Ona cevap veren başkaları da mealen şöyle diyorlar. Tabii ki bu biraz abartılı gelebilir, fakat şu bir gerçek: Türkiye'de belediyeler denince akla yolsuzluk ve rüşvet gelir. Bu öteden beri böyledir. Bir ara Refah Partisi buna karşı mücadele iddiasıyla 94'te belediyeleri kazandı; ama daha sonra kendileri de aynı batağa çok ciddi bir şekilde battılar. Bu ileriki yıllarda AKP belediyelerinde zaten iyice ayyuka çıktı.
Fakat sorun şu ki, merkezi yönetimle yerel yönetimler aynı partilerden olunca, yapanın yanına kar kalıyor. Bu da zaten yerel yönetimlerin, bu kadar AK Partili yerel yönetimlerin, bu kadar yolsuzluğa bulaşmasının bir diğer nedeni de; artık Türkiye'nin yolsuzluk konusunda mücadele iddiasının neredeyse hiç kalmaması. Zaten uluslararası endekslerde de bunu görüyoruz.
Peki, ne oldu 19 Mart’ta? Daha sonra cumartesi günü yapılan operasyonlar ile alınan onlarca kişi ve ifadelere baktığınızda, çok komik şeyler var. "Bu muymuş?" dedirten şeyler var. Çok kritik yerlerde olan kişiler hakkındaki iddialara baktığınız zaman çoğu hızlı bir şekilde çürütülüyor.
Sonuç olarak, iktidar İmamoğlu ve arkadaşlarının ne kadar yolsuzluğa bulaşmış olduğunu kanıtlamak istediyse, bir o kadar da bunların yolsuzluktan uzak olduklarını gösterdi. Şu ana kadar 19 Mart'tan bu yana, hele cumartesi günü yapılan operasyonlardaki iktidar yanlısı medyanın yaptığı paylaşımlara baktığınız zaman, gerçekten ortada hiçbir şey yok.
İnsanların aklında kalacak hiçbir şey yok. İnsanların çeyrek altınlarını, işte 1.000 dolarlarını, 5.000 dolarlarını konu edinen bir yolsuzluk soruşturması var. Bu neden oldu? Cumartesi günkü olay 19 Mart'ın başarısız olması nedeniyle oldu. 19 Mart'ın eksiklerini gidermek için yapıldı. Bu nedenle çok daha gerisinde kaldı.
Muhtemelen bugün Kadri ile yaptığımız yayında da konuştuğumuz gibi, belki 3., 4. ya da 5. operasyon da olacak ama bunların hepsi bir öncekinden daha geride olacağa benziyor. İlk iki operasyona baktığımızda böyle bir izlenim ediniyor insan.
Bir yanıyla bunu gösterdi: İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hiç de öyle rüşvete yolsuzluğa bulaşmamış gibi bir imajı bayağı bir yerleştiriyor. Erdoğan ve tabii ki soruşturmayı yapanlar çok üstün körü yapılmış bir soruşturma olduğu anlaşılıyor. Bir takım ifadeler var; ifadeleri verenlerin, suçlamayı yapanların itibarı çok ciddi bir şekilde kuşkulu. İkincisi, söyledikleri de bir kanıda dayanmıyor.
Bir yanıyla bu, İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hiç de öyle rüşvete, yolsuzluğa bulaşmamış gibi bir imajı yerleştiriyor. Erdoğan ve tabii ki soruşturmayı yapanlar, çok yüzeysel bir soruşturma yapıldığı anlaşılıyor. Birtakım ifadeler var; ifadeleri verenlerin, suçlamayı yapanların itibarı çok ciddi bir şekilde kuşkulu. İkincisi, söyledikleri de bir kanıya dayanan değil, "duymuşum, etmiştim" şeklinde ve büyük bir kısmı da hızlı bir şekilde tekzip edilen bir durum. Mesela birisinin kayınpederi Atina'da ev almış; o banka üzerinden ne? O bankada hesap var mı? Ne kayınpeder hayatında Yunanistan'a gitmiş, ne de o tarihte sözü edilen tarihte kayınpeder hayatta. Yani vefat etmiş.
