Sonra bir de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, yakın zamana kadar dış politika ve güvenlik politikaları kurulu üyesi ve başdanışmanı sıfatıyla görev yapan İlnur Çevik, öyle ifşaatlarda bulundu ki herkesin ağzı bir karış açık kaldı. Örneğin, Erdoğan'ın bıyık takıntısı yüzünden kimlere zorla bıyık bıraktırmaya çalışmış, kimleri evlendirmeye çabalamış. Bir de şunu söylüyor, 7 sene başdanışmanlığını yapmış ama kaç defa buluşabilmişler? Şimdi ayrıntılarına gireceğim.
Öncelikle bir duyurum var. 200.000 aboneliğe çok az bir sayı kaldı. Bu önemli bir aşama, en azından benim için. O yüzden şu abonelikleri, beğenileri ve arkadaşlarınıza abonelik hediye etmeyi filan şöyle bir hızlandırırsanız, bağımsız yayıncılık böyle yaşıyor. Başka türlü değil. O yüzden işte başka yerlerde duyamayacağınız haberleri de sizlere derleyip, toplayıp, yorumlayıp sunabiliyoruz. Bu önemli.
Esas bugünkü konumuza girmeden, birkaç tane haber başlığı var. Onları size duyurmak zorundayım. Şimdi bir yandan, işte bu PKK’yı silahsızlandırma, terörsüz Türkiye süreci yürüyor. Adalet Bakanı'nın Dem Parti heyetiyle görüştüğü sıralarda, Diyarbakır 18. Asliye Ceza Mahkemesi, Selahattin Demirtaş'a bir dava daha açmış. 15 yıl daha hapsi isteniyor. Zaten hapiste biliyorsunuz, 2016 yılındaki konuşmalar nedeniyle. Orada da demiş ki, “Bu yeniden müzakereye dönüş, yani 2015'te Öcalan'la diyalog süreci için lütfen meydanları ve alanları biraz daha fazla kullanın.” Bu da tabii halkı isyana teşvik diye savcılar tarafından yorumlanıyor.
Ama bir bakıyoruz, zaten bir süreç daha başladı. Öcalan için birinci koşul olarak Dem heyeti, "Öcalan serbest çalışsın, istediğiyle görüşsün,” diyor. Yani dolayısıyla çelişkiler birbirini izliyor. Ekrem İmamoğlu’nun avukatının avukatı hakkında da tutuklama talebi veriliyor. Avukatının avukatı. Nedir bu gerekçesi? Daha da değişik bir durum, hani bir laf vardır, “Özrü kabahatinden büyük.” Efendim, davayı etkilemeye çalışıyormuş avukat. Ya avukatın zaten işi davayı etkilemeye çalışmak, kardeşim. Avukatın işi bu. Yani nasıl savcı davayı etkilemeye çalışıyorsa, avukat da davayı kendi müvekkili lehine etkilemeye çalışıyor. Bundan dolayı tutuklama talebi var; artık işler gerçekten çığrından çıkmak üzere.
Bir şey daha söyleyeceğim, sonra konumuza geçiyoruz. Şimdi Erdoğan AFAD toplantısı yapıyor.
Bir başka konu, Ekrem İmamoğlu'nun avukatının avukatı hakkında da tutuklama talebi veriliyor. Avukatının avukatı. Neden bu? Gerekçesi daha da tuhaf; hani bir laf vardır, özrü kabahatinden büyük. Efendim, davayı etkilemeye çalışıyormuş avukat. Ya avukatın zaten işi davayı etkilemeye çalışmak. Avukatın işi bu. Yani nasıl savcı davayı etkilemeye çalışıyorsa, avukat da davayı kendi müvekkili lehine etkilemeye çalışıyor. Bundan dolayı tutuklama talebi var artık. Yani işler, hakikaten çığrından çıkmak üzere.
