İbrahim Kaboğlu, Türkiye'de 2017 yılında gerçekleşen anayasal değişikliklerin, Cumhurbaşkanı'na yürütme yetkisi verirken bakanları siyaset dışı bıraktığını ve bu durumun anayasaya aykırı olduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanı'nın parti genel başkanı olmasının ve bakanların seçim meydanlarında aktif rol almasının anayasaya aykırı olduğunu, bu durumun Cumhuriyet'in niteliklerine zarar verdiğini ve Türkiye'nin Temmuz 2018'den itibaren bir fetret dönemine girdiğini savunuyor. Kaboğlu, mevcut sistemin 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' adı altında gerçek eksiklikleri gizlemeye çalıştığını iddia ediyor.
28 Mart 2024

Selin Nakıpoğlu, 'Türkiye Yüzyılı' adlı yeni eğitim müfredat taslağının, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın seçim kampanyası sloganı olduğunu ve bu durumun bir eğitim programından ziyade parti programı niteliği taşıdığını öne sürdü. Nakıpoğlu, müfredatın ideolojik bir vurgu içerdiğini ve siyasal İslam'ı kalıcı hale getirmeyi amaçladığını iddia etti. Ayrıca, müfredatın hazırlanış sürecinde eğitimcilerin yer almadığını, bunun yerine tarikatlar ve siyasi iktidarla bağlantılı sivil toplum kuruluşlarının etkili olduğunu belirtti.
4 Mayıs 2024

İbrahim Kaboğlu, 2007-2017 yılları arasında Türkiye'de yapılan anayasal değişikliklerin kişisel iktidar arayışıyla motive edildiğini ve bu süreçte demokratik standartların azaldığını belirtti. Anayasa'da yazılı olmayan fiili durumlar ve uygulamaların arttığını, yasama, yürütme ve yargı arasındaki ayrımın sadece biçimsel kaldığını ifade etti. Kaboğlu, bu değişikliklerin siyasal krizleri ve toplumsal bunalımları derinleştirdiğini ve Türkiye'nin anayasacılık yörüngesinden sapmasına neden olduğunu vurguladı.
2 Mayıs 2024

Yerel seçimlerin yoğun gündemi arasında, Türk dış politikasında önemli bir ivmelenme dönemi yaşandığı belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türk dış politika yapıcılarının, uluslararası sistemin kaotik durumunu stratejik değerlendirmelerle ele aldığı ve dosyalar arası irtibatları gözettiği ifade ediliyor. Bu süreçte, komşularla olan gerginliklerin yerini ortak çözüm arayışı ve işbirliği alırken, Türkiye'nin yurtdışındaki askeri varlığı güvenlik, istikrar ve ekonomik işbirliği üreten bir konuma getiriliyor. Güvenlik, savunma sanayisi, enerji ve ticaret sektörleri Türkiye'nin dış politika hedeflerine katkı sağlayarak bir 'çarpan etkisi' oluşturuyor.
23 Mart 2024

Şeref Oğuz, son seçim sürecinde ekonominin soğutulmaya çalışılmasının ve büyümeden taviz verilmemesinin zorluklarını ele alıyor. Heterodoks politikaların denendiğini ve bu politikaların ekonomik enkaz bıraktığını belirtiyor. Ortodoks politikaların benimsenmesiyle ekonomik büyümenin yavaşlayacağını ve işsizliğin artacağını öngörüyor. Oğuz, işsizliğin artması durumunda uygulanacak geçici çözümlerin yetersiz kalacağını ve yapısal reformların gerekli olduğunu vurguluyor.
16 Nisan 2024

Sultan Özer, Türkiye'de geçmişte birçok yolsuzluk ve facia olayına ilişkin Meclis araştırma komisyonları kurulduğunu ve bu komisyonların önemli raporlar yayımladığını belirtti. Ancak son dönemde AKP ve MHP ittifakı, bu tür komisyonların kurulmasına ilişkin önergeleri reddediyor. Özellikle çete-mafya-devlet ilişkileri konusunda Meclisin tamamen devre dışı bırakıldığını vurgulayan Özer, bu durumun Türkiye'nin BM'nin gri listesinde yer almasına neden olduğunu ifade etti. Özer, 90'lı yıllarda bile Meclisin daha aktif olduğunu ve devlet mekanizmasının daha iyi çalıştığını belirtti.
30 Mayıs 2024

