İbrahim Kaboğlu, Türkiye'de 2017 yılında gerçekleşen anayasal değişikliklerin, Cumhurbaşkanı'na yürütme yetkisi verirken bakanları siyaset dışı bıraktığını ve bu durumun anayasaya aykırı olduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanı'nın parti genel başkanı olmasının ve bakanların seçim meydanlarında aktif rol almasının anayasaya aykırı olduğunu, bu durumun Cumhuriyet'in niteliklerine zarar verdiğini ve Türkiye'nin Temmuz 2018'den itibaren bir fetret dönemine girdiğini savunuyor. Kaboğlu, mevcut sistemin 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' adı altında gerçek eksiklikleri gizlemeye çalıştığını iddia ediyor.
28 Mart 2024

İstanbul Barosu'nun yeni başkanı İbrahim Kaboğlu, anayasanın değişmez maddelerine olumlu anlamda dokunulabileceğini belirttiği açıklamalarının bağlamından koparılarak bir karaçalma kampanyası başlatıldığını ifade etti. Kaboğlu, anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini vurgularken, açıklamalarının siyasi bir zemine çekildiğini ve yanlış anlaşıldığını belirtti. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu gibi isimlerin tepkisini çeken Kaboğlu, anayasal hassasiyetlerin farkında olduğunu ve bu konuda mücadele etmeye devam edeceğini söyledi.
21 Ekim 2024

Eski CHP İstanbul milletvekili ve anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu, İstanbul Barosu Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı. Kaboğlu, anayasanın koruyucuları olarak Fetret dönemine son vermek için avukatları birlikte hareket etmeye çağırdı. 'Değişim İsteyen Avukatlar' grubu da Kaboğlu'na aday olması için çağrıda bulunmuştu. Kaboğlu, basın toplantısında anayasanın ihlallerine ve baroların önemine dikkat çekti.
10 Ağustos 2024

Yusuf Ziya Cömert, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin Kenan Evren döneminden kalma anayasal yetkileri kullanmaya devam ettiğini belirtiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni anayasa gündemi üzerine yorumlar yaparak, seçim sonuçlarının bu gündemi zayıflattığını ve Meclis'in demokratik olmayan tutumlar sergilediğini eleştiriyor. Özellikle, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi gibi olayları örnek vererek, mevcut siyasi yapı ile sivil bir anayasanın nasıl mümkün olabileceğini sorguluyor.
26 Nisan 2024

İbrahim Kahveci, AK Parti yönetiminde Türkiye'nin durumunu 'cehalet, sefalet, felaket' kelimeleriyle özetliyor. Yazısında, vatandaşların gerçeklerden çok şova önem verdiğini, ülkeden nitelikli beyin göçünün yaşandığını ve buna karşın niteliksiz göç alındığını belirtiyor. Kahveci, bu durumun Türkiye'yi yapısal olarak çöküşe sürüklediğini ve büyük bir felakete doğru ilerlediğini ifade ediyor.
6 Mart 2024

Türkiye'nin anayasa serüveni, Tanzimat Fermanı'ndan başlayarak günümüze kadar uzanan bir yolculuğu kapsar. 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982 yıllarında farklı anayasalar kabul edilmiş, her biri dönemin siyasi ve toplumsal koşullarını yansıtmıştır. 1982 Anayasası, darbe sonrası oluşturulan ve günümüze kadar birçok değişiklikle 'yamalı bohça'ya dönüşen bir metin olarak ele alınmıştır. AKP döneminde yapılan anayasa değişiklikleri ve tartışmaları, Türkiye'nin anayasal yapısında önemli dönüşümlere işaret etmektedir.
2 Mayıs 2024

Ali Bayramoğlu, Türkiye'de iktidarın kimliği ve değerleri üzerine sahanın genişlediğini ancak bu genişlemenin kaotik ve kuralsız olduğunu, ötekinin ve ortak değerlerin aleyhine sonuçlar doğurduğunu belirtiyor. Yargı, adalet, seçim, demokrasi, siyaset, hakkaniyet, ekonomi ve rasyonellik arasındaki bağların kopmakta olduğunu ve bu durumun Türkiye'yi her geçen gün daha fazla boğduğunu ifade ediyor. Bayramoğlu, kutuplaştırıcı siyasetin iktidarı destekleyen grupların temel değerlerine de zarar verdiğini ve mevcut durumun bir gün sona ereceğini öngörüyor.
16 Mart 2024