Bir şey daha söyleyeceğim, sonra konumuza geçiyoruz. Şimdi Erdoğan, AFAD toplantısı yapıyor. İstanbul'daki Marmara depremi sonrasında bir toplantı yapıyor. Burada demiş ki, kulise yansıyan haberlere göre, "Biraz değişik fikirleri de dinleyelim." Yani kimlerin ne tür deprem senaryoları, hazırlıkları var. Fakat aynı toplantıya, 16 milyon nüfuslu İstanbul şehrinin Büyükşehir Belediyesinden bir kişi çağrılmamış. Hani İmamoğlu'nun vekaleten görevini yapıyor Nuri Aslan ya da herhangi bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden bir kişi çağrılmıyor. Ama Erdoğan diyor ki, “Biraz değişik fikirleri de dinleyelim.” Allah selamet versin hepimize.
Şimdi o değişik fikirler deyince Numan Kurtulmuş'a geleceğiz. Yani bu hakikaten değişik bir fikir oldu. Şimdi Sayın Numan Kurtulmuş, Ankara Bilim Üniversitesi'nde konuşuyor. 7. Verimlilik ve Teknoloji Fuarı ATO'da, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezinde düzenleniyor. Onun öncesinde, açılış konuşması yapıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır konuşma yapıyor. Diyor ki, "Yapay zeka gibi çığır açan teknolojileri, çok boyutlu bir bakış açısıyla fırsata dönüştürmek, teknoloji geliştirme ve üretimde ülkemizi hak ettiği noktaya taşımaktır amacımız." Ve yapay zeka yatırımlarına yönelineceğini söylüyor.
Altına imzamı atarım. Doğru. Altına imzamı atarım, doğru. Yapay zekanın çok kötü kullanımları olduğunu bilerek bunu söylüyorum ama hangi teknolojinin kötü kullanımları yok. Yani Einstein atomu parçaladı. İnsanlığa faydası olsun diye ilk uygulaması atom bombası oldu. Yani her teknolojinin iyiye ve kötüye kullanımları var. Fakat Numan Kurtulmuş şöyle konuştu: "Bugünün teknolojilerini hiç ayırt etmeksizin en öz seviyede bunları almak, adapte etmek, geliştirmek, teknolojide öncülük yapmak durumundayız.”
İyi. Ama bu yapay teknolojilerin insanlığa getirdikleri, gözü kamaşmış bir hayranlıkla değil, hakikati arayan bir irfanla takip etmek zorundayız. Doğru. Ondan sonra şimdi esas kısmına geliyor. Yapay zekaya her türlü şeyi öğretebiliyoruz da yapay zek...
Fakat, Numan Kurtulmuş şöyle konuştu: "Bugünün teknolojilerini hiç ayırt etmeksizin en öz seviyede bunları almak, adapte etmek, geliştirmek, teknolojide öncülük yapmak durumundayız." İyi. Ama bu yapay teknolojilerin insanlığa getirdikleri, gözü kamaşmış bir hayranlıkla değil, hakikati arayan bir irfanla takip etmek zorundayız. Doğru.
Ondan sonra şimdi esas kısmına geliyoruz. "Yapay zekaya her türlü şeyi öğretebiliyoruz da, yapay zeka gözyaşının değerini biliyor mu? Yapay zeka bir özür dilemenin ne anlama geleceğini biliyor mu?" diye devam ediyor. Sonra işin "şey" kısmına geliyoruz. "Şeytani teknoloji," diyor ve yapay zekanın "şeytani bir oyun" olduğunu belirtiyor. Burada insanlığın geleceğinin tehlikede olduğunu ifade ediyor. Haklı olabilir mi? Olabilir, diyorum. Her teknolojinin yanlış ve kötü kullanımları var. Fakat, şeytani bir oyun olarak bunu nitelediğiniz zaman, az önce Sanayi ve Teknoloji Bakanı demiş ki, "Bunu geliştirelim, ülkemiz için faydalı olabilir." Sayın Kurtulmuş da, "Bu aynen söylediklerini söylüyorum. Özellikle de yeryüzünde devam eden şeytani bir oyunun parçası olan insansızlaştırma sürecinin bir aracı olarak yapay zekanın kullanılmasına müsaade etmemeliyiz," diyor.