Akif Beki, devletin itibarının eleştirenlerin susturulmasıyla korunamayacağını savunuyor. Beki, Menzil Tarikatı'nın Yargıtay başkanlığına aday seçtirdiği iddiası ve Ankara Emniyeti'nde iktidarın iki ortağına komplo kurulduğu iddialarını sorguluyor. Ayrıca, Fransa Cumhurbaşkanı'na yönelik bir tweet atan büyükelçi ve Lyon Başpiskoposu'nun önünde poz veren başkonsolos gibi örneklerin devletin itibarını zedelediğini belirtiyor. Beki, bu tür davranışların devletin ciddiyetini zedelediğini vurguluyor.
16 Mayıs 2024

Aziz Babuşcu, AK Parti'nin önemli isimlerinden biri olarak, Cumhurbaşkanlığı danışmanı Mehmet Uçum'a sert bir dille eleştiride bulundu. Bu eleştiri, AK Parti'nin eski, daha demokratik ve vesayete karşı duruşunu hatırlattı. Babuşcu'nun ifadeleri, partinin geçmişteki antidemokratik müdahalelere karşı tutumunu yansıtıyor ve bu, AK Parti içinde bir hafıza canlanması olarak yorumlanabilir. Akif Beki, bu durumu AK Parti'nin 31 Mart seçimlerinden sonra yaşadığı değişimlerle ilişkilendiriyor.
6 Nisan 2024

TBMM Genel Kurulu'nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşmeleri sırasında CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, Savunma Sanayii Başkanlığı'nda tarikat ve cemaat yapılanmalarının etkisine işaret etti. Salıcı, Gaye Vakfı, Erkam Vakfı ve Hayra Davet Vakfı gibi vakıfların Savunma Sanayii şirketlerinde önemli pozisyonlarda etkili olduğunu belirtti. Bu vakıfların üyeleri, TEI, TUSAŞ, ASELSAN gibi şirketlerde üst düzey görevlerde bulunuyor. Ayrıca, bu yapılanmaların Savunma Sanayii Başkanlığı'na kadar uzandığı ve gelecek başkanların bu vakıflardan çıkabileceği iddia edildi.
7 Mayıs 2024

Taha Akyol, Türkiye'nin siyasi tarihinde Kemalizm'den başlayarak, 1950'lerde Demokrat Parti'nin otoriterleşmesine ve AK Parti'nin ilk on yıl sonrasındaki politik değişimlerine değinmiştir. Kemalizm'in başlangıcında aydınlar ve şehirlerin desteğini aldığını, ancak Demokrat Parti'nin zamanla otoriterleşerek bu desteği kaybettiğini belirtmiştir. AK Parti'nin de benzer bir süreçten geçerek aydınlar ve şehirlerden uzaklaştığını ve bu durumun otoriterleşme ve ekonomik krize yol açtığını ifade etmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin şehirleşmesi ve dünyaya açılmasıyla birlikte özgürlük, hukuk ve rasyonellik talebinin arttığını vurgulamıştır.
8 Mayıs 2024

Koç Holding, Yapı Kredi Bankası'nın satışıyla ilgili olarak kamuya açıklama yapılmasını gerektirecek bir gelişme olmadığını duyurdu. Holding, portföyüyle ilgili alternatiflerin değerlendirilmesi amacıyla ilgili taraflarla ön görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Bu açıklama, medyada yer alan ve holdingin bankadaki pay satışlarının son aşamaya geldiği yönündeki iddiaların ardından geldi. Borsa İstanbul'da Yapı Kredi Bankası'nın hisseleri, önceki kapanışa göre yaklaşık yüzde 10 artışla işlem görüyor.
21 Mayıs 2024

İbrahim Kahveci, AK Parti yönetiminde Türkiye'nin durumunu 'cehalet, sefalet, felaket' kelimeleriyle özetliyor. Yazısında, vatandaşların gerçeklerden çok şova önem verdiğini, ülkeden nitelikli beyin göçünün yaşandığını ve buna karşın niteliksiz göç alındığını belirtiyor. Kahveci, bu durumun Türkiye'yi yapısal olarak çöküşe sürüklediğini ve büyük bir felakete doğru ilerlediğini ifade ediyor.
6 Mart 2024

Rahmi Turan, 2018 yılında Türkiye'nin 'Tek Adam Sistemi'ne geçiş yaptığını ve bu sürecin ülkeyi 'ortak akıldan' uzaklaştırdığını belirtti. Yazısında, tüm kararların tek bir kişi tarafından alındığını ve bu durumun işlerin sağlıklı yürümemesine, yanlışların düzeltilmemesine neden olduğunu ifade etti. Turan, bu sistemin sonuçlarının millet tarafından ödendiğini vurguladı.
11 Mayıs 2024