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu'nun anayasanın değişmez maddelerine olumlu anlamda dokunulabileceği yönündeki açıklamalarına karşı çıktı. Yavaş, Anayasa'nın 4. maddesinin bu konuda net olduğunu ve Anayasa Mahkemesi'nin de bu maddelerin değiştirilemez olduğuna karar verdiğini belirtti. Kaboğlu, geçmişte yapılan anayasa değişikliklerini örnek göstererek, değişmez maddelere olumlu dokunuşların mümkün olduğunu savunmuştu.
20 Ekim 2024

Taha Akyol, iktidarın Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) bireysel başvurular üzerine insan hakları ihlallerini denetleme yetkisini daraltma hazırlığında olduğunu belirtiyor. Bu değişiklikle, adil yargılanma hakkı, etkin soruşturma eksikliği ve delillerin geçersizliği gibi gerekçelerle AYM'nin inceleme yapamayacağını ifade ediyor. Akyol, bu durumun Türkiye'nin hukuk devleti puanını düşüreceğini ve yalnızca yanlış kararı veren mahkemeyi değil, onaylayan Yargıtay'ı ve uygulayan Meclis'i de bağlayan AYM kararlarının önemini vurguluyor.
11 Şubat 2024

Ali Bayramoğlu, Türkiye'de hem dünya siyasetinden hem de iç dinamiklerden beslenen çift katmanlı bir otoriter dalga olduğunu ifade ediyor. Tayyip Erdoğan ve onun kurduğu ittifakın, yeni Türkiye iddiaları ile dünya siyasetindeki milliyetçilik, devletçilik ve milli sınırların büyümesi gibi konularda paralellikler gösterdiğini belirtiyor. Bayramoğlu, bu durumun demokratik değerlerin üzerine çıkan milliyetçi ve güce dayalı bir yapıyı ortaya çıkardığını ve Türkiye'nin bu tablo içinde umut üretmeye çalıştığını vurguluyor.
10 Şubat 2024

İlhan Cihaner, Türkiye'de Anayasa tartışmalarının yeniden gündeme geldiğini ve bu tartışmaların siyasi iktidar tarafından nasıl yönlendirildiğini ele alıyor. Yazısında, AKP'nin Anayasa ve yasalarla olan ilişkisini 'İstismarcı Anayasacılık' ve 'Askıda Anayasa' gibi kavramlarla tanımlıyor. Cihaner, anayasa değişikliklerinin AKP/MHP iktidarı tarafından nasıl manipüle edildiğini ve bu süreçte muhalefetin tutumunu eleştiriyor. Ayrıca, mevcut iktidarın Erdoğan sonrası döneme hazırlık sürecinde Anayasal kazanımlarını güvence altına alma çabalarına dikkat çekiyor.
3 Mayıs 2024

Yalçın Doğan, Türkiye'de demokrasiye dönüş sürecinin olup olmayacağını ve bu süreçte gerçekleşmesi beklenen reformları sorguluyor. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanıp uygulanmayacağı, yargı bağımsızlığının sağlanması, ifade ve basın özgürlüğüne dönülmesi, politik tutukluların serbest bırakılması gibi konulara değiniliyor. Ayrıca, kamu sınavlarında mülakatın kaldırılması ve çevre talanına son verilmesi gibi ekonomik ve çevresel konular da ele alınıyor.
7 Mayıs 2024

Murat Muratoğlu, yeni yasal düzenlemelerin Türkiye'de demokrasi ve basın özgürlüğünü daha da kötüleştirdiğini iddia ediyor. Yeni düzenlemelerle, ekonomik ve politik eleştirilerin 'kara propaganda' olarak adlandırılabileceğini ve bu durumun 'etki ajanlığı' suçlamasıyla sonuçlanabileceğini belirtiyor. Ayrıca, Türkiye'nin 2024 Demokrasi Algı Endeksi'nde 53 ülke arasında 47. sıraya düştüğünü ve Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde ise 165. sırada olduğunu vurguluyor.
13 Mayıs 2024