Ya da özel kalem müdüresine söylenen, "Arabayı aldığınız kişi yurt dışında, ne yapıyor?" gibi çok, nasıl söyleyeyim, "Bu nasıl soruşturma dedirten" bir husus. Tabii ki burada soruşturmayı yapanlar ve yaptıranlar, siyasi iktidar puan kaybettikçe, haklarında soruşturma açılanlar mağdur ediliyorlar. Sabahın köründe evlerinden alınıyorlar, çocuklarının önünde evleri didik didik aranıyor. Tüm özel eşyaları, bilgisayarları, cep telefonları araştırılıyor ve bunların birçoğu hızlı bir şekilde iktidar yanlısı medyaya servis ediliyor.
İnsanların en mahrem bilgileri ortalıkta dolaşıyor; banka bilgileri, şunlar bunlar. Kimisi gözaltında tutuluyor, kimisi tutuklanıyor. Sonuç olarak şunu demek tabii ki doğru; "Ekrem İmamoğlu kazanıyor" diyorsunuz, ama adam içeride. Evet, adam içeride; belki de hiç çıkmayacak, uzun bir süre içeride kalacak. Ben öyle düşünmüyorum ama diyelim ki siz haklısınız.
Fakat burada başka bir şey yaşanıyor. Erdoğan ne murat ediyorsa, tam tersi sonuçlar doğuruyor. Panorama TR'nin Nisan ayında yaptığı araştırmayı gördüm. Yarın Hatem ile yarın akşam bunu uzun uzun konuşacağız. Orada Cumhuriyet Halk Partisi'nin, birçok araştırmada da bu var, bayağı bir oy kazandığı, AK Parti'nin de bir toparlanma içerisine girdiği ama CHP'nin birinci parti olmayı iyice garantilediği gözüküyor. Kamuoyu araştırmasına göre, birinci parti ve arada birkaç puanlık fark var. Ama bir diğer çarpıcı husus, birçok araştırmada da bu var; Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekrem İmamoğlu, Erdoğan'ın hayli ötesinde, ama ilk turda seçiliyor gözükmüyor. Şu ana kadar gördüğüm hiçbir araştırmada, kimse ilk turda seçiliyor gözükmüyor.
Fakat burada başka bir şey yaşanıyor. Burada Erdoğan ne murat ediyorsa tam tersi sonuçlar doğuruyor. Panorama TR'nin Nisan ayında yaptığı araştırmayı gördüm. Yarın Hatem ile, yarın akşam bunu uzun uzun konuşacağız. Orada Cumhuriyet Halk Partisi'nin, ki birçok araştırmada da bu var, bayağı bir oy kazandığı, AK Parti'nin de bir toparlanma içerisine girdiği ama CHP'nin birinci parti olmayı iyice garantilediği gözüküyor. Kamuoyu araştırmasına göre birinci parti ve arada birkaç puanlık fark var.
Ama bir diğer çarpıcı husus; ki birçok araştırmada da bu var, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekrem İmamoğlu, Erdoğan'ın hayli ötesinde görünüyor. Fakat ilk turda seçiliyor gözükmüyor. Şu ana kadar gördüğüm hiçbir araştırmada kimse ilk turda seçiliyor gözükmüyor. Ama ikinci turda Ekrem İmamoğlu, Erdoğan'ı geçmiş gözüküyor. Bunun da ötesinde ilginç bir soru vardı orada: O da şu, kim kazanırdan ziyade, kimi aday olarak görmek istersiniz sorusu sorulduğunda insanların katılanların büyük bir kısmı, örneğin bir çeyrek, yanlış hatırlamıyorsam, Ekrem İmamoğlu diyor. Şubat ayında aynı soruyu sorduklarında, aynı soruya aldıkları cevabın hayli üstünde; Erdoğan ikinci sırada geliyor.
