahakküm kurarak yok etmeye çalıştığı bir denklemde iç cephe falan olmaz. Dolayısıyla, bunu geçelim. Ancak iç cephe olarak şunu söyleyebiliriz: siyasette oyuncu olanların ortak menfaatlerinin aynı yerde olduğunu görmeliyiz.

  • 46:58 Tebiyesiz, bir namussuzun çıkıp hani bir manşet atıp "oh olsun" deme. Bir öbür taraftan Sır Süre Önder'in cenazesi üzerinden yapılan tartışmalar. Eğer bir iç cepheden bahsedeceksek, ilk önce evimizin önünü süpürelim. Biz evimizin önünü süpürürsek her taraf tertemiz olur.

    Teşekkür ederim abi. Çok uzatım abi, burası rica ederim. Ben de şunu söylemek istiyorum. Böyle toplumun önüne, biz bir yumruk olalım, bir iç cephe olalım, buradan böyle bir hava yaratalım türündeki söylemlerin ben hamasi söylemler olduğunu düşünüyorum. Senin söylediklerine katılıyorum.

    Birbiriyle artık çok yıllara yayılmış olan, neredeyse kan davasına dönüşmüş olan, selamın sabahın kesildiği, tamamen değerlerin farklılaştığı, birinin diğerinin yaşam biçimine tahakküm kurarak yok etmeye çalıştığı bir denklemde bir iç cephe falan olmaz. Dolayısıyla hani bunu geçelim.

    Burada ancak iç cephe olarak şunu söyleyebiliriz: Siyasette oyuncu olanların ortak menfaatlerinin aynı yerde olduğunu görebilme kabiliyetinden söz edebiliriz. O da ayrı bir tartışma konusu. Çünkü gerçekten Türkiye'nin sınırlarının korunması, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün korunması herkesin yararına ama bu toprak bütünlüğünün korunması, Ekrem İmamoğlu zindandayken, Selahattin Demirtaş zindandayken, başka siyasetçiler ve düşünürler zindandayken nasıl olacak ki zaten? Yani bu denklem Erdoğan'ın sınırları içerisinde bir oyundan söz edilmiş olur. Buna da, hiçbirimizin kanıacak hali yok.

    Fakat şunun altını çizmek isterim. Herkes şunu bilirse ona sevinirim: Türkiye'nin bugün toprak bütünlüğünü korumak, Erdoğan'ı korumak anlamına gelmez. Türkiye'nin toprak bütünlüğünü korumak, Türkiye'yi korumak anlamına gelir. Türkiye yoksa zaten tartışabileceğimiz hiçbir yurdumuz olmaz. Türkiye'yi korumak hepimiz açısından da önemli. Çünkü bunu da söyleyerek bitirelim yayını; Türkiye bir imparatorluk bakiyesi. Dolayısıyla imparatorluk bakiyesi olmasının bütün sancılarını halen bugün yaşıyor. Bir ulus devlet olma problemleri halen sürüyor.

    Ama bugün görüyoruz ki tarihin bugünkü noktasında Türkiye'nin içinde bütün halkların olduğu bir yapıda ayakta durabilmesi, tarihin en iyi seçeneği, bugün itibariyle. Yarını bilemem. Tarihin en iyi seçeneği bugün itibariyle. Ve şunu da herkes bilsin ki Türkiye, İsrail'e düşman falan değil. Türkiye, İsrail'le hem ticaret yapan, hem görüşen hem Amerika dolayısıyla iletişim kuran bir ülke. Türkiye ile İsrail arasında sanki bir çelişki varmış gibi düşünmek saflık olur. Bunu da bilelim.

    O yüzden Türkiye'yi kime karşı koruduğumuzu bilmediğimiz takdirde, o da tuhaf bir tablo olur. İkisi arkadaşlarımıza, bu yayınları Fırat'ın açıyor olmasından dolayı onlarla tanışmamızdan da son derece memnunum. Fırat, çok teşekkür ediyorum. Onsuz, patronsuz ve korkusuz bir yayın yapıyoruz. Beğenilerinizi önemsiyoruz. YouTube'a katılmanızı, yarın da buluşabileceğimiz bir iklim yaratmanızı önemsiyorum.

  • 49:04 İçinde bulunduğumuz tarihsel noktada Türkiye'nin, tüm halkların bir arada bulunduğu bir yapı içerisinde ayakta durabilmesi, tarihin en iyi seçeneği. Bunu herkes bilmeli ki Türkiye, İsrail'e düşman falan değil. Türkiye, İsrail ile hem ticaret yapan, hem görüşen, hem de Amerika dolayısıyla iletişim kuran bir ülke. Türkiye ile İsrail arasında bir çelişki varmış gibi düşünmek saflık olur. Bunu da bilelim.