Şimdi adapte edelim, kendimizi uyarlayalım. Bir başka şey, müsaade etmemeliyiz; o da başka bir şey. Şeytani bir oyun. Bakalım, Meclis Başkanı ve AK Partili Sanayi ve Teknoloji Bakanı arasındaki bu çelişkiyi nasıl çözecek ya da çözecekler mi bilmiyorum ama yeni teknolojilerin şeytan işi olarak adlandırılması, binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca hiçbir yeni şey değil. Her çıkan yeni teknoloji birileri tarafından şeytan işi olarak adlandırılmış. Bugüne kadar buhar makinesinden elektriğe, aklınıza başka ne geliyorsa bunları size sunayım dedim.
Şimdi değişik fikirler kısmında Numan Kurtulmuş'u da anmak lazım. Bir de değişik ifşaatlara geldik. Efendim, değişik ifşaatların kahramanı İlnur Çevik. Şimdi İlnur Çevik, yıllarca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanlığını yaptı. İlnur Çevik benim patronum da oldu. Daily News'ta ilk diplomasi ve savunma muhabiri olarak editörü olarak çalışmaya başladığımda İlnur Çevik'te patronumuzdu. O zamandan tanırım.
O zaman da şöyle konuşuluyordu; işte iki cumhurbaşkanlığının başdanışmanlığını yaptı. Biri Turgut Özal, diğeri Süleyman Demirel. O zaman da birdenbire tam Turgut Özalcı olmaktan, tam Süleyman Demirelci olmaya geçmeyi tartışıyorduk.
Bu değişik fikirler kısmında Nurban Kurtulmuş'tan bahsetmiş olsaydık, bir de farklı ifşaatlarından söz etmemiz gerekirdi. Efendim, bu değişik ifşaatların kahramanı İlnur Çevik. İlnur Çevik, yıllarca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanlığını yaptı. Aynı zamanda benim de patronum oldu. Daily News'ta ilk diplomasi ve savunma muhabiri olarak çalışmaya başladığımda İlnur Çevik de patronumuzdu. O zamandan tanırım. O dönem de konuşuluyordu, daha önce iki cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığını yaptı. Birisi Turgut Özal, diğeri Süleyman Demirel. O dönemde, birdenbire, Turgut Özalcı olmaktan Süleyman Demirelci olmaya geçmekle eleştirilmişti.
Şimdi de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı olarak görev yapıyordu. Dış politika ve güvenlik kurulu üyeliğini aldı ama en son, yedi yıl süre dolunca bazı üyelerin değiştiğini duyduk. İlnur Çevik, anladığım kadarıyla artık başdanışman değil.
Şimdi enteresan bir şekilde İlnur Çevik, daha önce Cumhurbaşkanı ile bir kez karşı karşıya geldiklerini anlatıyor. Cumhurbaşkanının başdanışmanı olarak önemli bir görevde olduklarını düşünüyoruz, ama onun anlatımıyla öyle olmadığını anlıyoruz. İlnur Çevik, bir toplantıda Cumhurbaşkanının herkese tek tek dış politika güvenlik atamaları hakkında görüştüğünden bahsediyor.
Devamında, daha önce Yüksek İstişare Kurulu'na alınacaklardı fakat Fatih Fahri Kasırga, önceki Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri arayarak bunun anayasaya engel olduğunu söylemiş. Ancak uzmanlık kurulları kurulmaya başlanmış, ardından on tane kurul oluşturulmuş ve İlnur Çevik de güvenlik ve dış politika kuruluna alınmış.
Cumhurbaşkanı, bu toplantının başkanlığını yaptı. İlk toplantıda her bireye tek tek sorular sordu. Mesela, İlnur Çevik'e "Kaç çocuğun var?" diye sordu. İlnur Çevik, "Beş kızım var." dedi. Sıra Gülnur Aybet'e gelince, "Ben evli değilim." dedi. Cumhurbaşkanı, bu cevap üzerine diğer dış politika ve güvenlik politikaları üyelerine dönerek, "Bunu evlendirin." dedi.