Üçüncü sırada Hakan Fidan'ı gördüm ve Mansur Yavaş dördüncü sırada; Hakan Fidan'ın da altında. Mansur Yavaş, Şubat ayında %30 civarı mı ne bir tercih alırken, aday olmasını istediği kişi olarak bu ankette %10'un altına düşmüş. Gördüm.
Şimdi burada ne var diyeceksiniz? Burada şu var: 19 Mart öncesi CHP'nin adayı kim olacak tartışması vardı. Ön seçim kararı aldılar ve ön seçime sadece Ekrem İmamoğlu aday oldu ön seçimde. Ama Mansur Yavaş'ın ne yapacağı belli değildi. Mansur Yavaş, 19 Mart'a kadar tamamen bekle ve gör yaptı.
Pekala, ön seçimde CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu çıksa bile, ki çıkacağı kesindi, tek başına tek aday oydu. Mansur Yavaş belki bağımsız olarak imza toplayarak aday olur mu sorusu duruyordu ortada. Dolayısıyla muhalefetin çoklu adayla seçime girme ihtimali masadaydı. Belki çözerlerdi, belki Mansur Yavaş feragat ederdi ama bir belirsizlik vardı ve bu belirsizlik muhalefetin aleyhine, iktidarın lehineydi. Erdoğan eksik olmasın, CHP'yi böyle bir sorundan kurtarmışa benziyor.
Artık Mansur Yavaş'ın aday olmasını tercih edenlerin oranı bayağı düşmüş durumda. Yanlış anlaşılmasın; Mansur Yavaş'ın kazanma ihtimali yok falan gibi şeyler söylemiyorum. Pekala, hala Mansur Yavaş'ın bir popülaritesi var. Fakat şu yaşanan süreçte muhalefetin, özellikle de CHP seçmeninin büyük bir kısmı, Ekrem İmamoğlu'nu adayı olarak görmek istiyor.
Zaten o ön seçimde 15 milyonun üzerinde dayanışma sandığıyla beraber oy çıktı Ekrem İmamoğlu'na. Bütün bunlar 19 Mart sayesinde oldu. 19 Mart olmasaydı hâlâ CHP kendi içerisinde tartışıyordu. Şu anda soruşturmaya...
Erdoğan eksik olmasın, CHP'yi böyle bir sorundan kurtarmışa benziyor. Artık Mansur Yavaş'ın aday olmasını tercih edenlerin oranı bayağı düşmüş durumda. Yanlış anlaşılmasın; Mansur Yavaş'ın kazanma ihtimali yok falan gibi şeyler söylemiyorum. Pekala, hala Mansur Yavaş'ın bir popülaritesi var. Fakat şu yaşanan süreçte muhalefetin, özellikle de CHP seçmeninin büyük bir kısmı, Ekrem İmamoğlu'nu adayı olarak görmek istiyor. Zaten o ön seçimde 15 milyonun üzerinde dayanışma sandığıyla beraber oy çıktı Ekrem İmamoğlu’na. Bütün bunlar 19 Mart sayesinde oldu. 19 Mart olmasaydı, hala CHP kendi içerisinde tartışıyordu.
Şu anda soruşturmaya eee destek anlamında ifadeler veren CHP ile bir şekilde ilişkili oldukları söylenen kişiler de büyük bir ihtimalle bu soruşturma için kullanılmayıp, CHP'yi karıştırma konusunda yeni görevlerle donatılacaklardı. CHP de zaten o içindeki sorunlarla uğraşa uğraşa, cumhurbaşkanlığı seçimine bayağı zorlanarak, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçime girecekti.