    Bu nedenle, Türkiye'yi kime karşı koruduğumuzu bilmediğimiz takdirde, bu da tuhaf bir tablo olur. İkisi arkadaşlarımıza bu yayınları Fırat'ın açıyor olmasından dolayı onlarla tanışmamızdan son derece memnunum. Fırat, çok teşekkür ediyorum. Onsuz, patronsuz ve korkusuz bir yayın yapıyoruz. Beğenilerinizi önemsiyoruz. YouTube'a katılmanızı ve yarın buluşabileceğimiz bir iklim yaratmanızı önemsiyorum.

    Herkese altını çizerek belirtiyorum. Fırat da ikili sohbetleri gösteriyor, daha çok yayına çıkalım diye. Bilmeniz gereken bir şey var ki Fırat'ı yayına çıkartmaya çalışan benim; kaçan Fırat. Çünkü ben Fırat'ın değerlendirmelerini de toplum bilsin istiyorum. Fırat'la olan çelişkilerimi, fikir birlikteliklerimizi ve düşünce ortaklıklarımızı insanlar net bir şekilde görsün isterim. Bunun altını çizmek isterim. Çünkü esas olan şey, farklılıkları ortaya koymak.

    Fırat, kendisini muhabir olarak tarif eden bir gazeteci. Gazeteciliğin en temel meselesini yapıyor. Dolayısıyla Fırat'ın muhabir olarak ortaya koyduğu şeylerin, benim bulunduğum yerden varsa bir entelektüel vizyonunu insanların iletebilmem imkanı var. Fırat tabii ki daha sık burada olsun, ancak onun daha mühim işleri var. Onlarla ilgileniyor, değil mi Fırat? Doğru.

    Şimdi özellikle Twitter'da şu an 1000 kişi yayını canlı izliyor. Hatta 1000'in üzerinde. O yüzden şu an X'ten izliyorsanız, YouTube'a gelip bu platformdan izlerseniz daha sağlıklı olur. Yani tabii ki oradan da izleyebilirsiniz, ama mesela orada YouTube linki var. O YouTube linkine tıklayıp buraya gelirseniz en azından 2000 izleyicinin burada toplanmış olur.

    YouTube, daha sağlıklı bir platform çünkü videolar burada toparlanıyor. Twitter daha hızlı akan bir alan. Orada yayını biriktirmek ve toparlamak çok zor. Yani orada da yapabiliriz bu arada, ama burada izleyiciyi daha iyi toparlamak mümkün. O yüzden, şu an Twitter'da izleyen 1000 kişi aynı anda buraya gelirse ya da buranın kısa videolarını YouTube'a abone olarak yayarlarsa, daha iyi bir platforma dönüşür diye düşünüyorum.

    Fakat bizim için de X'teki arkadaşlarımızı davet etmek anlamlı oldu. Çünkü orada benim 1.700.000 civarında bir takipçim var. O 1.700.000 izleyiciyi de YouTube kaynağına bir zenginlik olarak aktarabiliriz.

  • 51:13 O yüzden, şu an X'ten izliyorsanız, YouTube'a gelip bu platformdan izlerseniz daha sağlıklı olur. Yani, tabii ki oradan da izleyebilirsiniz ama şu an mesela orada YouTube linki var. O YouTube linkine tıklayıp buraya gelirseniz, en azından 2000 izleyicinin 2000'i de burada toplanmış olur.

    YouTube, daha sağlıklı bir platform çünkü videolar burada toparlanıyor. Twitter, daha hızlı akan bir alan. Orada yayın biriktirmek, yayını toparlamak çok zor. Yani orada da yapabiliriz, ama burada toparlamak bütün izleyiciyi daha iyi. O yüzden, şu an Twitter'da izleyen 1000 kişi aynı anda buraya gelirse ya da buranın kısa videolarını YouTube'a abone olup, buradaki videoları yayarsa, daha iyi bir platforma dönüşür diye düşünüyorum.

    Fakat bizim için de X'teki arkadaşlarımızı davet etmek anlamlı oldu çünkü orada benim 1.700.000 civarında bir takipçim var. O 1.700.000 izleyiciyi YouTube kaynağına bir zemin olarak kullanmamız gerekiyor.

    Bu iyi olur. Fonsuz, patronsuz ve korkusuz; hiçbir yerden bir kuruş bile almayan, bir tek lira almayan bir kanal. Sadece izleyicisi ayakta olan bir kanal. Twitter'daki bütün arkadaşlarımıza bunu söylemek istiyorum.