O günden sonra, Gülnur Aybet o toplantıya bir daha katılmadı. Toplantıları İbrahim Kalın yönetiyordu ki kendisi şu an MİT Başkanı. Dış ve Güvenlik Politikaları Kurulu'nun başında ise Profesör Doktor Çağrı Erhan var. Burada dikkat çekici olan, Cumhurbaşkanı'nın Gülnur Aybet'e yönelik "Bunu evlendirin," demesi.
Sonra Cumhurbaşkanı, herkese teker teker soruyor: "Dış politika ve güvenlik kurulunda kaç çocuğun var?" demiş İlnur Çevik, "Beş kızım var," demiş. Sıra Gülnur Aybet'e gelince, "Ben evli değilim," dedi Gülnur Aybet. Cumhurbaşkanı döndü, bizlere yani diğer dış politika ve dış ve güvenlik politikaları üyelerine dönüyor. "Bunu evlendirin," diyor. "Bunu evlendirin." O gün kendisini ilk ve son kez görmüş olduk; bir daha toplantıya katılmadı. Toplantıları İbrahim Kalın yönetiyordu. Şimdi MİT Başkanı İbrahim Kalın. Dış ve Güvenlik Politikaları kurulunun başında da Profesör Doktor Çağrı Erhan var.
Ancak burada enteresan olan, bunu evlendirin dediği kişi, Gülnur Aybet, profesör doktor; şu anda Türkiye'nin UNESCO Birleşmiş Milletler Kültür Sanat Kurumu'ndaki Türkiye'nin daimi temsilcisi büyükelçi sıfatıyla. "Bunu evlendirin," böyle bir şey. Sonra bir başka ifşaat daha var. Elnur Çevik'ten gelen, şöyle bir takıntısı var, diyor. Ne takıntısı varmış? Bıyık ve başka şey takıntısına geliyoruz. Şimdi diyor ki, mesela Mustafa Kemal, hep "Mustafa Kemal Atatürk" demesi zor olmasa gerek ama ancak çok zor zamanlarda kullanıyor o sözü. Bıyık takıntısı da var, onun gibi. Külliyede bıyıksız adam yok. Benim dışımda yoktu. Ben de kemoterapi geçirmiştim, o yüzden çıkmıyordu bıyığım. Kaç defa önümde oldu bıyık bırakılacak dedi. Cumhurbaşkanı hat; yani Cumhurbaşkanı “Bıyık bırakılacak," diye İlnur Çevik de şahit olmuş buna.
Hatta Mevlüt Çavuşoğlu, önceki Dışişleri Bakanı, Mevlüt Çavuşoğlu bile bıyık bırakmak zorunda kaldı. Hasan Doğan da bıyık bıraktı. Hasan Doğan'ı tanımayanlar için söyleyelim, Cumhurbaşkanının özel kalem müdürü; o da büyükelçi. Sağ kolu, yani sır katibi Hasan Doğan’a da bıyık bıraktırdığını söylüyor. Nedir bu bıyık şeyi, onu ben bilemiyorum. İlnur Çevik de bunu söylüyor.
Fakat arkadaşlar, size az önce bir bilgi verdim; o satır aralarında kalmasın. İlnur Çevik daha önce iki cumhurbaşkanına daha danışmanlık yaptı: Turgut Özal’a ve Süleyman Demirel’e. O zaman Turgut Özal ile Süleyman Demirel bayağı kavgalıydı. O dönem, bir anda Turgut Özal'dan danışmanlık yapmaktan çıkarak hemen Süleyman Demirel’in danışmanlığına başlaması çok konuşulmuştu. O dönemde Abdullah Öcalan ile görüşmeler gibi konularda da rol oynadı, onu da biliyorum. Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, danışman olarak almış. Fakat bana herhangi bir şey danışmadı, diyor. Yani ben bu Kürt meselesi konusunda çok çalışan bir insandım, diyor ama yok, diyor.