Esfender Korkmaz, Türkiye'nin ekonomik gelişiminde iki önemli dönemi; 1933-1938 devletçilik dönemi ve 1963-1968 karma ekonomi dönemini, her iki dönemin de hem büyüme hem de sosyal gelişme getirdiğini belirtti. Ancak, darbe sonrası dönemde ve son siyasi iktidar altında, kalkınma hedeflerinin geri planda kaldığını, büyüme odaklı politikaların öne çıktığını ve Devlet Planlama Teşkilatı'nın kaldırılmasıyla kalkınma politikalarının rafa kaldırıldığını ifade etti. Korkmaz, Türkiye'nin mevcut durumda kalkınma sağlayacak beşeri, demokrasi ve hukuki altyapıya sahip olmadığını, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasının dünya refahı ve barışı için de önemli olduğunu vurguladı.
21 Nisan 2024

Şeref Oğuz, kamu sektöründe gözlemlenen aşırı harcamaları ve lüks tüketimi eleştirerek, bu durumun sosyal barışı tehdit ettiğini belirtti. Maliye Bakanı Şimşek'in tasarruf amacıyla çıkardığı genelgenin, beklenenin aksine daha fazla harcama talebi yarattığını ifade etti. Oğuz, enflasyonla mücadelede samimiyetin, kamunun israf kalemlerini gözden geçirmesiyle başlaması gerektiğini vurguladı.
22 Şubat 2024

Akif Beki, Türkiye'nin İsrail ile ticaretini kesme kararını ve bu kararı eleştirenleri konu aldığı yazısında, İsrail ile ticaretin kesilmesi gerektiğini savunanların, başlangıçta bu ticaretin olmadığı yönündeki iddialara karşın, iktidarın baskılara dayanamayarak ticaretin kesildiğini açıklamasını eleştiriyor. Ticaret Bakanı Bolat'ın, İsrail ile ticaret haberlerini terör örgütlerinin itibarsızlaştırma çabası olarak nitelendirdiğini ve İsrail istihbaratının arkasında olduğunu öne sürdüğünü belirtiyor. Beki, bu tür eleştirilerin etki ajanlığı faaliyeti olarak değerlendirilebileceğini ve henüz bu tür faaliyetlerin suç olmadığını ifade ediyor.
10 Mayıs 2024

Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, AKP’li vekillerin imzasıyla Meclis başkanlığına sunuldu. Teklif, kripto varlıklar ve kripto varlık hizmet sağlayıcılarına ilişkin düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemeler arasında, hizmet sağlayıcıların SPK'dan izin alması, müşterilerin varlıklarının korunması ve izinsiz faaliyetlerin cezalandırılması gibi maddeler bulunuyor. Ayrıca, platformlardan hizmet bedeli alınacak ancak vergilendirme getirilmeyecek.
17 Mayıs 2024

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, ticari kredi kartlarında taksit sayısının artırılmasının üretime ve ticarete olumlu etkileri olacağını belirtti. Bireysel ve ticari kredi kartlarının ayrı ele alınması gerektiğini vurgulayan Baran, çekin itibarının azalması ve kullanımının gerilemesi nedeniyle ticari kredi kartlarının öneminin arttığını ifade etti. Ayrıca, inşaat malzemelerinin temininde yaşanan güçlükler ve deprem bölgesindeki yeniden yapılanma sürecinde ticari kredi kartı kullanımının önemine dikkat çekti.
18 Şubat 2024

İsmet Özkul, Mehmet Şimşek'in ve Nureddin Nebati'nin mali politikalarını ve bütçe dengelerini karşılaştırıyor. Özkul, her iki dönemde de bütçe açığı ve borçlanma miktarlarının arttığını, yapısal dengeler açısından büyük bir fark olmadığını belirtiyor. Ayrıca, yerel seçimler sonrası bütçe politikalarında beklenen değişikliğin mali yükü artıracağını öne sürüyor.
12 Mart 2024

Türkiye'nin dış politikasında bir dönüşüm yaşandığı, daha temkinli ve tarafsız bir yaklaşım benimsendiği belirtiliyor. İktidarın daha önceki yayılmacı ve atak politikalarından uzaklaşarak, ekonomik ve politik gerçeklikler doğrultusunda daha mesafeli bir tutum sergilediği ifade ediliyor. Bu durum, İran-İsrail meselesindeki tutumda da gözlemleniyor. Muhalefetin dış politika konusundaki tutumu ise daha belirsiz ve içerisinde çelişkiler barındırıyor. Yıldıray Oğur, Türkiye'nin bu pasif dış politika vizyonuyla dünyadaki tekinsizlik ortamında çıkarlarını koruyup koruyamayacağını sorguluyor.
15 Nisan 2024
İşaretlediklerim