    Bu arada, şununla bitireyim. Dün Fırat çok güzel bir espri yaptı. Osmanoğulları dün bana dava açtılar. Unuttum adamın adını ama Şehzade'ymiş kendisi. Ama gelen belgede "Şehzade" yazmıyor, sadece "Osmanoğlu" yazıyor. Açılan davada 100.000.000 lira istiyor benden Osmanoğulları. Kendilerine hakaret etmişim; ortada bir hakaret yok. İfade özgürlüğü var.

    Ancak Fırat çok komik bir şey söyledi orada. "100.000 lirayı Osmanlı'nın borçlarına sayarsın," dedi. Şahane bir laftı. Ne diyorsun Osmanoğulları'nın bana dava açmasına? Şehzade, 100.000 liraya bile müdahale ediyor. Halbuki biz onların borçlarını defalarca ödedik. Ne dersin bu konuda? Sen bana da bulaşmak istiyorsun herhalde.

    Ben o yüzden bir şey demiyorum. Ben dün diyeceğimi dedim. "Zaten ufak bir para, 20-30.000 lira," dedim. "Onu da Osmanlı'nın borcundan düşsünler," dedim. Sonuçta çok ödedik yani zamanında. Oradan düşsünler dedim. Yani Osmanoğulları'nın borçlarından düşsünler. Ben mahkemede bunu söyleyeceğim. Hoşuma gitti çünkü.

    Bir de şey söyleyeyim; dün ben de benzer bir şeyden ifade verdim. Seninle görüştük zaten. Şimdi bir firma İstanbul'da bir sürü ihale almış. Komik Emrullah Duranlı. Aynen.

    Şöyle bir komedi var: Başvururken şikayet dilekçesine şöyle bir şey yazmış; halkı kim ve "galeana" getirmek diye bir şey de eklemiş. Tabii ki biz vatana gitmek zorunda kaldık. Yani haberin içerisinde işte Fikirtepe'den bahsediliyor. "Ben Fikirtepe'de kimseyi mağdur etmedim," diyor. İstanbul'u hançer saplandı tarzı bir yorum var işte haberde. "Yok, öyle bir şey yok," diyor. Gökterenler falan güzel diyor.

    Bu da ilginç bir durum yani.

  • 53:33 Ben dün söyleyeceğimi söyledim. Zaten ufak bir para; 20-30.000 lira. Dedim ki, bu parayı Osmanlı'nın borcundan düşsünler. Sonuçta çok ödedik, yani zamanında. Oradan düşsünler dedim. Yani Osmanoğullarının borçlarından düşsünler. Ben mahkemede bunu söyleyeceğim. Hoşuma gitti çünkü.

    Dün ben de benzer bir şeyden ifade verdim. Seninle görüştük zaten. Şimdi bir firma İstanbul'da bir sürü ihale almış. Komik bir durum, Emrullah Duranlı. Emrullah Duranlı. Aynen. Başvururken, şikayet dilekçesine şöyle bir şey yazmış: "Halkı kim ve galeyana getirmek" diye bir şey de eklemiş. Tabii ki biz vatana gitmek zorunda kaldık.

    Haberin içerisinde Fikirtepe’den bahsediliyor. Diyor ki, "Ben Fikirtepe’de kimseyi mağdur etmedim." İstanbul'u işte " Hançer saplandı" tarzı bir yorum var haberde. Yok diyor, öyle bir şey yok diyor. "Hani gökterenler falan güzel" diyor. Böyle ilginç bir durum yani. Bir şirketten dolayı hangi halk galeyana geldi bilmiyorum. Adam, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem Bey'e çete demiş. Normalde, Büyükşehir Belediye Başkanı'na çete diyen bir şirket sahibinden dolayı halk galeyana gelmiyor ama onun yaptıklarını söyleyince galeyana geliyor. Ben öyle anlıyorum.

    Bir de, yani ne bileyim, bu işin sonunda beni de siyasi yasaklı yapacak herhalde. Biraz derdi o yani, bilmiyorum. Vallahi benim şu anda önümüzdeki günlerdeki ilk davam Cübbeli Ahmet davası. Arkadan bir CHP’li milletvekili dava açmış, ona gideceğiz. Ondan sonra biliyorsun, halkı kin ve nefretten dolayı davalarım var.