Ondan sonra da, biz de işte Cumhurbaşkanlığının...
Fakat arkadaşlar, az önce sizlere bir bilgi verdim. O bilgilerin satır aralarında kalmaması gerekiyor. İlnur Çevik, daha önce iki cumhurbaşkanına daha danışmanlık yaptı: Turgut Özal'a ve Süleyman Demirel'e. O zaman, Turgut Özal ile Süleyman Demirel arasında bayağı kavgalı bir durum vardı. O dönemde İlnur Çevik'in danışmanlıktan danışmanlığa geçişi çok konuşulmuştu. Turgut Özal'dan Süleyman Demirel’e danışmanlık yapmaya başlaması, özellikle Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerde bir rol oynamasıyla gündemdeydi. Sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından danışman olarak alınmış.
Fakat herhangi bir konuda danışmadığını belirtiyor. Yani, bu Kürt meselesi konusunda çok çalışan bir insanmış ama bir şey olmamış diyor. Daha sonra, cumhurbaşkanlığının dış politika ve güvenlik politikaları toplantısında, herkese "Kimin kaç çocuğu var?" diye sormuş. Evli olmayan hanım danışmanı Gülnur Aybet’i görünce de, "Bunu evlendirin." demiş. Şimdi, bu güzel bir şey mi?
Ondan sonra, değişik ifşaatlar dediğim buydu. Değişik fikirleri Numan Bey'den duyduk. Haftaya hareketli bir hafta olacak. Bu hafta sonu bir şey bekleniyor. Nasıl olacaksa artık; PKK'nın kongresini toplayıp, fesih kararı, silahı bırakma kararı almasını bekliyor Ankara dört gözle. Bir yandan Amerika Birleşik Devletleri'nden bazı kararlar ve işaretler geliyor. Suriye'den çekilecekler mi, çekilmeyecekler mi? Bu durum, bir yandan Filistin-İsrail meselesiyle, bir yandan da Kürt meselesiyle nasıl bağlantılı?
İki tane önemli açıklama geldi AK Parti saflarından. Biri açıklama, diğeri ise ifşaat. Açıklama yapan meclis başkanı, "Bu yapay zeka," diyor, "Şeytan işidir. Buna müsaade etmemeliyiz." İlnur Çevik de 7 yıllık danışmanlık görevinden sonra içeride neler olup bitiyor, acayip ifşaatlarda bulundu. Gerçekten böyle dönemleri daha önce gördük mü? Vallahi gördük.
Mesela Ecevit hükümetinin o üçlü koalisyonu; Ecevit, Bahçeli, Mesut Yılmaz, rahmetli. İkisi rahmetli oldu, Bahçeli hayatta. Allah sağlıklı ömür versin diyoruz. Ama o dönemde, artık bir aşama geliyor ki herkes konuşmaya başlıyor. Herkes de kendi fikirlerini en doğru fikirler olarak sunmaya başlıyor. İfşaatlar başlıyor. Açılışı İlnur Çevik yaptı. Bakalım devamı gelir mi gelmez mi? Geldikçe sizinle paylaşacağız.
Başta yaptığım duyuruyu tekrar edeyim: 200.000 aboneye çok az bir şey kaldı. Hadi biraz siz de destek olursanız memnun olurum. Yeni bir yayında yeniden karşınızda olmak ümidiyle, hoşça kalın.
O dönemde de bir aşama geliyor ki herkes konuşmaya başlıyor. Herkes de kendi fikirlerini en doğru fikirler olarak sunmaya başlıyor. İfşaatlar başlıyor. Açılışı İlnur Çevik yaptı. Bakalım, devamı gelir mi, gelmez mi? Geldikçe, işte sizlerle paylaşacağız.
Başta yaptığım duyuruyu tekrarlayayım: 200.000 aboneye çok az bir şey kaldı. Hadi, biraz siz de destek olursanız memnun olurum. Yeni bir yayında yeniden karşınızda olmak ümidiyle, hoşça kalın.