Hayko Bağdat, Türkiye'nin mevcut siyasi ve hukuki durumunu eleştirerek, ülkenin normalleşmesi için hukukun üstünlüğünün şart koşulması gerektiğini vurguladı. Özgür Özel'in muhalefetteki rolüne değinen Bağdat, Türkiye'nin hukuk alanında ciddi sorunlar yaşadığını ve bu durumun düzeltilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve KHK mağdurları gibi örneklerle, siyasi kumpasların ve haksızlıkların kabul edilemez olduğunu ifade etti.
8 Mayıs 2024

Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde gerileme yaşadığını ve başkanlık sisteminde yapısal sorunların devam ettiğini belirtti. Raporda, yürütme organının denetim mekanizmalarının etkisiz olduğu ve siyasi çoğulculuğun baltalandığı ifade edildi. Yargı bağımsızlığında ciddi gerilemeler olduğu ve yolsuzlukla mücadelede etkili önlemlerin alınmadığı vurgulandı. Ayrıca insan hakları durumunun iyileşmediği, ifade özgürlüğünde gerileme yaşandığı ve azınlıklar ile LGBTİ+ bireylere yönelik ayrımcılığın devam ettiği kaydedildi.
8 Kasım 2023

İktidar tarafından Adalet Reformu adı altında sunulan yeni yasa değişiklikleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruları zorlaştırırken, 'Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi' hakkındaki, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen maddeyi daha da kesinleştirerek yeniden yürürlüğe sokuyor. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarına rağmen gerçekleşiyor ve pek çok hukuk profesörü ile demokratik toplum örgütü tarafından eleştiriliyor.
24 Mart 2024

İstanbul Barosu seçimlerini resmi olmayan sonuçlara göre Anayasa hukukçusu ve eski CHP milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu kazandı. Kaboğlu, 'Değişim İçin Avukatlar' grubunun adayı olarak seçime katıldı ve seçim zaferini sosyal medya üzerinden duyurdu. Kaboğlu, açıklamasında İstanbul Barosu'nun kazanmasının hukukun kazanması anlamına geldiğini belirtti ve kucaklayıcı bir yönetim kuracaklarını ifade etti.
20 Ekim 2024

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Anayasa'nın 3. maddesindeki 'devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' ifadesini eleştirerek, bu ifadenin 'milletin devleti ve ülkelisiyle bölünmez bütünlüğü' şeklinde değiştirilmesi gerektiğini savundu. Kurtulmuş, mevcut Anayasa'nın bazı maddelerinin darbeci bir ruh taşıdığını ve devletçi seçkinliği yansıttığını belirtti. Anayasa'nın özgürlüğü kısıtlayıcı hükümler içerdiğini söyleyen Kurtulmuş, yeni Anayasa sürecinde birçok kesimin görüşünün alınacağını ve demokratik kuralların eşit ve adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
13 Ekim 2024

Taha Akyol, Türkiye'nin siyasi tarihinde Kemalizm'den başlayarak, 1950'lerde Demokrat Parti'nin otoriterleşmesine ve AK Parti'nin ilk on yıl sonrasındaki politik değişimlerine değinmiştir. Kemalizm'in başlangıcında aydınlar ve şehirlerin desteğini aldığını, ancak Demokrat Parti'nin zamanla otoriterleşerek bu desteği kaybettiğini belirtmiştir. AK Parti'nin de benzer bir süreçten geçerek aydınlar ve şehirlerden uzaklaştığını ve bu durumun otoriterleşme ve ekonomik krize yol açtığını ifade etmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin şehirleşmesi ve dünyaya açılmasıyla birlikte özgürlük, hukuk ve rasyonellik talebinin arttığını vurgulamıştır.
8 Mayıs 2024

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türkiye'nin ciddi bir anayasal krizle karşı karşıya olduğunu belirtti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Anayasa Mahkemesi'ni desteklemeye çağırdı. Akşener, Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi kararına karşı tutumunu eleştirdi ve krizin çözümü için Erdoğan, TBMM Başkanı, Yargıtay Başkanı ve Hakimler ve Savcılar Kurulu'na yönelik önerilerde bulundu. Ayrıca, yaşanan krizin yeni anayasa yapımını gerekçe göstererek çözüm olarak sunulmasına karşı çıktı ve mevcut Anayasa'ya uygun hareket edilmesinin önemini vurguladı.
10 Kasım 2023
İşaretlediklerim