    Bunların Sayıştay'da olanları var. Söylesene, sen kime de söylemişsin de halk galeyana gelmiş? Ben kime de söylesem halk galeyana geliyor. Cübbeli’ye söylüyorum, halk galeyana geliyor. Osmanoğullarına söylüyorum, halk galeyana geliyor. Halkın en önemli şeyi, kin ve nefrete sevk olmak. Öyle bir halkımız var ki, bir rahat durmuyor. Ağzımızı açtığımızda kim nefrete sevk oluyor.

    Bak, onunla ilgili önemli bir şey söyleyeyim. Sonra ben izninle ayrılacağım. Şöyle bir durum var: Bak, bu halkı galeyana getiren o madde çok tehlikeli. Niye biliyor musun? Önce bir şey uyduruyorlar, yani ilk önce alıyorlar oradan. Mesela Enversever bir şey diyor ya, o Enversever'in videosunu sosyal medyaya atıyorlar. Sonra o sosyal medyadan 30-40 kişi, bir troll ekibi ona saldırıyor. Sonra savcı diyor ki, "Ben baktım, aha şunlar da kanıtı." Diyor ki, "Sana buradan vatandaş küfür etmiş, hakaret etmiş. Senin yüzünden galeyana geldi millet." Beni mecbur diyor, yani burada sana dava açıyor. O madde o kadar kritik ki; bir şahıs da açabiliyor, başka bir şahıs açabiliyor. Ve de bunlar şahıs; yani sadece bana diyebilir ki, "Ya ben hakaret."

  • 55:42 Ve nefrete sevk olmak. Öyle bir halkımız var ki, bir rahat durmuyor. Ağzımızı açtığımızda kim nefrete sevk oluyor. Bununla ilgili önemli bir şey söyleyeyim. Sonra ben izninle ayrılacağım.

    Şöyle bir durum var: Bu halkı gale kim, ve işte nefret ve galeen dedikleri o madde çok tehlikeli. Niye biliyor musun? Önce bir şey uyduruyorlar, yani ilk önce alıyorlar oradan. Mesela, Enversever bir şey diyor, o Enversever'in videosunu sosyal medyaya atıyorlar. Sonra o sosyal medyadan 30-40 kişi, bir troll ekibi ona saldırıyor.

    Sonra savcı diyor ki, "Ben baktım, aha, şunlar da kanıtı." Kardeş, diyor ki sana buradan vatandaş küfür etmiş, hakaret etmiş. Senin yüzünden diyor, galayana geldi millet diyor. Ben burada mecbur, yani diyor, orada sana dava açıyor.

    Yani o madde o kadar kritik ki, düşünsene, bir şahıs da açabiliyor, sana başka bir şahıs açabiliyor. Ve de bunlar şahıs; yani sadece bana diyebilir ki, "Ya ben hakaret ettim." Yani "Bana hakaret etti, ben Rizeliyim, o da Vanlı, o yüzden rahatsız oldum, hani açtım" diyebilir. Ama yapmıyor.

    O şeyde, akşam gözünün üstünde kaşın var diye de dava açanlar oluyor. Akşam oturuyor evde, televizyonda "Söyle dinime küfretti" diyor. Konunun dinle ilgisi yok mesela. Tamam mı? Yani mesela Cübbeli Ahmet, sanki dini temsil ediyormuş gibi oluyor. Ne alakaysa. Neyse, böyle eee X'teki arkadaşlarım, Fırat, sana teşekkür ediyorum. X'teki arkadaşlarımızın tamamının şu sloganı duymalarını istiyorum: "Ponsuz, patronsuz ve de korkusuz." Altını çiziyorum, hesap verebilen tek kanal.

    Hesabımızı da bir verelim arkadaşlar. Türkiye'de tam bağımsız bir kişiden tek kuruş almayan, gelirini açıkça ortaya koyan, hiçbir şekilde fonlara yanaşmayan, hiçbir şekilde reklam almayan, para karşılığında söyleşi yapmayan, onuruyla, namusuyla dimdik duran tek kanal burası.

    O yüzden burada olmanız çok önemli. Hepinizi YouTube kanalımıza abone olmaya davet ediyoruz. Şu anda 2100 kişi, bir Enveray sever gerçeğiyle karşı karşıyasınız. Bakın, o neymiş. Sürçü lisan ettiysek affola. Arkadaşlar, bir izleyin, bayılacaksınız. Ondan sonra da abone olacaksınız. Gönder, Fırat.

    [Müzik] [Müzik]

    Cekizım, kültüm; kültür farkında sen, yunasın farkında. Senizim, dalacağızım farkındasın. Polis farkında, farkındasın. Polis farkında.

  • 57:57
İşaretlediklerim