Ama şu haliyle CHP'nin tartışmasız adayı Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu, benim gördüğüm tüm kamuoyu araştırmalarında en azından ikinci turda Erdoğan'ı geçiyor. Yapılan her operasyon, çıkarılan her iktidar yanlısı medya tarafından pazarlanmaya çalışılan her şok iddia hemen etkisizleşiyor, çürüyor. Kamera kapatılması başta olmak üzere, bunların hepsi bir şekilde Ekrem İmamoğlu'na ve CHP'ye yazılıyor. Bu böyle mi devam edecek? Evet, birçok kişi Erdoğan'ın sonuna kadar gideceğini, yeni operasyonların olacağını söylüyor olabilir. Kuvvetle muhtemel, yepyeni operasyonlar olabilir, yepyeni isimler alınabilir. Yapılacak olan bir sonraki operasyonlarda belediye çalışanları dışında, kamuoyunda bilinen birtakım isimler de katılabilir.
Ama artık bunun döndürmesinin hiçbir şekilde imkanı olamaz. En fazla, bugün Kadrinin söylediği gibi, kendi tabanı şunu der: “Bu kadar insanın aldıklarına göre, vardır herhalde bir şey” der. Ama bir CHP'li mesela, diyelim ki bir AK Partiliye sorsa, “Nedir o şey?” diye sorsa, söyleyebileceği çok fazla bir şey yok.
Bunu neden böyle yaptılar? Neden bu kadar hazırlıksız bu operasyona giriştiler? Açıkçası, bir muamma yani. Bilerek hata yapmış olamazlar; ya kendilerinden çok emindiler ya da birisi diğerine. Mesela Erdoğan yargıya eee çok güvendi ama bir şekilde baştan yanlış başladı ve tam arzulananın tam zıttı sonuçlar her geçen gün gelmeye devam ediyor. Normal şartlarda cumartesi günkü o abes operasyonunun hiç olmaması, Erdoğan'ın iktidarının daha lehine olabilirdi.
Şu haliyle bakıldığı zaman hala ortada turp falan yok, dananın kuyruğu kopmadı. Bundan sonra mı çıkacak turp? Bundan sonra mı kopacak dananın?
Bunu neden böyle yaptılar, neden bu kadar hazırlıksız bu operasyona giriştiler? Açıkçası bu, bir muamma. Yani bilerek hata yapmış olamazlar. Ya kendilerinden çok emindiler ya da birisi diğerine, mesela Erdoğan, yargıya çok güvendi ama bir şekilde baştan yanlış başladığı ve tam arzulananın tam zıttı sonuçlar her geçen gün gelmeye devam ediyor.
Normal şartlarda, cumartesi günkü o abes operasyonunun hiç olmaması, Erdoğan'ın iktidarını daha lehinine olabilirdi. Şu haliyle bakıldığında, hala ortada turp falan yok. Dananın kuyruğu kopmadı. Bundan sonra mı çıkacak, turp? Bundan sonra mı kopacak dananın kuyruğu? Yani bu konuda, açıkçası çok fazla iktidar yanlısı yazan çizenlerde ciddi bir heyecan görmüyorum.
Ama tabii ki devletin tüm imkanları, yargısıyla, polisiyle, istihbaratıyla, her şeyiyle, kocaman bir devasa medya ordusuyla, trolleriyle, şusuyla busuyla bir iktidar var. İktidar kolay pes etmeyecek gibi gözüküyor. Ancak, yani naçizane akılları varsa, daha fazla batmak istemiyorlarsa, bir yerde sonlandırırlar.
Adım Polyana’ya çıktı. Ben bunu, özellikle vurgulamak istiyorum. Buradaki mesele, tabii ki bu insanların içeriden çıkması; öncelikle onlar için ve sonuçta tüm Türkiye için hayırlı olur. Ama onların içeride olması ve ne olduğu anlaşılmayan şeylerle suçlanıyor olmaları, aynı zamanda onları içeri atanların da hayrına değil.
Sonuç olarak, bunun iktidarın da, özellikle Erdoğan'ın da hayrına olduğunu düşünüyorum ama onun böyle düşünmediği muhakkak. Dolayısıyla, söz sahibi o. O konuşuyor, o saldırıyor. O saldırdıkça da İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi kazanmaya devam ediyor.
Söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.